KÂĞIZMANLI CEMAL HOCA
Prof. Ali Berat Alptekin 01 Ocak 1970
İsmail Turan, 11 Ekim 1883 tarihinde, Kars'ın Kağızman ilçesinin Camuşlu köyünde Abdullah ve Şerife çiftinin dördüncü ve küçük çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Hayatıyla ilgili olarak ‘Cemal Hoca Divanı’nda yazılan bilgilere göre büyük dedesi Artvin Borçka’dan Topaloğlu Mustafa Efendi’dir. Soyadı kanuna kadar, Topaloğlu olarak tanınan aile 1934 yılından sonra Turan soyadını kullanır. Kardeşlerinin adları Sani, Osman ve Arslan’dır. Doğum tarihiyle ilgili olarak çeşitli görüşler bulunur: 1882, 1883, 1884 gibi, ancak nüfus kaydında 1886 olarak geçer (Köktürk 47). Torunu Metin Turan 1883 yılının 11 Ekim günü dünyaya geldiğini belirtir (Turan 2009: 110). İlk eğitimini babasından alan İsmail (Turan) daha sonraki yıllarda medrese eğitimi görür. Arapça ve Kuran okumayı öğrenir. İlerleyen dönemlerde tarih, coğrafya derslerini alan İsmail (Turan) on bir yaşlarında Bitlis Nakşibendi şeyhlerinden Muhammed Küfrevî’nin müridi olur. Bu dönemde hocası adının yanına Cemal adını da ekler. Bu tarihten sonra Cemal Hoca olarak tanınan İsmail, babasını kaybeder ve ağabeylerinin gözetiminde eğitimine devam eder. Arapça ve Farsçayı da bilen Cemal Hoca, hem dinî duygularla hem de sazıyla şiirlerini meydana getirmeye başlar (Turan 2009: 100; Alptekin ve Sakaoğlu 2008: 411). Eğitimini tamamladıktan sonra köyünde imamlık yapar. Aynı köyde yaşadığı Yasin dayının kızı İzzet Hanım ile evlenen Cemal Hoca’nın bu evlilikten Cemile, Fatma, Mehmet Baki, Ahmet Nesim, Emine isimlerinde beş çocuğu olur (Köktürk 2007: 48). Osmanlı Rus Savaşı olarak bilinen 1877-1878’den 1917 yılına kadar süren özellikle Kars'ın işgali süresince Cemal Hoca, dinî ve millî konularda 700’e yakın şiir dile getirmiştir. Rusların işgal ettiği yerlerde özellikle okumuş kişiler aracılığıyla amaçlarına ulaşmak için Cemal Hoca’yı da Tiflis’e pedagoji dersleri almaya gönderir. Cemal Hoca yaşadığı dönemin bilincinde olarak, Camuşlu köyü ve civar köylerden meydana getirdiği altmış kişilik milis kuvvetle Kars’ın düşman işgalinden kurtulması için sadece din adamlığı yönünü değil vatanseverliğini de ortaya koymuştur (Turan 2009: 104). Cemal Hoca’nın yaşadığı dönem dikkate alındığında özellikle millî konularda şiirler meydana getirdiği, aynı zamanda dinî konulara ağırlık verdiği görülmektedir. Âşık Sümmanî’nin sık sık köylerine gelmesi Cemal Hoca’nın ailesine misafir olması, saz çalıp şiir söylemesinde etkili olmuştur. İmamlık mesleğini ömrünün sonuna kadar sürdüren Cemal Hoca, 17 Şubat 1957 tarihide köyünde vefat eder (Artun 2009: 359; Halıcı 1992: 472).
Döneminin ve yaşadığı bölgenin tanınan ve sevilen bir âşığı olan Cemal Hoca, hem aldığı eğitimin hem de yaptığı mesleğin gereği şiirlerinde dinî konulara değinir. Alışılmışın aksine, tarikat ve din adamlığının etkisi ile etrafına gözünü kapatmayıp din konusunda ve din adamlarının davranışlarında gördüğü hataları hiciv tarzında eserlerinde inceler (Artun 2009: 359). Şiirlerinde hem dinî hem de beşerî konuları bir arada ve başarılı bir şekilde ele alır. Şiirlerinde tabiat güzelliklerini de başarılı bir şekilde ele alır ve Yine Bahar Geldi şiirinde bahar mevsimi ile canlanan doğayı başarılı şekilde tasvir eder (Halıcı 1992: 473). Âşık Sümmanî başta olmak üzere, Bardızlı Nihanî, Narmanlı Divan,Yusufelili Huzurî, Posoflu Müdamî, Karaköseli Pinhanî (Turan), Kağızmanlı Hıfzî, Ruhsatî, Deryamî ve Erzincanlı Âşık Ömer Behçet Kemal Çağlar ile sık sık bir araya gelerek âşık meclisi oluşturdukları bilinir (Köktürk 52). Ancak Cemal Hoca’nın hangi âşıktan etkilendiği ve veya hangi âşık kolu içinde değerlendirileceği belirgin olmadığı görüşüne karşın şiirlerinde andığı âşıklar göz önüne alındığında Karaca Oğlan, Âşık Sümmanî, Âşık Şenlik, Nihanî, Muhubbî, Sefil Ummanî’den etkindiği söylenebilir. Ayrıca dinî şiirleri incelendiğinde, Mevlana, Yunus Emre, Fuzuli, Kaygusuz Abdal, İbrahim Ethem hazretlerinin etkisi görülmektedir (Köktürk: 53-54; 56). İsmail Turan, şiirlerinde genellikle Cemal Hoca mahlası kullanmasına karşın, Cemal, Hoca Cemal, Cemalî, Geda Cemâl, Cemâl Geda, Kul Cemal, Yangın Cemal gibi mahlasları da az da olsa kullandığı görülmektedir (Köktürk 62-63). Cemal Hoca’nın aynı zamanda âşık olmasıyla ilgili olarak, tarikatta bir hâl üzre mürşidinin himmeti sayesinde aşka düştüğü rivayet edilir. Otuz yıl boyunca aşk ateşiyle yandığı kişi, onunla aynı köyden, bir ismi Denilmez (!), diğer adı Reyhan'dır (Birdoğan 1965: 31). Cemal Hoca, mürşidinin himmetiyle bade içmiş, irticali olarak şiir söyleyip saz çalan bir âşıktır.
Cemal Hoca, yaşadığı dönemin sosyal ve siyasal olaylarını birebir yaşadığı için şiirlerine bu olayları doğrudan doğruya yansıttığı görülür. O, Kore Savaşını konu alan 41 dörtlükten oluşan “Kore Destanı” da yazar (Oh 2009: 31-38). “Kağızmanlı Cemal Hoca’nın kırk bir dörtlükten teşekkül eden “Kore Savaşı Destanı”nda savaşın başladığı tarihi, Türk tugayının komutanının adını, çarpışma sırasında on dört yerinden yaralanan ve “nasıl olsa öleceğim” düşüncesiyle eline geçirdiği ağır makineli tüfek ile bir sandık mermi harcayıp düşmanı oyalayarak arkadaşlarının çekilmesine yardımcı olan askeri, dönemin cumhurbaşkanını, başbakanını ve genelkurmay başkanını görmek mümkündür.” (Güvenç 2014: 131). Cemal Hoca, hece ölçüsüyle koşma, mani, türkü, destan sicilleme, divanî, semai örnekleri vermiştir. Özellikle destanları oldukça önemlidir. Şiirlerinde yarım, tam, zengin kafiye biçiminde yer alır. Dili, lirik şiirlerde daha sade, özellikle divanî ve semailerinde Arapça ve Farsça tamlamaları görülmektedir. Cemal hocanın aşk anlayışı bir kişiye duyulan aşktan ziyade aldığı dinî eğitimle ilgili olarak ilahi bir aşk ve Yunus Emre’nin aşk anlayışına benzer bir şekilde tabiatta görülen bütün güzellikler üzerine yazılmıştır. Kars’ın işgalini konu alan destanı, “Türkili destanı” oldukça önemlidir. Hakkında bir yüksek lisans tezi (Uslu 2011) tezi bulunmakta; ayrıca Şahin Köktürk tarafından hazırlanan Kağızmanlı Cemal Hoca adlı eser yer almaktadır.