‘Kanunların ruhu’
Taha Akyol 01 Ocak 1970
Daron Acemoğlu’nun konuşmasına iktidardan bir tepki gelir mi bilmiyorum. Dileğim ya akademik dilli bir cevap vermeleri veya tepkisiz kalmalarıdır. Çünkü bilinen tarzda aşağılayıcı üslupla karşılık vermelerinden endişe ederim.
Merkez Bankasına bile neler denildi, değil mi?
Varsın aşağılasınlar diyenler olabilir… Ama endişem şudur ki, dünyanın itimat ettiği bir iktisatçıya o üslupla karşılık vermek, Türkiye’nin imajını, yönetimin güvenirliğini daha da sarsar.
YATIRIMCI ‘GÜVEN’ ARIYOR
Acemoğlu’nun Bilim Akademisi’nde verdiği konferansı Zoom’dan ben de izledim. Türkiye’nin mutlaka dış kaynağa ihtiyacının bulunduğunu söyledi. “Türkiye’deki şirket bilançoları, banka bilançoları kötü durumda; Türkiye’nin ekonomik olarak çok zor dönemler var önünde” diye konuştu.
Birileri Acemoğlu’nun bu sözlerini ‘dış güçlerin propagandası’ diye karalamaya kalkar mı?! Ama Cumhurbaşkanı Erdoğan da aynı kanaatte:
“Yerli ve uluslararası yatırımcılara ülkemize güvenmeleri ve süratle yeni yatırımlara başlamaları çağrısında bulunuyorum.” (13 Kasım)
Erdoğan her zaman yabancı yatırımcı gelmesine çok önem verdi. Hatta “yabancı” kelimesine bile karşıdır, “uluslararası yatırımcı” diye konuşur.
Ama yatırımcı gelmiyor. Çünkü yönetim tarzı ve CB sistemi, yatırımcının aradığı “kurallar ve kurumlar” güvenini vermiyor.
Siyasetin günlük siyasi ihtiyaçlara, oy hesaplarına, “bizden” tercihlerine göre kuralları gevşetmesi, kurumları zorlaması yatırımcıyı ürkütüyor.
Merkez Bankası’nın son beş yılda yaşadıklarını hepimiz biliyoruz.
KURALLAR VE KURUMLAR
Anayasamıza göre Yargıtay’da yapılacak hür seçimlerde ortaya çıkan üç adaydan birini Cumhurbaşkanı AYM’ye üye tayin eder. Tamam…
Niye istediğini değil de Yargıtay’da yapılacak hür seçimlerde öne çıkan üç isimden birini diye anayasa sınırlama koymuş?
Yargıtay’a kadar olağan yollardan gelerek yükselen, Yargıtay’da en az birkaç yıl çalışarak “yüksek yargı” tecrübesini, birikimini kazanmış isimler AYM’ye gitsin diye…
Böyle olmayıp da yıldırım atamayla Yargıtay’a üye yapıp, daha bir tek Yargıtay dosyasına imza atmamış, yüksel yargı tecrübesini, birikimi kazanmamış bir hukukçu, hiç tanımadığı Yargıtay’daki seçimlerde gerekli oyları alır, ardından da AYM’ye üye atanırsa…
Kurallara şeklen uyulmuş ama “kanunların ruhu”na uymayan, “tercih”e dayalı bir atama yapılmış olur.
KİTABINA UYDURMAK
Özellikle “Kanunların Ruhu” diye yazdım. Montesquieu’nün, on yıl çalışarak yazdığı 1748 tarihli şah-eser!
Bizim dilimizdeki yaygın olan “kitabına uydurma” değil… Enver Paşa’nın “yok kanun, yap kanun” anlayışı da değil… Kanunların, hukukun “ruhunu” içimize sindirmekten bahsediyorum.
Kitabına uydurmak kolay.
İstediğimiz iki taze profesörü rektör atamak için ne yaptık? KHK ile kanun değiştirdik, üç yıl profesörlük şartını kaldırdık, bu isimleri rektör yaptık. Sonra üç yıl şartını geri getirdik…
Böyle davranışlarla “kurallar ve kurumlar” güveni yaratılabilir mi?
İki sene bekleyemezler miydi, “kişisel” gölgesi düşmemesi için?
Kurallar ve kurumların yıpranması, hele de bu çağda iyi yönetimi engeller, hukuka güveni sarsar.
YATIRIMCIYA GÜVEN VERMEK
Daron Acemoğlu bir buçuk sene önceki bir açıklamasında “Yargı sistemi düzelirse yabancı sermaye akar” demişti. (14 Nisan 2019)
Önceki yıllarda da onun ve birçok iktisatçının böyle açıklamaları vardır.
Ama ne yaptık? Yargı bağımsızlığı konusundaki kuşkuları artıra, artıra devam ettik.
Ekonomideki bozulmayla kurallar ve kurumlardaki aşınma, birbirini besleyerek 6-7 yıldır adım adım buraya geldik.
Öyle bir noktaya geldik ki, AİHM, Türkiye’de siyasi gücün etkisiyle tutuklamalar yapılıyor, diye karar yazdı. (2. Daire, Application no. 28749/18)
Artık ‘yargımız bağımsızdır’ diyerek, inandırıcı olma imkanı yok.
Ne yapmalı, belli…
Tantanalı reform törenleri değil!
Gerçek kuvvetler ayrılığı, gerçek yargı bağımsızlığı, gerçek Merkez Bankası bağımsızlığı, gerçek insan hakları reformu…
Dünyayı inandıracak gerçeklikte reformlar.
Türkiye’de yatırım yapmasını istediğimiz Türk ve uluslararası yatırımcıların hukukçularını inandıracak reformlar…
Bu da ancak evrensel hukuk devleti kavramlarındaki “hukuk ruhu”nu özümsemekle mümkün.