Trump'a CAATSA yaptırımlarına dair kararı ABD kurumları aldırdı'
Ceyda Karan 01 Ocak 1970
Dr. Babüroğlu'na göre, Ankara CAATSA'ya Bidenlı NATO zirvesini beklediği için sert yanıt vermedi, S-400'ler NATO tatbikatlarında kullanılıp hangara konulacak. "Türkiye 2.5 milyar doları ABD/NATO eğitimlerini pekiştirmek için mi ödedi? Bu kabul edilemez" diyen Babüroğlu 1975'te güçsüz Türkiye'nin bile ABD'nin 21 üs ve tesisini kapattığını anımsattı.
ABD, Türkiye'ye Rusya'dan satın alınan S-400 hava savunma sistemi nedeniyle uzun süredir konuşulan ABD'nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası (CAATSA) kapsamındaki yaptırımları devreye soktu.
CAATSA'nın öngördüğü tedbirlerin şimdilik beşi söz konusu iken Ankara, 'mukabelede bulunacağını' belirttiği kınama açıklamasına karşın Washington'a tepkide tonunu düşük tutmuş görünüyor. Türk Savunma Sanayi'ni hedef alan yaptırımlar nedeniyle Cumhurbaşkanlığı'na bağlı Savunma Sanayii Başkanlığı (SSB) ABD'den ihracat lisansı alamayacak, ABD'li ve uluslararası finans kuruluşlarının kredilerinden faydalanamayacak.
Gelişmeleri İstanbul Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi ve emekli Tuğgeneral Dr. Naim Babüroğlu ile konuştuk.
‘ABD yaptırımları NATO savunma havuzuna kuvvet koyan Türkiye'yi hedef aldı'
Dr. Naim Babüroğlu, ABD'nin 2017'de Trump döneminde çıkartmış olduğu ABD'nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Yasası'nın (CAATSA) asıl hedeflerinin Rusya, Çin, İran ve Kuzey Kore gibi ülkeler olduğunu anımsatırken, bugün gelinen noktada bunların 68 yıldır NATO ittifakının üyesi olan Türkiye'yi hedef seçtiğini söyledi. Türkiye'nin ABD ve NATO'nun 'hasım gördüğü' Rusya'ya karşı ittifakın savunma havuzuna kuvvet koyduğunu belirten Babüroğlu, bu açıdan bu yaptırımların daha da ironik olduğunu dile getirdi:
“CAATSA’nın açılımı, ABD’nin Hasımlarıyla Yaptırım Yoluyla Mücadele Etme Yasası. 2017’de Trump tarafından onaylanan bir yasa. Ukrayna’da Kırım olayı nedeniyle Rusya’ya böyle bir yasa çıkardı. Rusya ile askeri açıdan ticari ilişkilerde bulunan ülkelere, kurumlara, bireylere yaptırım uygulanması onaylandı, CAATSA yaptırımları bunlar. ABD’nin hasımlarıyla yaptırım yoluyla mücadele etme yasası dediğimizde düşmanı kim, resmi olarak kendi dokümanlarında hangi ülkeler yer alır? Rusya, İran yer alır, Venezüella bir noktada yer alır. NATO’da da aynı şekilde bu ülkeler vardır. ABD ve NATO’nun belgelerinde geçen hasımlar, tehditler bu ülkeler, ‘düşmanlar’. Bu yaptırımları ABD kime uyguluyor, Rusya’ya mı, Çin’e mi, Kuzey Kore’ye mi, İran’a mı, hayır. 68 yıldır NATO üyesi olan bir Türkiye’ye uyguluyor bu yaptırımı. Türkiye, NATO’da ne yapıyor? ABD’nin hasım ve düşman olarak kabul ettiği Rusya, Kuzey Kore ülkeler için Türkiye, NATO kuvvet havuzuna kuvvet tahsis ediyor. Yani NATO-ABD birinci tehdit olarak gördüğü Rusya için kuvvet, savunma havuzunu oluştururken kuvvetin bir bölümünü de Türkiye tahsis ediyor. Yani NATO ve ABD’ye karşı Rusya ve bu ülkeler tarafından yapılabilecek herhangi bir saldırı ve duruma karşı Türkiye kuvvet tahsis ediyor, ABD ve NATO’nun karşı koyması için. Böyle bir durumda ABD böyle bir ülkeye hasım ve düşman kapsamında yer veriyor."
Babüroğlu, CAATSA yaptırımlarıyla ortaya çıkan sonucunun NATO tarihinde bir ilki teşkil ettiğini belirtti. Türkiye'nin 1970'li yıllarda haşhaş ekibinin serbest bırakılması ve ardından gelen Kıbrıs Barış Harekatı nedeniyle ABD ambargosuna uğramasının farklı olduğunu vurgulayan Babüroğlu, o dönemin Ecevit hükümetinin de ABD'ye boyun eğmediğini ve ABD'nin 21 üs ve tesisini kapattığını anımsattı. O dönemde Türkiye'nin bugünkü kadar güçlü bile olmadığını anımsatan Babüroğlu'na göre, bugünkü hükümet de Ecevit dönemini örnek almalı:
"NATO tarihinde bir ilktir bu. NATO 4 Nisan 1949’ta kuruldu. 71 yıllık bir tarihi var. Bu süreçte bu bir ilktir NATO-ABD tarihinde. 1974’teki olay ABD’nin hasımlarıyla mücadele yaptırım kapsamı değil. 1974’te dönemin başbakanı Ecevit ve koalisyon hükümeti Erbakan, ABD, NATO ve Avrupa ülkelerine rağmen Kıbrıs Barış Harekatı düzenlemeye karar verdiler. Hem büyük bir diplomatik hem de askeri başarıdır. O zaman Türkiye bu kadar güçlü değildi. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin çıkarma araçları bile yetersizdi. Buna rağmen o genç kadro, 1974’te o güçsüz Türkiye, tam bağımsızlık karar verdi ve harekatı zaferle sonuçlandırdı. ABD bunun ardından hemen bir şiddetli silah uyguladı. Bazı vidaları bile vermemeye başladı. O zaman Türkiye üretici bir aktör de değildi. Ondan önce haşhaş ekimini rahmetli Ecevit, ABD’ye rağmen serbest bıraktı. Ecevit anılarında ‘Ambargonun asıl nedeni Kıbrıs Barış Harekatı değil haşhaş ekimiydi’ dedi. Ama ABD ne zamana getirdi şiddetli silah ambargosunu? Kıbrıs Barış Harekatı’nın hemen sonrasına. Fakat 25 Temmuz 1975, dönemin başbakanı Süleyman Demirel, Milliyetçi Cephe, koalisyon hükümeti 1 gecede ABD silah ambargosunu kaldırmadığı için 25 Temmuz 1975’te Bakanlar Kurulu kararıyla ABD’nin Türkiye’de bulunan 21 üs ve tesisini kapattı. Yaklaşık 5000 sivil ve asker ABD vatandaşı da Türkiye’yi terk etti. O zaman Türkiye ekonomik ve askeri yönden bu kadar güçlü değildi. Ama o yaptırımda ABD’nin düşmanlarıyla mücadele etme yaptırımı kapsamında değil Kıbrıs Barış Harekatı gerekçe gösterildi ama Türkiye’nin haşhaş ekimi nedeniyle yaşandı. ABD tarihinde hasım olarak adlandırma açısından bir ilk dedim.”
‘2.5 milyar dolar ödenen S-400 hala aktif değil; Türkiye F-35’lerin üretim zincirinden çıkarıldığı için de 9 milyar dolar gelir elden gitti’
Babüroğlu, ABD'nin CAATSA yaptırımlarını kaldırmak için ortaya koyduğu koşullara da dikkat çekti. S-400 sistemlerinin Türkiye'nin bunları topraklarında bulundurmaması, hangara kaldırılması yahut ortak çalışma komisyonu ile F-35 ile NATO sistemlerine tehlike teşkil edilmemesi gibi girişimlerle sürecin geçtiğini, sonuçta S-400'lerin aktif duruma gelemediğini anımsatan Babüroğlu, Ankara'nın bu sistemler için 2.5 milyar dolar ödediğinin altını çizdi. Babüroğlu bu noktada Türkiye'nin CAATSA'yı getiren adımlarının maliyetine de atıf yaparak F-35’lerin üretim zincirinden çıkarılan Türkiye’nin 10 yılda kazanacağı 9 milyardan da olduğunu vurguladı:
“Yaptırımdan çok yaptırımın kaldırılma koşulu önemli. Yaptırım CAATSA yasasına baktığımızda, ‘Başkan bir yıl içerisinde Kongre’nin ilgili komitelerine S-400 veya buna benzer Rusya’ya ait silah sisteminin Türkiye’nin uhdesinde olmadığını, Rus yetkililerin de buna benzer sistemleri Türkiye’de çalıştırmadığını taahhüt ettikten sonra Başkan ilgili Kongre komitelerine yaptırımın kaldırılması için başvuruda bulunur’ diyor. Yani başkana inisiyatif tanımamış. Hafif maddelerin uygulandığı doğru. Bunların kaldırılmasının koşulu ne? S-400’ü Türkiye uhdesinde bulundurmayacak. Türkiye topraklarında bulundurmayacak. Diyelim ki Biden’la görüşüp ikna ettiler, S-400'ler hangara kaldırıldı. Bu da bir yol olabilir. İkinci yol, ortak çalışma kurulu kuruldu, F-35 ve diğer NATO silah sistemlerine tehlike oluşturur mu oluşturmaz mı? Bu da sürüncemede uzadı. Sonuçta S-400 aktif duruma gelmedi, çalıştırılmadı, yani iki yönde de kullanılmadı. Türkiye 2.5 milyar dolar ödedi. Türkiye sadece bu kadar ödemedi. Türkiye, 1.25 milyar dolar F-35 savaş uçaklarını satın almak ödemişti. ABD, F-35’leri Türkiye’ye vermedi, vermekten vazgeçti S-400 nedeniyle. Daha önemli bir yaptırım var fakat. Türkiye 9 ülkeyle beraber F-35’lerin üretim zincirinin bir halkasıydı, üretici aktördü. Türkiye’nin 10 yıllık sürede 9 milyar dolarlık bir geliri olacaktı. Şimdi Türkiye, F-35’lerin üretim zincirinden de çıkarıldı. O zaman o 9 milyar dolar gelir de elden gitti. S-400 alımı sadece aktif duruma getirilip getirilmemesi, 2.5 milyar doların harcanması değil. F-35’ten olmak bir de üretim halkasından da çıkarılmak, bu çok önemli aslında."
'ABD kurumları Trump'a bu kararı aldırtarak Biden'ın elini rahatlattı'
Türk hükümetinin S-400 sistemlerini bağımsız bir ülke olarak yaptığı risk analizi ile tedarik ettiğini, CAATSA ve benzeri yaptırımları en baştan öngörmesi gerektiğini belirten Babüroğlu, risk analizi yapıldıysa bunların yine bağımsız şekilde kullanıma sokulması gerektiğine dikkat çekti. Türkiye'nin ABD'nin CAATSA adımına normalde misliyle karşılık vermesi gerektiğini belirten Babüroğlu'na göre, Ankara Biden’ın ilk kez katılacağı NATO zirvesini beklediği için tonunu düşük tuttu. Trump'ın koltuğu bırakmadan önce yaptırım kararı almasında ABD kurumlarının etkili olduğu görüşündeki Babüroğlu, bu sayede Biden'ın Ankara ile pazarlık için elinin rahatlatıldığını vurguladı:
“Türkiye’nin normalde misliyle karşılık vermesi gerekirdi. Çünkü Türkiye köklü bir devlet olarak bağımsız bir devlet olarak tehdit değerlendirmesi yapmış, bu tehdidi bertaraf edecek silah sistemini Rusya’dan temin etmiş. Çünkü Patriot’un satışıyla anlaşamamışlar, ABD’de de Avrupa ülkeleri de soğuk bakmış. Bağımsız bir ülke olarak risk analizi yapmış mı Türkiye, yapmış. CAATSA ve buna benzer olası yaptırımları Türkiye’nin öngörmesi gerekir, çünkü iki yıldır bu tartışılıyor. S-400’ler 2019 Temmuz’undan itibaren gelmeye başladı. Risk analizi yaparak S-400’leri almışsa, bağımsız şekilde bunu kullanır. Batı Anadolu’ya ya da Suriye’ye doğru konuşlandırır. Eğer bunu yapmıyorsa Türkiye şu demek. Şubatta NATO zirvesi var. Trump’ın bu kararı Biden’ı rahatlattı. Biden şimdi en hafif maddeleri seçmekle yapılan açıklamalarla Türkiye değil Rusya’nın hedef alındığını söyleyerek yani pazarlığa açık görünecek."
S-400
© SPUTNİK
CAATSA yaptırımları, Türk siyasi partilerini tek cephede birleştirdi
'Türkiye 2.5 milyar doları ABD ve NATO eğitimlerini pekiştirmek için mi ödedi? Bu kabul edilemez'
Hal böyleyken Babüroğlu, Biden ile pazarlık sürecinde S-400'lerin ya Türkiye'de kalmayacağı yahut depoda tutulacağı ve Yunanistan'ın S-300'leri kullandığı gibi sadece NATO-ABD tatbikatlarında test cihatı gibi kullanacağı görüşünde. Babüroğlu, "O zaman Türkiye, 2.5 milyar doları ABD ve NATO eğitimlerini pekiştirmek için mi ödedi? Bu da kabul edilemez" diye konuştu:
"Ama S-400, Türkiye’de olmayacak ya da depoda olacak. Yunanistan’ın S-300’ü kullandığı gibi sadece NATO-ABD tatbikatlarında kullanacak yani test cihazı gibi. Yani NATO ve ABD için avantaj olacak. S-400’ün kuvvetli ve zayıf taraflarını ortaya çıkarmak için sadece tatbikat için kullanılacak, tekrar depoya kaldırılacak. O zaman Türkiye, 2.5 milyar doları ABD ve NATO eğitimlerini pekiştirmek için mi ödedi? Bu da kabul edilemez. Şubattaki NATO zirvesine yeni başkan olarak Biden ilk defa katılacak. Bu zirveye kadar bu kararı ABD’nin köklü kurumlarının Trump’a yaptığı baskı nedeniyle alındığını değerlendiriyorum. ABD’nin Türkiye ile ilgili gelecekteki NATO zirvesi öncesi Biden ve ABD’nin elini rahatlatmak için. Biden, NATO zirvesine katıldığında S-400 sorununun Türkiye tarafından CAATSA’da yazıldığı gibi çıkarılmasını istiyor. Çıkarılmazsa ABD Dışişleri, 'diğer yaptırımlar da devreye girer' dedi. S-400 için ya ABD, NATO teknik heyetleri ve Türkiye tarafından komisyon kurulacak, mesele sürüncemede bırakılacak ya da Yunanistan, Slovakya, Bulgaristan’daki S-300’lerin akıbetleri gibi, yani sadece test için tatbikatlarda kullanılacak, tekrar depoya kaldırılacak. 2.5 milyar dolar niye ödendi diye sorulacak o zaman da. Niye Türkiye’nin 2-3 yıldır enerjisi, zamanı harcandı? F-16 savaş uçakların bazı modernizasyon projeleri vardı, F-35 üretim zincirinden çıkarılması vardı. 'Bunlar niye yapıldı?' gibi sorular sorulacak. Şubattan itibaren S-400’ün ABD’nin CAATSA’da olduğu şekliyle uygulanacağını, en azından Türkiye toprağından çıkarılmazsa bile Yunanistan’ın S-300’ü kullandığı gibi kullanacağını değerlendiriyorum. Bu nedenle Türkiye’den misliyle karşılık çıkmadı. Eğer 1975’teki gibi yapılmış olsaydı, şu anda Türkiye’de sadece ABD’nin 7 tane askeri üssü tesisi var, en azından önemsiz olan 2-3 tanesini kapatırdı. Türkiye bunu da yapmadı. Ankara’da mesela savunma iş birliğiyle ilgili bir ofisi var. En azından bunu kapatabilirdi. Mersin’de limanla ilgili bir ABD askeri tesisi var. Bunları kapatabilirdi. Türkiye anladığım kadarıyla CAATSA yaptırımları karşısında sadece diplomatik esnek açıklamalarla şubat zirvesine kadar öyle gidecek diye değerlendiriyorum. Sonuçta S-400’ü böylece unutacağız diye düşünüyorum.”