Karaçelebizâde Abdülaziz Efendi
1591 - 168 01 Ocak 1970
(İstanbul 1591 - Bursa 1658) Tarih, fıkıh ve edebiyat alanındaki çalışmalarıyla ünlü Osmanlı bilim adamı ve şeyhülislâmı. XVI. yüzyıl başlarında tanınmaya başlayan köklü bir ulemâ ailesindendir. Kazasker Hüseyin Efendi'nin oğludur. Önce ağabeyi Kadı Mehmet Efendi'den eğitim gördü, sonra Şeyhülislâm Sunullah Efendi'nin öğrencisi oldu. İlmiye sınıfına girdi. Sırasıyla Hayreddin Paşa (1612), Ali Paşa (1615), Pîrî Paşa (1616) ve Kalenderhane (1617) medreselerinde ders verdi ve genç yaşında Sahn-ı Süleymaniye müderrisliğine atandı. Fatih Camisi'ndeki ulemâ ayaklanmasına katıldığı ve Sadrazam Mene Hüseyin Paşa'nın aleyhinde konuştuğu gerekçesiyle, l623'te Bursa'daki Molla Hüsrev medresesine sürgün edildi. Daha sonra kadılığa geçti. Mora Yenişehir (1624), Mekke (1626), Edirne (1630) ve İstanbul (1634) kadılıklarına getirildi. 1635'te İstanbul'da başgösteren zeytinyağı darlığına, koymuş olduğu narhın neden olduğu ileri sürülerek Murat IV'e şikâyet edildi. Padişah tarafından hakkında idam fermanı çıkarıldıysa da, Sadrazam Bayram Paşa'nın aracılığıyla cezası Kıbrıs'a sürgün olarak değiştirildi. Sekiz ay sonra bağışlanarak yeniden İstanbul'a döndü. Ancak uzun zaman kendisine herhangi bir görev verilmedi. Yapıtlannın çoğunu bu arada tamamladı. 1618'de Sultan İbrahim'in tahttan indirilmesinde ve idamında önemli işlev üstlendi. Padişahı yüzüne karşı ağır biçimde suçladı. Bu davranışından ötürü Mehmet IV'ün tahta geçişinden sonra Rumeli Kazaskerliği'ne atandı. Ekim 1648'de, o zamana değin şeyhülislâmlardan başkasına verilmeyen "meşihat" payesini aldı. 1651'de Bahaî Efendi' nin ölümü üzerine de şeyhülislâm oldu. Ne var ki, bu görevinde ancak beş ay kadar kalabildi. Karaçelebizâde gücünü Yeniçeri ağalarından almaktaydı. Kısa bir süre sonunda ocak ağalan ile Saray arasında baş-gösteren anlaşmazlık üzerine görevinden uzaklaştırılarak Sakız adasına sürgün edildi. Sürgün yeri bir zaman sonra Bursa'ya çevrildi. Saray ve iktidarlar, karıştırıcılığından ve dilinin sertliğinden çekindikleri için, pişmanlık göstermesine karşın, onu bir daha İstanbul'a yaklaştırmadılar. l658'de Bursa'da öldü ve Deveciler mezarlığına defnedildi.
Ailesinden gelen önemli bir serveti olduğu için bolluk içinde yaşamıştı. Çok hırslı, sözünü sakınmaz ve gönül kırıcı oluşu nedeniyle fazla sayıda düşmanı vardı. Bursa' ya Uludağ'dan getirttiği ve kırk çeşme ile kent içinde dağıtımı yapılan su, "Müftü suyu" adıyla anılmıştır. Sürgünlerde ve görevden uzak geçen zamanlarını okumaya ve araştırmalara vermiştir. Başlıca yapıtları:
Ravzat-ül Ebrâr (tarih, başlangıçta yaradılıştan l648'e dek olayları kapsamakta idi, sonra iki ek yapılarak ölümüne çok yakın zamana değin gelmiştir), Mir'at-üs Safa fiAhvâl-il Enbiyâ (peygamberler tarihi), Süleymannâme (Kanunî Sultan Süleyman'ın saltanat dönemini konu alır), 2a-fernâmc veya Tarih-i Fcth-i Revan ve Bağdat (Murat IV'ün Revan ve Bağdat seferleri üzerine), Hall-ül îştibah an Akd-ül Eş-bah Kitab-ül Eîgaz fi'l Fıkh-il Hanefiye ve Kâfiiher üçü de fıkıhla ilgili), Hilyet-ül Enbiya, Alılâk-ı Muhsinî (çeviri), Fevayih-ül Nebeviye (Karzunî'den çeviri).
Ayrıca sürgüne gönderilmesi dolayısıyla l634'te yazdığı Gülşen'i Niyaz adlı bir mesnevisi ile, "Azizî" mahlasıyla düzenlediği bir Divan'ı vardır.
1998'de Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından, Şehir Kütüphanesi ile Karaçelebi (Setbaşı) camisinin arasına, eskiden Devrengeç suyu çeşmesinin bulunduğu yerde, anısına bir şadırvan çeşme yaptırılmıştır