İDRİS YAMANTÜRK DE GİTTİ
A Yağmur Tunalı 01 Ocak 1970
İdris Yamantürk, hakıkaten yaman bir Türktü.
İşadamıydı, fikir adamıydı, toplum önderiydi.
İş adamlarımız için Ankara iş takib edilecek yerdir.
Onun için memleketin iyi idare edilmesinin kurgulandığı bir merkezdir.
Zihni böyle çalışır.
Elbette iyi bir iş adamıdır.
Yalın ayak saatlerce yürüyerek okula gittiği yıllardan sonra iş kurmak, zengin olmak kolay iş değildir.
O sıfırdan başlayarak, çalışa didine başardı.
Türkiye, böyle müteşebbisler elinde bugüne geldi.
İdris Bey, okumuş iş adamlarındandır.
Okumak şimdiki gibi sadece diploma almak olmayan yılların mühendislerindendir.
Demirel’i, Özal’ı, Erbakan’ı yetiştiren İtü’den çıkmış bir mühendistir.
Onların arkadaşıdır.
Sezai Türkeş, Fevzi Akkaya, Ayhan Şahenk ve Erol Üçer gibi Türk inşaat sektörünün öncü isimlerindendir.
Onun şirketi Güriş, Gama ile beraber en eski inşaat firmalarımızdandır.
Büyük işler yaptı.
Namuslu çalışmaya titizlenirdi.
Bir defasında, şimdiki 5’ler gibi bir müteahhitten bahsediliyordu.
Sordular: “İnşaatta dürüst iş yaparak bu kadar kazanmak mümkün değildir”, demişti.
En çok iş yapanlardan olduğu halde, kendi şirketinin elli yılda geldiği ciroyu da örnek olarak vermişti.
Eşi Türkan Hanım’ın “Eve haram lokma getirme, şerefsiz iş yapma, yeter!” dediğini sık tekrar ederdi.
Çok kazandı ve biriktirdi.
Tutumlu bilinirdi.
Hayır işlerinde eli açıktı.
Duyardık, bilirdik.
Herkesle ve her düşünceyle temastaydı
Ama milliyetçiliğiyle bilinen bir iş adamıydı.
Türklükle ilgili faaliyetlerin, kültür çalışmalarının içindeydi.
Bürokrasiyi ve siyaseti başka bir dikkatle takib ederdi.
Bilge bir kişiliktir.
Mantığı sağlamdır.
Olaylara başka türlü bakar.
En kritik konuları ondan dinleyince rahatlarsınız.
Her durumda bir olumlu taraf yakalamayı bilen keskin bir zekâdır.
İyi yetişmiştir.
İyi örnekleri görmüştür.
Üniversite çağlarından, MTTB zamanından itibaren millî mücadeleyi, kurtuluşu ve kuruluşu görmüş insanları tanımıştır.
Onlarla görüşmelerini dinlemek lazımdı.
Yakın tarihi sorgulayan sağ kesimlerin Cumhuriyetle ve Atatürk’le ilgili mesafeli bakışını iyi yansıtırdı.
Bu anlayışa yakın oldukları gençlik zamanlarında dışlandığını düşündükleri adamlara gidip sormuşlar.
Öyle cevaplar almışlar ki bir devrin ahlakını gösterir.
İç anlaşmazlıklarla, kavgayla ülkeler kaybettik.
Son vatan parçasını, son bir hamleyle kurtarmayı başarmışlar ve ağızlarını kapatmışlardır.
Küçük büyük insan arızalarıyla uğraşılacak yer ve zaman değildir.
Bunun sonucu, ülkeler kaybetmekti, gördüler ve anladılar.
Hepsinden bunu dinlerler.
On yıl önce, Altay Vakfı’nda Fethi Okyar’a gidişlerini anlatmıştı.
İçime işlemiş, kulağıma küpe olmuş sözlerini Kavga Günleri’ne almıştım.
Fethi Okyar Bey'e, Atatürk hakkında sorarlar.
Aldıkları cevapla tatmin olmaz ve “İyi ama.. “ diyerek olumsuz konuşmasını isterler.
Israrlı soruları karşısında der ki:
“Çocuklar, merakınızı ve beklediklerinizi anlıyorum. Yalnız, benim bu konularda olumsuzluk varsa da anlatmamın ne size, ne de memlekete faydası olur. Olumlu işler düşünmeye ve yapmaya bakın. Memleketin ihtiyacı budur!” der.
İdris Bey bunu anlattıktan sonra, “Ben uyandım. Şimdi bu uyanışın uzağına düştük. Atatürk’le ve kurucu değerlerle kavga etmenin manasızlığı artık başka bir noktaya gelmiştir. Şimdi daha kuvvetle anlıyorum ki Atatürk sadece büyük değildir, bir çok bakımdan büyük dâhilerdendir. Türk Milleti’nin büyük talihidir..” demişti.
Osman Çakır dostumuzun yayına hazırladığı hatıralarının adı “Bir Cumhuriyet Çocuğunun Hayat Hikâyesi: Türk Milletine Borcumuz Var"dır.
Cumhuriyet’in ilk nesillerinde böyle bir duygu mutlaka vardır ve çok kuvvetlidir.
Ömürlerini hizmete adadıkları halde, kendilerini ülkeye borçlu hissederler.
İdris Bey şöyle der:
“Üzerinde yaşadığımız bu topraklar, Malazgirt'te Anadolu'nun tapusunu alanlar ile İstiklâl Savaşı’nda yurdumuza sahip çıkanların bize emanetidir. Bunu başaranlar, yaptıkları işe inanan, insanüstü bir gayretin, azmin ve sabrın sahibi idiler. Allah onlardan razı olsun. Bize teslim edilen vatanımızı daha mamur hale getirmek, milletimizi refaha kavuşturmak ve çağdaş medeniyet seviyesinin üzerine çıkarmak için durmadan çalışmak bir vatandaşlık görevidir. Türk milletine olan borcumuz budur."
Bu duyguyla tanışıklığı olanlar olumsuz düşünemezler.
Olumsuz düşünceden kaçarlar.
Kavga üzerinde bina edilmiş siyasetlerden acı duyarlar.
İdris Bey onların son büyük temsilcilerindi.
Ülkeyi yönetenlere her zaman bunu düşündürmek istediğini hissettirirdi.
Süzülmüş bir kültürle, artık benzeri kalmamış bir düşünce genişliği içinde bakar ve konuşurdu.
O büyük aşk, o büyük seviye artık gitti.
Aziz Ağabeyimin aziz ruhu şâd olsun!