« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

15 Şub

2021

Bursalı Aşık Halil

Ali Berat Alptekin 01 Ocak 1970

Hayatı hakkındaki bilgiler sınırlı olup çoğu tahminden öteye gitmemektedir. Şairnâmelerden hareketle Bursa’da doğduğu söylenebilir. Adı ile ilgili bilgilere de şairnamelerde rastlanmaktadır. Tezkire yazarlarından Bursalı Beliğ, Güldeste-i Riyâz-ı İrfân adlı eserinde “Bî-vezn ü kâfiyenin güzidesi” diyerek onu aşağılamak isterken, farkına varmadan 1636-1637 yılında vefat ettiğini ve çağdaşı Kayıkçı Kul Mustafa ile atıştıklarını söyleyerek, onun hayatıyla ilgili en önemli bilgileri vermiştir. Gelibolulu Mustafa Âli Nevâidü’n-nefâis kavâidi’l-mecalis adlı eserinde pek çok âşığı aşağılarken Halil’i Karaca Oğlan’la bir arada anması anlamlıdır. Bursalı Halil’den söz eden kaynaklarda onun işiyle ilgili bilgilere rastlanmamaktadır. Gelibolulu Mustafa Âli’nin “Abdal Halil” demesine bakılırsa işinin âşıklık olduğunu, başta Bursa olmak üzere komşu yerleşim merkezlerinde âşıklık yaptığı söylenebilir. Araştırıcılardan Sakaoğlu, “Âşık Halil kalmış yayın küşâde” mısraından hareketle, Halil’in okçulukla da ilgilenmiş olabileceğinden söz etmektedir (Sakaoğlu 2014: 432). Hızrî’nin şairnâmesinde, “sesinin güzelliğinden söz etmesi”, “Türki-i Halil”, “Türkî-i Cezair” başlıklı şiirlerinin olması meclislerde türkü söylemiş olma ihtimalini de düşündürmektedir. Onun eğitimiyle ilgili olarak herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Yaşadığı yüzyılın özelliği gereği aruz vezniyle şiir yazmış olmalıdır. Ne yazık ki bu tür şiirlere ulaşılamadığından onun eğitim durumu hakkında fikir ileri sürmek mümkün olmamıştır. Elde bulunan az sayıdaki hece vezniyle yazılmış şiirlerinden hareketle de bir sonuca ulaşmamız mümkün görünmemektedir.

Bursalı Halil’in şiir dalında eser boyutunda bir çalışması yoktur. Hatta onun şiirleri “Demiroğlu, Karaca Oğlan, Gedâ Muslu gibi âşıkların şiirleriyle karıştırıldığı için kesin sayısını söylemek doğru değildir; ancak sayısı onun altındadır.” (Sakaoğlu 2014: 431). Zaten Halil’in bilim dünyasınca tanınması 1924 yılında Millî Mecmua’da yayımlanan şiiriyledir. Her ne kadar şiir Fuad Köprülü tarafından tespit edilmişse de bunun değerlendirilmesi öğrencisi Fevziye Abdullah Tansel’e nasip olmuştur. 1925 yılında ikinci şiirin yayınlamasından sonra onun hayatıyla ilgili en önemli bilgiyi Saadettin Nüzhet [Ergun] vermiştir. Yüzyılın önemli şairi Âşık Ömer’in Şairnâmesinde “Bursalı Halil’de sadedir lisan” demesine bakılırsa dilinin duruluğundan söz edilebilir. Dilinin duruluğu ve kafiye konusundaki hassasiyeti onun saraya yaklaşmasına engel olmuştur; ama bu meziyetler onu geniş halk kitlerine kolaylıkla tanıtmış olmalıdır. Bazı araştırıcılar Halil’in gençliğinde Garp Ocakları’nda bulunduğundan söz ediyorlarsa da Hasan Eren’in bir makalesinde konu araştırılmış ve şiirin Halil’e ait olmadığı ispat edilince, bu görüş de çürütülmüştür. Halil’in şairliğiyle ilgili olarak Fevziye Abdullah Tansel; “mevcut şiirlere dayanarak ortanın üstünde olduğunu ve XVII. asrın saz şairleri arasında unutulmaması lâzım geldiğini” söylemektedir. Bursalı Âşık Halil’in hece vezniyle yazılmış şiirlerinde duru bir dil kullanmıştır. Sınırlı sayıdaki şiirlerinde halk arasında kullanılan kelimeleri tercih ettiği küçük bir dikkatle görülebilir. Bursalı Beliğ tamamını vermediği bir dörtlükte "Lem-Yezil cümle kulun delili / Görünce terahhum eyle zelili / Nendir diye sorarlarsa Halil’i /Kulum de sultânım iller de bilsin" onun şiiri hakkında bilgi vermektedir. Halil’in şiirleri arasında halk söyleyişlerine yer vermesi de onun eserlerinin bir başka özelliğidir. Bilhassa Âşık Ömer’in Şairnâme adlı eserinde; “Güzel medhetmekte yok ona akran”, “Güzelleri seyran eylemek içün / Yüksek havalarda uçarsın turnam”, “Âşina olalı ol melek-rûye / Gönlümüz haylice üftadelenmiş” şeklinde söz etmesi, şiirlerinde işlediği konuları dile getirmesi bakımından önemlidir Elde bulunan şiirlerinden hareketle sevgili ve güzelliklerin dışında kahramanlık konusunu da işlemesi dikkatlerden kaçmamaktadır. Yine şiirlerinden hareketle ince, duygulu ve gizem yönü olan bir halk şairi olduğu söyleyebilir. Şiirlerinde “Halil” mahlasının dışında “Âşık Halil”, “Kul Halil” mahlaslarını da kullanmıştır. Onunla ilgili problemlerden birisi de 18. yüzyılda III. Selim devri olaylarından söz eden Halil adlı bir şairle karıştırılmasıdır. Hatta bu yüzden pek çok kaynakta Bursalı Halil’in 18. yüzyılda yaşadığından söz edilmektedir. Yıllarca devam eden bu karışıklığa son noktayı Fevziye Abdullah Tansel koymuştur. Pek çok şairnâmede (Ömer, Sun’î, Hızrî) adının geçmesi onun âşıklar arasında sevildiğinin ve itibarı olduğunun bir delili olarak değerlendirilebilir. Bursalı Halil döneminin şairnâmelerinde anılmasına karşılık 20. yüzyıl âşıklarının oluşturduğu bu tür şiirlerde yer almamaktadır. Bunun sebebi Bursalı Halil’in şiirlerinin yetersizliği değil, bölgede geleneği devam ettirecek âşıkların yetişmemesindendir.

Ziyaret -> Toplam : 125,17 M - Bugn : 53135

ulkucudunya@ulkucudunya.com