Türkiye’nin NATO’ya Girişi
18 Şubat 1952 01 Ocak 1970
Türkiye’nin NATO’ya girme fikri İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra başlayan Batı Bloku’na bağlanma çabalarının bir sonucudur. Genel olarak savaştan sonra Türkiye’nin Batılılara yaklaşma politikası bir yandan ülkenin ekonomik kalkınması ve silahlı kuvvetlerinin modernizasyonu için gerekli kaynakların dış yardım yoluyla Batı’dan kolay sağlanabileceğine inanılırken, diğer yandan Atatürk tarafından başlatılan çağdaşlaşma hareketleri sonucu Türkiye’nin Batılı bir ülke-devlet olma yolunda yaptığı tercihin doğal sonucu olarak görmek gerekir. Zaten Türkiye Batı yanlısı politikaya uygun olarak iç politikada büyük bir değişiklik yaparak çok partili sisteme geçmiş, ekonomik alanda liberal politikalar uygulamaya başlamıştır. Yukarıda belirtildiği gibi daha yakın ve somut bir sebep ise Sovyet tehditleri olmuştur. Gerçi Türkiye Truman Doktrini ve Marshall Planı çerçevesinde ABD’nin desteğini sağlamıştı; ancak bu desteğin karşılıklı bir ittifaka dayanmaması sebebiyle güvenlik endişeleri tamamen giderilmiş değildi.
Bu sebeple Türkiye, NATO’nun daha kuruluş safhasında bu ittifaka dahil olmak amacıyla girişimde bulunmuş, fakat sonuç alamamıştır. Ancak 8 Ağustos 1949’da Türkiye’nin Avrupa Konseyi üyeliğine alınması, Türk devlet adamlarını NATO’ya girme konusunda hem cesaretlendirmiş, hem de müracaatlarına haklı bir sebep hazırlamıştır. Ancak Türkiye’nin NATO’ya girme çabaları özellikle Avrupalı üyelerin siyasi, ekonomik ve kültürel itirazları ile karşılaşmıştır. Bu ülkelerden farklı olarak İngiltere, Orta Doğu’daki çıkarlarını koruyabilmek amacıyla Türkiye ve Yunanistan’ın Avrupa Savunma Cephesi yerine oluşturulacak Orta Doğu Savunma Planı içine alınmasını istiyordu.
Bu arada Türkiye’de çok partili sisteme geçilmesinden sonra kurulan Demokrat Parti 14 Mayıs 1950 seçimlerinde iktidara gelmiştir. Demokrat Parti iktidarı genelde CHP’nin dış politikasını benimsemiş ve devam ettirmiştir. Ancak DP yönetimin özellikle ekonomik politikalar açısından Batı’ya daha yakın bir özellik taşıması, Türkiye’nin Batı’ya bağlanma çizgisine, daha belirli ve zorunlu bir istikamet vermiştir. Bu sebeple Türkiye’yi NATO’ya sokmayı zorunlu gören DP, bu sırada patlak veren Kore Savaşı’nı büyük bir fırsat olarak düşünmüş ve 4500 kişilik bir birliğini TBMM’nin onayını almadan Kore’ye göndermiştir.
Kore Savaşı’ndan sonra Türkiye’nin NATO’ya alınması konusunda ABD’nin tavrı değişmeye başlamıştır. Çünkü Kore Savaşı İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra artık çıkması beklenmeyen bölgesel savaşların hiç de ihtimal dışı olmadığını göstermiş ve NATO ülkelerini, özellikle de ABD’yi Sovyetler karşısında daha etkili tedbirler almaya yöneltmiştir. Sonuçta Sovyetler Birliği’ne karşı set çekme ve çıkabilecek muhtemel bir savaşta askeri üslere ihtiyaç duyulması sebebiyle ABD Türkiye’nin NATO’ya alınmasını gerekli görmüştür. Dolayısıyla Türkiye’nin NATO’ya alınmasında, Kore’de askeri başarısı, uluslararası sorunlarda Batılılarla birlikte hareket etmesi ve modern olmamakla beraber güçlü bir kara ordusuna sahip olmasının yanı sıra, Batı savunması için gerekli olan jeopolitik yerinin önemi, birinci derecede etkili olmuştur diyebiliriz.
Bu gelişmelerden sonra NATO Bakanlar Konseyi 15-20 Eylül 1951 tarihinde Türkiye ve Yunanistan’ın NATO’ya üye olarak alınmasına oybirliği ile karar vermiştir. TBMM’de 18 Şubat 1952’de Kuzey Atlantik Antlaşması’nı tasdik etmiş böylece Türkiye NATO’ya resmen üye olmuştur.