« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

22 Şub

2021

Ali Çetinkaya Anısına

Kemal Girgin 01 Ocak 1970

Ali Çetinkaya’nın bizzat kendisinin anlattığına göre, kendi yaşam öyküsü keskin çalkantılarla geçmiştir. Ali Bey (Çetinkaya) 1878 yılında Afyon'da doğdu. Tahsiline Afyon Rüştiyesinde başladı. Orta öğrenimini de burada tamamladı. Bursa Askeri Lisesindeki eğitimi sonrasında Harp Okulu’na geçti ve tam 20 yaşında iken 1889 yılında Teğmen rütbesiyle Orduya katıldı. Ardından, 3. Ordu’da Bulgarlara karşı giriştiği faaliyetlerden ötürü 30 Mayıs 1903 yılında Üsteğmen ve Makedonya’da çetecilik faaliyetlerini önlemek amacıyla oluşturulan İştib Avcı Tabur’unun 2. Bölüğünde Üsteğmen olarak görev alarak 1905 senesi Temmuz’unda Yüzbaşı olmuştur. Yüzbaşı oluncaya kadar geçen süre içerisinde Makedonya ve Arnavutluk dağlarında Sırp, Bulgar, Rum çetelerine karşı mücadele etti. Ali Çetinkaya yüzbaşılık görevini yerine getirirken de Makedonya civarında birçok bölgede Bulgar çetecilerine karşı başarılı faaliyetler yürütmüştür. 1907 senesinde yeni yeni ortaya çıkan İttihat ve Terakki teşkilatını resen idare etmek üzere Kırçova’ya nakil olan Ali Çetinkaya, burada teşkilata yönelik faaliyetler ortaya koyarak bölgede İttihat ve Terakki’nin nüfuzunu oluşturmaya çalışmış ve bunda da başarılı olmuştur.
31 Mart Vakasının ortaya çıkması sonucu Selanik’e gelen Ali Çetinkaya, 31 Mart ayaklanmasını bastıran Hareket Ordusunda Mustafa Kemal’le birlikteydi. Alâtini Köşkünde ikamet eden Abdülhamit’in ilk muhafazasına memur olmuştur. Ardından Hareket Ordusu bünyesinde Arnavutluk harekâtına katılmıştır. 1911 senesinde ise Trablusgarp vilayetinde başlayan İtalyan işgal teşebbüsü nedeniyle Bingazi Sancağına memur edilmiştir. Ali Çetinkaya burada Enver Paşa ve Mustafa Kemal Paşa ile bir yıl yerli kuvvetleri kumanda ederek faaliyette bulunmuştur. Mustafa Kemal Paşa Derne’de aşiretlerden kurulu bir fırkanın kumandanı iken, Ali Çetinkaya bu fırkanın bir alayının kumandanlığı görevini üstlenmiştir. Balkan Savaşı’nın patlak vermesi üzerine Ali Çetinkaya anavatana dönmüş ve Şark Ordusunda Aydın Taburu Kumandanı olmuştur. Aralık 1913 tarihinde Binbaşılığa yükseltilen Ali Çetinkaya İstanbul’a tayin olunarak İtfaiye 2. Tabur Kumandanlığında göreve başlamıştır.
Birinci Dünya Savaşı sırasında Irak, Kafkas ve Makedonya cephelerinde görev yaptı. I. Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle birlikte Irak’ta göreve başlayan Ali Çetinkaya, burada İngilizlerin derin yaralar almasını sağlamıştır. Irak cephesinde 3000 kişilik birliğiyle 12000 kişilik İngiliz askeri birliğini, komutanı Towsend’i tutsak almıştır. Buradan Kafkas Cephesine görevlendirilmiş ve Ruslarla çetin mücadelelerde bulunmuştur. 1916’da Bitlis’te Alay kumandanıdır. Rus ve Ermenilere karşı savaşmak üzere “Teşkilat-ı Mahsusa” bünyesinde savaşmış ve o bölgedeki halkı örgütleyerek olası katliamları engellemiştir. Kafkaslardan Rumeli’ye geçen Ali Çetinkaya, burada Alman ve Avusturya kuvvetleriyle birlikte mücadeleler vermiş, ardından da Kuvayı Taarruziye Kumandanı olup Bolu, İzmit, Üsküdar Livaları içerisinde birçok eşkıyayla mücadele etmiştir. 1917’de Ali Bey, Süleyman Askeri Bey’in emrinde kurulan Teşkilat-ı Mahsusa tabur kumandanlarındandı. Bu ünlü “Osmancık Taburu” Irak ve Suriye çöllerinde cepheyi yarıp, düşmanın arkasına geçmiş, İngilizleri ve işbirlikçi Arapları arkadan vurarak yavaşlatmıştır. 1917’de Yarbaylığa yükseldi. Sonrasında, Üsküdar İnzibat Müfettişliğine tayin olunan Ali Çetinkaya, mütarekeye kadar bu görevde kalmıştır..
Mustafa Kemal Paşa Yıldırım Orduları Komutanlığı lağvedilmesi sonrasında İstanbul'a gelmişti. İkisi de (Atatürk ve Ali Çetinkaya) yeni bir görev alabilmek için Genelkurmay'ın koridorlarını aşındırıp duruyorlardı. O günlerin birinde Genelkurmay Başkanlığı'nın koridorlarında karşılaştılar. Birbirlerine sarılarak hasret giderdiler. Daha sonra bir gün Cağaloğlu yokuşunun başındaki Meserret Kıraathanesinde bir araya geldiler. Meserret Kıraathanesi işgal İstanbul’unda milliyetçilerin, vatanseverlerin uğrak yeriydi. Milliciler orada oturur, orada sohbet ederlerdi. Kıraathanenin arka taraflarında bir masaya oturdular. Mustafa Kemal Paşa, Ali Çetinkaya’ya memleketin içine düştüğü durumdan söz etti. Bir çoban ateşinin yakılmasının yararlı olduğunu anlattı. Vatanını ve milletini seven herkesin başlatılacak olan mücadeleye katılmasının şart olduğunu söyledi. Görev isteyip istemediğini sordu. Ali Bey görev alabilmek için İstanbul'a geldiğini söyledi. Mustafa Kemal Paşa, Karesi Sancağındaki Ayvalık kasabasında bulunan 172. Alay Komutanlığı'nın boş olduğunu, o görevi istemesini, kendisine bu konuda yardımcı olabileceğini söyledi. Ali Bey, ‘’ne için Ayvalık Komutanım? Ben iç kısımlarda mücadeleye katılmak istiyorum’’ deyince Paşa hafifçe gülümsedi;
‘’Ayvalık Yunan yayılmacılığının önemli merkezlerinden biridir. Hem kilisenin hem de Yunan Devleti'nin Osmanlı toprakları üzerindeki ileri karakoludur. Yunanistan'ın düveli muazzamadan İzmir'den önce istedikleri yer Ayvalık'tır. İzmir yakında Yunanlılar tarafından işgal edilecek, hemen ardından Ayvalık'ta işgal edilecek’’ dedi. ‘’Sen 172. Alay Komutanı olursan orada bir direniş cephesi kurabilir, kurtuluşumuz için İlk Çoban ateşini yakabilirsin’’ diye ekledi.
Ali Bey, Paşa'nın teklifini kabul eder ve 31 Mart 1919’da 172. Alayın bağlı olduğu 17’nci Kolordu emrine atanır. Bir müddet sonra adı olan ama kendisi pek olmayan 172. Alay Komutanı olarak Ayvalık'a atanmış ve Nisan sonu Ayvalık’taki göreve başlamıştır.
Mustafa Kemal ile birlikte Bingazi’de savaşmış ve aynı zamanda Enver Paşa’nın Teşkilat-ı Mahsusa örgütünün faal üyesi olan Ali Bey, İstanbul İtfaiye 2. Tabur Kumandanlığında görev yaptığı dönemde İstanbul’un bütün serseri, kabadayı takımı olan tulumbacılarını devlet için örgütlemiştir. İşgal yıllarında yani sekiz, dokuz, on yıl sonra bu kabadayılar, İngilizlere ve işbirlikçilerine kan kusturmuşlardır. 1918’de Üsküdar İnzibat Müfettişliği yaparken İstanbul Haydarpaşa Garı Hamallar kâhyası olarak hamallar örgütlenmiştir. Aynı zamanda Limanda kayıkçıları örgütlenmiştir. Birkaç yıl sonra başlayan silah kaçırmalarında Ali Bey’in örgütlediği itfaiyeciler, hamallar ve kayıkçılar isimsiz kahramanlar olarak Milli Mücadelenin çetin günlerinde unutulmaz hizmetlerde bulunmuşlardır. İstanbul’un, bölge yöneticilerinin ve komutanların bu şekilde ihanet içerikli hareketleri karşısında Ali Çetinkaya tek çareyi vatan toprağının ölünceye kadar soluksuz savunulması olarak görmüştür. Onun deyimiyle tüm yaşananlar karşısında “…yapılacak en mühim vazife, halkla rehber olmakta dikkat ve basiretle hareket ederek kuvvetle ihtimal dahilinde olan bir işgal ve istila felaketine karşı Yunanlıların işgaline pişva olan Ayvalık’taki hainlerin, bedhahların kurmuş oldukları şebeke-i ihanet içinde boğulmadan ve bir defa emniyetle, şuurla ilk teşkilat ve istihbaratı yapmak ve müdafaa silahını patlatmaktı”
O dönem Ayvalık’ta Ali Bey’in emrinde 24 subay ve 150 er bulunuyordu. Yarbay Ali Bey ilk olarak, Kozak köyü efeleri, Murateli, Altınova, Burhaniye ve çevre köylerden temin ettiği gönüllülerle milis kuvveti kurmaya çalışmıştır. Böylece, 172. Alay’ın kuvvetleri dışında üç yüz civarı ek bir milis kuvvet oluşturuldu.
Ali Bey asayişi sağlamaya ve yurdunu savunmaya kesin olarak karar verdiğinden alayı, eratı ile arkadaşlarını toplayarak yurtseverlik duygularını uyandıracak bir konuşma yaptı. Konuşması şu sözlerle son bulmuştu:
‘’Arkadaşlar büyük savaşın yorgunluğunun henüz üzerimizden geçmediğini biliyorum. Fakat bunu ben değil memleket sizden istiyor. Benimle kalmak isteyenler sağa taraf ayrılsınlar, hayır yapamayacağız yorgunuz çocuklarımızdan daha fazla ayrılamayacağız diyenler silahlarını bıraksınlar ve gitsinler’’ dedi. Bu sözlere bir tek cevap verilmişti: ‘’Ölünceye kadar hep beraberiz.’’ İşte yurt aşkıyla ilk silahı patlatanlar böylece el ele verdiler. Mertçe dövüşmeye böyle ant içtiler. Bu ses dalga dalga yurtta yankılar yaptı damlalar birleşti, dereleri dereler, ırmakları köpüren nehirler, hızını Lozan’da aldı.
29 Mayıs 1919 günü sabaha karşı başlayan çıkarma, biri Alibey (Sıçan) Adası üzerinden Ayvalık'ın kuzeyinde bulunan tepeler istikametinde, diğeri doğrudan doğruya Ayvalık körfezi sahillerine olmak üzere iki bölgeye yapılmıştı. Çıkartma hareketi daha çok Ayvalık’ın kuzey kesiminden yapılmaya başlamış ve yerli Rumlarla karışık bir kuvvetin Cunda Adasından geldiği görülmüştür. Ayvalık'ta 172. Alay Komutanı Yarbay Ali komutasındaki 24 subay ve 15 kadar er, Ayvalık sırtlarına yaslanarak düşmana karşı direndi. Yunanlıların iki Yunan torpidosunun korumasında Ayvalık’a asker çıkarmaya başlaması üzerine Ali Bey’in kuvvetleri de Ayvalık’ın doğusundaki mevzide çarpışmayı kabul etmişler ve böylece bir cephe kurmuşlardır. Ege’yi işgale başlayan Yunan güçlerine karşı ilk silahlı direniş burada gerçekleşir.
Şafak sökerken, sessizce sokulan Yunanlılarla çarpışma başlayınca ortalık karıştığı bir ara, siperden ayağa kalkan Üsteğmen Fahri: “Arkadaşlar, bugün için doğduk.. Göreyim sizi..” derken, Ayvalıklı Panayot’un yeğeni Hristo’nun kurşunuyla şehit oldu. Bu direniş sırasında 172. Alayın 1. Taburun 1. Bölüğünden Edirneli Üsteğmen Fahri Beyle birlikte birkaç er şehit oldu. Ordunun ilk kurşun direnişi buydu. Fahri Bey, işgale karşı savunma yapan birliklerimizin ilk şehidi olmuştu. Şehidi pazar yerine taşıyıp iki altın dişini sökenler, mübarek vücudunu çınar ağacının dallarında sallandırmaktan da utanmadılar. O günün diğer şehidi ise Burhaniyeli Ahmet oğlu Recep’tir.

Ayvalık’ta ilk kurşun direnişinin şanlı komutanı Ali Bey, Amasya Görüşmeleri sonucunda yeniden açılacak olan Meclis-i Mebusan’a Afyon’dan milletvekili olabilmek için 25 Eylül 1919’da istifa etmiş ve 12 Ekim 1919’da ordudan ayrılarak Aralık 1919 seçimlerine katılmak üzere Afyon’a gitmiştir. Ali Bey cepheden ayrıldığı tarihe kadar Ayvalık Cephesinde Yunan’a karşı muhteşem bir direniş yapmıştır.

Ziyaret -> Toplam : 125,21 M - Bugn : 92547

ulkucudunya@ulkucudunya.com