‘NATO tatbikatları Hitler'in Sovyetleri kıstırması gibi bir yoldan gidildiği izlenimi yaratıyor'
Ceyda Karan 01 Ocak 1970
Yücel Özdemir’e göre, Almanya, Rusya'da rejim değişikliğini desteklerken, ekonomik ilişkileri ayırmaya çalışıyor. Özdemir, NATO tatbikatlarıyla Rusya'nın çevrelenmesinin Hitler faşizminin SSCB'yi kıstırma yolunu andırdığını söyledi. Özdemir, Türkiye'de muhalefete çok görülen desteğin Navalnıy gibi aşırı sağcıdan esirgenmediğini dile getirdi.
ABD'de Biden yönetimi Rusya karşıtı siyasi retoriğini sürdürürken, Ukrayna krizi eşliğinde NATO'nun 'Avrupa Savunucusu-2021' (Europe Defender) tatbikatı için Balkanlar-Doğu Avrupa hattına yığınak devam ediyor. Minsk Anlaşmalarının uygulanmadığı Donbass'taki kriz de alarm verici nitelikte. Bu koşullarda Minsk Anlaşmaları'nın Fransa ile birlikte garantör ülkesi Almanya'dan yüksek ses çıkmaması dikkat çekiyor. Dikkatlerin çevrildiği bir diğer mesele Rusya ile Almanya arasındaki Kuzey Akım-2 boru hattı projesi. Yüzde 95'i tamamlanmış proje ABD tarafından sabote edilmeye çalışılıyor. Göçmenlere 'böcek' yakıştırmaları yapmış aşırı sağcı Rus blogger Aleksey Navalnıy'ın ardından Ukrayna krizinin askerileştirilmesinin Moskova-Berlin ilişkilerine etkisi merak konusu.
Diğer yandan 25-26 Mart'taki AB zirvesinde alınan kararlar uyarınca AB ile Türkiye arasındaki epeydir donmuş üst düzey siyasi diyalog başladı. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel Türkiye'yi ziyaret ederek Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüştü. Beştepe'de Gümrük Birliği’nin güncellenmesi ve sığınmacılara yönelik fon akışının devam edeceği vurgulu görüşmede Von der Leyen'in protokole uygun ağırlanmaması Avrupa'da tartışmaları tetiklemiş görünüyor.
Özellikle Rusya'ya yönelik kıskaç hamleleri ve Almanya'nın başını çektiği AB'nin Türkiye'ye bakışını Evrensel Gazetesi'nin Almanya temsilcisi ve yazarı Yücel Özdemir ile konuştuk.
‘Almanya Navalnıy'ın aşırı sağcı dünya görüşüyle ilgilenmiyor’
Yücel Özdemir'e göre, Almanya Ukrayna ve Donbass krizinde Minsk anlaşmalarının garantör ülkesi olmasına rağmen bu anlaşmaların akıbeti yerine Rusya'nın sınıra askeri yığınak yapmasıyla ilgileniyor. Berlin'in son dönemde muhalif blogcu Aleksey Navalnıy'ın Rusya'da toplumsal hareketlilik çıkartmasını umduğunu söyleyen Özdemir, Almanya'da kimsenin Navalnıy'ın milliyetçi ve göçmen düşmanı dünya görüşünü de dert edinmediğini dile getirdi:
“Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas bir açıklama yaptı, Rusya’yı uyardı. Yani 'Ukrayna sınırına yapmış olduğunuz askeri yığınaklar ve son çatışmalar bizi endişelendiriyor. Bu nedenle Rusya’nın dikkatli olması gerekiyor' diye öncesine göre daha sert bir üslup kullandı. Almanlar Minsk anlaşmalarında garantör Fransa ile birlikte tarafları bir araya getiriyorlardı. Bugüne kadar Amerika’dan farklı olarak Ukrayna sorununu en azından diyalog ile çözebiliriz diyorlardı. Ama çatışma çıkınca hemen tonu sertleşiyor. Bu şundan da kaynaklanıyor. Almanya ile Rusya arasında son zamanlarda sert bir tartışma da var, özellikle Navalnıy olayında. Navalnıy, Almanya’ya gelmişti, sonra Rusya’ya geri döndü. Gittiğinde tutuklanacağı belliydi ama Almanya ona rağmen Navalnıy’ı bir şekilde teşvik etti. 'Sen Rusya’ya git, onun üzerinden belki toplumsal hareket çıkar' dediler. Eylemler de oldu. Şu anda da Rusya bu konuda sert şekilde eleştiriyor Almanya’yı. Almanya’nın Navalnıy üzerinden Rusya’yı eleştiri dozajı önceki döneme göre arttı. Daha önce biraz daha temkinli bir yaklaşım izliyordu. Navalnıy’ın (milliyetçi ve göçmen karşıtı) dünya görüşüyle, söyledikleriyle hiç kimse ilgilenmiyor. Sadece Rusya’da 'Putin karşıtı muhalefet hareketinin lideri' diye sunuyorlar. Böyle karşılamalarına insan bazen şaşırıyor."
'Berlin ekonomik ilişkileri ayrı tutuyor, Kuzey Akım2'den vazgeçmeye niyetli değil'
Diğer yandan Özdemir'e göre Alman hükümeti Rusya ile Kuzey Akım-2 doğalgaz boru hattını siyasi meselelerden ayrı utmaya çalışıyor. Rusya'nın özellikle muhalefet hareketiyle ilgilenirken, Moskova ile ticari ve ekonomik ilişkilerin zarar görmemesi için çaba harcandığını aktaran Özdemir, ABD'nin muhalefetine rağmen Almanya'daki görüşün yüzde 95'i tamamlanmış bu hattın bitmesi yönünde olduğunu dile getirdi:
"Almanya’da Kuzey Akım 2’den taviz verme tavrı yok. Rusya’yı eleştirme, belli konularda Rusya ile karşı karşıya gelme, Rusya’daki muhalefet hareketini desteklemeye varlar ama Rusya ile ticari ve ekonomik ilişkilerin bundan zarar görmemesi için çok yoğun bir çaba sarf ediyor. Buna dikkat ediyorlar. Amerika’nın bütün baskısına rağmen Merkel, ‘Biz Kuzey Akım 2’yi yapacağız’ diyor. Yüzde 95’i yapılmış ve bundan sonra da geri adım atmayacağını söyledi. Alman basınına da yansıdı. Federal Maliye Bakanı Olaf Scholz, Amerikalılara bir teklif yaptı, ‘Biz Kuzey Akım’dan vazgeçmeyeceğiz. Ama siz çok istiyorsanız, sizin doğal gazınızı da getirelim, Kuzey Almanya’da bir limanda depolama merkezi kuralım, siz de gazınızı oradan satın’ diye bir gizli teklifte bulunduğu ortaya çıktı. Yalanlandı. Ama sonuçta Almanya Kuzey Akım’dan vazgeçmemekte ısrarcı. Avrupa’nın gaz tankeri olma konusundaki siyasetini sürdürüyor. Rusya ile de ilişkileri sürdürüyor."
'Belarus'ta da toplumsal harekete destek verdiler'
Özdemir, Almanların ekonomik ilişkiler zedelenmesin isterken, Rusya'da rejim değişikliği arzularının Ukrayna ve Belarus'taki son gelişmelere yansıdığı görüşünde:
‘ABD Karadeniz’de Türkiye ile Rusya’yı karşı karşıya getirmeye çalışıyor’
"Politik açıdan zaten Ukrayna, Rusya ile karşı karşıya gelmişti. Geçen yaz Beyaz Rusya’da da aynısını gördük. Belarus’ta Rusya ile ittifak halinde olan bir ülkenin, Batı ittifakı tarafından kontrol edilmek isteğinde Almanya’nın oradaki toplumsal harekete çok büyük destek verdiğini de gördük. Alman basınında bu konuda yoğun işlendi. Bir de Navalnıy olayına baktığımızda Almanya ‘ekonomik ilişkiler zedelenmesin ama mümkünse Rusya’daki rejim de Avrupa yanlısı bir rejim olsun, Putin ile bu iş gitmez’ diyorlar.”
'Navalnıy Le Pen'i yakın gördüğünü söylese de demokrasi kahramanı sunuluyor'
Özdemir, Navalnıy'ın geçen ağustosta Der Spiegel'le söyleşisinde göçmen karşıtı görüşlerini hala sürdürdüğünü belirtirken, kendisine en yakın siyasi hareket olarak Le Pen'i gördüğünü söylediğini de anımsatırken, bu hareketin Almanya'daki kardeş partisinin AfD olduğunu vurguladı. Özdemir buna rağmen Navalnıy'ın 'demokrasi kahramanı' olarak sunulduğunu belirtirken, Türkiye'de aşırı sağcı da olmayan muhalefete bile böylesine büyük destek sunulmadığının altını çizdi:
“(Der Spiegel'le) Röportajda aynı zamanda kendisine en yakın siyasi hareket olarak Le Pen’i gördüğünü söylüyor. Le Pen’in Almanya’daki kardeş partisi de AfD zaten, aşırı sağcı, milliyetçi. Yeşiller demokrat bir parti olabilir, ama Yeşillerden tutalım Hristiyan Demokratlara kadar herkes Navalnıy’ı bir 'demokrasi kahramanı' olarak gösterdi. Buradan Rusya’daki rejimi, toplumsal hareketi Batı yanlısı bir rejim olması için cesaretlendiriyor. O açıdan gerçekten demokratların bu konuda bir sorgulama yapması lazım. AB-Türkiye görüşmeleri yapılıyor, Türkiye’deki muhalefet hareketine bu kadar destek verilmiyor Almanya’da."
'Almanya çıkarları için kendisine yakın rejimler istiyor'
Özdemir bütün bu gelişmelerde Biden yönetiminin rolünün bulunduğu görüşünde. ABD'nin egemenliğini yeniden tesis ve Transatlantik ilişkileri sağlamlaştırma yönünde açık mesajı bulunduğunu anımsatan Özdemir, bunun da düşman yaratma stratejisine dayandığını vurguladı. Avrupa'nın bugüne kadar yeniden Rusya ve Çin'i düşman olarak tanımlamaya soğuk baktığını belirten Özdemir, Biden'ın gelişiyle durumun değiştiğinin altını çizdi. Özdemir'e göre Almanya, bir yandan ABD'nin yeni konsepti uyarınca tam bir kutuplaşmadan uzak durmaya çalışıyor, ancak çıkarları için kendisine yakın rejimler istiyor:
Rus Dışişleri'nden NATO'ya tehdidi nerede araması gerektiğine dair 'tavsiye'
"ABD'nin egemenliğini yeniden tesis etmek için Transatlantik ilişkileri sağlamlaştırma konusunda Biden aracılığıyla açık mesajı var. Amerika tekrardan Soğuk Savaş yıllarındaki gibi Batı'nın lideri olacaksa o zaman dünyanın iki kutuplu hale gelmesi lazım. Bunun için de düşmanlara ihtiyaç var. Bu düşmanlardan biri Rusya biri Çin. Avrupa bugüne kadar bu denkleme soğuk bakıyordu. Trump döneminde daha soğuk bakıyordu. Biden, AB zirvesine katıldı, ilişkilerin yenilenmesi gerektiğini de söyledi. Bir yakınlaşmadan söz edilebilir. Ama özellikle hem Çin hem Rusya ile ticari ve ekonomik ilişkileri olan Almanya’nın, Amerika’nın çizmiş olduğu bu konsept içerisinde tamamen bir kutuplaşmaya gitmeyeceğini düşünüyorum. Ama Almanya bu ülkelerde kendi çıkarlarının zedelenmemesi ve kendilerine yakın hükümetlerin olmasına da kapıyı kapatmıyor."
'Hitler faşizminin Sovyetleri kuzeyden ve güneyden kıstırması gibi'
Özdemir Rusya'ya karşı mobilize olmanın askeri ayağında ise NATO'nun son tatbikatları ve özellikle 'Avrupa Savunucusu' tatbikatının bulunduğunu vurguladı. Tatbikatta geçen sene kuzeyden kuşatma senaryosunun işlendiğini belirten Özdemir bu yıl ise aynı konseptin Balkanlar üzerinden hayata geçirileceğini anımsattı. Özdemir, Rusya'ya karşı bu çevrelemenin tarihsel analojisinde ise Hitler faşizminin Sovyetler Birliği'ni yukarıdan ve aşağıdan kıstırmasının akla düştüğünün altını çizdi. Özdemir, Batılıların hem Rusya'yı kuşatıp hem de 'neden sınıra asker yığıyorsunuz' diye sorduklarını belirtirken, ABD konseptine uyumlu kılınması için Almanya ve Türkiye'nin iki önemli ülke haline getirilmeye çalışıldığı değerlendirmesini yaptı:
"Avrupa Savunucusu tatbikatının ilki geçen sene yapılmıştı, kuzeyden kuşatma hareketiydi o. Daha çok Baltık üzerinden. Pandemiye rağmen bunu sürdürdüler. Bu sefer konsepti Balkanlar üzerinden harekete geçiriyorlar. Hırvatistan, Bosna Hersek, Yunanistan yani aşağı kanattan ve Karadeniz üzerinden kuşatma simülasyonu yapılıyor. Bu konuda bütün hazırlıklar yapılmış. Şu anda barış hareketinin dışında bunu eleştiren yok. Geçen hafta Almanya’da Paskalya eylemleri vardı. Bu gelişmelerin tehlikelere yol açacağı biliniyor, hükümet bu konuda eleştirildi. Tarihe baktığımızda da İkinci Dünya Savaşı’nda Hitler faşizmi Sovyetleri hem yukarıdan hem aşağıdan kıstırmıştı. Yukarıdan Leningrad’a gittiler, aşağıdan Stalingrad’a gittiler. Böylece o eski hinterland dedikleri alanı kontrol ettiler. Bugün NATO’nun yapmış olduğu tatbikatları okuyunca tarihten aynı yoldan ilerlemeye devam ediyorlar gibi geliyor bana. Hala Rusya’nın etki alanlarını sınırlandırma ve askeri olarak çevreleme hareketinin çok ciddi gündeme alındığını söylememiz lazım. Buna tatbikat diyorlar ama bunun yarın gerçekleşmeyeceğini garantisi var mı? Buna karşı Rusya da batıdaki en yakın sınırı olan Ukrayna’ya bir askeri yığınak yaptırmış. Heiko Maas’ın yaptığı gibi hemen Rusya’yı uyarıyorlar. Kendileri açıktan bir kuşatma hareketinin denemesini yapıyorlar. Sonra Rusya'ya 'sen askeri yığınak yapamazsın' diye uyarıda bulunuyorlar. Bu gerçekten Batının iki yüzlü tavrını net olarak gösteriyor. Bu kuşatma üzerinden devam edecek. Yani dünyanın yeniden paylaşımı, Sovyetler döneminden kalan Rusya’nın etki alanındaki bütün ülkelerin ele geçirilmesi stratejisi, Batı'nın en önemli stratejisidir. Burada iki ülke büyük rol oynuyor. Birisi Almanya. Amerika’nın konseptine birebir uyumlu hale gelecek mi, bu konuda şüpheliyim. İkinci ülke Türkiye. Bu kuşatma hareketinin neresinde ne kadar olacak, ne kadar yol verecek, bu da belirsiz. Rusya ve Çin ile ilişkilerini gözeterek biraz daha ortada durmayı tercih edebilirler. Ama yapabilirler mi, bunu bilemiyoruz."
‘Türkiye’deki demokratlar AB için insan haklarının öncelik olmadığını görmeli, AB için önemli olan ekonomik ve siyasi nüfuz alanları’
Yücel Özdemir, AB heyetinin üst düzey siyasi diyaloğu başlatan Ankara ziyaretini de değerlendirdi. Özdemir gelişmelerin özellikle Almanya ve AB'nin Türkiye ile ekonomik ve siyasi ilişkilerde yakınlaşma potansiyeline işaret ettiği görüşünde. Özdemir, özellikle Beştepe görüşmesinde Avrupa Komisyonu Başkanı von der Leyen'e yönelik protokolle ilgili sıkıntının da tartışıldığını belirtti. Özdemir, AB'nin Türkiye ilişkilerinde insan hakları ve demokrasi meselesini dert edinmediği ve önceliğinin ekonomik ve siyasi nüfuz alanları olduğu görüşünde:
"Genel tabloya baktığımızda ekonomik ve siyasi ilişkiler, Almanya ve Türkiye’yi önümüzdeki dönem biraz yakınlaştıracakmış gibi geliyor bana. (Von der Leyen'le ilgili protokol hatası tartışmaları) Koltuk meselesi epeyce tartışılıyor. Aynı zamanda oturtulduğu koltuk da tartışmalı. AB hiyerarşisi içerisinde Konsey Başkanı Charles Michel, Avrupa liderlerini temsil ettiği için bir basamak yukarıda. Ama Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen de AB’nin başbakanı pozisyonunda. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun dengi değil. İkisinin birlikte o şekilde olması ve bir kadının söz konusu olması, Erdoğan’ın kadınlara bakışını özetledi diye ifade edenler var. Sonuçta von der Leyen’in sözcüsü açıklama yaptı. Orada da 'bunlar önemli değil' dedi. Genelde Türkiye-AB ilişkilerini havuç-sopa politikası şeklinde ifade ediyorduk. Sopa bir yere gitti, şimdi havuç politikası devam ediyor. Bugün Zeitung da bunu değerlendirdi, bundan sonra AB’nin stratejik ilişkileri ve çıkarları doğrultusunda Türkiye ile yakın ilişkiler devam edecek. Türkiye’yi kendi eksenlerine kazanmak için çaba sarf ediyorlar. Bu ziyaretin bütün özeti bu bence. Bu aslında aynı zamanda başta Türkiye’de olmak üzere AB bir değerler manzumesidir, insan hakları, Kopenhag kriterleri gibi pek çok şey söyleniyordu. AB bütün bunları insan hakları söz konusu olunca Navalnıy’ı Putin’e karşı destekliyor ama AB, Türkiye’de daha güçlü muhalefet hareketine aynı şekilde tutum sergilemiyor. Bu bakımdan bunların hepsi göstermelik. Gerçeği ifade etmiyor. Bu konularda Erdoğan hükümetiyle uyumlu çalışacaklarını söylediler. AB açısından yeni bir şey değil. Suudi Arabistan’da gayet normal bir şekilde ilişkileri sürdürüyor. Mısır’da darbe olunca Sisi ile ilişkilerini devam ettiriyor. AB için öncelik insan hakları değil. Bunu artık Türkiye’deki demokratların da ilericilerin de görmesi lazım. AB için önemli olan ekonomik ve siyasi nüfuz alanları. Bunlar oldu mu iyi ilişkiler, olmadı mı kötü…”