Şahinbey 1877' Gaziantep'in Bostancı Mahallesinde 55 nolu evde doğmuştur. Asıl adı Mehmet Said'dir. Babası Abdullah Efendi, annesi ayyuş hanımdır. Tellah oğullarındandır. 4 yaşında babadan yetim kalmış, annesi Elbeylioğlu Abdülkadir efendi ile evlenmiştir. Mehmet Said dayısı Ispaha (sipahi) Hacı Mehmet Kara Said'in yanında büyümüştür. Rüştüyede okumuş ve daha sonra derici amcasının yanında tabaklık yapmıştır. 1899'da Zeynep hanımla evlenen Şahinbey aynı yıl yemene er olarak gitmiş ve Yemen cephesinde muvaffakiyet ve kahramanlık üzerine Başçavuş olmuştur.
1908'de Antep'e dönmüştür. Eşi zeynep'ten 1909 yılında Mehmet Hayri ve 1910 yılında Mehmet Sait adlarında iki oğlu olmuştur. (Bunlardan Mehmet sait küçük yaşta ölmüş, Mehmet hayri 11 yaşında gönüllü olarak savaşa katılmış ve çatışmalarda yer almıştır. Mehmet Hayri'nin bir oğlu bir kızı olmuştur. Oğlu Şehit Şahin 1980'de ölmüş, kızı Nezihe Şehit Şahin'de istanbul'da yaşamaktadır. )
Mehmet Said 1911'de Trablusgarp Harbine gönüllü olarak katılmış; Balkan savaşlarında Çatalca cephesinde savaşmıştır. Galiçya'da 15. Kolordu'da savaşan Mehmet Said, 1917 Ekim'inde Sina cephesinde vazife almıştır. Başçavuş iken mensup olduğu alayla, Ayn-Ül Cebel denilen bir kalede Araplar tarafından sarılmıştır. Muhazara uzun sürmüş, erzak bitmiş, cephane azalmış, Alay Komutanı da şehit olunca açlık ve sefaletten biten birlikler arasında Araplara teslim olmak eğilimi belirmeye başlamıştır. Mehmet Said birkaç arkadaşıyla teslim olmak isteyenleri yakalayıp, hapis etmiş ve bir gece karanlıkta faydalanarak çok sarp ve çetin bir geçitten askerleri muhasara dışına geçirmek suretiyle Alayı kurtarmıştır. Bu fevkalede hizmetine karşılık ordu komutanlığınca Mülazim-ı Sani ( Teğmen)'liğe terfi olunmuştur.
1918'de, İngilizlerle sina cephesinde cereyan eden şiddetli bir muharebe neticesinde esir düşmüştür. Mısır'daki Seydi Beşir esir kampı'nda 1919 Aralık ayı başına kadar esir olarak kalan Mehmet Said, Ateşkeşten sonra serbest bırakılmıştır.
Şahinbey, 13 Aralık 1919'da İstanbul'a gelmiş, Harbiye Nezaretine müracaat ederek vazife istemiştir. Harbiye Nezareti tarafından Antep'e yakın Nizip kazası askerlik şube başkanlığına tayin olup Antep'e gelmiştir. Antep Heyet-i Merkeziyesi'ne müracaat ederek vazife isteyen Şahinbey, Heyetin kendisine Kili-Antep yolunu kontrol altında tutma vazifesini vermesi üzerine, derhal çalışmaya başlamıştır.
(Şahin adı müsteardır. 30 Kasım 1919'da Sivas'tan ayrılan Ali Fuat Paşa ( Cebesoy ) 4 Aralık 1919'da Kayseri'ye uğruyor. Adana cephesiyle görevlendirilen bazı subaylar ve sivillerle görüşüyor. Adana güney cephesinin milli Teşkilat ve mücadelesi kararlar alınıyor. Bazı subaylar Adana, Güney ve Doğu cephesi için sinan, Tufan, Selim, ŞAHİN ve Doğan gibi müstear isimlerle Teşkilat ve mücadele için bölgeye gönderiliyor. Cephenin Kuva-i Milliye Kumandanı Ali Fuat Paşa'dır.
Yıllardır evinden, ailesinden, çocuklarından ayrı kalan Şahinbey, kendisine verilen vatan hizmetinin mesuliyetini omuzuna aldıktan sonra derhal hizmet mahalline koşmuştur. Yıllar sonra döndüğü evinde ise ailesi ve çocukları arasında ancak 1 gün kalmıştır.
1920 yılı Ocak ayı başlarında köyleri dolaşarak cihadın ehemmiyetini ve faziletini anlatan Şahinbey, kısa zamanda 200 fedai toplamıştır. Kilis- Antep şosesi üzerinde 3 müdafaa hattı tesbit etmiştir. 1. Müdafaa hattı Kızılburun'da, 2. Müdafaa hattı Kertil, 3. Müdafaa Hattı da Elmalı köyü olarak tesbit edilmiştir. Bu arada Kilis Müdafa-i Hukuk Heyeti ile de tanışmıştır. Önemli bazı savunmalarda işbirliği yapmışlardır.
Kilis- Antep yolu, Antep Harbinin kilit noktasıdır. Ne yapıp etmeli Fransızların bu yoldan Antep'teki işgal birliklerine yardım ulaştırmalarına engel olunmalıdır. Şahinbey, kendisine haber gönderen Antep'lilere şu cevabı vermektedir:
“ Müsterih olunuz, düşman arabaları cesedimi çiğnemeden Antep'e giremez”
5 Kasım 1919'da İngilizlerden işgal hareketini devralan Fransız'lar, bir türlü Anadolu'nun bu güzel beldesini işgale muvaffak olamamakta, şehir halkı, sınırlı imkanlarıyla karşı koymaktadır. Fransız'lar bütün ümitlerini Kilis'ten gelecek takviye kuvvetlerine bağlamışlardır. Fakat, o yolu da Şahinbey bir avuç serdengeçtisi ile tutmuştur. Şahinbey ve fadaileri 3 Şubat ve 18 Şubat 1920'de tam donanımlı Fransız birliklerini perişan etmişlerdir. Şahinbey zaferin ardından düşman kumandanına gönderdiği mektup'ta şöyle demektedir:
“Kirli ayaklarınızın bastığı şu toprakların her zerresinde şüheda kanı karışıktır... Din için, namus için, hürrüyet için ölüme atılmak bize ağustos ayı sıcağında soğuk su içmekten daha tatlı gelir.Birgün evvel topraklarımızdan savuşup gidiniz. Yoksa kıyarız canınıza.”
Saldıran düşman kuvvetleri bir avuç yiğit karşısında perişan olmanın şaşkınlığına düşmüşlerde. Bu şaşkınlık yerini öfkeye terketmiş ve Antep'e ulaşmak düşman kuvvetleri için bir prestij meselesi olmuştur.
Fransız kuvvetleri 25 Mart 1920'de Andrea kumandasında yola çıkar. Bu Fransız kuvvetleri sekizbin piyade ve ikiyüz süvariden oluşmaktaydı. Ayrıca, bu Fransız birliğinde, 1 batarya top, 16 ağır makinalı tüfek, çok miktarda otomotik tüfek ve 4 tank mevcuttu.
Kahraman Şahinbey ancak 100 kişi kalan fedaileriyle düşmanın karşısına dikilmişti. 25 Mart günü sabahtan akşama kadar çatışma devam etmiş ve şahinbey düşmana ağır kayıplar vermiştir.
Şahinbey gece gündüz uyumuyor, çatışma esnasında her tarafa yetişerek fedailerin manevi kuvvetlerini yükseltmeye çalışıyordu. Sırtındaki kaputu çıkartıp, nöbet bekleyen yiğitlerin üzerine örten Şahinbey, her hareketiyle örnek olmaktaydı.
28 Mart sabahına kadar düşmana aman vermeyen Şahinbey, durumun gittikçe kritik hal almasından sonra kendisine geri çekilmeye edenlere şöyle diyordu:
“Düşman burdan geçerse, ben Ayıntap'a ne yüzle dönerim? Düşman ancak benim vucudum üzerinden geçebilir. “Çatışmanın dördüncü günü öğleye doğru Şahinbey'in yanında 18 kişi kalmıştı. Onlarında şahadet şerbetini içmelerinden sonra tek başına kalan Şahinbey, son kuruşu kalıncaya kadar düşman ateşine karşılık vermiştir.
Atacak kurşunu kalmayan Şahinbey, tüfeğini yere çarparak kırmış ve sel gibi üzerine hücum eden düşmanlara karşı yumruklarını sıkarak karşı durmuştur. (Olayı Yavuz Bülent Bakiler şiirinde şöyle anlatmıştır).
Ben Antepliyim Şahinim Ağam
Mavzer omzuma yük,
Ben yumruklarımla dövüşeceğim
Yumruklarım memleket kadar büyük
Silahsız Şahinbey'in yanına yaklaşamayan düşman askerleri, uzaktan ateş ederek Şahinbey'i şehit etmişler, ardından süngü darbeleri ile aziz naaşını parça parça etmişlerdir.
28 Mart 1920 'de 43 yaşında şehadet şerbetini içen Şahinbey'in şehadet haberi şehre gelince, yanık bağırlardan şu mısralar dökülmüştür:
Şahin'i sorarsan otuz yaşında,
Süngüyle delindi köprü başında.
Çeteler toplanmış ağlar başında,
Uyan Şahin uyan,gör neler oldu.
Sevgili Ayıntap'a Fransız doldu.
Antepliler düşmana tek bir taş vermemek için 11 ay düşmana kan kuşturmuşlar ve din için, millet için, vatan için 6.000'den fazla şehit vermişlerdir.
Şahinbey, İstiklal meşalesini tutuşturmuş, Onbinlerce Şahinler, tutuşturulan bu meşaleyi söndürmemek için var güçleriyle vuruşmaya koşmuşlardır...