Muhsin Yazıcıoğlu
01 Ocak 1970
O, hayatını milletine adamış bir dava adamıydı... Ne gençliğini yaşayabildi, ne siyasette makam peşinde koştu. 28 Şubat'ın soğuk rüzgârlarına rağmen demokrasinin arkasında dimdik durdu. Ölüm tehditlerine bile aldırmadı...
Hayat hikâyesi, 1954 yılında Sivas'ın Şarkışla ilçesi Elmalı köyünde çiftçi bir ailenin oğlu olarak dünyaya gelmesiyle başladı. Üniversiteye kadar eğitimini memleketinde sürdürdü. 1972'de başkente gelerek Ankara Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi'ni bitirdi. 1980 darbesi öncesi genç ülkücülerin en önemli liderleri arasındaydı. 1978'de Ülkü Ocakları genel başkanlığı yaptı. 12 Eylül 1980 darbesine kadar MHP'de genel başkan müşavirliği görevinde bulundu. Darbenin ardından, MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası sanığı olarak cezaevine konuldu. 7,5 yıl Mamak'ta yattı. Kendi ifadesiyle 12 Eylül yönetiminin işkencelerine maruz kaldı, vücuduna elektrik verildi. Hatta işkence gören solcu bir gence destek olduğu için dayak bile yedi: "O kadar çığlık atıyordu ki; dayanamadım 'yeter artık; hepimiz insanız' dedim. Sonra beni de hücremden çıkartıp falakaya yatırdılar." 12 Eylül darbecilerinin yargılanması için de mücadele veren Yazıcıoğlu, genç nesle hep şu mesajı verdi: "12 Eylül'den önce kavga edenler değil, bu kavgayı seyredenler suçluydu. Gençliği girdaba sürüklediler. Biz feryadımızı duyuramadık. O zaman cumhurbaşkanına müracaatta bulundum, bir mektup yazdım. Biz kavga etmek istemiyorduk, kavganın içine itiliyorduk. Artık hücreleri değil, Türkiye sevdasını paylaşın."
Cezaevinden çıktıktan sonra darbe mağduru ülkücülere ve onların ailelerine yardım amacıyla kurulan Sosyal Güvenlik ve Eğitim Vakfı'nın başkanlığını yaptı. 1987'de arkadaşları ile birlikte Milliyetçi Çalışma Partisi'nde (MÇP) siyasete girdi. 1991 genel seçimlerinde üç partinin oluşturduğu ittifak bünyesinde milletvekili adayı oldu. "O, inançlarınızı Meclis'e taşıyacak" sloganıyla Sivas'tan milletvekili seçildi.
Muhsin Yazıcıoğlu'nun hayatındaki en önemli dönemeçlerden biri, Alparslan Türkeş'in halefi olarak gösterildiği bir dönemde MÇP'den ayrılmasıydı. Beraberindeki 5 milletvekiliyle birlikte partisinden koparak 1993'te BBP'yi kurdu. Yazıcıoğlu, bu süreci yıllar sonra şöyle anlatacaktı: "Parti içinden ve dışından bazı kişiler Türkeş'le aramızı bozmak için özel çaba sarf etti. Yıllar önce hain suçlamasında bulunanlar, bugün benden helallik istiyor." Parti kurulduğunda ilk tebrik edenler arasında çok ilginç bir isim vardı: Susurluk kazasında hayatını kaybeden Abdullah Çatlı. 1993'te yurtdışında yaşayan Çatlı, Yazıcıoğlu'nu telefonla arayarak, "Hayırlı olsun, inşallah ülkeye faydalı hizmetler yaparsınız." dileğinde bulundu. Yazıcıoğlu da 1996'da Çatlı'nın Nevşehir'deki cenazesine katıldı. BBP lideri, bu tavrını 'ahde vefa' olarak açıkladı.
Siyasi hayatındaki bir diğer önemli süreci 1995'te yapılan erken genel seçimlerde ANAP-BBP ittifakından Meclis'e girdiğinde yaşadı. Türk siyasi hayatına postmodern darbe olarak geçen 28 Şubat sürecinde dik duruşuyla dikkat çekti. Demokrasiden yana tavır koydu ve Refah-Yol hükümetine dışarıdan yapılan müdahalelere sert tepki gösterdi. Bu olağanüstü dönemde Yazıcıoğlu, çeşitli çevrelerden tehditler aldı. Hatta kendi anlatımıyla, Meclis'teki odasına gelen iki kişi, hükümete desteğini çekmemesi halinde 'başına iş açılacağını' söyleyerek gözdağı verdi. BBP liderinin cevabı netti: "Demokrasinin yanındayız. Bana tehdit sökmez. Bizim Allah'tan başka kimseden korkumuz yok."
Yazıcıoğlu, bir kez daha Meclis'e girebilmek için 2007'ye kadar beklemek zorunda kaldı. 22 Temmuz genel seçimlerinde Sivas'tan bağımsız milletvekili olarak TBMM sıralarındaki yerini aldı. BBP'nin 3. olağanüstü büyük kurultayında tekrar genel başkanlığa getirildi. 367 kararıyla krize dönüşen 11. cumhurbaşkanlığı seçimlerinde demokrasiden yana tavır koydu. Seçim için Genel Kurul'daki yerini aldı ve oyunu kullandı. Seçim sürecinde Genelkurmay tarafından gece yarısı yayınlanan 27 Nisan muhtırasına verdiği cevap ise tarih sayfalarındaki yerini aldı: "Türk askerinin başına çuval geçirilirken bile kullanılmayan ölçüde sert ve tehditkâr bir üslûpla, Kur'an-ı Kerim okuma yarışmalarını, kız çocuklarının ilâhi okumasını, okul müdürlerinin Şanlı Peygamberimiz'in Kutlu Doğum Günü'ne katılmalarını rejim tehlikesi gibi görmenin gerçekte en büyük millî tehlikelerden biri olduğuna inanıyoruz."
Yazıcıoğlu, başörtülü öğrencilere üniversitelerde özgürlük yolunu açacak anayasa değişikliğine tam destek verdi. 'Asrın davası' olarak nitelendirilen Ergenekon soruşturmasına en net destek veren isimler arasındaydı: "Biz her türlü çeteleşmeye, cunta ve darbe girişimlerine karşıyız. Egemenlik millete dayanmadıkça meşru değildir diyoruz. Devam eden davanın, hukukun üstünlüğü anlayışı içerisinde hiçbir hususi kaygıya kapılmadan sürdürülmesini istiyoruz. Dava süreci sulandırılmamalıdır. Magazine alet edilmemelidir. Bir kin ve intikam fırsatı olarak kullanılmamalıdır. Kime ve nereye kadar dokunuyor ve uzanıyorsa oraya kadar gidilmelidir."
Üşüyorum*
Bir coşku var içimde bugün kıpır kıpır
Uzak çok uzak bir yerleri özlüyorum
Gözlerim parke parke taş duvarlarda
Açılıyor hayal pencerelerim
Hafif bir rüzgâr gibi, süzülüyorum
Kekik kokulu koyaklardan aşarak
Güvercinler ülkesinde dolaşıyor
Bir çeşme başı arıyorum
Yarpuzlar arasında kendimi bırakıp
Mis gibi nane kokuları arasında
Ruhumu dinlemek istiyorum
Zikre dalmış her şey
Güne gülümserken papatyalar
Dualar gibi yükselir ümitlerim
Güneşle kol kola kırlarda koşarak
Siz peygamber çiçekleri toplarken
Ben çeşme başında uzanmak istiyorum
Huzur dolu içimde
Ben sonsuzluğu düşünüyorum
Ey sonsuzluğun sahibi, sana ulaşmak istiyorum
Durun kapanmayın pencerelerim
Güneşimi kapatmayın
Beton çok soğuk, üşüyorum...
* Muhsin Yazıcıoğlu (12 Eylül 1980 ihtilalinin
ardından 7,5 yıl kaldığı Mamak Cezaevi'nde yazdı.)