Müştak Baba
1759 - 1832 01 Ocak 1970
Asıl adı Muhammed Mustafa’dır. On beş yaşındayken Şems-i Bitlisî’den zahirî (pozitif) ilimler konusunda dersler aldı. Yirmi yaşına girince maneviyat yoluna girerek Hacı Hasan-ı Şirvani’ye bağlandı. Bağdat’ta Nâkibül-eşraf Hasan Efendi ve İstanbul’da Mesnevihan Hoca Neşet Efendi’den yararlandı. Sonra nail-i hilafet (vekâlet almak) olarak irşat (Hak yolunu gösterme) görevine başladı. Bağlı olduğu Kadiri tarikatında bir ekol haline gelen Müştakiyye Şubesi, Müştak Baba’ya izafeten (dayanarak) gelişti. Nesimi, Eşrefoğlu Rumi gibi o da Hz. Ali soyundandır. Avrupa’dan Hindistan’a kadar çok yer gezdi. Uzun yıllar İstanbul’da Eyüp Selâmi Efendi dergâhında kaldı ve II. Mahmud’un has nedimi (sohbet arkadaşı) oldu. Şirvani’den musikî eğitimini aldı.Yetmiş beş yaşındayken İstanbul’dan Bitlis’e dönerken Yezidîler tarafından boğularak öldürüldü.
Divan’ı edebî ve tasavvufî inceliklerle doludur. Dili yer yer ağır ve ağdalı, yer yer sadedir. Zaman zaman şiirlerinde mahallî şiveye yer verdi, aruzu ustaca kullandı. Çoğunlukla Türkçe, diğer ikisi Arapça ve Farsça olmak üzere üç dilde şiir yazdı. Şiirlerinin bir kısmında Mevlâna’da olduğu gibi mülemma (mısralları farklı dillerde yazma) vardır. Münacaat, naat, kaside, gazel, müstezat, müfredat, kıt’a, terci-i bend gibi şekil ve türlerde şiirler yazdı. Şiirlerinde tasavvufî remizler (işaret, ima) çoktur. Divan’ı 1847 yılında basıldı. Ayrıca Asarü’l Müştak Esrarü’l-Uşşak adlı biyografisi, Mektubat-ı Kimya-yı Müştak adlı kitabı ve Baharname adlı Farsça divanı da basıldı.
Vahdet-i vücud (varlığın birliği) anlayışıyla Hakk’ı insanda aradı. Mevlâna hayranıydı. Edebî yönü ve hitabeti güçlüdür. Aruzla yazdığı şiirlerinde sembolik dil kullandı. İcralara udu ve sesiyle katılacak kadar musikiye aşinaydı. Bu niteliği dolayısıyla, postnişin (tekke şeyhi) olduğu Kadirîye tarikati içinde, musikî ve semaya özel önem veren Müştâkiye şubesi kendi ekolü olarak kurulmuştu.