Ebû İshakzâde Mehmed Es'ad Efendi
İsmail Hakkı Aksoyak 01 Ocak 1970
Es’ad Mehmed Efendi, Şeyhülislam Ebû İshak İsmail Efendi’nin ikinci oğlu, Şeyhülislam İshak Efendi’nin biraderidir. Dedesi, İbrahim Efendi’dir (Kurnaz 2001: I/36). Zilkade 1096/ Eylül-Ekim 1685’te İstanbul’da doğdu. Babası ve Mutavvelci Mehmed Efendi ile birçok âlimden ders aldı. Recep 1122/Ağustos-Eylül 1710’da Paşmakçızâde Seyyid Ali Efendi’nin ikinci şeyhülislamlığında Ebu Sa’idzâde Feyzullah Efendi’den mülazım oldu. Kırk akçe ile müderrisliğe başladı. Paşmakçızâde Seyyid Ali Efendi’den Recep 1122/Ağustos-Eylül 1710’da ibtida-i hariç ellili ile Galata Sarayı sâlise payesi aldı. Daha sonra hareket ve dâhil mertebelerine erişip babası İsmail Efendi’nin şeyhülislamlığı zamanında Musıla-yı Sahn ile Abdüsselam Medresesi’ne atandı. Bu sırada şeyhülislam olan Yenişehirli Abdullah Efendi’den Sahn-ı Seman Medreseleri’nden birine nail oldu (İnce 2005: 170). Mekke ve Medine’de müfettişlik de yapan Es’ad Efendi, fetva eminliği gibi hizmetlerde de bulundu. Daha sonra Edirne pâyesi ile Selanik kadılığına getirildi. Ardından kendisine Medine-i Münevvere pâyesi layık görüldü. Ağabeyi İshak Efendi’nin şeyhülislâmlığı sırasında Zilkade 1145/Nisan-Mayıs 1733’te İstanbul pâyesi ile Mekke kadısı oldu. Bu görevdeyken karşılaştığı kötü olaylar neticesinde göçedip “Sefer görindi dil-i mübtelâ-yı şeydâya” mısraını söyledi (Erdem 1994: 7). Muharrem 1147/Haziran-Temmuz 1734’te Medine kadısı oldu. Görevi sırasında hac vazifesini de yerine getirdi (Oğraş 32).
Ardından, Ata-ı Kebîr ve Belgrad Seferi’nde ordu kadısı (M. Şemseddin Sami 1996: II/908; Oğraş 32); Zilkade 1150/Şubat-Mart 1738’de Anadolu kazaskeri ve sonra Rumeli kazaskeri oldu. Muharrem 1157/Şubat-Mart 1744’te tekrar Rumeli kazaskerliğine atandı. On yedi ay sonra 1158/1745-46’da azledildi. Şevval 1159/Ekim-Kasım 1746’da ikinci kez Rumeli kazaskeri oldu ve 1160/1747-48’de ayrıldı. 24 Recep 1161/20 Temmuz 1748’de Mahmudzâde Efendi yerine şeyhülislam olarak atandı. 27 Şaban 1162/12 Ağustos 1749’da azledildi ve Gelibolu’ya sürüldü. 16 Cemaziyelevvel 1165/1 Nisan 1752’de serbest bırakıldı (Mehmed Süreyya 1308-15: I/332). “Âhir fenâya resîde olur emr-i kâ’inât/ Eyler hitâma vaz’-ı debîr-i ezel kalem” beytinde ifade ettiği üzere 10 Şevval 1166/10 Ağustos 1753’te vefat etti. Vefatına “Müftî-i sâbık Es’ad ide mesnedin cinân" (1166) tarihi düşürüldü (Erdem 1994: 8). Sultan Selim civarında babasının yaptırdığı mescidin haziresinde medfundur. Bağçe-i Safâ-endûz'da vefat tarihinin Şevval 1162/Eylül-Ekim 1749 olarak gösterilmesi yanlışlık eseridir (Oğraş 32).
Es’ad'ın eserleri şunlardır:
1. Lehcetü’l-Lûgat: Türkçeden Arapça ve Farsçaya lugattir. Eserde madde başları, Arapça ve Farsça kelimeler yerine Türkçe kelimelerden oluşur. Lügat, Türkçe kelimeleri esas alması yönüyle ilk olma özelliğini taşır. Eserde 3661 madde başı kelime vardır. 1138/1725 yıllarında yazılmaya başlanan lugat, 1725-1732 yılları arasında tamamlanarak Sultan I. Mahmud’a sunulmuştur. Eser Matbaa-i Âmire’de basılmış (1126/1801), Ahmed Kırkkılıç tarafındanda yayımlanmıştır (1999).
2. Behcetü’l-Lugat: Lehcetü’l-Lugat’ın muhtasarıdır (İÜ. Ktp. TY nr: 202). Eserin, Ali Kâşif el-Üsküdârî tarafından ikinci muhtasarı yapılmıştır (İÜ Ktp. TY nr: 2573). Lehcetü’l-Lûgat’ın Tercümânü’l-Lugat adıyla iki cilt hâlinde tertip edilen üçüncü muhtasarı ise basılmıştır (İstanbul 1871). İlk sütun Arapça-Türkçe, ikincisi Farsça-Türkçe, üçüncüsü Türkçe-Arapça-Farsçadır.
3. Dîvân: 5 na’t, 7 kaside, 1 terkib-i bend, 1 müsemmen, 5 tahmis, 3 murabba, 47 tarih, 206 gazel, 38 nazm, 15 kıt’a, 11 rubai, 15 beyit, 19 lugaz ve 25 muammadan oluşmaktadır. Dîvân’ın muhtelif kütüphanelerde nüshaları mevcuttur (Süleymaniye Ktp. Hacı Mahmud Efendi Bl. nr: 5169; Millet Ktp. Ali Emîrî Bl. nr: 25; İÜ. Ktp. nr: 29344, 5454, TY 1707). Dîvân'ın tenkitli metni yayımlanmıştır (Doğan 1987; Doğan 1997). Şarkı mecmualarında ve tezkirelerde örnek olarak gösterilen manzumeler ve şair tarafından tanzim edilerek bestelenen güfteler Dîvân nüshalarında yer almamaktadır.
4. Bülbül-nâme: Şerefüddin Abdülmümin Isfahanî’nin Bülbülnâmesi’ne nazire olarak Nevşehirli Damad İbrahim Paşa için yazılan bir kasidedir. Sâlim Tezkiresi’nde eserden övgüyle bahsedilir (İnce 2005: 169).
5. Atbâru’l-Âsâr fi Tezkireti Urefâi’l-Edvâr: Tezkire-i Hânendegân veya Tezkire-i Mûsiîşinâsân diye de bilinir. I. Ahmed döneminden (1603-17) kendi zamanına kadar yaşamış yüze yakın bestecinin kısa biyografisini, besteledikleri bazı parçaların güftelerini ihtiva eden bir tezkiredir. Damad İbrahim Paşa’ya sunulan eser, devrinin musikişinaslarını ve bunlara ait güfteleri tanıtması açısından önem taşır. Eserin bir kısmı başka eserlerden de faydalanıp ekleme ve çıkarmalar yapmak suretiyle Veled İzbudak tarafından sadeleştirilerek 1311/1894’te Mekteb’de, Sadeddin Arel tarafından da tarihî bilgiler dışındaki ifadeleri çıkarılıp sadeleştirilerek Musiki Mecmuası’nda yayımlanmıştır. II. Abdülhamid’in hâfız-ı kütübü Fındıklılı İsmet Efendi Atrâb’a 1896’da bir zeyl yazmışsa da bu eser, yazarın evinde çıkan bir yangında yanmıştır.
6. Gülzâr-ı İbrâhîm: Damad İbrahim Paşa’ya sunduğu çiçekçiliğe dair bir eserdir (Bursalı Mehmed Tahir 1333-42: I/238).
7. Itbâku’l-Etbâk: Zemahşerî’nin Etvâkü’z-Zeheb adlı eserini tanzir eden Abdülmümin Isfahanî’nin Itbâku’z-Zehebi’ne nazire olarak yazılmış 100 parçadan ibaret olan Arapça eserdir.
Bunların dışında Es'ad'ın; Tefsîr-i Âyete’l-Kürsî (Özel 2003: 87), Tefsîr-i Sûre-i Yâsîn,Tefsîrü’l-Âyâti’l-Musaddere bi-Rabbinâ, Hülâsatü’l-Tebyîn fî Tefsir-i Sûre-i Yâsîn, Tefsîru Âyeti’n-Nasr, Tefsîru Âyeti ve’l-Kamera Kaddernâhü, Tefsîru Sûrati’n-Nebe (Kehhâle 1960; Abay 1992) adlı tefsirleri ile Fetvalar adlı (Kırkkılıç 1999: XIII) eserleri vardır. Ayrıca Fatiha Sûresi Tefsiri olduğu söylenmektedir (Erdem 1994:8; Oğraş 33).
Fıtnat Hanım’ın babası olarn Es'ad, şairliğinin yanında devrinde ilmi, fazileti, Arapçaya ve musiki ilmine vâkıf olmasıyla tanınmıştır. Cami, medrese, kütüphane ve mekteplar yaptırmış tarihlerini de kendisi düşürmüştür. Sâlim Tezkiresi’nde, na’tları benzersiz, kasideleri güzel olarak nitelenerek, devrin güzel şiirler söyleyen şairlerinden olduğu belirtilir (İnce 2005: 169). Esad, aynı zamanda Türk musiki tarihinin büyük şahsiyetlerinden ve devrinin tanınmış bestekârlarından biridir. Dinî ve din dışı sahalarda ilâhî, beste, nakış, semâi, kâr ve şarkı formunda birçok eser meydana getirmiştir. El yazması ve matbu musiki mecmualarında güftelerine rastlanan bestelerinin hemen hepsi unutulmuş, ancak birkaçı notaya alınabilmiştir. Güftesi şair Sâmî'ye ait olan kâr-ı nâtık unutulan eserleri arasındadır.