Murad Hüdavendigar
01 Ocak 1970
Sultan I. Murad, 29 Haziran 1326 tarihinde Bursa’da dünyaya geldi. Devlet-i Aliyye’nin üçüncü hükümdarıdır.
Gençliği ve şehzadeliği hakkında fazla malumat olmayan Sultan Murad, babası Orhan Gazi’nin vefatından sonra, kendisi Rumeli’de bir savaş ortamındayken Bursa ahilerinin kararıyla hükümdar ilan edilmiş ve Bursa’ya çağırılmıştır.
Düşmanlar bu hükümdar değişikliğinden istifade maksadıyla hemen harekete geçmişlerdir.
Bizans hemen Çorlu, Burgaz ve Malkara’yı geri aldı. Ankara’daki ahiler Osmanlı kale muhafızlarını Ankara’dan kovdu. Aynı zamanda Bizans, anne tarafından VI. Yannis Kantakuzenos’un torunu olan şehzade Halil’i kışkırtarak ağabeyinin hükümdarlığını kabul etmemesini sağladı.
Tüm bunlar olurken, Karamanoğulları da Osmanlılara saldırmak maksadıyla bir ordu hazırlamaktaydı.
Sultan Murad önce deneyimli komutanlar, ulema mensupları ve diğer ileri gelenler ile bir görüşme yapmış ve bu sorunların hepsine o yıl çare bulmuştur.
Önce Ankara’ya hücum edip kaleyi ve şehri ele geçirmiş ve bozguncuları elimine etmiştir. Sonra Sultan Höyüğü’nü (Eskişehir) almış ve Bursa'ya dönüp Karamanoğulları üzerine yönelmiştir.
Bu sırada ayaklanma hazırlarında bulunan kardeşleri İbrahim ve Halil’i yakalattı ve idam ettirdi.
Anadolu’daki işleri yoluna soktuktan sonra 1361’de Rumeli’ye döndü ve Bizans’ın ele geçirdiği Lüleburgaz ve Çorlu’yu tekrar aldı. Lüleburgaz’da bir harp meclisi kuruldu. Bu mecliste Edirne’nin alınması kararlaştırıldı. Lala Şahin Paşa komutasında Osmanlı birlikleri bir karmaşık Bizans-Bulgar ordusuna karşı Sazlıderedeki muharebede galibiyet kazanıp; Edirne’nin fethine yol açtı. Böylece I. Murad Bizans'ın Trakya’daki merkezi ve imparatorlukta üçüncü büyük şehir olan Edirne'yi 1361 tarihinde fethetti.
Lala Şahin Paşa Edirne’nin müdafaası maksadıyla Hacı İl-Beyi komutasında bir süvari birliğini keşfe gönderdi. O sırada Haçlılar Meriç kıyısında rahatlık içinde kamp yapıyorlardı. 26 Eylül 1364 tarihinde Hacı İl-Beyi birliği gün ağarırken aniden bir baskın yaparak hücuma geçti. Paniğe kapılan haçlı birliği bu saldırıya karşı koyamadı ve binlerce Bulgar, Sırp, Macar ve Eflaklı Haçlı asker öldürüldü veya Meriç’te boğuldu. Osmanlı tarihçileri bu müthiş baskını Sırp Sındığı olarak anmaktadırlar.
1371 senesinde Sırp Sındığı’nın intikamını almak isteyen Sırplar, Osmanlı’ya Çirmen Savaşı’nda yenildi. Aynı yıl İstanbul’un yakınlarındaki Çatalca da ele geçirildi. Osmanlı’nın sınırları Sırp Despotluğuna dayanmıştı. 1374 senesinde Sırp Despotu Lazar ile yapılan anlaşma gereği yıllık vergi vermek suretiyle Sırbistan Osmanlı’nın yüksek egemenliği altında bir vasal ülke oldu.
Bu gelişmeler Bizans’ı da yakından etkiledi. Bizans İmparatoru V. Yannis Palaiologos, I. Murad ile müzakerelere girerek 1373 başlarında bir anlaşma yapıp Bizans İmparatorluğu'nun yıllık vergi ödemesini ve Osmanlıların yüksek egemenliği altında bir vasal ülke olmasını kabul etti. Böylece Osmanlı, Rumeli’ye geçişinden sadece yirmi sene sonra Balkanlar’da bulunan üç devlet de Osmanlıların yüksek egemenliğini kabul etmiş bulundu.
ŞEHZADE SAVCI BEY İSYANI
Sultan Murad seferdeyken, taht vekili statüsündeki oğlu Savcı Bey, bir şehzade ayaklanması başlattı.
1373 senesinde vasal hükümdar V. Yannis Palaiologos, Sultan Murad ile birlikte bir Anadolu seferine çıkmıştı. Onun İstanbul’daki büyük oğlu Andronikos babasının başkentte olmamasını fırsat bilerek imparatorluğunu ilan etti. Bu ayaklanma eylemine her nedense henüz 14 yaşında olan Osmanlı şehzadesi Savcı Bey de katılıp hükümdarlığını ilan etti ve adına hutbe okuttu. Bir süre sonra Sultan Murad idaresindeki ordu Savcı Bey ve Andronikos’un ordusunu dağıttı. Savcı Bey Dimetoka’ya kaçtı ve orada yakalanarak idam edildi. Bu olay, şiir ve romanlara konu olmuş trajik bir vakadır.
KARAMANOĞULLARI İLE SAVAŞ
Alaeddin Bey, 1386 senesinde Osmanlı sınırlarını çiğneyip Beyşehir’e saldırdı. Bunun üzerine Sultan Murad, büyük bir orduyla beraber Konya üzerine yürüdü ve Alaeddin Bey’in af dilemesini kabul etmedi. Osmanlı ve Karamanlı orduları Konya şehri yakınlarında bir çarpışmaya giriştiler. Alaeddin Bey yenildi ve Konya kalesine kapandı. Osmanlı ordusu kaleyi kuşattı ve kısa sürede kaleyi fethettiler. Damat Alaeddin Bey, karısı Nefise Melek Hatun’un babasının huzuruna çıkıp af dilemesiyle bağışlandı.
28 Haziran 1389'da Haçlı Ordusu ile Osmanlı ordusu Üsküp'ün kuzeyinde Kosova Ovası'nda büyük bir meydan muharebesine giriştiler. I. Kosova Savaşı olarak adlandırılan bu muharebede Osmanlı ordusu ile Hristiyan Sırp, Bosna, Eflak, Macar ve Hırvat bağdaşıklık ordusu sekiz saat süren bir çarpışmaya giriştiler. Hıristiyan ordusu sonunda büyük bir bozguna uğradı. Muharebe bittikten sonra veya muharebe sırasında I. Murad, Sırp Miloš Obilic tarafından hançerlenerek şehid edildi. Böylece I. Murad harp sırasında öldürülen tek Osmanlı Sultanı oldu.
I. Murad'ın cenazesi Bursa'ya getirildi ve türbesine gömüldü. Cenazenin sağlıkla nakli için, iç organları otağının bulunduğu yerde Kosova'da defnedilmiştir. Türkler ve İslam dünyasında I. Murad'a Hüdavendigar lakabı ile kutsallık derecesinde saygı duyulmaya başlanmıştır. Böylece Kosova'da hala bulunan iç organlarının defnedildiği yer "Meşhed-i Hüdavendigar" adı ile ve Çekirge'de bulunan I. Murad türbesi birer ziyaretgah olmuştur.