Âşık Mahzuni Şerif
1943 - 17.05.2002 01 Ocak 1970
Mahzuni Serif, 1943 yılında Kahramanmaraş`ın şimdilerde Afşin, o yıllarda ise Elbistan`a bağlı Berçenek Köyünde doğmuştur. Ozanlık geleneğinin güçlü olduğu Elbistan, Alevi inancının en saygın delerinin ve erenlerinin yetiştiği bir bölgedir. Dedeleri, Tunceli`nin Hozat ilçesine bağlı Bargeni köyünden çıkmış Anadolu`nun netameli günlerinde ora ya savrularak gelip Elbistan ovasını mekân tutmuşlardır. Bargeni, Alevi ocaklarından mürşit ocağı olarak kabul gören Ağuiçen ocağının merkezidir.
Kalender Çelebi ayaklanması sırasında Anadolu`nun çeşitli bölgelerinden sökün eden Alevi Türkmenler, Nurhak Dağları`na sığınmış, ancak Osmanlının bu ayaklanmayı kanlı bir şekilde bastırmasından sonra çevre yörelere dağılmışlardır. Bu nedenle Elbistan Ovasında farklı bölgelerden gelmiş, farklı ocaklara mensup Alevi Türkmenler bugün de yaşamaktadır. Birçoğu baskılar nedeniyle Sünnileşmiş olsa da gerek aşiret adları gerekse yerleştikleri bu bölgelere verdikleri adlar, secerelerini ortaya koyuyor.
Mahzuni Şerif`in büyük dedesi Seyyid Mehmet`in türbesinin bulunduğu HasaniKöyün de 1800`lü yılların ortasın da Sünniliği seçmiştir. Seyyid Mehmed`in ölümünden sonra aile iki kola ayrılmış. Bir kol, Berçenek`e yerleşerek Alevi inancını sürdürmüş, diğer kol ise Hasan Köy`de kalarak Sünni inancı benimsemiştir.
Okul çaği geldiğinde köyü Berçenek`te ilkokul olmadığı için Elbistan`ın Alembey Köyü`nde bulunan Lütfü Efen di Medresesi`nde Kur`an kurslarına giden Mahzuni Şerif, böylece eski yazıyı da öğrenmiş, ilköğrenimini ancak 1956 yılında köyüne ilkokul yapılmasıyla tamamlaya bilmiştir.
12 yaşından itibaren amcası Âsik Fezali (Behlül Baba)`den saz çalmayıi öğrenen Şerif Çırık, Alevi yol ve erkânı ile tasavvuf bilgisini Şakir ve Çırık Baba`dan öğrenmiştir. Çırık Baba, saz çalıp nefesler de söyleyen bu kara kuru mahcup delikanliya "Mahzuni" mahlasini vermistir.
Şerif Çırık bir yandan Mahzuni mahlasıyla deyişler çalıp söylerken bir yandan da Mersin`de Astsubay Okuluna devam eder. 1960 yılında Ankara Ordu Donatım Teknik Okulu`na devam eden Âşık Mahzuni, sonunda ordudan kendini kovdurtarak istediği yaşam biçimine kavuşmuştur.
Artık Mahzuni`nin mekânı, âşıkların, ozanların buluştuğu muhabbet sofralarıdır. Ankara`da elinde sazı sık sık usta âsıkların sofralarına konuk olur. Ismini yeni yeni duyurduğu yıllarda Âşık Veysel ve diğer ünlü ozanlar, büyük bir kitle tarafindan tanınıyordu. Mahzuni Şerif, ilk plağı "Iste Gidiyorum Çeşmi Siyahım"ı yaptığı 1967 yılında henüz yirmili yaşlarının başındaydı.
1967`den 1980`li yılların başına kadar Türkiye`de bir Mahzuni Serif kasırgası esmiştir. İlk plağına bir sevda türküsü okumasına karşın Mahzuni asıl çıkışını Alevi tasavvufu ve yola ilişkin nefesleri ile yapmıştır. Daha 18 yaşında Imam Hüseyin`e yazdığı mersiyesi karşısında kendisinden yaşça büyük olan ozanların takdirini kazanmıştır. ( Özellikle de Âsık Veysel`in ).
Âşık Veysel, her platformda Âşık Mahzuni`ye ilgi göstermiş ve yaşı çok genç olmasına karşın aralarına büyük bir ozanın katıldığını ifade etmiştir. Mahzuni`nin Imam Hüseyin`e yazdığı mersiye 1967 yılında bir muhabbet sofrasında Fikret Otyam tarafindan kaydedilmiş ve üç yıl önce albüm olarak piyasaya çıkmıştı. Bir senfoni niteligindeki bu eserden sonra da Mahzuni, tasavvuf konulu deyişler üretmeyi sürdürdü ve asıl ününü bu alanda yaptı.
Anadolu halk ozanlığı geleneğinde önemli bir kilometre taşı olan Âsık Mahzuni Şerif, 17 Mayis 2002`de Köln`de Hâkk'a yürüdü. Âşık Mahzuni Şerif son yüzyılda yaşayan halk ozanlarının kuşkusuz en ünlüsüydü. O nedenle öldügünü haber yapan yazılı basın ve televizyon kuruluşları onu "yüzyıla damgasını vuran ozan" olarak tanımladi. Ölümü, Türkiye`de ve Türklerin yaşadışı ülkelerde büyük yankı uyandırdı. Mahzuni Şerif, hiç bir halk ozanına, sanatçıya, hatta politikacıya kolay kolay nasip olmayacak görkemli bir törenle son yolculuğuna ugurlandı.