Kınâlızade Ali Efendi
1510 - 1572 01 Ocak 1970
Hemen her mevzuda mâlûmat sahibi, bilhassa tefsir, fıkıh, felsefe, riyâziyyât, belâgat ve inşâdda önde olan Kınalızade Ali Çelebi, Kınalızâde lakabını dedesi Abdülkadir Efendi’nin kına kullanmasından dolayı aldı. İlköğrenimini Isparta’da yaptıktan sonra İstanbul’a giderek akrabası Kazasker Kadri Efendi’nin nezâretinde tahsiline devam etti. Mâlûl Emîr Efendi, Sinan Efendi, Merhaba Efendi gibi isimlerden ders aldıktan sonra Fâtih Medresesi’ne girip orada Kara Sâlih Efendi’den ve devrin meşhur âlimi Çivizâde Muhyiddin Mehmed Efendi’den istifade etti, ardından da ona muîd oldu. Müderrisliğe ilk tayini, hocası Çivizâde ile Ebüssuûd Efendi’nin aralarının açık olmasından dolayı biraz zaman aldı. Hepsi de âlim ve şair olan Hasan Çelebi, Mehmed Fehmi Efendi ve Hüseyin Fevzi Efendi adlarında üç oğlu vardı. Kâtib Çelebi onun hakkında, “Gerçekleri araştırıp bulan ulu Türk âlimi, dünyaya bir gelenlerdendir” ifadesini kullandı.
Fazilet sahibi, güzel ahlâklı, kâmil bir insan olduğu bilinen Ali Çelebi üç dilde şiir söyleyerek Arapça ve Farsça’ya olan vukufunu gösterdi. Şiirleri sanatkârane bulunduğu kadar ifadesi serbest, lafızları da son derece sağlam ve yerindeydi. Öte yandan Ali Efendi şair Emrî’nin etkisiyle muammaya merak sardı, bu türün edebiyatımıza girmesini ve yayılmasını sağladı. Kaside ve gazel tarzında epeyce şiir yazan Ali Efendi’nin çok sayıda başka manzumesi de bulunur. Şam, Kahire, Halep, Bursa, Edirne ve İstanbul şehirlerinde kadılık görevinde bulundu. Son olarak Abdülkadir Şeyhî Efendi’nin yerine Anadolu kazaskeri oldu. Uhdesinde Anadolu kazaskerliği bulunduğu halde II. Selim’in maiyetinde Edirne meştâsında muhtemelen bir sefer hazırlığı esnasında nikris hastalığının nüksetmesi neticesinde vefat etti. İstanbul yolu üzerindeki Seyyid Celâlî Türbesi civarında Nâzır Mezarlığı’na defnedildi. Bir Yahudi doktorun kasten öldürdüğü üzerine tahminler ileri sürüldü.