İnebahtı Deniz Savaşı
07.10.1571 01 Ocak 1970
İnebahtı, günümüzde Yunanistan sınırları içerisinde yer alan, Korint körfezine kıyı, Navpaktos kasabasının Osmanlılar dönemindeki adını ifade etmektedir. Günümüzün küçük yerleşim birimlerinden biri olan kasabanın tarihi çok eskilere dayanır.
M.Ö. VII. asırda kurulan tersane ile tarih sahnesine adım attı. Bizans döneminde Psikoposluk merkezi ve Bizans’ın önemli temalarından biri haline geldi. Bizans hâkimiyetinin ardından, Epirus Despotluğu, Arnavut Shpata Prensliğinin egemenliği altında kaldı. Türk denizcilerin de gözdesi olmuş olan ve pek çok seferlerine maruz kalmış olan adanın bir süre Umur Beyin[1] kontrolü altında kaldığı kaydedilmiştir. Daha sonra Venedikler’in eline geçen kasaba, yüz yıl kadar onların hâkimiyeti altında kalmıştır.
Osmanlının fethi ile İslâm toprağına dönüşen İnebahtı, bu dönemde önemli bir deniz üssü ve küçük bir sancak vazifelerini üstlenmiş, mütevazı bir İslâmî hayatın yaşandığı şirin bir yer haline gelmiştir. Gerek Venedikler döneminden gerekse de Osmanlı döneminden kalma surlar, günümüze de ulaşmış durumdadır. Fetih gerçekleştikten sonra II. Bâyezîd’in emriyle, körfezden yabancı gemilerin geçişini engellemek ve kontrolü sağlayabilmek amacıyla karşılıklı kuleler inşa edilmiştir. Ecdadımız, iki kiliseyi de camiye dönüştürmek suretiyle kasabanın biri sahil kesiminde, bir diğeri tepede olmak üzere iki ibadetgâhı Müslümanların hizmetine sunmuştur. Müslüman nüfus artıncaya dek bu mescidlerin, askerlere tahsis edildiği anlaşılmaktadır. İlerleyen dönemde kasabadaki mescid sayısı da ihtiyaca binaen artırılmıştır. Bu gelişmeleri, medrese ve tekkelerin inşası da dâhil olmak üzere, manevi hayatın gelişmesine yönelik faaliyetler takip etmiştir.
Ecdadımızın kasabaya hükmettiği dönemde Müslüman nüfusta kısa sürede ciddi artışlar gözlemlenmiştir. Bu artışa gerek Hıristiyanların ihtidası gerekse de kasabanın dışarıdan Müslüman göçü almış olması etki etmiştir. Kasaba, 1499’dan 1571’e kadar 72 sene boyunca Müslümanların elinde kalmış, belirtilen sene içerisinde mağlubiyetle sonuçlanan savaş neticesinde ise kaybedilmiştir.
1571 İnebahtı Deniz Savaşı
7 Ekim 1571’de İnebahtı’da Osmanlı donanması, müttefik donanmasının[2] saldırıları sonucunda 250 kadar gemisini kaybetmiş ve ağır bir mağlubiyetle karşı karşıya kalmış, böylece Türklerin yenilmezliği yönündeki efsane de son bulmuştur. Buna mukabil ahalinin de yardımlarıyla birlikte, kayıplara rağmen kasaba teslim edilmemiştir. Bu güçlü saldırı uzun vadede, Osmanlı’nın bölgedeki savunma hattını daha da güçlendirmesine vesile olmuştur.
Kıbrıs’ın Osmanlılar tarafından fethine karşılık bir Haçlı ittifakı kurulmuştur. Bu ittifak hazırlıklarını yapmaktayken Osmanlı donanması da reisleriyle birlikte seferlere çıkmakta, toplu halde Girit üzerine yoğunlaşmaktaydı. Girit’e gerçekleştirilen çıkartmadan geri dönüldükten sonra, altı ay kadar deniz seferinde bulunmuş olmanın beraberinde getirdiği yorgunluk sebebiyle Osmanlı donanması, müttefik donanmasının bu saldırısı karşısında hazırlıksız yakalandı. Birçok gemi batırıldı ve ağır kayıplar verildi.
Mağlubiyetin sonucunda Sultan II. Selim ve Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa, hayatta kalanların rütbe yükseltilmesi konusunda yaşanan gelişmelere müdahale ettiler. Dönemin Şeyhülislâm’ı Ebüssuûd Efendi Hazretleri (Rahmetullâhi Te‘âlâ Aleyh): “savaştan kaçarken gark olanlar Hak hazretlerinin gazabı cânibine mübtelâlardır. Halâs olanlara dahi an karîb erişir,” şeklindeki fetvasıyla, bu engellemenin önünü açmıştır. Savaşta gösterdikleri özveriye rağmen, gemilerinin batırılması sonucunda kurtulabilenlerin ise görevlerine devamı ve rütbe almaları gerçekleştirilmiştir. Bu kapsamda Uluç Ali Paşa, ‘’Kılıç’’ Ali Paşa olarak anılmaya başlanarak kaptan-ı deryalık vazifesine uygun görülmüş ve ayrıca Cezayir Beylerbeyiliği görevine de nail olmuştur.
İnebahtı deniz savaşı, Katolik Hıristiyanların son haçlı seferi olması açısından ayrıca önem taşımaktadır. Savaş, ağır bir mağlubiyetle neticelenmişse de, Osmanlı’nın, ahalinin de yardımıyla toparlanması ve yaralarını büyük bir özveri ve gayretle tez zamanda sarmış olması sebebiyle, geçici bir zafer niteliğinden öteye geçememiştir. Müttefik güçler için zafer, gaye edinildiği gibi ancak Kıbrıs’ın geri alınmasıyla söz konusu olabilecekti; fakat bunun gerçekleşmemesi ve Venediklerin bir süre sonra ahidnâme yoluyla, ödediği harcı da artırarak anlaşmak zorunda kalması sebebiyle galibiyet, pek de bir önem kazanmamıştır.
İnebahtı’nın Düşmesi ve Yeniden Alınması
İnebahtı deniz savaşı sonrasında da kasaba Venedikler’in sürekli atak ve hamlelerine maruz kalmaya devam etmiş, kesintilerle birlikte uzunca bir müddet devam etmiş olan 1683-1699 tarihleri arasında gerçekleşen saldırılar sonucu 1687 Temmuzunda maalesef düşmüştür. Karlofça antlaşmasının ardından İnebahtı’yı Osmanlılara teslim etmeleri gereken Venedikler, kasabayı bir süre daha ellerinde tutmuş ve yakıp yıkarak viran ettikten sonra çekilmişlerdir. 1701’den sonra II. Mustafa’nın başlattığı imar hareketiyle kasaba yeniden imar edilmiştir.
İnebahtı’nın Elden Tamamen Çıkışı ve Günümüzdeki Ahvali
İnebahtı, 1829 Nisanında Yunan isyanına kadar Osmanlı hâkimiyetinde kalmış, sürekli saldırılara maruz kalmış olmasına rağmen Müslümanların, Hıristiyan ve Yahudilerin genel olarak sorunsuz bir şekilde birlikte yaşam sürdükleri bir yer olmuştur. Osmanlı’nın elinden çıkmasıyla birlikte kasabada, Müslüman ve Yahudi nüfus kalmamış, Osmanlı eserleri de zamanla ortadan büyük oranda kaldırılmıştır.
Günümüzde küçük bir liman ve turizm merkezinden oluşan yerleşim birimi olarak siyasi ve idari varlığını sürdürmektedir. Osmanlı ve Venediklerden kalan surların içi bahçelerle ve meyve ağaçlarıyla kaplıdır; tarihi bazı kalıntılar da kasabaya renk katar vaziyettedir. Kasaba, sessiz ve sakin bir şekilde yeniden fetholunup ihyâ edileceği günün (hasret ve özlemle) beklentisi içerisindedir.