Hayal-î Evvel
930 - 1524 01 Ocak 1970
Asıl adı Abdülvehhâb’dır. Babası Dimetokalı şeyhülislâm Abdülkerîm Efendi’den dolayı Abdülkerîm-zâde olarak da anıldı. Öteden beri âlimler yetiştiren bir ailenin mensubu olan şair, tezkire yazarı Riyâzî’nin dedesidir. Molla Lutfî, Molla İzârî ve Molla Hatîb ve Kestelî gibi devrin büyük âlimlerindenin tedrisinden geçerek medrese eğitimini tamamladıktan sonra ilk görev yeri olan Eyüp Kalender Medresesi müderrisliğinden sonra, sırasıyla Manisa, Selânik ve Tire’de kadılık yaptı. Yalnız Kınalı-zâde Tezkiresi’nde Kalender Medresesi’nden bahsedilmeksizin kırk akçe medreseyi kabul etmediği için kırk bir akçeyle Edirne Camiardı Medresesi’ne tayin edildiği belirtilmektedir. Yavuz Sultan Selîm’in Trabzon’da şehzadeliği sırasında musahiplerinden idi. Hükümdar olunca Yavuz Selîm tarafından başdefterdarlıkla görevlendirildi. Ancak 921’de (1515/16) Amasya’da yeniçerilerin kavgaları üzerine azl edildi. TDV İslâm Ansiklopedisi’nde şairin 925’de azl edildiği belirtilip İsmail Hami Danişmend’in bu olayın 1515’de vuku bulduğu için azlin başka bir sebebi olduğu görüşü aktarılmaktadır. Halbuki Hadâyıku’ş-Şakâyık’da bu tarih zaten 921/1515/16 olarak açıkça kayıtlıdır. Azilden sonra eski görevine dönerek İzmir kadısı oldu. 930/1523/24’de bu görevde iken ölen şair, Edirne’de babasının yaptırmış olduğu Sultan Câmii yanındaki mektebe defnedildi. Kaynaklardaki kadılık görevi sırasında hak ve adaletten ayrılmadığı hususu Heşt Behişt’te “Kuzât tâifesinde ol denlü müstakîm olmaz.” ibaresiyle ifade edilmiştir. Abdülkerîm-zâde Hayâlî’nin hem dinî, hem aklî ilimlerde çok kuvetli bir bilgin olduğu da şairle ilgili olarak kaynaklarda geçen bilgiler arasındadır. Sicill-i Osmanî’de oğlu Abdülkerîm Çelebi’nin de muhaddis ve müfessir olup 946/ 1539/40’da öldüğü kayıtlıdır. (Osmanlı Müelliflerinde “Abdülkerîm-zâde Mehmed Efendi” maddesinde tanıtılan kişinin bu Abdülkerîm-zâde ile karıştırıldığı anlaşılmaktadır. Osmanlı Müellifleri’ndeki Abdülkerîm-zâde, kazasker olup 975/1567/687’de vefat etmiştir. “Hayâlî” mahlasını kullandığı ve Leylâ vü Mecnûn’u bulunduğu dışındaki hiç bir bilgi Hayâlî ile uyuşmamaktadır). Tezkirelerde Hayâlî’nin şiirlerinden övgüyle bahsedilmektedir. Hatta Âşık Çelebi ve tekraren Mecdî, Hayâlî Bey’e isnad edilen bazı şiirlerin gerçekte bu Hayâlî’ye ait olduğunu belirterek örnekler verirler. Abdülkerîm-zâde Hayâlî’nin Edirneli Nazmî’nin Mecma’u’n-Nezâ’ir’inde ve Pervâne Bey Mecmuası’nda şiirleri bulunmaktadır. Kaynaklarda Türkçe Leylâ vü Mecnûn’u olduğu kayıtlı ise de eserin nüshası bulunamamıştır.
Yazar: PROF. DR. MEHMET FATİH KÖKSAL