« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

14 Eyl

2010

Şok iddia: AKP’nin hedefi MHP’yi kapatmak! / Hasan Demir

01 Ocak 1970

“Türkiye’yi antidemokratik, hatta diktatoral bir rejime taşımak AKP için bir mecburiyettir.”

Yukarıdaki sözlerin sahibi MHP eski Genel Başkan Yardımcılarından, “Sistemin İntikamı” kitabı ile 12 Eylül Darbesini en çarpıcı şekilde kaleme alan emekli asker Ferruh Sezgin Ağabey.



Milletten “demokrasi adına” oy isteyen AKP’nin antidemokratik olma mecburiyetini bakınız nasıl gerekçelendiriyor Sezgin Ağabey:



“AKP, kendisine dışarıdan tevdi edilmiş olan ‘Türkiye’nin -üniter ve ulus devlet- yapısını değiştirerek, -çok uluslu ve çok hukuklu bir sistemi- hakîm kılmak görevini demokratik rejim içinde ifa edemez. İster istemez, rejimi sertleştirecektir ve ona bu görevi verenler de buna ses çıkarmayacaklardır.”



“Bunun belirtileri var mı?” diyoruz, aldığımız cevap ilginç oluyor:



“AKP bu görevini yerine getirmeye 2005’te yeraltını bölücülere teslim etmekle başlamıştır. Çakıcı, Peker gibi isimlerin tasfiyesi operasyonları bu mantıkla yapılmıştır. Bunun ardından Ergenekon tutuklamaları, Ordu’nun itibarının yok edilmesini hedef alan psikolojik operasyonlar, yargının ele geçirilmesi operasyonları ve en sonunda da bütün bunları legalize edebilmek için 12 Eylül halk oylaması gelmiştir.”



Sezgin Ağabeye göre AKP’yi teşhiste bir yetersizlik, şaşılık hatta bir körlük söz konusu. “O yüzden, AKP’yi diktatörleşmekle itham etmek yetmez” diyor ve ekliyor:

“Marifet, diktatörleşmenin gerekçesini doğru teşhis ederek çok uluslu ve çok hukuklu bir sisteme götürülmekte olduğumuzu görebilmektir.”



Bu süreçte içinden çıktığı kurumun yani ordunun tavrı konusunda ne düşündüğünü merak ediyoruz.



“Toplumun bu körlüğünde, irtica ve bölücülüğü tehdit ilan ederken asıl tehdit olan ‘egemenlik kaybı’nı es geçen TSK’nın maalesef büyük payı vardır. Ordu da, ağaçları saymakla uğraşırken ormanı ıskalamıştır ve bu ıskalama umalım ki devletin canına okunması sonucunu getirmez.”



Süreçle ilgili son değerlendirmesi ise üzerimizde kelimenin tam anlamıyla bir “şok etkisi” yapıyor.



“Benim bir endişem daha var: AKP, karşısındaki bütün engelleri bir bir ortadan kaldırırken, ‘MHP’ye ne zaman sıra gelecektir’? Bana kalırsa, AKP Anayasa Mahkemesi’ni tam kontrolüne aldığında operasyon sırası MHP’ye de gelebilecektir. Eğer, kurulmasına çalışılan çok uluslu ve çok hukuklu yeni sistem için MHP’nin varlığı bir tehdit ise ki aksini iddia etmek mümkün değildir, MHP de operasyona uğrayacaktır. Bu operasyonun tam adı, ‘partinin kapatılması’ dır ve Ekim ayından sonra MHP ile ilgili bazı gelişmelerin olacağı dedikoduları şimdiden başlamıştır. MHP üst yönetimi boş yere ‘Bizde kim ne suç bulabilir ki?’ demeye kalkışmasın, Silivri’deki yargılamalar bittiğinde sanıkların kaçının hüküm giyeceğini, kaçının da yıllarca boş yere içeride tutulduktan sonra salıverileceklerini düşünsünler. Bu işlerin adı ‘Ben yaptım oldu’ dur.”



Gerçi söylenmedik bir şey kalmamış oluyor ama biz yine de, “Son sözünüz?” diyor ve aldığımız cevabı sizlerle paylaşıyoruz:



“Son sözüm de ’Evet’çi MHP’liler’e: Bütün bunları okuduktan sonra eğer hâlâ ayılmamışlarsa 12 Eylül’de ’Evet’oyu kullansınlar ve partilerinin kapatılmasını da hedef alacak bir operasyonun ortağı olsunlar.”



AKP, MHP’nin başına ne işler açacak?

Dünkü yazımızdan ciddi şekilde endişe duyanlar olduğu gibi “Abartmayın” tepkisi gösterenler de oldu.



Ferruh Sezgin’le sohbetimizin metne girmeyen bölümleri de vardı ve o bölümlerde aslında referandumda “evet” diyecek olan ülkücülerin oyları ile MHP’nin nasıl kapatılacağının zihin egzersizleri de bulunuyordu.



Rengi beyaz olacak olan ülkücü oylar ile MHP’nin başına gelebilecekleri sizlerle paylaşabilmemiz için Sayın Sezgin’in dünkü yazısından “AKP’nin misyonu” ve bu misyona engel olmaya kalkması durumunda “MHP’nin başına gelebilecekler” bölümlerini hatırlamak gerekiyor:



“AKP, kendisine dışarıdan tevdi edilmiş olan ‘Türkiye’nin -üniter ve ulus devlet- yapısını değiştirerek, -çok uluslu ve çok hukuklu bir sistemi- hakîm kılmak görevini demokratik rejim içinde ifa edemez. İster istemez, rejimi sertleştirecektir ve ona bu görevi verenler de buna ses çıkarmayacaklardır.”



(...)Benim bir endişem daha var: AKP, karşısındaki bütün engelleri bir bir ortadan kaldırırken, ‘MHP’ye ne zaman sıra gelecektir’? Bana kalırsa, AKP Anayasa Mahkemesi’ni tam kontrolüne aldığında operasyon sırası MHP’ye de gelebilecektir. Eğer, kurulmasına çalışılan çok uluslu ve çok hukuklu yeni sistem için MHP’nin varlığı bir tehdit ise ki aksini iddia etmek mümkün değildir, MHP de operasyona uğrayacaktır.



Referandumdan aldığı güçle “kendisine tevdi edilen ‘Türkiye’nin üniter ve ulus devlet yapısını çok uluslu ve çok hukuklu sisteme çevirme’ fiiline” hız verecek olan AKP, MHP’yi karşısında engel olarak gördüğünde, kapatılması için yapısını değiştirdiği Anayasa Mahkemesi’ni devreye sokmasa bile, Ferruh Sezgin’e göre, bakınız neler yapabilir, bunu kendi üslubumuzla sizlerle paylaşmak istiyorum:



* Seçimler için meydanlara çıkıldığında her gün herhangi bir ilçenin, bir beldenin bir ülkücü kuruluşunda meydana gelmiş adliyelik bir olayı önce basına sızdırır, sonra meydanlarda bu hadiseyi halka şikâyet eder, MHP ve ülkücüleri halkın gözünde öyle bir duruma düşürür ki, MHP ve ülkücüler bile, “Yahu biz neymişiz!” şaşkınlığı içerisine düşer.



* Sakın ola ki böyle bir şey nasıl olur demeyin? Böyle bir şey oldu da öte bile geçti.

Daha düne kadar bütün kamuoyu yoklamalarında itibar sıralamasında birinciliği açık ara önde götüren Türk Silahlı Kuvvetleri’nin AKP’nin bu metodu ile bugün ne duruma düştüğü meydanda değil mi? Milletin gözbebeği Türk Ordusuna bunu yapabilen bir AKP’nin kimi ‘ülkücülerden’ alacağı “evet” morali ile elindeki basın, arkasındaki ABD ve AB desteği, meydanlardaki hâkimiyeti ile MHP’ye neler yapabilir varın artık onu da siz hesap edin!



* Seçimlere çok kısa bir süre kala, TSK’nın düşürüldüğünden beter duruma düşürülen MHP’ye, AKP’leştirilmiş bir Anayasa Mahkemesi tarafından sonucu “Kapatma” çıkmayacağı biline biline bir “Kapatma Davası” açıldığında MHP o seçimlerde en az yüzde 5 ilâ yüzde 8 oranında bir oy kaybına uğramaz mı? Halk, “belki kapatılacak” bir partiye “oyum boşa gidebilir” endişesi ile oy verir mi? Elbette vermez ve bunun neticesi de MHP bu seçimlerde Meclis’in dışında kalır, AKP de, Türkiye’nin üniter ve ulus devlet yapısını değiştirmek için Meclis’teki bir MHP engelinden kurtulmuş olur.



* Eldeki deliller MHP’nin kapatılmasına ister yetsin ister yetmesin atı alan Üsküdar’ı geçmiş olmaz mı?



* Bir de ve belki de en önemlisi şu: MHP Türkiye’nin en büyük sivil toplum kuruluşudur. Bu güç ustaca yönetilirse, Türkiye’de MHP’nin istemediği hiçbir şey olamaz. Şimdi düşünün: AKP Türkiye’yi çok uluslu ve çok hukuklu bir yapıya, başka ifadeyle federasyona, ya da en kötüsü parçalanmaya doğru bilinçli olarak götürecekse veya böyle bir programın istemeden de olsa bir aracı ise, MHP gibi bir siyasi yapının kendisini engellemesine tahammül edebilir mi?



Demek ki neymiş?



Referandumda AKP’nin değirmenine su taşıyan ülkücüler aynı zamanda MHP’nin kapatılma yahut Meclis dışında kalma sürecine omuz vererek Türkiye’nin ulus devlet ve üniter yapısına her “evet”le bir “damla” kezzap daha döküyorlarmış.

Ziyaret -> Toplam : 125,20 M - Bugn : 86291

ulkucudunya@ulkucudunya.com