« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

14 Eyl

2010

Meşhur kitabın özeti: Tipik bir derin devlet portresi / Can Ataklı

01 Ocak 1970

Sevgili okurlar; iki haftadır Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’nın kitabı tartışılıyor medyada. Dünkü Vatan’ın manşetinden öğrendiğimize göre kitap şu ana kadar 567 bin tane satmış. Avcı’nın kazancı da şu ana kadar 2 milyon lirayı bulmuş, Allah artırsın.



Nihayet okudum



Ben de kitabı bulamadığı için okuyamayanlar gibi, içeriğinin bir bölümünü gazete haberlerinden ve televizyonlardaki tartışmalardan öğrenmiştim. Sonunda kitaptan çok sayıda basıldı da “mecburen” ben de bir tane alıp okudum. Çok “enteresan” ve “ibretlik” bulduğumu da hemen söyleyeyim.



Tersten okunuyor



Hanefi Avcı’nın kitabı iki bölüm. Zaten adından da anlaşıldığı gibi “Dün Devlet, Bugün Cemaat” Medyanın yarattığı rüzgar nedeniyle gördüğüm kadarıyla kitabı alanlar okumaya tersten yani ikinci bölümden başlıyor. Asıl merak cemaatle ilgili çünkü.



İlk bölüm okunuyor mu?



Gerçekten merak ediyorum, acaba okumaya ikinci bölümden başlayanlar birinci bölümü de dikkatlice okuyorlar mı? Şu kadarını söyleyeyim, önce ikinci bölüm okunursa, birinci bölüm sıkıcı gelebilir. Bu nedenle birçok kişinin ilk bölümü yalapşap okuduğunu hissediyorum.



Aslında fark yok



Cemaat anlatımı olduğu için ikinci bölüm daha seksi gibi gelebilir ama aslına bakarsanız iki bölüm arasında içerik farkı fazla yok. Çünkü sonuçta anlatılan her iki bölümde de derin devlet mantığı var. Sadece aktörler değişmiş. Yapılanlar neredeyse birbirinin tıpatıp aynı.



Derin devlet mantığı



Artık kulağımızın da iyice alıştığı “derin devlet” sadece bizim ülkemize has bir uygulama değil. Her devletin bir “derin devleti” vardır. Fark, derin devlet uygulamalarının afişe edilip edilmemesinde ya da aktörlerin deşifre olup olmamasında kendini gösterir.



İktidarsız olmaz



Derin devlet, eğer içinde iktidar yoksa işlemez. İktidarda kim varsa derin devlet de onun emir komutasında ya da en azından bilgisinde hareket eder. İktidarlar derin devleti ya buldukları gibi kullanır ya da yeniden yapılandırır. Aksi takdirde işler yürümeyeceği gibi ülke sonu belirsiz maceralar içinde buluverir kendini.



Derin aktörler



Derin devletin derin aktörleri de vardır, ki bunların önemli bir bölümü derin devlet adına çalıştıklarının farkına bile varmazlar çoğu kez. Yapılan işlerin sonunda ya kendilerine kahramanlık payı çıkarırlar, ya dürüstlüklerinin mükâfatını aldıklarına veya harcandıklarına inanırlar.



Hanefi Avcı portresi



Kapışılan kitapta olağanüstü bir “derin devlet aktörü portresi” görüyoruz Hanefi Avcı’nın kimliğinde. Göreve başlamasından yükselmesine, takdir edilmesinden harcanmasına, kahraman yapılmasından, mağdur edilmesine kadar tipik bir “derin devlet adamı” var karşımızda.



Farkında bile değil



Hanefi Avcı, sanıyorum bu niteliğini biliyor ama yazdıkları “derin devlet aktörü olduğunu anlamayan” bir ifade taşıyor. Sanki Avcı hiçbir şeyin farkında değil. O aslında çok namuslu, dürüst bir kahraman, ama hep gadre uğramış. Avcı nasıl olup da çok önemli görevlerde ve operasyonlara bulunduğunun sırrını açıklamıyor.



Gerçek bu değil



Avcı itiraf ettiği “hukuk ve yasa dışı” operasyonlara neden hiç kimsenin karşı çıkmadığını da anlatmıyor. Avcı’nın başı operasyonlar “deşifre” olduğunda derde girmiş her seferinde. Ünlü polis bunu “siyasi” nedenlere bağlıyor, ama gerçek bu değil. Derin devlet yaptırdığı bir iş açığa çıktığında ilk olarak “adam harcar” ki Avcı’nın bunu bilmemesi mümkün değil.



Dinlemenin babası



Ben bilmiyordum, kitaptan öğrendim, bugün çok konuşulan “derin kulak” meğer Hanefi Avcı’nın icadıymış. “Suçluları” telefon konuşmaları üzerinden takip etmek ve bunun için sistem kurmak ilk kez Hanefi Avcı’nın aklına gelmiş ve uygulamaya da ilk o sokmuş. Sonra iş çığırından çıkmış.



O olmasaydı da



Aslına bakarsanız, Hanefi Avcı olmasaydı da telefon dinlemeleri olacaktı. Çünkü teknoloji Avcı döneminde o düzeye gelmişti. Avcı’nın katkısı bunu fark etmek. Yoksa o güne kadar insanlar başka yöntemlerle izlenip fişleniyordu zaten. Teknoloji gelişti o kadar.



Samimi itiraflar



Avcı kitabında yasa dışılığı ve hukuksuzluğu çok güzel anlatıyor. Örneğn “Yüzlerce kişiyi dinledik, ama hiçbiri için izin almadık, mahkemeye başvurmadık” diyor. Aynı uygulamaların ev aramalarında da asla yapılmadığını söylüyor Avcı. Sonra ne olmuş? “Hukuk çıkmış” işler biraz zorlaşmış o kadar.



Bugünden farkı yok



Az önce yazdığım gibi, Avcı’nın “kendi egemenlik” günlerinde yaptıklarıyla, kitabın ikinci bölümünde şikâyet ettiği “cemaatçi yapılanma” arasında fark yok. Avcı ve diğerleri bundan önceki iktidarların derin devletinin aktörleriydi, cemaat ise bugünkü iktidarın derin devletinin aktörü.



Yenisi kurulacak



Ancak şunu da biliyoruz ki iktidarlar derin devlet yapısına sonuna kadar hâkim olmak ister. Bu nedenle, iktidar adına çalışan derin devlet aktörleri kontrolden çıkmaya başlarsa, iktidarlar da bu aktörleri değişirler. Zaten değiştiremeyen kendi gider.



Susurluk örneği



Benzer ve çarpıcı bir örneğini Susukluk’ta yaşamıştık. O olayla ortaya çıkan çeteleşme olgusu, aslında derin devlet aktörlerinin kontrolden çıkması sonucu tasfiye edilmeleriydi. Aktörler “çete” nitelemesiyle afişe edilerek yok edildi, yerine yenisi geldi.



Yeni adımlar gerekli



Bugünkü iktidar ise derin devletini belli ki cemaat üzerinden kurmuş. Eski yöntemler yeni aktörlerle uygulanır hale gelmiş. Ancak anladığım kadarıyla, yeni aktörler de çok güçlenmiş ve kontrolden çıkmış durumda. Muhtemelen bugünkü iktidar derin devlet yapılanmasında yeni adımlar atmaya kararlı.



Cemaat yapılanması



Bu kitap yazılmamış olsaydı da, cemaat yapılanmasının devlet adına yasa ve hukuk dışı pek çok eyleme bulaştığı bilinen bir gerçekti. Ne var ki bu yapılanmanın gücünü bilenler, bunu ulu orta konuşmaktan hep çekindiler. Avcı aslında “malumu ilan” etti. Bu anlamda bilgisi olan herkes rahatladı.



Avcı’nın son görevi mi?



Kitap piyasaya çıktığından bu yana, içeriğin AKP iktidarını zora soktuğu yönünde yorumlar da var. Ama bir de tersinden bakalım. Geçmişin önemli bir “derin devlet aktörü” belki de son “derin görevini” yerine getirerek, artık kontrolden çıkan cemaat yapılanmasını ifşa ederek tasfiyesini sağlayacak.



Bir şey olması gerek



Görevde olan bir polis müdürü, eğer çok çarpıcı iddiaları kendi kariyerini tehlikeye atarak ifşa ediyorsa, devletin diğer birimlerinin de harekete geçmesi kaçınılmazdır. En azından savcıların bu iddiaları ihbar sayması ve soruşturma açması gerekir.



Bunlara izin verilecek



Tahminim, referandum sonucundan sonra harekete geçileceği ve operasyonun başlayacağı yönünde. Cemaat de bunun farkında olmalı ki evet kampanyasını iktidardan bile güçlü yürüterek belki de bunu önlemeye çalışıyor. Ama belli ki AKP iktidarı “kurtulmak” istediği bir yapılanmayı, üstelik “sevmediği!” bir polis eliyle tasfiye etmiş olacak. Sanki hiçbir dahli yokmuş gibi.



Birkaç nokta daha



Bu arada kitapta, Hanefi Avcı fikri gibi görünen, ama devleti yönetenlerin temel zihniyeti olan birkaç nokta daha dikkatimi çekti, ki bunun da Avcı-AKP yakınlığını göstermesi açısından ipuçları oluğunu düşünüyorum. Örneğin Avcı’nın Atatürk ile ilgili görüşleri çok ilginç.



Atatürk-millet ilişkisi



Avcıya göre Atatürk konusu çok abartılıyor ve bu nedenle milletin değerleri yok sayılıyor. Dinci mantığın “Atatürk’ü çok seviyoruz ama, bugün Atatürkçü yok” söylemiyle Atatürk ve ilkeleriyle hesaplaşmaya kalkışmasını Avcı’nın sözlerinde de buluyoruz. Avcı diğerlerinden farklı değil.



Değişmez maddeler



Hanefi Avcı, “yeni anayasa” adı altında aslında anayasanın ilk üç maddesinin değiştirilmek istenmesi mantığını da kitabında çok iyi(!) anlatıyor. Anayasanın değişmez ilk üç maddesini savunmanın akıl dışı olduğunu söyleyen Avcı, tıpkı Erdoğan gibi “halk isteyince nasıl değişmezmiş” diye soruyor.

Ziyaret -> Toplam : 125,20 M - Bugn : 84431

ulkucudunya@ulkucudunya.com