300 YIL SONRA KÂTİP ÇELEBİDEN ALACAĞIMIZ DERSLER
A. Süheyl ÜNVER 01 Ocak 1970
Düşünün bir kere, yarım tahsillerin ve görgüsüzlüklerin memleketimizi
geri bırakmağa başladığı XVII. asırda kendi kendisini okutan
bir genç, devamlı çalışması sayesinde daima genç kalmış biri olarak, Garp
müsbet ilimlerine merak ediyor, bir taraftan muhitinin geriliği ve yeniliklerinden
kurtulmağa çalışıyor, diğer taraftan da o zamana kadar ele alınmamış
en ciddî mevzuları yazıyor ve bunları geçici bir isim yapmak için
değil, memleketinde yeri olmayan ilmî zihniyetin doğmasında âmil olmak
için yapıyor. Garbe açtığı pencereden şöhreti bizde yayılmasından önce
yine Garbe yayılıyor.
1609 da İstanbul'da doğuyor ve bir insanın ömrüne sığmayacak mesaide
bulunup ciddî eserler verdikten sonra 6 Ekim 1657 de Ölüyor. Bu
gibi yıldönümlerine saygı besliyen Türk Tarih Kurumu, Üniversitelerimiz
ve yüksek kademelerdeki mekteplerle birlikte bu 300 yıllık dönümü Türk
evlâdına anlatmak için anlaşmış bulunmaktadır.
Bugüne kadar hazırlanan bunlardır : Değerli ilim adamlarımızın
yardımiyle Kâtip Çelebi için ilmî bir anma kitabı hazırlanmıştır. İstanbul
ve Ankara Üniversitelerinde 20 Aralık günü saat 2 de birer tören yapılacaktır,
Süleymaniye kütüphanesinde kıymetli ve nadide yazma ve el yazısı
kitaplarından bir sergi açılacak ve Vefa'da Atatürk Bulvarı yanındaki
kabri ziyaret edilecektir.
Diğer yapılacak hususlar da : 1598 yılı memleket çapında Kâtip Çelebi
mevzuunda seminer çalışmaları için Kâtip Çelebi Senesi ilân olunmuş
ve yeni senenin ilk aylarında çıkarılmak üzere bir pul hazırlanmıştır.
Milletçe Kâtip Çelebi'den alacağımız pek çok dersler vardır. Ancak
bunları hayatımızın seyrine şahsan tatbik etmeğe dikkat etmemizle hepimizin
birer Kâtip Çelebi olmasına hacet kalmadan bizleri geri bırakan
pek çok ve ihmalimizden doğan şahsî kusurlarımızı tashihe gayret etmiş
oluruz.
Şimdiye kadar araştırmalarımızda ve bizde bu bahsi çok ciddî olarak
Rahmetli Muallim Cevdet'ten sonra ele alan Orhan Şaik Beyin çıkardığı
neticelere göre onun meziyyetleri hakkında bizim de vardığımız cihetleri
bu yazımızda sıralamakla iktifa ediyoruz.
Kâtip Çelebi :
— Himmet sahibi, iyi huylu, az konuşur, hakîm meşrepli, tashihi kabil
kusurlarda müsamahakâr, ileri kanaatlerde tarafsız, ilminin verdiği
bir salâbetle vakur tabiatlı, hicivden hoşlanmaz, mizaha pek az yer verir.
— Suni keyif verici itiyadı yok. Tütün içmez. Çiçek yetiştirmeğe meraklı,
ince ve hassas zevkleri olan mükemmel bir insan. Bir mavi sümbül
çeşidini yetiştirmiş.
— Bilgili bir dindar olduğundan asla mutaassıp değil.
— Şark tasavvufu meşrebine bağlı amma, asla lâübalî değü.
— Batıl düşüncelerin aleyhinde.
— Sabahlara kadar mum ışığı altında okur ve okuduklarından mutlaka
not alır.
— Fikir ve yanlış itiyatların doğurduğu gerilik taassubunun her türlüsüne
açık ve amansız bir düşman.
— Sözünün eri. Doğru söyler ve asla mübalağaya sapmaz.
— Hangi mevzuda olursa olsun eline geçen her kitabı okur.
— İlme sathi vakıf olanların aleyhinde.
— Heyete ve yeni fennî bilgiler edinmeğe meraklı.
— Haklı olarak ilmi, cemiyetin ayakta durmasına yarar telâkki etmekte.
— Cemiyette âlimleri aynı derecede ehemmiyetli sayar.
— Bügiye müteallik hiçbir şeyi hakir görmez.
— İlmî haysiyetini her yerde korumuştur.
— Doğduğu şehir ve semte bağlılığı derindir.
— Türkiye hakkında hariçte ve dahilde yanlış telâkkilere hiddetlenir.
— Bilgisinin hududu çok geniştir. Dimağını yormamak için çeşitli
çalışmağı asla ihmal etmemiştir.
— Mimariden de anlar.
— Türkçe kadar iyi bir Türk Arapcası ve Farsça bilir.
— Lâtinceyi öğrenmiş ve Atlas Minor'u ve diğerlerini Lâtince asıllarından
bizzat dilimize çevirmiştir.
Kâtip Çelebi bugün kendilerini muvaffakiyet yolunda ilerlemeğe götürmeğe
heves etmiyenleri utandıracak yeni bir rehber mahiyetinde örnek
ittihaz edilmeğe lâyık Milletlerarası meşhur olan nadir adamlarımızın
en büyüklerindendir. Zira 48 senelik ömründe 100 sene aynı ahenk ile
fasılasız çalışanlardan daha fazla tetkik ve tetebbülerde bulunarak sayısı
pek çok ve pek kıymettar eserler bırakmıştır.
Kâtip Çelebi bizlere şu hakikati de emanet bırakıyor. Tek çeşitli bilgi
ile büyük adam yetişemez. İlimde ilerlemek, ancak kendisini alâkadar
eden muhitte her şeye aynı ehemmiyeti vermekle mümkündür.