« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

28 Mar

2011

AHMET VEFİK PAŞA'NIN MOLİERE ÇEVİRİLERİNDE ANLATIM NİTELİKLERİ

Doç. Dr. Atila TOLUN 01 Ocak 1970

Tarihi tanımlarken çoğu kez çizgisel bir bilimdir denir. Gerçekten
de olayları akıp giden zaman çizgisinde bir noktaya oturtmak
olanağınını verir. Her ne kadar yalın görünüyorsa da çok yönlü bir
çabadır bu. Edebiyatta, öncelikle tiyatro alanında bu yıl, yine tarihsel
bir nokta nedeniyle Moliere'e ayrıldı; ölümünün 300. y"ılı.Tam üç yüz
yıl önce hayat oyununu sahnedeki oyunu sürdurürken yitirmiş bir
oyuncu, bir yönetmen, bir yazar, bir sanatçı anılıyor.
Türkiyede Moliere denince Ahmet Vefik Paşa'yı ansımamak
olanağı yok gibi; her ne kadar Ahmet Vefik Paşa'nın Moliere'den
yaptığı 16 çeviri de anlatım niteliklerinden söz edeceksek de tarihsel
çizgiye yeniden dönmekte yarar olacak.

Osmanlı İmparatorluğunun tarihinde duraklama ve gerileme dönemleri
diye yapılan ayırımlar toplumdaki özlü bir yapı etkinliğinden
çok, yönetim gücünün yenik düştüğü siyasalolaylara işarettir. Nasıl
ki belli bir olayı tarih olarak saptadıktan sonra önüne ve arkasına
bakıp insan bilimleri dediğimiz ana dalların metodlarıyla değerlendirmek
ve açıklık getirmek çabasında isek, bu dönemler de aslında İmparatorluğun
batıyla karşı karşıya gelmesidir; bir bakıma Rönesanstan
sonra aklın egemenliğinde karar kılmış bir Avrupa ile karşı karşıya
geliştir bu. Her yenilgiden sonra beliren bir silkiniş çabası da yine
yönetim gücünün yukarıdan aşağıya doğru etken kuvvetlerini hareketlendirmesidir.
III. Mustafa, III. Selim, II. Mahmut tarafından girişilen
ıslahat hareketleri bu niteliği taşırlar; gerekliliği duyulan, fakat
bilincine pek varılamayan eylemlerle batıya yönelişin basamaklarıdır
bu kıpırdanışlar. Toplum katları kayıtsız, kayıtsızlıktan da öteye
dirençle karşılar ama, genel amaçlarına varamamış olsalar bile gene
de kendini yetiştirme çabasında uygar insan bilincini serpiştirmiştir
diye düşünebiliriz. Bir kere, duymayı, düşünmeyi, ayırdetmeyi amaç
edinen bir akla değer veren eğitim aracının erdemlerine inanmış insan34
lar hazırlamıştır. Ayrıca aklın soyutlamalarıyla insan sevgisine dönük,
sanata saygı eğilimleri getiren değer duygusu da yerini alır. Böylece
Tanzimat Dönemine gelinmiştir artık.

Tanzimat hareketinin belirgin niteliklerinden birisi, kültür merkezleri
diyebileceğimiz birka,; büyük kentte sınırlı olmakla beraber eskisine
nazaran daha geniş bir aydınlar topluluğunun katılması ve çok
yönlü bir dönem olmasıdır. Tanzimat, batı uygarlığı ile batı human izmasına
duyulan bir özlemle Avrupa etkisinin daha çok hissedildiği
bir tarih dilimidir. Bu etki bilinçli bir uyar ma düzeyinde gelişir.
Bu düzeyde, dönemin hem düşünen, hem de uygulayan aydınlarından
birisi olarak Ahmet Vefik Paşa'ya rastlarız. Bilimsel örgütlenmeye
katkıda bulunan yapıtları yanı sıra, belki de daha çok Moliere
çevirileriyle oyun ve sahne sanatına; dolaylı olarak da topluma başka.
bİr uygarlığın gözlemlerini getirmiştir. Zaten çeviriye bir bakıma
Tanzimat yıllarında kültür alışverişinin en önemli araçlarından birisidir
denebilir.

Diğer Avrupa ülkeleri gibi köklü bir humanizma kültüründen
geçmiş XVII. yüzyıl Fransa'sındaki Moliere oyunlarından, onun
dilinden hareket ederek XIX. yüzyılın ikinci yarısında Türk toplumunun
dilinde çeviri işlemini uygular Ahmet. Vefik Paşa, hem de Moliere'in
16 oyunu ile. Çeviriyi genellikle bir dilden ötekine anlam aktarması
yapmaktır diye yalın bir tanımlamayla açıklayabiliriz. Bu
tutum günümüzde epey yaygındır. Bunun yanı sıra çeviriciler ile dilbilimciler
çeviri işleminin bir dilden ötekine aynı anlatım kalıpları
içinde yapılamayacağını da kanıtlıyorlar. Nedenlerini dilbilimsel ayrınrıntılara
girerek açıklamak konuyu gereksiz yere dağıtacağından, kısaca
her dilde kelime anlamlarındaki değişkenlik, dilleri konuşan insan
gruplarının ayrı dünya görüşü ve ayrı uygarlıklara sahip oluşu gibi
etkenlerle çeviri işleminin uygulanmasında bir dizi engel belirdiğine
işaret etmekle yetinelim. Çeviri işlemini yürütürken Ahmet. Vefik
şa'nın da bir takım engeIlerle karşılaşacağı, ister istemez yeni bir anlatım,
başkalaşmış bir anlatım kalıbına yöneleceği doğaldır. Sayısının
onaltı olduğunu belirttiğimiz Ahmet Vefik Paşa çevirilerini düz
çeviri, benzetimli çeviri, uyarlamalı çeviri diye üç ayrı grupta toplamak
da alışılmış bir davranış olmuştur; bu üç ayrı tür çevirinin Ahmet
Vefik Paşa tarafından uygulanması, çeviri sırasında karşılaştığı engell~
rin üstesinden gelme çabasından ileri gelmektedir. Çıkış dilindeki metni
yakından izleyerek yaptığı Adamcıl (Le Misanthrope), Don Civani
(= Dom Juan), Dudu Kuşlan (= Les Precieuses Ridicu/es), İnfial-i
Le Pauvre homme (7 fois),
pousse sa priere,
fa it des soupires,

Aşk (= Le Depit Amoureux), Kadınlar Mektebi( = L'Ecoledes Femmes),
Kocalar Mektebi (= L'Ecole des Maris), Okumuşlar (= Les Femmes
Savantes), Savruk (= L'Etourdi), Tartüf (= Le Tartuffe) birinci grubu
oluşturan düz çevirilerdir. Çıkış dilindeki metni yakından izlemekle
beraber varış dilinde oyunun kişilerine çevrede rastlanabilir kişilerin
adını verdiği ve bazı davranışlarını yerlileştirdiği Azarya (= L'Avare),
Yorgaki Dandini (= Georges Dandin) ikinci gruba giren benzetimli
çevirilerdir. Üçüncü grupta ise çıkış dilindeki metni gene de izlemekle
beraber gerek oyun kahramanlarının kişiliklerini, gerek olayların
akışını varış dilinin konuşulduğu ortamın gerçeklerine indirgediği
Dekbazlık (= Les Fourberies de Scapin), Meraki (= Malade Imagi-.
naire), Tabib-i Aşk (= L'Amour Medecin), Zoraki Tabip (= Le Medicin
Malgre lui), Zor Nikdhz (= Le Mariage Ford) oyunlarından oluşan
uyarlamalı çeviriler yer alır.

Oyun çevirisi, hele Tanzimat döneminin hem dil, hem de toplum
yaşantısı koşulları altında yapılan oyun çevirisi Ahmet Vefik Paşa'nın
anlatırnda kendine özgü tavır takınmasına, kendisine özgü bir çeviri
kavramı içinde işlemi yürütmesine, kişiliğini koyarak katkıda bulun -
masına ve nihayet ünlü bir çeviri ustası niteliği kazanmasına yol açmıştır..
Ahmet Vefik Paşa'nın on altı Moliere çevirisinden dikkatli
bir gözlemle çıkartılacak örnekler anlatım yeteneklerinin neler kazandığını
saptamakta yararlı olduğu kadar çeviricinin ilginç tutumunu da
değerlendirmeye yarar; aslında tek tek kelimelerden başlayarak, repliklere,
sahnelere kadar dağılan geniş bir anlatım farklılaşması ve yorum
örneklerinden en belirginleriyle yetinebiliriz.

Düz çeviri grubuna giren Tartüf'de Orgon'nun, dindarlığına, erdemIerine
kanarak evine aldığı, giderek malını üzerine yaptığı ve kızını
vermeye kalktığı Tartuffe oyundaki kişilerce kendilerine geldiği gibi
tanımlanır. Ancak bunların hemen hemen yarısını çıkış dilinin metninde
bulunmaya olanak yoktur. Moliere'in Tartuffe'ü ile Ahmet Vefik
Paşa'nın mürai'si arasında ikiz kardeşlik animak boşunadır artık;
"Mürai" daha elle tutulur, kesin hatlarla çizilmiş, seyirciyi güldürmede
ve etkilemede daha başarılı bir karakterdir:
Organ' a göre Tartüf
(gerçeği kavramazdan önce)
Zavallı bir adamda: (6 kez);
Zavallıdır,
Dünyaya cife diye bakmaz
36
İrşat eder
dua eder,
vecde gelir,
ırz gözetir,
haber verir,
kıskanır,
her şeyi günah sayar;
şeref.li,
halk rızasına çalışan,
malı ziyade,
'asilzade,
ehl-i hak,
sanisi yok bir adam,
mubarek bir zat;
kardeş,
can birader,
iki gözüm,
can kardeşim (diye bağra basılacak)
fakircik,
mubarek bir adamdır.
(gerçeği gördükten sonra)
(bu) herif
habis,
kerih,
merdut,
zabani,
merd-i salih (bir adam olup)
o allahın kulu,
o çıplak dilenci,
nankör,
edepsiz,
hain,
münafık kalpli,
kafir rezil,
nemrut,
nabekar gaddar,
bir çıplak dilenciden (başka birisi
değildir).
prend un interet pour son honneur,
en sa personne le merite brille;
ce pauvre homme,
son hôte,
ce gentilhomme,
ce devot personnage,
cette sainte personne
(n'est qu'un) bon et franc ami.
(Il n'est qu'un) mechant,
un abominable homme,
un traitre (3 fois);
(il est) le perfide,
l'infame,
le seelerat,
l'ingrat
,Madame Pernel'e göre:
(Bu) salih adam, haklı adam,
günahları söyler;
kötüiüklere canı sıkılır.
Elmir'e göre:
O allah adamı, o herif,
namert,
nabekilr,
nankör,
habis,
kezzap müraidir.
Maryan'a göre:
Nefn;t ettiği adamdır.
Va!ere'e göre:
Dekbaz murdar (dır).
Kleant'a göre:
O herif
mürai, canis,
hainin (tekidir).
Damis'e göre:
Yere bakan (bu) sofu herif,
(bu) düztaban,
eğlenilmesini istemez,
müfsir,
hain,
, kibirli,
riyakar,
mel'un,
ırza tecavüze (yeltenen)
nemrut edepsiz,
yalancı,
habis,
menhus
bir bela (dır),
Dorin' e göre:
(Bu) kel kahya,
yabancı,
(C'est) un lıomme de bien que 1'on
doit eeouter, (parce que) c'est
l'interet du ciel qui le pousse.
(ll n'est que) une ame hypocrite.
, (II est) le fourbe.
(Il est) le fourbe.
Ce beau monsieur-Iıl
(n'est) qu'un cagot eritique,
(qui) ne consent ıl se divertir.
Ce pied-plat (est) un seelerat,
un insolant;
ce coquin, le fourbe, a une ame
hypOcrite.
Ce eritique zele (est)
un ineonnu;
meşrebi geç,
dilenci;
(bu) mürai
ne yapılsa suç görür,
her emre karışır,
herkese bulaşırı
hükumet sürer,
misafir kınar,
kıyamet koparır
kıskanır,
bin renge girer,
para çeker,
dil uzatır,
at kafalı,
azametli,
kibirli,
edalı,
maymuna benzer
bir heriftir.
(Üstelik) kör değil
topal değil,
namı ve şanı olan,
üftade,
elma yanaklı,
kiraz dudaklı bir damat olur!
Nemrut,
mail herif bir de hanımı özler.
un gueux hypocrite;
jaloux qui fait le maitre,
qui se meconnait,
qui fait un vacarme,
qui n'aime pas une visite honnete.
Un bigot,
un gendre gueux vaniteux;
un sot,
(De plus) un gendre
noble,
bien fait de sa personne;
il a l'oreille rouge,
le teint fleuri;
II est tendre a la tentation
Azarya'nın ikinci grup oyunlara, yani benzetim li çevırıye girdiğini
söylemiştik. Azarya'nın, o pinti adamın hırslZı araması sahnesi
~ örnek olarak alınırsa, çeviricinin trajedi ile komedi arasında kıl payı
dengede duran bu dördüncü perdeyi nasıl yorumladığını, Harpagon'-
un kendi çaresizliği içinde paracıklarına düşkünlüğünün nasıl etkin
bir biçimde belirlediğini görmek olanağı doğacaktır.
Hırsızı tutun;
Hırsız!
Can kurtaran yok mu?
Yetişin,
öld ürüyorlar!

Au voleur!
au voleur!
ct l'assassin
Aman kanlı katil
Yangın var!
Dat feryat!
imdat!
Zabit yok mu;
Aman Yarabbi
ben battım,
ben bittim;
Elden gittim, aman of anam!
Öldürdüler,
helak ettiler,
Of boğazladılar,
Boğazımı kestiler,
canımı yaktılar.
Paralarımı aldılar,
Acaba kim idi?
Ne oldu?
Ne deliğe girdi?
Nereye gitti?
Nasıl saklandı?
Ah ne yapsam da bulsam,
ne tarafa koşsam,
ne yana varsam?
Şuracıkta mı?
Burada mı yoksa?
Kimdir o?
Dur! (kendi kolunu yakalıyarak)
Oğlan,
ver paraları,
ayyar firavun!
Eyvah, kendim imiş.
Ey, ey, ay, dertli başım!
Aklım darma dağın,
kaçırıyorum aman;
birini bilernem.
Neredeyim?
Ne oluyorum,
ben kimim,
ne yapıyorum?
au meurtrier
. Justice
juste Ciel
je suis perdu
je suis assassine
on m'a coupe la 'gorge
On m'a derobe mon argent.
Qui peut-ee etre?
Qu'est-il devenu?
Ou est-il?
Ou se cache -t-il?
Que ferai-je pour le trouver?
OU courir?
N'est-il point la?
N'est-il point ici?
Qui est-ce?
Arrete; (80 lui-meme, se prenant
le bras)
Rends-moi mon argent,
coquın ...
Ah, c'est moi.
Mon esprit est trouble
et j'ignore
ou suis-je?
qui suis-je
et ce que je fais?
Eyvah
Aman,
vaveyla
. Paracıklarım
sıcak paracıklarım
Ah dostum
Ciğerim.
sevgili.habibim,
canımın yongası,
ömrümün hasılı,
beni senden ayırdılar,
Ah gözümün nuru,
elimden sen gittin,
Artık canımın tesellisi
hayatımın lezzeti
gönlümün sefası
rahatım
huzurum
hepsi gitti.
Benim her işim artık bitti.
Dünyada bir alakam kalmadı.
Sensiz yaşamak bana haram!
Ah! bana olanlar oldu.
Takatım
Sabır ve tahammülüm kalmadı
Canım burnuma geldi,.
ölüyorum;
İşte öldüm
yerlere geçtim,
siyah toprakaltına
gömüldüm.
Ah acaba benim hayaEmi
O' canım paralarımı getirip de
ya kimin aldığını haber verip de
beni yeniden canlandıracak
bir hayır sahibi yok mu?
Ha,
efendim, bana mı?
Helas!
mon pauvre argent
mon pauvre argent
mon cher ami
on m'a prive de toi;
et puisque tu m'es enleve
ma consolatioıı
mon support
ma joi
(j'ai perdu)
tout est fini pour moi
je n'ai plus que faire au monde
sans toi il m'est impossible de vivre.
C'en est fait
je n'en puis plus
je me meurs
je suis mort
je .suis enterre
en me rendant mon cher argent
ou en m'apprenant qui l'a pris,
qui veuille me ressuciter
(n'y-a-t-il personne)
He!
Ne buyurdunuz?
Of, yok.
Kimse yok.
Kimse değil imiş.
Şu marifeti her kim ki kıvırdıysa
vaktini iyi kollamış olmalı.
Tamam ben hain oğIumla
boğuştuğumu fırsat bulmuş,
sırasını düşürmüş olmalı.
Aman kendimi sokağa atayım.
Varıp zabit, hakim çağırayım,
Bütün ev halkına
halayık
uşak
evlat
ayal
kendime .bile
eziyet ettireyim.
Kime gözüm i1İşse
onu şüphem arız oluyor.
Herkesi benim malımı çalandır
sanırım
Ha! şurada ne diyorlar,
Benim hırsızı mı söylüyorlar?
Vay, yukarda olan gürültü ne
acaba?
Hırsız orada mı saklıdır?
Aman hırsızı bilen varsa
yalvarırıl11
pek yakarmm
müjdesi bana
haber versin.
que dites-vous?
Ce n'est personne
Qui que ce soit qui ait fait le coup
qu'avec beaucoup de soin epie
l'heure
que je parlait amon traitre fils.
et l'on a choisi justement le temps.
Sortons
Je veux aller querir la justice
a toute la maison
ıl servantes
ci valets
ıl fils
a fille
et ıl moi aussi,
(et faire donner la question)
Que de gens assembIes;
je ne jette mes regards sur personne
qui ne me donne des soupçons
et tout me semble mon voleur.
Eh! de quoi est-ce qu'on parle la,
de celui qui m'a derohe?
Quel bruit fait-on la-haut?
Est-ce mon voleur qui y est?
Si l'on sait des nouvelles de mon
voleur
de grace
je suplie
que l'on m'en dise.
N'est-il point cache la parmi
vous?
lls me regardent tous
et se mettent ıl rire.
Benim mala herkes ortak olacak
Tez
ases
böcek kavas
zabit
iğneli fıçı
cellat!
Bütün alemi astırayım.
Hem de paramı bulmayacak
olursam en son kendimi astmrım.
qu'ils ont part au vol que l'on fait.
Allons vite
des archers
des prevots
des commissaires
des juges
des genes
des potences
des bourreaux! '
Je veux faire pendre tout le monde
et si je ne retrouve mon argent
je me pendrai mo i-meme apres.

Kelime karşılıklarındaki farklılaşmalar bir yana; karşılaştırmalı
metinlerin gerek fransızcasında, gerek türkçesinde çevirisi yapılmamış
veya eklenmiş yerleri işaretleyen boşluklardan da anlaşılacağı gibi
Ahmet Vefik Paşa bu sahnede çok geniş bir yorum getirmiştir. Kendi
okuyucusu, ya da seyircisi üzerinde etkili olacağı kall1sıyla Azal'ya'nın
kendini bile kastedecek dı~receye varan üzüntüsü, cimriliğinin bu sonuca
götürüşü, yapılan eklernelerle daha etkili, komik unsurun daha ağır
bastığı bir anlatım biçimine dönüşmüştür. Asıl önemli başka bir durum
da oyunun en can alıcı yerinde belirli bir amaçla yapılan bir eksik
çeviri, daha doğrusu bir çıkarmadır; Harpagon sokağa çıktıktan sonra
sahnenin önüne doğru gelerek seyircilere seslenir, onlara laf
atar; oyun Moliere tarafından da temsilIerde bu düzen içinde oynanmıştır.
Aticak Ahmet Vefik Paşa'll1n Azaryası, seyirci ye değil de yan
tarafta, sokakta toplanmış olduğu farzedilen kalabalığa sesleniyordur.
Türkçe metinde Harpagon'un "que de gens assembles" cümlesi Azaryall1n
ağzında yoktur artık. Bunun bir tesadüf olmadığını, belli bir
tutum içinde hareket edildiğini de daha sonraki "N'est-il pas cacIıe
la parmi vous" ve "lls me regardent tous et se mettent arire" cümlelerinin
çevrilmeyişiyle kall1tlıyoruz. Ahmet Vefik Paşa'nın, çevirdiği
oyunu çeviri işlemi yapan iki dil bilen bir kişiden de daha ileri, bir
sahneye koyucu .gibi yorumladığı su götürmez bir gerçektir.

Azarya'da başka bir ilginç çeviri örneği de Yako'nun pinti efen:-
disi hakkında söylenenleri naklederken Ahmet Vefik Paşa'll1n yardımıyla
yeni olaylar katıp durumu daha gülünç bir anlatıma getirmesidir.
-
J
larde
vilain
faisse-mathieu
Assigner le chat
derober l'avoine des chevaux.
- Takvim basıp imprimer des almanachs
bütün gün oruç ------
pehriz tutturur. doubler les quatre-temps
- Hamursuzu dört kere tutturur
- Peyniri şişenin dışından yalatır
- Bahşiş, esbap
vermemek için kovar trauve une raison de ne leur donner
rien
- kamış bayramı, gül bayramı
bilmez
- kedi kemik çaldı diye
mahkemeye verir
- beygirin yemini çalar;
dayak yer.
- Hasis
bütün alemin maskarası olur risee de tout le monde
- Pinti
nekes
zibidi
murabahcı
leim
zemım diye anılır

Üçüncü gruptaki uyarlamalı çevirilerde bir de Meraki'den bir
örnek alalım. Toplum yaşantısı yüzyıllar boyu insanlarda bir takım
alışkanlıklar ve zevkler yaratmıştır veya etkenler bazı kısıtlamalar
getirmiştir. Ama muhakkak ki her toplumda eşdeğerlidir diye bir
yargıya varılamayacağına göre acaba çeviricinin tutumu, daha doğrusu
davranışı nasılolmalı? Ahmet Vefik Paşa'da durum açık ve seçiktir
: dört öğün yemeği üçe indirger- ve sonra da yemekleri, pehriz yemeklerini
sayar ama elbette domuz kızartması ve şarap çeşitlerini
atlayarak.
( ... ) yoksa günde üç kere taamda mı kusur ederim?
Ne fais-je pas .rigoureusement mes quatre repas par jour ( ... ).
Ayrıca yemeklerin gerek hazırlanışı, gerek değer bakımından sıralanışı
ayrı alışkanlıklar içindedir:
Kebap
haşlama
çorba
du rôti
du bouiHi
du potage
44
tavuk
taze yumurta
hafif koyun söğüşü
pişmiş elma
pişmiş erik
sığır eti
yahni
tandır püryanı
kuvvetli paça
donmuş et suları
ATİLA TOLUN
de la volaille
du veau
des bouillons
des oeufs frais
des petits pruneaux
du vin fort trempe
de vin pur
de gros boeuf
de gros proc
de bon fromage de Hollande
du gruau
du riz
\ des marrons
des oublies

Bu örneklerin sayısı on altı çeviride binin üzerinde kabarık
bir toplama erişecek kadar çoktur. İki ayrı toplumun dilleri arasındaki
doğrudan doğruya dilbilimsel nedenlerle ortaya çıkan değişikliklere
bir de Ahmet Vefik Paşa'nın çeviri işlemi süresince uyguladığı
kişisel bir tavır takınmayı. da ekleyebiliriz. Bu tutum kendi tiyatro
anlayişı, Türk oyun geleneğinin etkisi, seyircinin davranışı düşüncesi
gibi etkenlerle çeviride dilbilim sorunlarının da ilerisinde bir davranışla
sahneye çıkabilir bir oyunun yaradılışı çabasını kapsar. Burada
kişisel tutum derken Tabib-i Aşk'da Moliere'in kuyumcu ve halı
taciri olan Monsieur Josse ile Monsieur Guillaume'un İvaz Ağaya
komşu yapıldığını; Meraki'de Tamiz Liynetl'nin ezberinde tutamayıp
unuttuğu yerleri tekrar baştan almak suretiyle başka bir oyun düzeni
getirdiğini belirtmek istiyoruz. Türk temaşa geleneğinin etkilediği
tiyatro anlayışı derken de Zor NikCihı'nda olduğu gibi kapıyı çalarken
"yahu" diye seslenmeyi, kapı tokmağı sesini "Tak, tak tak"; diye
ağızdan taklit etmeyi orta oyunu nitelikleri olarak düşünüyoruz.
Kendi tiyatro anlayışı derken de Tabib-i Aşk'da Sganarel1e'in komşusu
Madame Aminte'i İvaz ağanın komşusu bay Hüsrev yaparak erkek
kılığına sokmasını; Lucrece'i, Fillerin'i, Champagne'ı oyundan çıkarmasını
ve oyundan çıkardığı kişilerin repliklerini ilgili sahnelerde
başkasına vermesini; hekim Rüknetl efendiyi kekeme yapmasını;
Le Depit Amoureux'yü beş perdeden üç perdeye indirerek İnfial-i
Aşk oyunu haline getirişini söylemek istiyoruz.

Artık Moliere için söylenecek yeni birşey kalmamıştır hissini
veren ve birçok yazarın, eleştiricinin kitaplıklar dolusu çok yanlı
lemelerinde bu ünlü komedi yazarının oyunlarının tümünde konularda,
perdelerde, sahnelerde, repliklerde, kişilerin karakterinde başkalarının
etki~ini kaynak olarak belirtmişlerdir. Moliere'in, Latin
klasiklerinden başlayarak, İtalyan tiyatrosunda, özellikle comedia
dell'arte'den geçip yerli Fransız oyun geleneğinden, ve gene kendi çağdaşı
birçoğu unutulmuş yirmi dört yazarın repertuvarına varana kadar
bol bir malzemeyi kullanması, üstelik bazı hallerde sözcük ve satırları
olduğu gibi alması bu büyük fransız yazarının ününe gölge düşürmemiştir.
Hiçbir eleştirici de niye böyle yaptı diye kınamayı aklından
geçirmemiştir çağırnızda.

Tiyatroya gönül vermiş, girdiği, sonra da başına geçip yaşatmaya
çalıştığı tiyatro topluluğunda ölenedek başarı uğruna oyunculuktan
yazarlığa, sahneye koyuculuktan yönetmenliğe kadar bütün olanak.
larını katan Moliere ile tiyatroya aynı ölçüde ,gönül vermiş, tek başına
kişilerin seslerini taklit ederek piyesler oynamış, köklenen Türk tiyatrosuna
kol kanat olmuş, Bursa'da bir tiyatro binası yaptırmış, yıktmlan
Gedik Paşa Tiyatrosunun kalbur üstü oyuncularını buraya
toplamış, oyun hazırlayıp vermiş, yönetmiş, denetlemiş, rol öğretmiş
Ahmet Vefik Paşa arasında yakın bir paralel aramak yersiz değildir.
Madem ki çeviri aşılması bu. kadar güç, anlatımı etkileyici engellerle
dolunur; madem ki Ahmet Vefik Paşa değişik bir anlatıma varmıştır;
madem ki değişik bir oyun anlayışı vardır, artık onu xıX. yüzyıl
tiyatro tarihimize girecek bir oyun yazarı olarak görmek olumsuz bir
yargı olmayacaktır.

Ziyaret -> Toplam : 125,26 M - Bugn : 15546

ulkucudunya@ulkucudunya.com