« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

11 Nis

2011

DERVİŞ VAHDETÎ VE 31 MART VAKASI

MUSTAFA AKGÜN 01 Ocak 1970

Derviş Vahdetî, tarihimizin yüz karası hadiselerinden olan 31 Mart Vakasıyla ismi özdeşleşmiş bir İngiliz ajanıdır.

Bu hadise İkinci Abdülhamid’in sonunu hazırlayıp İngilizler lehine tecelli etmekteyken işler tersine dönmüştür. Almanya taraftarlığıyla bilinen İttihatçılar duruma hakim olmuşlardır. Derviş Vahdetî ikbale kavuşmak üzereyken idama gitti.

İşin garip tarafı 31 Mart Vakasının faturası hiç alâkası olmadığı halde Müslümanlara çıkarılmıştır.

Bu hadise bir irtica hadisesi olarak resmî tarihe geçmiştir. Derviş Vahdetî yönlendirdiği grupları yayınlamakta olduğu Volkan gazetesindeki İslâmî yazı ve nutuklarıyla tahrik etmiştir. Bu hadise basın ve resmî tarih yalanının olanları nasıl çarpıtabildiğinin tipik bir örneğidir.

31 Mart Vakası hem Sultan İkinci Abdülhamid’i tahttan indirmek hem de Almanya taraftarı İttihatçıların kuvvetini kırmak için İngilizler tarafından tertiplenmiştir.

HAYATININ DIŞ ÇİZGİLERİ

Derviş Vahdetî (1870-1909), Kıbrıs Lefkoşe’de doğmuştur. İlk öğreniminden sonra medrese eğitimi aldı. Arapça ve Fıkıh okudu. Nakşibendi Tarikatına intisap etti. Lefkoşe-Ayasofya Camiinde müezzinlik yaptı.
Daha sonra İstanbul’a gitti. Memurluk aldı. Bazı olumsuz hareketlerinden dolayı Diyarbakır’a sürüldü. Orada Ziya Gökalp’le tanıştı. Devlete karşı yapılan Telgrafhane İşgaline katıldı. Yakalanıp hapse atıldı. Meşrutiyetin ilanıyla çıkan afla serbest bırakıldı.

11 Aralık 1908’de Volkan gazetesini çıkarmaya başladı. Gazetesini, kurduğu İttihad-ı Muhammedî teşkilâtının yayın organı olarak kullandı. Volkan’da İngiliz taraftarlığıyla tanınan Sadrazam Kâmil Paşa lehine yazılar yayınladı.

Meşhur 31 Mart Vakasının elebaşıları arasında yer aldı. Ancak bu vakanın Alman taraftarı bulunan İttihatçılar lehine neticelenmesi Derviş Vahdetî’nin sonunu hazırladı.

İttihatçıların kurdurduğu mahkeme onu idama mahkum etti. Derviş Vahdetî 19 Temmuz 1909’da idam edildi.

İCRAATLARI VE TESİRLERİ 31 MART VAKASI

Yukarıda da belirttiğimiz gibi Derviş Vahdetî ve 31 Mart Vakası birbiriyle özdeşleşmiştir. Onun için Derviş Vahdetî’nin icraatı olarak 31 Mart Vakasını incelemek kafidir.

Önce 31 Mart Vakasının resmî tarihlerin koro halinde tekrar ettikleri dış çizgilerine bakalım.

31 Mart Vak’ası Rûmî 31 Mart 1325 tarihinde olduğu için bu ismi almıştır. Milâdî olarak 13 Nisan 1909’a tekabül etmektedir.

Bu vak’a bir mizansenler yumağıdır. 31 Mart Hadisesinin gerçek sebebi şudur:

II. Meşrutiyet ilan edilmiştir. Meclise hakim olacak şekilde Yahûdi, Rum, Ermeni, Bulgar vb. azınlıklar mebus olmuşlardır. Amma, Osmanlının başında hâlâ Abdülhamid vardır ve Osmanlının Tuğrası henüz onun elindedir. Bu hadiselerden asıl gaye ise onun baştan indirilmesidir. Ne yazık ki bunda da muvaffak olmuşlardır.
Bunun da ötesinde 31 Mart Vakasıyla alâkalı şu ince bilgiler kaydedilmektedir:
“31 Mart Vakasında İttihad ve Terakki’nin İngiliz taraftarı mânâstır Teşkilâtı ile Alman taraftarı Selânik Teşkilâtı mücadele etmiş bu mücadeleyi Alman taraftarları kazanmıştır.” (Mustafa Müftüoğlu - Yalan Söyleyen Tarih Utansın)
Burada çok ibretli bir hadiseyi not etmek gerekmektedir ki o da şudur: (İsmail Hâmi Dânişmend - Osmanlı Tarihi Kronolojisi)
“Sultan Hamid’in yetiştirmesi ve lutuf didesi olan Meclis-i millî Reisi Küçük Said Paşa riyaset kürsüsünde ayağa kalkarak: ‘Efendiler, okunan Fetvay-ı Şerife ve millet tarafından gösterilen arzuy-ı umûmî mucibince Sultan Abdülhamid’in Hilafet ve Saltanattan hal’ine karar veriyor musunuz?
Ekseriyetin el kaldırmasıyla karar ittifakla alınmış gibi gösterilmiştir.”
Öte yandan İttihad ve Terakki 1908’deki İkinci Meşrutiyet ilanından sonra iktidara gelmişti. Ancak halk arasında hoşnutsuzluklar vardı. İngiliz taraftarı Derviş Vahdetî çıkarmakta olduğu Volkan gazetesinde Şeriat yanlısı kışkırtıcı yazılar yazıyordu. Bu gazete aynı zamanda İttihad-ı Muhammedî Cemiyetinin yayın organı durumunda idi.

Hadiseler güya bir halk ayaklanmasıyla başladı. Derviş Vahdetî duruma hakim olur gibi oldu.

Ancak Almanlar ve Alman taraftarı olan İttihatçılar durumu kendi lehlerine çevirmek için bir takım tedbirler aldılar. Selânik’te bulunan 3. Ordu’dan Mahmut Şevket Paşa kumandasında Harekât Ordusu teşkil edildi.

Bu ordu İstanbul’da duruma hakim oldu. Bu hadiseden bir müddet sonra da Abdülhamid padişahlıktan azl (!) edildi.

Hadiseyi başlatan Derviş Vahdetî de asıldı.
Dış çizgileri itibariyle hadise bu şekilde cereyan etmiştir. Şimdi hadisenin bazı yönlerinin tahliline girelim:

Derviş Vahdetî ve 31 Mart Vakası yakından incelendiği zaman çoğu insanımızın bilmediği çarpıcı tesbitler ortaya çıkmaktadır.
Derviş Vahdetî ve 31 Mart Vakası birbiriyle özdeşleşmiştir. Onun için 31 Mart Vakasını Derviş Vahdetî’nin icraatı olarak incelemek gerekmektedir.
Derviş Vahdetî, İngiliz ajanlarının en tipik örneklerinden birini teşkil etmektedir. Bilindiği gibi İngilizler ajanları vasıtasıyla pek çok İslâm ülkesinde kendi lehlerine pek çok hâdiseleri gerçekleştirmişlerdir. Lawrence, Hempher, Herbert, Bahaîler, Ahmed Kâdyânî bu örneklerden sadece bir kaçıdır. Bu hususlarda alâkalı bölümde geniş bilgiler verilmiştir. Tabi ki Derviş Vahdetî de bu örneklerden biridir.
Yakın Tarihimizin otoritelerinden Tarık Zafer Tunaya ve Sina Aşkın’ın bu hususta şöyle bir tesbitleri vardır:
“Ahrar-İngiltere işbirliğiyle Derviş Vahdetî kışkırtıldı.
31 Mart Vakası hem Sultan İkinci Abdülhamid’i tahttan indirmek hem de Almanya taraftarı İttihatçıların kuvvetini kırmak için İngilizler tarafından tertiplenmiştir.”
Her anarşi-terör ve ihtilâl hareketinin olduğu gibi 31 Mart Vakasının da tertipçi/tertipçileri vardır. Meydana geliş bakımından bu hâdiselerle filmler arasında büyük bir benzerlik vardır. Bilindiği gibi filmlerde senarist ve yönetmenler senaryoyu yazarlar. Çekim yerini seçerler. Gerekli hazırlıkları yaparlar. Sonra oyunculardan uygun karakter ve kabiliyette olanlar seçilir. Uygun dekor ve kostüm hazırlanır. Oyunculara rolleri verilir, onlar da rollerini oynarlar. İşte anarşi-terör ve ihtilâl hareketlerinde de buna benzer durumlar vardır. 31 Mart Vakasında da İngilizler gerekli hazırlıkları yapmışlar sonra rol dağıtımını yapmışlardır. Tabi baş rol Derviş Vahdetî’ye verilmiştir.
Derviş Vahdetî’nin gerçek şahsiyetini şu kayıtlardan anlıyoruz:
Derviş Vahdetî, çıkardığı Volkan gazetesinde bir yandan İslâmî mesajlar veriyor, yayınlar yapıyor; diğer yandan İngiliz taraftarlığı ortaya koyuyordu. Ayrıca yine İngiliz taraftarlığıyla tanınan Sadrazam Kâmil Paşa ve politikaları lehinde yazılar da yazıyordu. Bilindiği Kâmil Paşa Kıbrıslıdır. Kâmil Paşa’nın Yahûdi olduğuna dair bazı kayıtlar ortaya çıkmıştır. Şu kayıt onlardan biridir:
“Kıbrıslı Kâmil Paşa’nın da Yahûdi olduğunu Amerika’da neşredilmiş bir Musevî almanağında okumuştum.” (Mehmet Şevket Eygi - Yahûdi Türkler Yahut Sabetaycılar)
31 Mart Vakasıyla alâkalı bilgileri aktarmaya devam ediyoruz: (İsmail Hâmi Dânişmend - Osmanlı Tarihi Kronolojisi)
“31 Mart Vakası’ın zuhurunda en büyük rolü oynayan ‘İttihad-ı Muhammedî Cemiyeti’nin Volkan isminde bir gazetesi de vardır. Kıbrıslı Hafız Derviş Vahdetî’nin kurduğu bu Fransızca isimli gazete mütemadiyen halkın taassubunu tahrik eden şiddetli neşriyatıyla meşhurdur.”
Derviş Vahdetî’ye göre İngiltere ideal bir ülkedir. Şu cümleler ona aittir: (Mustafa Müftüoğlu-Yalan Söyleyen Tarih Utansın)
“İngiliz Hükümetinden kuvvetli, mütefennin, her surette müterakki, hâmi-i insaniyet bir hükümetin mevcudiyeti hâlâ tasavvur olunabilir mi?”
Yine aynı eserden: (Mustafa Müftüoğlu-Yalan Söyleyen Tarih Utansın)
“Derviş Vahdetî haininin boynundaki ipin ucu zahiren İngiltere sefareti baş tercümanına, aslında ise Intelligence Service’in azılı bir elemanı olan Fitz Maurice’in elindedir. Derviş Vahdetî’yi istediği gibi oynatan bu azılı Intelligence Service ajanı Fitz Maurice’in tabiriyle, devrin Sadrazamı Kâmil Paşa ‘çılgınlık derecesinde İngiliz taraftarıdır’. Derviş Vahdetî o günlerde İttihad ve Terakki tarafından pek hırpalanan bu sadrazamın müdafaasını da üzerine almıştır. ‘Volkan’daki yazılarıyla menfur emelleri uğruna her hâdiseyi istismar etmesini bilen bu Derviş Vahdetî adlı din ve vatan düşmanı alçak, sık sık Şeriatten bahsedip dilinden düşürmediği bu Şeriat sözüyle etrafındaki halkayı gün be gün genişletmiştir. Günün birinde bazı askerî birliklere çengel atarak onları safına çekmeye muvaffak olmuştur.”
31 Mart Vakasını hazırlama safhasında bazı sosyal hadiseler istismar edilmiştir ki onlardan en mühim ikisi şunlardır:
Orduda alaylı-mektepli sürtüşmesi vardır. Alaylılar erlikten başlayıp kademe kademe yüksek dereceli subay olmuşlardır. Bunların sayısı bir hayli yüksekti. Mektepliler ise subay okulundan yetişenlerdi. Volkan gazetesinde Derviş Vahdetî bu sürtüşmeyi arttırmıştır. Bu tahriklerin sonunda Alaylı Subaylar 31 Mart günü ‘Mektepli zabit istemeyiz’ diyerek Mektepli Zabitlere hakaret etmiş, hapsetmiş ve öldürmüşlerdir.
O günlerde ilim tahsillerinin yarım kalmaması için medrese talebeleri askerlikten muaf tutuluyorlardı. Ancak bazı kötü fikirliler bu durumu istismar ederek askerden kaçma vasıtası yapıyorlardı. Devlet bu durumda talebeleri imtihana tabi tutarak durumu istismar edenleri ayıklamak istedi. Bu, Derviş Vahdetî için tam istismar edilecek bir durumdu. Tahrik yapa yapa medrese talebelerini Harbiye Nazırı Ali Rıza Paşa’ya düşman etmiştir. 31 Mart günü askerin arasına sızan gafil medrese talebeleri Derviş Vahdetî için ideal piyonluk vazifesi gördüler.
31 Mart Vakasında her mühim hadisede olduğu gibi basın baş roldeydi tabi.
Derviş Vahdetî çıkardığı ‘Volkan’ gazetesiyle tahriklerine bütün hızıyla devam ediyordu. Volkan, sureta İslâmcı, Şeriatçı, hürriyetçi, insaniyetçi bir yayın politikası izliyor, asıl vazifesi olan İngiliz taraftarlığını kamufle ediyordu. Bilindiği gibi bu usul İngiliz casuslarının klasik usulüdür.
Ayrıca 31 Mart Vakası sırasında Volkan’ın yanı sıra, Serbestî ve İkdam gibi gazeteler keşmekeş içindedirler ve meseleleri saptırmakta perva göstermemektedirler. Tahrik ve saptırmalar başını almış gidiyordu. Bu halleriyle son yıllarda vuku bulan 28 Şubat sırasındaki basının tutumunu hatırlatmaktaydılar. Onlar bugünkü bazı basın organlarının o zamanki prototipleriydiler ve sütü ve kanı bozuklukta aynı tıynetlerini sergiliyorlardı.
Bu arada bir şey hemen dikkat çekmektedir: Ne hikmetse 31 Mart Vakasında, Jön Türk sloganlarında, 1839 Gülhâne Hattı Hümayununun esas ruhunda ve benzeri hareketlerdeki “Hürriyet-Eşitlik-Kardeşlik” tabirleri çok kullanılmıştır. Bunlar bilindiği üzere Fransız İhtilalinde en çok kullanılan sloganlar arasındaydı. Topluluklar bu sloganlar etrafında kolayca toplanıveriyorlardı.
Derviş Vahdetî, ayrıca kurduğu ‘İttihad-ı Muhammedî Cemiyeti’ ile de tahriklerini arttırıyordu. Öyle ki İttihatçıların ‘Meşrutiyet Muhafızı’ diye Selânik’ten İstanbul’a getirdiği Avcı Taburları 31 Mart günü Derviş Vahdetî’nin eline geçmiştir.
İttihatçılar Selânik’ten İstanbul’a, Mahmud Şevket Paşa kumandasında Harekat Ordusu adında asker göndermişlerdir. Bu kuvvetin nasıl bir hususiyete sahip olduğu hususunda şu kayıtlar bulunmaktadır:
Yılmaz Öztuna’dan:
“Hareket Ordusu denilen kuvvet içinde muntazam birlikler küçük bir azınlıktır. Çoğunluğu Sırp, Bulgar, Yunan, Makedon, Arnavut çeteleriyle sözde gönüllüler teşkil etmektedir.” (Yılmaz Öztuna – Büyük Osmanlı Tarihi)
Bunu İsmail Hâmi Dânişmend de teyid etmektedir:
“Rumelinin değişik yerlerinden parça parça yola çıkarılan bu itibarî ordu kozmopolit bir kitleden başka bir şey değildir.” demekte ve Yahûdiler, Bulgarlar, sapık Arnavutlar başta olmak üzere Balkanların hemen her milletinden güruhun bu Harekat Ordusunun içinde yerlerini aldığını belirtmektedir. (İsmail Hâmi Dânişmend - Osmanlı Tarihi Kronolojisi)
Bu iki araştırmacı ve daha başka araştırmacıların da belirttiği gibi bu güruhların ortak paydaları vardı. Bunlardan biri bunların çapulcu ve yağmacı oluşları idi. Meşhur Yıldız Sarayı Yağmasının gerçekleşmesinde büyük payları vardı. Diğeri ise bu güruhlar Abdülhamid, Osmanlı ve İslâm düşmanı idiler.
Yukarda da belirtildiği gibi 31 Mart Vakası İngilizler tarafından tertip edilmiş ve İngiliz ajanları tarafından gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. Ancak Alman taraftarı olan İttihatçılar duruma el koymuşlar vaziyeti kendi lehlerine çevirmeyi bilmişlerdir.
Bu, tam bir kara mizahlık durumdur. Hadise ağırlıklı olarak Osmanlı Devletinin payitahtı İstanbul’da oluyor. Hadiseye karışanlar görünürde Osmanlı halkıdır. Hadisenin elebaşları güya Osmanlı tebasıdır. Ancak İngiliz ve Almanlar Osmanlı Devleti üzerinde, daha inceltilmiş ifadesiyle 31 Mart Vakası üzerinde kuvvet gösterisi yapmaktadırlar. Derviş Vahdetî’ye İngilizler, Mahmut Şevket Paşa’ya da Almanlar akıl hocalığı yapıp yönlendiriyorlardı. Bunlar dünya tarihinde çok çarpıcı ikiyüzlülük örnekleridir.
Neticede bu işin galibi Almanlar olmuştur.
İttihatçıların ileri gelenlerinden Mahmud Şevket Paşa ve Enver Paşa Alman dostu idiler. Alman general Goltz, Mahmud Şevket Paşa’ya hadise sırasında nasıl hareket edeceği hususunda tavsiyelerde bulunmuştur. Mahmud Şevket Paşa, işin sonu belli oluncaya kadar Abdülhamid düşmanlığını gizlemiştir. 31 Mart’ın elebaşıları hedef saptırmak için hadisenin bir diğer kahramanı Ali Kabulî Bey’in ‘Abdülhamid’i topa tutacağı’ yalanını atmışlar böylece padişaha bağlı kuvvetleri kendilerine çekmeye muvaffak olmuşlardır. Harekat Ordusunun masraflarının Almanlar tarafından karşılandığı bildirilmektedir.
31 Mart hadisesiyle alâkalı şu anekdotları kaydetmeden geçemeyeceğiz:
Abdülhamid’in Harekat Ordusuna mukavemet göstermesine karşı çıkması üzerine bu derme-çatma, çapulcu güçler İstanbul’a hakim olmuşlardır. Bunun sonucunda kitleler halinde öldürmeler ve suçsuz idamlar yapılmıştır. Ne yazık ki Abdülhamid tarihin en büyük hatâlarından birini yapmış Harekat Ordusuna karşı kuvvet uygulatmamıştır. (İsmail Hâmi Dânişmend - Osmanlı Tarihi Kronolojisi)’nden okuyoruz:
“(Harekat Ordusuna kuvvetle karşı konulması taklif edildiğinde)
‘Paşalar, ben Halife-i İslâmım. Müslümanı Müslümana kırdıramam.’ (demiştir.)
O sırada Sultan Hamid’in ağzından çıkacak tek bir kelime Hareket Ordusu denilen derme-çatma güruhu bir anda mahvetmeye ve Türkiye’nin en mükemmel kuvveti olan Birinci Ordunun başına iyi bir kumandan koyup ‘Vur’ emrini vermesi devletin bütün mukadderatını değiştirmeye kafidir. İkinci Abdülhamid’in en büyük hatâsı işte bunu yapmamış ve meşrutiyeti muhafaza etmek şartıyla ‘İttihad ve Terakki’ denilen kanlı Balkan Komitesini imha etmemiş olmasında gösterilebilir.”
31 Mart Hadisesinden sonra Abdülhamid’e hall edildiğini tebliğ edecek heyette yer alan kişiler şahsiyet olarak çok dikkat çekicidir. Bu heyette yer alan isimler ve kısa hususiyetleri şöyledir:
“Emanuel Karasso: Osmanlının parçalanması için çok büyük gayretler sarfetmiş azılı Siyonist-Yahûdi.
Ârâm Efendi: Doğudaki Ermeni hareketlerine karşı iyi bir tedbir alan Abdülhamid’e Halifeliğinin son dakikalarında hakaret edebilmek için heyete bu Ermeni Ârâm Efendi de alınmıştır.
Esat Toptanî: Abdülhamid’in eski yaverlerinden. Padişahın çok Lûtfunu görmüş birisi. Arnavut asıllıdır. Efendisinden sonra Osmanlı Devletine de ihanet etmiştir. İşkodra müdafii Hasan Rıza Paşa’yı öldürtmüştür.
Arif Hikmet Paşa: Bahriye Feriki. Gürcü asıllıdır.” (Mustafa Müftüoğlu-Yalan Söyleyen Tarih Utansın)
Görüldüğü gibi bu şahsiyetlerin hiç biri Osmanlının asıl milletinden olmayıp hepsi de azınlık gruplarındandır. Bu azınlıkların ortak yönleri Osmanlı düşmanı oluşlarıdır. Ne yazık ki Müslümanların Halifesi ve Türklerin Hakanını tahtından indirecek tebliğ heyeti Türk ve Müslüman olmayan kişilerden meydana getirilmiştir.
Abdülhamid’i Hall Heyetinin içinde yer alan Esat Toptanî devlete ve büyüklere bir çok ihanetleri bulunan bir haindir. Aslen Arnavuttur. Bu Arnavut bu hainliği yaparken bir başka Arnavut Tahir Paşa, 31 Mart Hadisesi sırasında Türk Hakanı Abdülhamid’i korumak için elinden geleni yapmaktadır. Abdülhamid’i koruyan hususi kuvvetlerin, Kuvve-i Hassanın kumandanıdır. 31 Mart Hadisesi esnasında çapulculara hadlerini bildirmek için Abdülhamid’e yalvarmıştır amma padişah, bu asil düşünceli Paşasına müsaade etmemiştir. Çünkü bir tek kişinin bile değil öldürülmek, burnunun kanamasını istemeyen bir mizaca sahiptir. Abdülhamid’e müstebit, kanlı gibi yaftalar yapıştıranların büyük bir iftirada bulundukları sadece bu hadiseyle kolayca anlaşılmaktadır.
Meşhur yazar İstanbul mebusu Hüseyin Cahit (Yalçın) ile Maliye Nazırı ve Selânik mebusu Dönme Cavid 31 Mart Hadiseleri sırasında bir Rus gemisiyle kaçmaya muvaffak olmuşlardır. Bu hareketleri nasıl bir seciye ve ikiyüzlülük hususiyetine sahip olduklarını göstermesi bakımından manidardır.
Özet olarak şunu söyleyebiliriz:
Derviş Vahdetî, tarihimizin yüz karası hâdiselerinden olan 31 Mart Vakasıyla ismi özdeşleşmiş bir İngiliz ajanıdır. Akıl hocası ve yardımcısı Yahûdi asıllı zamanın Sadrazamı Kâmil Paşadır. Bu hâdise İkinci Abdülhamid’in sonunu hazırlayıp İngilizler lehine tecelli etmekteyken işler tersine dönmüştür. Almanya taraftarlığıyla bilinen İttihatçılar duruma hakim olmuşlardır. Derviş Vahdetî ikbale kavuşmak üzereyken idama gitti. İşin garip tarafı 31 Mart Vakasının faturası hiç alâkası olmadığı halde Müslümanlara çıkarılmıştır. Bu hâdise bir irtica hâdisesi olarak resmî tarihe geçmiştir. Derviş Vahdetî yönlendirdiği grupları yayınlamakta olduğu Volkan gazetesindeki İslâmî yazı ve nutuklarıyla tahrik etmiştir. Bu hâdise basın ve resmî tarih yalanının olanları nasıl çarpıtabildiğinin tipik bir örneğidir. 31 Mart Vakası, hem Sultan İkinci Abdülhamid’i tahttan indirmek hem de Almanya taraftarı İttihatçıların kuvvetini kırmak için İngilizler tarafından tertiplenmiştir. Ama bu hâdisede Almanlar İngilizlere galebe çalmışlardır.
Bu hususta gerçeklere dayalı umûmî bir değerlendirme şöyledir: (Mustafa Müftüoğlu-Yalan Söyleyen Tarih Utansın)
“31 Mart Vakasında İttihad ve Terakki’nin İngiliz taraftarı mânâstır Teşkilâtı ile Alman taraftarı Selânik teşkilâtı mücadele etmiş bu mücadeleyi Alman taraftarları kazanmıştır.”

Ziyaret -> Toplam : 125,27 M - Bugn : 29450

ulkucudunya@ulkucudunya.com