EL-HATÎB EL-BAĞDÂDÎ VE HADİS İLMİNDEKİ YERİ
Necmi Sarı 01 Ocak 1970
TAKDİM
Bu kitabın benim için ayrı bir ehemmiyeti ve okuyanına vermesini istediğim bir mesajı var: Şöyleki: Marmara Üniversite¬si İlahiyat Fakültesi'nde Yüksek Lisans talebelerine verdiğim Araştırma Teknikleri dersi'nde, dersin gereği olarak talebelere yaptırdığım yazılı seminerler arasında bu çalışmanın yeterince ciddiye alınarak güzel bir plan çerçevesinde, dolgun bir muhte¬vada işlenmiş olması, dikkatimi çekmiş ve bana, yılların hocalık tecrübesinin de te'siriyle Ziya Paşa merhumun bir beyitini hatır¬latmıştı:
Şâir, şâir doğar anadan Âsân görünür ihtidadan.
Yapılan çalışmayı takdiren: "Merhum bunu şâirler için söylemiş olsa da, şâir olmayanlar için de, bütün insanlar için de geçerli" demiş mahallî bir atasözümüzle kanaatimi takviye et¬miştim: "Olacak olan oğlak, çarasından belli olur" deriz. Çara, yeni dünyaya gelen keçi, koyun gibi ehli hayvan yavrularının ilk günlerde bıraktıkları mayıslarına denir.
Necmi Sarı, zor, çileli, dünyevî karşılığı pek olmayan ilmî seyr-i sülûkun iyi bir başlangıcını yaptı, güzel bir örnek ve ümit verdi.
Rahâvete, atâlete düşmeden en büyük dünya kesbi olan Rıdvânullah'ı elde etme yolunda Ziya Paşa'nın İkinci beytinin gereğini yerine getirmesini temenni ediyorum: Sâni-i şurût-u şâiriyet Tahsîi-i maarif'i fazîlet.
Yani bütün enerjilerin galibi olan irâde enerjisine binerek ilim yolunda çalışmak!
Çalışmak! Çalışmak!
Allah, rızası için çalışanlara yardım etsin.
Prof. Dr. İbrahim Canan Üsküdar, 20.05.2002
GİRİŞ
Hamd, ancak Allah içindir, O'na hamdeder, O'ndan yar¬dım ve bağışlanma dileriz. Nefislerimizin şerrinden, amellerimi¬zin kötülüğünden O'na sığınırız. Allah kimi hidâyete erdirirse onu saptıracak yoktur, kimi de saptırırsa onu hidâyete erdirecek yok¬tur.
Tek olan ve hiçbir ortağı bulunmayan Allah'tan başka ilah olmadığına şehâdet ederim. Ve yine şehâdeî ederim ki, Muham-med O'nun kulu ve Rasûlü'dür.
el-Hatîb el-Bağdâdî, İslam âleminin birçok ilim sahasında en parlak devrini yaşadığı hicrî 5. (milâdî 10.) asrın yetiştirdiği seçkin sîmalardan biridir. Daha çok Târîhu Bağdâd'ı ile tanınan el-Hatîb, sayısı 100'e varan eserlerinde görüldüğü gibi çalışma¬larının büyük bir kısmını hadis, hadis usûlü, hadis ricali, hadis metinleri ve tarih sahalarında toplamıştır. Onun diğer eserlerinin de metod, muhteva ve orjinallik cihetlerinden ait oldukları mevzularda Târîhu Bağdâd kadar büyük bir kıymet ve ehemmiyete hâiz oldukları görülür. Mesela hadis öğrenim ve öğretimi saha¬sında el-Câmi', hadis usûlü sahasında el-Kifâye, hadis ricali sa¬hasında el-Müttefik ve'l-Mûfterik, fıkıh usûlü ve öğretim metodu sahalarında el-Fakîh ve'l-Müiefakkih gerçekten benzerleri çok az buiunan eserlerdir.
Biz bu çalışmamızda bütün hayatını ilme ve ilim talebele¬rine vakfetmiş olan el-Hatîb el-Bağdâdî'yi ve hadis ilmindeki ye¬rini her yönüyle tanıtmaya çalışacağız. Büyük Arş'ın Rabbi, Yü¬ce ve Kerîm Allah'tan benim bu çalışmamı kıyamet günü hase¬natımın arasına katmasını, ilim adamları ve müslüman kardeş¬lerime bunu faydalı kılmasını dilerken, bizleri bu çalışmayı yap¬maya teşvik eden ve kıymetli yardımlarını bizden esirgemeyen değerli hocam Prof. Dr. İbrahim Canan'a teşekkürü bir borç bili¬rim.
Bu çalışma, kusurlu birisinin ortaya koyduğu bir gayrettir. Tetkik edecek şahıslar bunu dikkatle tetkik etsin, alabildiğine bi¬zi mazur görsün. Çünkü akıllı kişi başkasını mazur görebilendir. Allah ise kendi kitabından başkasını hatadan korumuş değildir. İnsafiı kişi başkasının birçok doğruları karşısında az sayıdaki hatalarını bağışlayabilendir.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. Allah-u Teâlâ, Peygambe¬rimiz Muhammed'e, O'nun aile halkına ve ashabına salât ve se¬lâm eylesin.
Necmi Sarı İstanbul, Mart 2001
el-Hatîb el-Bağdâdî
İsmi ve Nesebi
Şeyhu'l-Meşrık ve Hâtimetü'l-Huffâz olarak anılan el-Hatîb el-Bağdâdî'nin künyesi ve tam ismi; Ebû Bekr Ahmed b. 'Ali b. Sabit b. Ahmed b. Mehdî el-Bağdâdî 'dir. Bazı kaynaklar¬da dedesinin dedesi olan Mehdî'nin babasının da adının Sabit olduğu kaydedilmektedir. Bu isim grubu içinden en çok Ebû-Bekr ef-Hatîb veya el-Hatîb el-Bağdâdî kısımlarıyia anılır. Evlili¬ği ve çocukları hakkında kaynaklarda herhangi bir kayda rastla-yamadığımız için Ebû Bekr künyesini belki İslâmî bir an'aneye uyarak almış olduğu kanaatindeyiz.
el-Hatîb lakabının kendisine, kıraat âlimi Ebû Hafs el-Ket-tânî'den Kur'ân öğrenen ve Bağdat'ın güney batısında Dicle nehri üzerindeki Derzîcân köyünde yirmi yıl hatiplik yapan ba¬bası Ebu'I-Hasen 'Ali'den intikal ettiği söylenmişse de muhte¬melen kendisi de bu köyde aynı vazifeyi devam ettirmesi sebe¬biyle el-Hatîb diye tanınmıştır. Yoksa kendisine el-Hatîb değil İbnu'l-Hatîb denirdi.
el-Hatîb el-Bağdâdî, babasının hal tercemesine yer verdi¬ği Târîhu Bağdâd adlı eserinde, babasının soyunun at binicifiğiy-le meşhur bir Arap aşiretine dayandığını ve bu aşiretin Fırat kıyı¬sındaki el-Cessâse denilen yerde ikâmet ettiğini belirtmiştir.
Babası Ebu'I-Hasen Ali herhangi bir ilim dalında şöhret bulmuş âlimlerden değildi. Ancak ilme düşkündü. Kur'ân-ı Ke-rîm'i ezberlemiş ve Ebû Hafs el-Kettânî'den (466/1073) kıraat il¬mini öğrenmişti. Bağdat'ın köylerinden biri olan Derzîcân'da cu¬ma ve bayram hutbelerini îrâd ederdi. el-Hatîb babasını tanı¬tırken onu sadece Kur'ân hafızı olmakla nitelemiştir, O şöyle de¬miştir: "Kur'ân hafızlarından olan babam Kur'ân hıfzını Ebû Hafs el-Kettânî'de tamamladı. Daha sonra Derzîcân köyünde 20 yit kadar imamlık ve hatiplik vazifesini îfâ etti. (...) 15 Şevval 412 Pazar günü vefat eden babamı bizzat ben aynı gün Bâbu Harb kabristanına defnettim.
Doğumu
el-Hatîb el-Bağdâdî 23 Cemaziyelâhir 392'de (9 Mayıs 1002) Perşembe günü Derzîcân'da doğmuştur. es-Safedî (764/1363) Nehru'l-Melik'e bağlı Henîkyâ köyünde doğduğunu kaydederken Yûsuf el-'Uşş (1395/1975) Mekke-Medine yolu üzerindeki Vâdi'l-Melel'in Guzeyye kasabasında dünyaya geldi¬ğini tespit etmiş ve bu son tespit bazı müelliflerce kabule şâyân görülmüştür. Ebu'l-Ferec İbnu'İ-Cevzî'nin (597/1021) aynı ayı ve günü zikretmekle beraber 391'de (1001) doğduğunu söyle¬mesi bir zühul eseri veya istinsah hatası olmalıdır. Çünkü kendi¬si daha sonra şöyle demiştir: "Hadis dinlemeye ilk kez 403 yılın¬da daha henüz 11 yaşındayken başladı. Bu sözünden hare¬ketle eğer doğum tarihi 391 olsaydt 403 yılında yaşı 11 değil 12 olurdu. Daha sonraki bazı kaynaklar da bu yanltş bilgiyi tekrar¬lamıştır.
Tahsili ve İlmî Faaliyetleri
el-Hatîb, Bağdat'ta yetişmiştir. İlim hayranı ve kültürlü bir insan olan babasının yakın ilgi ve teşvikiyle daha küçük de¬necek yaşta ilim tahsiline koyuldu. Babası onu terbiye edilme¬si ve okuma-yazmayı öğrenmesi için hadis ilmiyle de ilgiienen Hilâl b. Abdullah et-Tîbî (422/1032)'ye gönderdi. Bu arada Kı¬raat ilmini öğrenmek için Mansûr el-Habbâl (403/1012)'dan ve bu âlimin vefatı üzerine de Dârekutnî Câmii'nde kıraat ilmi ders¬leri veren İbnu's-Saydalânî (417/1026)'den faydalanmıştır.
Böylece Kur'ân-ı Kerîm'i ve çeşitli kıraatlerini kısa sürede öğ¬renmişti.
Kendi ifâdesinden öğrendiğimize göre babasının ve mü-rebbisi olduğunu söylediği Tîbî'nin kendisini hadis ve fıkıh öğ¬renmeye yönlendirmeleri nedeniyle hadis öğrenmeye ilk olarak 403 (1012) yılında henüz 11 yaşındayken hocası İbn Rezkûye diye bilinen Muhammed b. Ahmed el-Bağdâdî (412/1021)'nin Bağdat'ta Câmiu'l-Medîne'deki hadis takrir meclisine devam ederek başlamış oldu. Üç yıl bu hocasının derslerine ara ve¬ren el-Hatîb, bu üç yıl boyunca Ebu't-Tayyib et-Taberî (450/1058)'den ve devrinin Bağdat'taki en büyük Şafiî âlimi ol¬duğu belirtilen Ebû Hâmid el-İsferâyînî (406/1016)'den fıkıh öğrendi. O dönemde yeteri kadar hadis öğrenmeden fıkıh tahsi¬line başlanmadığından hareketle el-Hatîb'in bu süre İçinde baş¬ka hocalardan hadis okumuş olabileceğini ileri sürenler vardır. el-Hatîb 406 (1015) yılı başlarında tekrar İbn Rezkûye'nin ders¬lerine devam etmeye başlamış ve 412 (1021) yılında hocası ölünceye dek onun yanından ayrılmamıştır. O bu arada Bağdât'taki diğer muhaddis ve fakihierin derslerine devam etmiştir. Bunlardan Ebu'l-Hasen Ahmed b. Muhammed el-Mehâmilî (415/1024) ve Ebû Nasr es-Sabbâğ (477/1084) pek meşhur¬dur. Bu arada 410 (1019) yılında bir ara 'Ukberâ'ya giderek oranın meşhur muhaddisi el-Hüseyn b. Muhammed el-'Ukbe-râ'yla görüşmüş ve ondan hadis yazmış daha sonra da Bağdat'a geri dönmüştür.
Bağdat'tan başka ilim merkezlerindeki âlimlerden fayda¬lanmaya karar veren el-Hatîb 412 (1021) yılında henüz 20 ya¬şındayken Basra seyahatine çıkmış, orada Ebû Ömer e!-Kâ-sım b. Ca'fer b. Abdülvâhid el-Hâşimî (414/1023)'den Ebû Dâ-vûd'un Sünen'ini okumuş, ayrıca Basra'da ve Bağdat'a döner¬ken yolu üzerinde uğradığı ez-Za'ferâniyye ve Küfe gibi şehir ve kasabalarda birçok âlimden de hadis yazmıştır. Bu tarihten iti¬baren dinlediği hadisleri kaydederek toplamaya başlamıştır. Aynı tarihte hocası Ebu'l-Kâsım 'Ubeydullah b. Ahmed el-Ezhe-rî (435/1043) İle karşılıklı hadis semâ'ında bulunmuştur. Aynı yılın Şevval ayının 15'inde Pazar günü babasını kaybetmiş ve aynı gün kendi elleriyle babasını Bâbu Harb kabristanına defnetmiştir.
Hadisi kendisine sevdiren hocası Ebû Bekr el-Berkânî (425/1034), onun tek bir âlimden rivayette bulunmak için Mısır'a gitmeyi düşündüğünü öğrenince Ebu'l-Abbâs el-Esamm'ın tale¬belerinden hadis rivayet etmek üzere Nişâbûr'a gitmesinin daha uygun olacağını söyledi. el-Hatîb de 415 (1024) yılında henüz 23 yaşında iken arkadaşı Ebu'l-Hasen 'Ali b. Abdilgâlib ile birlik¬te muhtemelen önce İsfahan'a, oradan da Hemedân, Rey ve Ni-şâbûr'a gitti; dönüşte Dînever'e uğradı. Yolculuğa çıkmadan önce hocası Ebû Bekr el-Berkânî, Ebû Nuaym el-lsfahânî (430/1039)'ye yazdığı tavsiye mektubunda el-Hatîb'in hadis il¬minde üstün bir yeri bulunduğunu belirtmiş, samimiyetinden ve dindarlığından söz ederek ona anlayışlı davranmasını ve çok ri¬vayette bulunmasını rica etmişti. el-Hatîb İsfahan'da Ebû Nu-aym'dan çok istifade ettiği gibi diğer birçok âlimden de hadis yazmış ve muhtemelen 417 (1026) yılında tekrar Bağdat'a dönmüştür. el-Hatîb'in Nişâbûr'a seyahati onun ikinci büyük seyahatidir. 417 (1026) - 423 (1032) yılları arasında hilafet mer¬kezi olan Bağdat'ta kalarak ilim tahsiline devam eden el-Hatîb 423 (1032) yılında hac yolculuğu münasebetiyle Bağdat'a uğramış olan İsmail b. Ahmed el-Darîr eS-Hîrî (430/1039)'c!en üç gün içinde ve üç mecliste Buhârî (256/870)'nin el-Câmiu's-Sahîh 'ini okumuştur. Zehebî (748/1347) bundan daha süratli bir kıraatin duyulmadığını söylemektedir.
el-Hatîb el-Bağdâdî, tahsilini tamamladıktan sonra 423(1032) -444(1052) yıllan arasında yirmi yıldan fazla bir süre vaktini Târîhu Bağdâd'ı yazmaya ayırdı. 444 (1052) yılında bu en önemli çalışmasını tamamlayınca hac görevini ifa etmeye karar verdi. Aynı yıl Dımaşk'a uğrayarak pek çok muhaddisten hadis dinlemiş ve daha sonra Mekke'ye yönelmiştir. Hac yol¬culuğu sırasında hergün tertil tarzında bir okuyuşla güneş batıncaya kadar Kur'ân-ı Kerîm'i hatmettiğini, sonra da kafile arka¬daşlarının isteği üzerine yolda giderken onlara hadis rivayet ettiğini Ebu'l-Ferec el-lsferâînî gibi beraber hac yolculuğu yaptığı birçok kimseden öğrenmiş bulunuyoruz. Mekke'ye varır var¬maz Beytullah'a giren el-Hatîb beyti tavaf etmiş ve Makâm-ı İb¬rahim'in arkasında iki rek'at namaz kıldıktan sonra zemzem ku¬yusuna gitmiştir. Üç yudum zemzem içmiş ve her birinde Al¬lah'tan bir şey dilemiştir: Târîhu Bağdâd'\ Bağdat'ta öğrencileri¬ne tahdîs etmek, el-Mansûr Câmii'nde hadis rivayet edip imlâ ettirmek ve Bişr b. el-Hâris el-Hâfî (227/84)'nin yanına defnedil¬mek. Bu üç dileğinin de yerine geldiğini kaynaklardan öğreni¬yoruz.
Mekke'de bulunduğu stra fırsattan istifâde kendi gibi hac¬ca gelmiş olan Mısır diyarının kadısı Ebû Abdillah Muhammed b. Seiâme el-Kudâ'î el-Mısrî (454/1062)'den hadis dinlemiş, bu sırada seksen yaşında olan ve Mekke'de mücavir olarak bulu¬nan Sahîh-iBuhâri'nin ünlü râvisi Kerime binti Ahmed el-Merve-zî (463/1071 )'den bu eseri beş günde okumuştur. Hac esna¬sında kendisinden hadis öğrenmek isteyenlere hadis rivayet et¬tiği belirtilen el-Hatîb, Medine'deki âlimlerden de faydalandıktan sonra hac dönüşü 446 (1055) yılında Şam'a giderken Beytü'l-Makdis'e uğramış ve orada Dımaşklı hadis hafızı Ebû Muham¬med Abdülazîz b. Ahmed b. Ömer el-Kettânî el-Makdisî'den (466/1073) hadis rivayet etmiştir. Daha sonra Sûr şehrine gi¬derek Abdülvehhâb b. el-Hüseyn b. Ömer b. Burhan Ebu'l-Ferec el-Gazzâl'den hadis dinlemiş ve bir süre Sûr'da kaldıktan son¬ra aynı yıl Bağdat'a dönmüştür. Böylece el-Hatîb'in hayatının büyük bir böiümünü kaplayan seyahatler, hadislerin cem'i ve ta¬rihle ilgili malumatları derleme dönemi sona ermiş yeni bir dönem olan tasnîf, hadis rivayeti ve imlâsı dönemi başlamış olu¬yordu. Muhammed b. Ahmed el-Mâlikî el-Endelusî Fihrist adlı eserinde el-Hatîb'in sadece 453(1061) yılına kadar yazdığı eserlerin sayısını elli dört olarak vermektedir. Ayrıca hayatının son on yılında da birçok eser kaleme aldığı dikkate alınırsa bu rakamın yüz olduğu belirtilmektedir.
el-Hatîb, Bağdat'a dönünce Abbasî Halifesi Kâim-Biemril-lâh'ın (hilâfet yılları: 422-467/1031-1075) yakın ilgisine mazhar olmuştur. Zira Halife'nin veziri Reîsürrüesâ lakaplı ve İbnü'l-Müslime diye tanınan Ebu'l-Kâsım 'Ali b. el-Hasen b. Ahmed (450/1058) el-Hatîb'in tahsil arkadaşıydı. Vezir hadis ilmindeki yerini takdir ettiği el-Hatîb'i himayesine aldı (447/1055). O sıra¬larda birtakım yahûdiler, Hz. Peygamberin Hayber yahûdilerini cizyeden muaf tuttuğuna dair Hz. 'Ali'nin el yazısını ihtiva eden bir belgeye sahip olduklarını ileri sürdüler. İbnü'l-Müslime el-Ha-tîb'den bu belge hakkındaki kanaatini sordu. O da belgeyi İnce¬ledikten sonra Hayber'in 7. yılda (628) fethedildiğini, bu belgede şahit olarak zikredilen Muâviye b. Ebî Süfyân'ın Mekke fethinde (630) müslüman olduğunu, diğer şahit Sa'd b. Muâz'ın ise Benî Kureyza seferinde (627) şehit düştüğünü belirterek belgenin sahte olduğunu ispatladı. Bunun üzerine vezir, el-Hatîb'i hadis konusunda tek otorite kabul ederek bütün hatip ve vaizlere onun onaylamadığı hadisleri halka bildirmemelerini emretti. En bü¬yük ikinci arzusu Câmiu'l-Mansûr'da hadis okutmak olan el-Ha¬tîb, Halife Kâim-Biemrillâh'tan ders izni alabilmek için fırsat kol-lamaya başladı. Lehinde gelişen olayları fırsat bilerek râvîleri arasında halifenin de bulunduğu bir hadis cüz'ünü yanına alarak hilâfet makamına gitti ve kendisiyle görüşerek bu cüzü ona oku¬mak ve Câmiu'l-Mansûr'da hadis okutmak için izin istediğini söyledi. Halife ise onun hadis ilminin büyük âlimlerinden olduğu¬nu ve kendisinden hadis dinlemeye ihtiyacı bulunmadığını belir¬terek kendisine istediği iznin verilmesini emretti. el-Hatîb talebelerine burada hadis ve Nizamiye Medresesi'nin yakınındaki evinde Târîhu Bağdâd 'ı rivayet etmeye, öte yandan pek çok hocadan okuyarak rivayet iznini aldığı kitapları okutmaya, ayrı¬ca kaleme almaya tasarladığı kitapları yazmaya başladı. Eserle¬rinin birçoğunu da bu dönemde meydana getirmiştir. Böylece el-Hatîb'in Ka'be'de zemzem içerken Allah'tan kendisine bahşet¬mesini istediği ilk iki dileği fazlasıyla yerine gelmiş oldu.
el-Hatîb her bakımdan en uygun imkan ve şartlara kavuş¬muş olarak ders okutma ve eser yazma faaliyetlerini yürütürken Bağdat'ta siyasi nizam ne yazık ki bozulmuş, artık bundan son¬ra el-Hatîb için çileli günler başlamıştır.
Vezir İbnü'l-Müslime, genişleyen. Bâtınî-Fâtımî hakimiyeti¬ne engel olmak için halifeyi ikna ederek Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey'in hilafet merkezi olan Bağdat'a gelmesini ve halifeye des¬tek olmasını sağlamıştı. Ancak Tuğrul Bey'in Bağdat'tan ayrıl¬ması üzerine Fatımî Halifesi Müstansır-Billâh'ın taraftarı olan Türk kumandanı Ebu'l-Hâris Arslan eS-Besâsîrî (451/1059), Fatı¬mî halifesinin teşvikiyle 8 Zülka'de 450 (25.12.1058) tarihinde Bağdat'a girerek halifeyi makamından indirdi ve 28 Zülhicce 450 (15 Şubat 1059)'de Vezir İbnü'l-Müslime'yi öldürdü. Târîhu Bağdâd 'da bazı Hanbelîler aleyhinde yazdıkları dolayısıyla el-Hatîb'e kin duyan bu mezhebin bîr kısım mensupları vezirin öl¬dürülmesini fırsat bilerek onu rahatsız etmeye başladılar. Bun¬dan daha önemlisi Bâtınî-Fâttmîler'in sünnî kesime ve özellikle bu kesimin âlimlerine besledikleri düşmanlık nedeniyle hayatını tehlikede gören el-Hatîb bir süre Bağdat'ta gizlendikten sonra 15 Safer 451 'de (4 Nisan 1059) Bağdat'tan D ı maşk'a doğru yo¬la çıkmıştır. Muhammed b. Ahmed b. Muhammed el-Mâlikî el-Endelust, el-Hatîb'in Dımaşk'a giderken 476 kitabı yanında gö¬türdüğünü söylemekte ve Tesmiyetü Mâ Verede bihi'l-Haîîbu Dımaska adlı risalesinde bunların adını vermektedir. 22 Cemâzi-yelûla 451'de (14 Temmuz 1059) Dımaşk'a varan el-Hatîb aynı yılın kurban bayramı günü Halife Kâim-Biemrillâh'ın hapisten çıktığı haberini aldı. Bir müddet sonra da Besâsîrî'nin öldürüldü¬ğü ve 15 Zülhicce 451'de Tuğrul Bey'in Bağdat'a dönmesinden sonra Besâsîrî'nm Bağdat'a getirilen başının halifenin evinin karşısına asıldığı haberini aldı.
el-Hatîb Dtmaşk'ta, Emeviyye Câmii'nin doğu cephesin¬deki minarenin altında bulunan odada ikamet ederek eser yaz¬maya ve bu camide ders okutmaya başladı. Onun Dımaşk'ta Ahmed b. Hanbel'in (245/855) Fezâilü's-Sahâbe'sı ile hocası İbn Rezkûye'nin (412/1021) Fezâilü'l-Abbâs'\nı okutması, Şiî Fâtı-mîler'in idaresinde bulunan şehirdeki Râfızîler'i öfkelendirdi. Ayrıca mutaassıp bir Şiî olan el-Mukrî lakaplı el-Hüseyn b. 'Ali ed-Dsmaşkî kendisi gibi şiî olan valiye, el-Hatîb'in camide saha¬benin ve Hz. Abbâs'ın faziletlerinden bahsettiğini söyledi. Bunun üzerine Dtmaşk valisi el-Hatîb'in yakalanarak öldürülmesini em¬retti. Sünnî olan ve bu sebeple eî-Hatîb'e bir zarar gelmesini istemeyen emniyet müdürü, onu yakalayıp götürürken vâiinin büyük değer verdiği Şerîf Ebu'l-Kâsfm 'Ali b. İbrahim b. Ebu'l-Cin el-'Alevî (462/1070)'nin Dâru'l-Akîkî 'de bulunan evinin önünden geçtikleri sırada ona bu eve sığınmasını tavsiye etti ve böylece el-Hatîb ölümden kurtuldu. Şerîf Ebu'l-Kâsıım, el-Hatîb'i kendisine teslim etmesini isteyen valiye bu âlimin öldürülmesinin sünnî kesimde infaal yaratacağı ve bunun sonucu olarak da şe¬hirde karışıklık çıkacağını söyleyerek onun şehirden çıkarılma¬sının daha uygun olacağı tavsiyesinde bulunmuştur. Bunun üze¬rine vâü onu öldürmekten vazgeçmiş ve şehir dışına çıkarılma¬sını emretmiştir. el-Hatîb bu yüzden 18 Safer 459 (29 Ocak 1067)'de Sûr şehrine gitmeye mecbur kalır.
el-Hatîb'İn aleyhtarları, yanına güzel bir çocuğun gelip git¬mesi üzerine halkın dedikoduya başladığını, mutaassıp bir Rafı¬zî olan Dımaşk valisinin bu durumu öğrenince onun öldürülme¬sini emrettiğini, el-Hatîb'in bu sebeple Dımaşk'i terketmek zo¬runda kaldığını iddia etmişler, hatta onu içki içmekle bile suçla¬mışlardır. Allah'a bu tür iftiralardan sığınırız.
Sûr'da 'İzzüddevle lakabıyla anılan bir zenginin el-Ha¬tîb'in çalışmalarını desteklediği, onun da 462 (1070) yılına ka¬dar bu şehirde kalarak elli kadar eser kaleme aldığı bilinmekte¬dir. el-Hatîb Sûr'da kaldığı müddet zarfında zaman zaman Ku¬düs'e Beytü'l-Makdis'e gidip geliyordu.
el-Hatîb 70 yaşına dayanınca ecelinin yaklaştığını hisset¬miş olsa gerek son arzusu olan Bişru'l-Hâfî'nin yanına defnini mümkün kılabilmek için Şaban 462'de (Mayıs 1070} Bağdat'a dönmeye karar verdi; ticaretle meşgul olan arkadaşı ve talebesi muhaddis Abdülmuhsin b. Muhammed b. 'Ali b. Ahmed eş-Şîhî onu Bağdat'a götürme görevini üstlendi. el-Hatîb, yolu üzerinde¬ki Trablus ve Halep'te rivayette bulunarak dört ay sonra Zülhic-ce 462'de Bağdat'a ulaştı ve Câmiu'l-Mansûr'da tekrar ders okutmaya başladı. Arkadaşı Abdülmuhsin eş-Şîhî'nin belirttiği¬ne göre el-Hatîb aynen hac yolculuğunda yaptığı gibi bu yolcu¬luk sırasında da hergün Kur'an~ı Kerîm'i hatmetmiştir.
Son Yılları ve Ölümü
el-Hatîb 11 yıllık (451-462/1059-1070) bir aradan sonra tekrar Bağdat'a döndüğü için çok mutluydu. Ancak bu mutluluk fazla sürmeyecekti. Kendisini Bağdat'a sağ salim ulaştıran arka¬daşı ve öğrencisi Abdülmuhsin eş-Şîhî'ye kendisine yaptığı çok değerli iyiliğin karşısında bir hediye vermek istedi. Ancak yanın¬da bizzat kendi eliyle yazdığı bir adet Târîhu Bağdâd nüshası dı¬şında ona verebileceği bir şey bulamayınca, ona bu nüshayı he¬diye etti. Onun bu hediyeyi verdikten sonra şöyle dediği nakledi¬lir: "Eğer yanımda bundan daha değerli bir şey olsaydı muhak¬kak onu ona hediye ederdim. el-Hatîb 15 Ramazan 463'te (16 Haziran 1071) Nizamiye Medresesi'nin yakınındaki evinde has¬talandı. Sanki bu hastalığı ona öleceğini haber vermişti. Öm¬rünün bu son günlerinde el-Hatîb'in dünya varlığı olarak sahip olduğu şeyler o devir için herhalde küçümsenmeyecek bir servet sayılabilecek 200 dinar parası ile kıymet biçilmez değerde eş¬siz eserleri ve kütüphanesi bir de şahsî eşyalarıydı. Evladı ve kendisine mirasçı olacak hiç kimsesi bulunmadığı için mirası¬nın hazineye intikali gerekiyordu. ei-Hatîb, Halife Kâim-Biemrii-lâh'a hazineye intikal edecek olan mallarının öldükten sonra kendi isteğine uygun olarak dağıtılmasına izin vermesi için yazı¬lı müracaat etmiş, halife de izin vermiştir. Bunun üzerine para¬sının tamamını, herhalde manevî akrabası olarak düşündüğü meslektaşlarına dağıtmış, kütüphanesini herkesin faydalanabil¬mesi şartıyla Ebu'l-Fazl b. Hayrûn'a (488) bırakmış elbiselerinin sadaka olarak dağıtılmasını ve ölünce Bişr b. et-Hâris el-Hâfî'nin (227/841) kabrinin yanına gömülmesini vasiyet etmiştir. Ebu'l-Fazl ölünce kitaplar oğfu el-Fazl'a intikal etmiş ve maalesef onun-evinde çıkan bir yangın sonucu kül olmuşlardır. Zülhicce (Eytül) ayının ilkgünieri durumu ağırlaşan el-Hatîb 7 Zülhicce 463 (5 Eylül 1071) Pazartesi günü kuşluk vakti Bağdat'ta Derbu's-Silsile semtinde ve Nizamiye Medresesi yanındaki ikamet et¬mekte olduğu evde 72 yaşındayken vefat etti. Cenazesi Salı günü sabah namazından sonra evinden alınarak Dicle'nin batı yakasındaki hadis okuttuğu Câmiu'l-Mansûr'a getirilmiş, orada cenaze namazını ilim ve ibadete düşkünlüğü iie ün yapmış olan Kadı Ebu'i-Hüseyn Muhammed b. 'Ali b. el-Mühtedî-Billâh (465/1074) kıldırmış, cenazesine katılan büyük halk kitlesi ara¬sında devlet adamları, devrinin ileri gelenleri, âlimler hazır bu¬lunmuşlardır. Mesela Nizamiye Medresesi'nin fıkıh ve usûlü fı¬kıh müderrisi ve el-Hatîb'in eserlerini yazarken sık sık baş vur¬duğu nakledilen Ebû İshâk İbrahim b. 'Ali eş-Şîrâzî (476/1083) gibi âlimler dikkati çekmektedir. Ashabı onun son vasiyyetini yerine getirmek üzere harekete geçmişler ancak Bişru'l-Hâfî'nin kabrinin yanında Ebu Bekr İbnu'z-Zehrâ adıyla tanınan Ahmed b. 'Ali b. e!-Hüseyn eî-Tureysîsî es-Sûfî'nin (497/1103) kendisi için daha önceden kazmış olduğu mezar dışında boş bir mezar yeri bulamadılar. Ebû Bekr İbnu'z-Zehrâ birkaç yıldan beri her hafta oraya gider, bir miktar uyur ve Kur'ân-ı Kerîm okurdu. As¬habı el-Hatîb'i oraya defnetmek için ondan İzin istedikleri zaman o buna razı olmadı. Ancak oğlunun ona, Bişruİ-Hâfî sağ olsaydı ve sen onun yanında otururken el-Hatîb gelse ve senden aşağı¬da otursaydı buna razı olur muydun? demesi üzerine babası, ha¬yır kalkar ve ona yerimi verirdim, demiş, oğlu da öyleyse şimdi de öyle yapmalısın deyince razı olmuştur Böylece e!-Hatîb arzu ettiği üzere Bâbu Harb'de Bişru'l-Hâfî'nin yanına defnedildi.
Cenazeyi taşıyan halk yolda yüksek sesle "Hz. Peygam¬beri müdafaa eden bu idi, Hz. Peygamber'e isnâd edilen yalan¬ları reddeden bu idi, Hz. Peygamberin kendisini koruyan bu idi" diyordu. Gerek cenaze defnedilirken hazır bulunanlar gerekse ölümünü takip eden günlerde kabrini ziyaret etmek için gelenler kabrinin başında çok sayıda hatim okumuşlardır.
el-Hatîb'in vefatının ardından onu öven ve onun üstün meziyetlerini anlatan kasideler söylenmiş, ayrıca pek çok in¬san onun hakkında hayırlı ve güzel rüyalar görmüştür.
Karekteri ve Ahlâkî Özellikleri
el-Hatîb vakur bir insandı. Giyimine önem vermesine ve heybetli görünmesine rağmen son derece mütevazı olduğu kaydedilir. el-Hatîb'in el yazısı da çok güzeldi. Düzgün konu¬şur, hadisleri gür sesiyle, süratli fakat noksansız şekilde okur¬du. Vaktini boşa geçirmez, yolda yürürken bile elindeki bir cü¬zü okuyarak giderdi. Bu onun ilme olan düşkünlüğünü açıkça göstermektedir. Takva sahibi olduğu, çokça Kur'ân okudu¬ğu, hayatının hiçbir döneminde resmî göreve tâlib olmadığı ve bütün zamanını İlme verdiği bilinmektedir. Alevî zenginle¬rinden birinin kendisine önemli miktarda bir meblağ gönderme¬sinden dolayı rahatsız olması, onun tok gözlülüğünü ve ilme olan saygısını göstermektedir. Zaman zaman talebelerine para yardımında bulunur ve elindeki imkânları onlarla paylaşmaktan zevk alırdı. el-Hatîb, insanın bildikleri ve öğrendikle-riyle amel etmesine büyük önem vermiş, el-Câmi'H Ahlâki'r-Râvî 'de bu husus üzerinde durmuş, İktizâü'l-'İIm el-Ameladlı eserinde de özellikle bu konuyu İşlemiştir.
Akîdesi ve Mezhebi
el-Hatîb el-Bağdâdî hadisçi olması sebebiyle her konuda olduğu gibi i'tikâdî konuların en önemlisi olan Allah'ın isim ve sı¬fatları hususunda da Kur'ân ve Sünnet çizgisinden aynlmayarak selefî i'tikâdî benimsemiş, bu i'tikâdın doğruluğunu, karşıtlarının yanlışlığını göstermek amacıyla da iki eser kaleme almıştır:
Bunlardan iiki es-Sifâi (Mes'eletün fi's-Sıfât) adındaki ufak ama pek kıymetli risaledir. Bu risalenin Dâru'l-Küîübİ'z-Zâhiriy-ye'deki yegâne nüshası (Mecmua, nr. 16/43-44) Abdullah b. Yûsuf ei-Cüdey' (Mecelletü'l-Hikme, s. 289-297), 'Amr 'Abdülmün'im Selîm (el-Kelâm 'ale's-Sıfât, s.21-22) ve Cemâl 'Azzûn (Cevâbu'1-Haüb el-Bağ¬dâdî, s. 64-65) tarafından yayımlanmıştır. İbn Kudâme el-Makdisî (620/1223) Zemmu't-Te'vîl (s.15, nr.15), ve İmam Zehebî (748/1347) Tezkiretü'i-Huffâz (3/1142-1143), Târîhu'l-İslâm (s.105, 463 yılında ölenler), Siyeru A'lâtni'n-Nübelâ (18/283-284), el-Vluvv ii'l-'Aiiyyil-Gaffâr (VAztm) (2/1335-1337) adlı eserlerinde bu risa¬leden nakillerde bulunmuşlardır. Şeyhu'l-İslâm İbn Teymiyye (728/1328) ise el-Fetvâ el-Hameviyye el-Kübrâ (s. 365-369, Mec-mûu'l-Fetâvâ 5/58-59) adlı eserinde Ebû Süleyman el-Hatîâbrnİn (388/998) bu konudaki sözlerini yine el-Hattâbî'ye âii el-Ğünye 'ani'l'Kelâmi ve Ehlih adlı meşhur risalesinden naklettikten sonra: "Hâfiz Ebû Bekr ei-Hatîb de bir risalesinde bunları aynen söyle¬miş, selefin mezhebinin bu şekilde olduğunu haber vermiştir." di¬yerek el-Hatîb'in bu risalesine işaret etmiştir. Asrımızın ünlü hadis âlimlerinden Muhammed Nâsıruddîn el-Elbânî de (1420/1999) Muhtasaru'l-'Uluvv UVAliyyi'i-Gaffâr adlı eserinde (s. 47-48, 272-273) bu risalenin yegâne yazma nüshasının mezkûr kütüphane¬de (Mecmua, nr. 16/43-44) no ile kayıtlı bulunduğunu belirttikten sonra bu risaleden nakilde bulunmuştur.
Bu risale iki meseleyi içermektedir:
a) Mes'eletü'l-Kelâm fi's-Sıfât: Ebû Bekr el-Hatîb burada, kendisine sorulan bir soru üzerine İmâmu's-Sünne Ahmed b. Hanbel'in (241/855) Allah-u Teâlâ'nın kelâm sıfatı hakkındaki görüşüne yer vermiş ve O'nun Kur'ân yaratılmıştır diyen Ceh-mîyye'nin kâfir olduğunu söylediğini nakletmişîir.
b) Mes'eletün fi's-Sıfât: Burada da el-Hatîb, Dımaşk hal¬kının kendisine yönelttiği bir soru üzerine Allah'ın isim ve sıfatla¬rı hususunda selefin sahip olduğu i'tikâdı açıklamış ve bu sıfat¬lan ne herhangi bir tahrif ve ta'tîle, ne de herhangi bir tekyîf ve temsile kaçmadan olduğu gibi ispat ederek kabul etmek gere¬ğinden söz etmiştir. Ayrıca sıfatlar hakkındaki hadislerin üç ayrı bölüm altında incelenebileceğini belirtmiştir.
İkinci eser, nüzul hadisiyle ilgili rivayetlere yer verdiği Cü¬zü Hadîsi'n-Nüzûl adlı eseridir. Ebû Bekr el-Hatîb burada Allah-u Teâlâ'nın her gecenin son üçte birlik kısmı kaldığı zaman dünya göğüne indiğini ifâde eden rivayetleri bir araya getirmiştir.
Bazı kaynaklarda el-Hatîb el-Bağdâdî'nin i'tikâdda Eş'arî olduğu belirtilmekteyse de bir hadisçi olan el-Hatîb'in, Allah'ın sıfatlarından sadece yedisini ispat edip kabul eden, geri kalan sıfatları da te'vîl eden Eş'arî mezhebine mensup olması müm¬kün değildir. Üstelik Eş'arîler'in Allah-u Teâlâ'nın kelâm sıfatı hakkındaki görüşüyle el-Hatîb'in, bu konudaki görüşünü nakle¬dip aynen ikrar ettiği İmam Ahmed'in görüşü arasındaki büyük fark ehlince malumdur. Bütün bu sebepler el-Hatîb el-Bağdâ-dî'nin i'tikâdî konuların en önemlisi olan isim ve sıfatlar hususun¬da Eş'arî olmasını imkansız kılmaktadır. Bu noktaya İmam Zehebî, Allâme Abdurrahmân b. Yahya el-Muallimî (1386/1967), Muhammed Nâsıruddîn el-Eibânî (1420/1999), Abdullah b. Yûsuf el-Cüdey', Amr 'Abdülmün'im Selim,
Cemâl 'Azzûn, Hamed b. Abdüimuhsin et-Tüveycrî, Dr. Abdullah b. Salih el-Berrâk ve Dr. Mahmûd el-Tahhân da özellikle dikkat çekmektedirler. En doğrusunu bilen Allah'tır.
Fıkhî meselelerde el-Hatîb, Şafiî mezhebine mensuptur. İbn 'Asâkir, İbn Hallikân, Zehebî, Subkî ve İbnu'l-'İmâd gibi el-Hatîb'in hal tercemesine yer veren âlimler onun Şafiî olduğunu belirtmektedirler. Hanbelî olan İbnu'l-Cevzî ise onun önceleri Hanbelî olduğunu, bid'atçilere ilgi duyması üzeri¬ne Hanbelîler'in kendisine eziyet ettiğini, bunun üzerine Şafiî mezhebine geçerek eserlerinde Hanbelîler aleyhinde kasıtlı be¬yanlarda bulunduğunu söylemektedir. Allâme Abdurrahmân b. Yahya el-Muallimî, İbnu'l-Cevzî'nin meseleye yaklaşım tarzına şiddetle karşı çıkmaktadır. Bu bilgileri İbnu'l-Cev-zî'den nakleden İbn Kesîr ile el-Hatîb'in başına gelen kötü olayları Târihu Bağdâd 'da zayıf rivayetlere dayanarak birçok âlimi ağır şekilde itham etmesinin bir cezası olarak kabul eden İbn Tağriberdî dışında tabakat müellifleri eserlerinde bu konu¬ya yer vermemişlerdir. Kaynakların çoğunda onun çocukluğun¬dan itaberen Şafiî âlimlerden fıkıh dersi aldığının belirtilmesi ve herhangi bir Hanbelî hocadan fıkıh okuduğunun kaydedilmeme¬si e!-Hatîb'in mezhep değiştirdiği iddiasını zayıflatmaktadır. Günümüz araştırmacılarından Münîruddîn Ahmed, el-Haîîb'in 428'de (1036) Hanbelî fakihi Ebû 'Ali el-Hâşimî'nin, 434'te de (1042-1043) Şafiî fakihi İbn Hammâme'nin cenaze namazını kıldırdığını söylemekte ve bir Şafiî'nin tanınmış bir Hanbelî'nin cenaze namazını kıldırmasını mâkul bulmadığından onun 428 (1036) yılından sonra Şafiî mezhebine geçmiş olabileceğini ileri sürmektedir. Dr. Mahmûd et-Tahhân ise e!-Hatîb'in Hanbelî iken Şafiî mezhebine geçtiği iddiasının dört bakımdan doğru ol-madığını belirtmektedir.
Hocaları ve Talebeleri
el-Hatîb gerek Bağdat'ta gerekse hadis tahsili için seya¬hat ettiği yerlerde 1000'den fazla hocadan ilim tahsil etmiştir. Dr. Mahmûd et-Tahhân'ın belirttiğine göre el-Hatîb'in sadece el-Esmâu'l-Mübheme fil-Enbâi'l-Muhkeme adlı eserinde kendilerinden rivayette bulunduğu hocalarının sayısı 166'dır. Biz bu¬rada el-Hatîb'in hocalarının sadece birkaçının isimlerini verece¬ğiz. Bu konuda daha geniş bilgi için el-Hatîb'in hal tercemesine yer veren rical ve tabakât kitaplarına bakılabilir.
Bağdat'ta
Hilâl b. Abdullah et-Tîbî (422/1032), Mansûr el-Habbâl (403/1012), İbnu's-Saydalânî (417/1026), İbn Rezkûye diye bili¬nen Muhammed b. Ahmed ef-Bağdâdî el-Bezzâz (412/1021), Ebû Bekr Ahmed b. Muhammed b. Ahmed el-Berkânî (425/1033), Ebû Abdillah Muhammed b. 'Ali b. Abdullah es-Sûrî (441/1049), Ebu't-Tayyib et-Taberî (450/1058), Ebû Hâmid el-İs-ferâyînî (406/1016), Ebu'l-Hasen Ahmed b. Muhammed el-Mehâmilî (415/1024), Ebû Nasr es-Sabbâğ (477/1084), Ebu'l-Kâ-sım 'Ubeydullah b. Ahmed el-Ezherî (435/1043), İsmail b. Ah¬med ed-Darîr el-Hîrî (430/1039)
'Ukberâ'da
el-Hüseyn b. Muhammed es-Sâiğ el-'Ukberâ, Ebû Hafs Ömer b. Ahmed b. Ebî 'Amr el-Muaddil
Basra'da
Ebû Ömer e!-Kâsım b. Ca'fer b. Abdülvâhid el-Hâşimî (414/1023), Ebu'l-Hasen 'Ali b. el-Kâsım b. ef-Hasen eş-Şâhid,
Ebû Muhammed el-Hasen b. 'Ali b. Ahmed b. Beşşâr en-Nîsâ-bûrî, Ebu'l-Hasen 'Ali b. Ahmed b. İbrahim el-Bezzâz, el-Hasen b. 'Ali es-Sâbûrî
Nişâbûr'da
Ebû Bekr Ahmed b. el-Hasen b. Ahmed el-Harşî, Ebû Sa-îd Muhammed b. Mûsâ b. el-Fadl b. Şâzân es-Sayrafî, el-Kâdî Ebû Bekr Ahmed b. el-Hasen b. Ahmed el-Hîrî, Ebû Abdirrah-mân İsmail b. Ahmed el-Hîrî, Ebû İshâk İbrahim b. Muhammed ei-Urmevî, Ebû Bekr Reşîd b. Muhammed b. Ahmed b. Muham¬med el-Mukrî, Ebû Hâzim Ömer b. Ahmed b. İbrahim el-'Abde-vî, Ebu'l-Kâsım Abdurrahmân b. Muhammed b. Abdullah es-Serrâc, Ebû Saîd Mes'ûd b. Muhammed el-Cürcânî, Ebû Bekr Ahmed b. 'Ali b. Muhammed eMsfahânî
Dînever'de
Ebû Nasr Ahmed b. el-Hüseyn el-Kessâr
Mekke'de
Ebû Abdillah Muhammed b. Selâme el-Kudâ'î el-Mısrî (454/1062), Ebu'l-Kâsım Abdurrahmân b. Abdurrahmân el-Mıs-rî; Kerîme binti Ahmed el-Mervezî (463/1071)
Beytü'l-Makdİs (Kudüs)'de
Ebû Muhammed Abdülazîz b. Ahmed b. Ömer ei-Kettânî el-Makdisî (466/1073)
Sûr'da
Ebu'l-Ferec Abdüfvehhâb b. el-Hüseyn b. Ömer b. Burhan el-Bağdâdî el-Gazzâl Dımaşk (Şam)'da
Ebu'l-Hasen Muhammed b. Abdüivâhid b. Osman el-Kâ-sım et-Temîmî, Ebu'l-Kâsım el-Hüseyn b. Muhammed b. İbra¬him el-Hannâî İsfahan'da
Ebû Nuaym Ahmed b. Abdullah b. Ahmed b. İshâk el-lsfa-hânî (430/1039), Ebû 'Ali Ahmed b. Muhammed b. İbrahim es-Saydelânî, Ebû Saîd el-Hasen b. Muhammed b. Abdullah b. Hasneveyh el-Kâtib, Ebu'l-Ferec Abdüsselâm b. Abdülvehhâb el-Kureşî, Ebu'l-Hasen 'Ali b. Muhammed b. Ahmed eş-Şeybâ-nî, Ebû Osman Sehl b. Muhammed b. el-Hasen el-Halîmî el-Mu-addil, Ebu'l-Ferec Muhammed b. Abdullah b. Ahmed b. Şehre-yâr et-Tâcir, Ebu'l-Kâsım Ğânim b. Muhammed b. Ahmed b. Ebi'l- 'Alâ' el-Edîb
Hemedân'da
Nehrevân'da
Ebu'l-Hasen 'Ali b. Ahmed b. Hârûn el-Muaddil Hulvân'da Ebû Tâlib Yahya b. 'Ali b. et-Tayyib el-'lclî
el-Hatîb'in talebeleri hocaları gibi bir hayli fazladır. Örne¬ğin Hafız Ebu'l-Kâsım b. 'Asâkir (571/1176) herbiri el-Hatîb'ten rivayette bulunan 24 şeyhten rivayette bulunmuştur. Bu, el-Hatîb'in öğrencilerinin ne denli çok olduklarını gösteren önemli bir örnektir. İmam Zehebî Tezkiretü'l-Huffâz 'da 23, Siyeru A'lâmi'n-Nübelâ 'da el-Hatîb'in 39 öğrencisinin isimlerini tek tek verdikten sonra "ve sayılması uzayıp giden bir topluluk" demektedir. Biz el-Hatîb'in öğrencilerinden yalnız 10 tanesinin isimlerini vermekle yetineceğiz. Bu konuda kaynaklarda geniş bilgi bulunmaktadır.
1- Hocası Ebû Bekr el-Berkânî (424/1033)
2- İbn Mâkûlâ olarak bilinen Ebû Nasr 'Ali b. Hibetullah b. 'Ali el- 'İdî (475 veya 486 veya 487)
3- Ebu'l-Faz! b. Hayrûn (488)
4- el-Kâdî Ebû Bekr Muhammed b. Abdülbâkî el-Ensârî en Nasrî (535)
5- Ebu'l-Meâlî Muhammed b. Muhammed b. Zeyd el-'Alevî el-Bağdâdî (480)
6- Ebû Zekeriyâ Yahya b. 'Ali b. el-Hasen eş-Şeybânî el-Hatîb et-Tebrîzî (502)
7- Ebu'l-Hasen Muhammed b. Merzûk b. Abdürrezzâk ez-Zağferânî el-Bağdâdî (517)
8- Ebu'l-Feth Nasrullah b. Muhammed e!-Mıssîsî
9- Ebû Abdillah Muhammed b. Fetûh b. Abdullah el-Hu-meydî
10- Ebu's-Se'âdât Ahmed b. Ahmed el-Mütevekkilî
Hakkında Söylenenler
A- Lehinde Söylenenler
el-Hatîb'i çağdaşları ve daha sonraki birçok ilim erbabı takdirle anmış ve hakkında güzel sözler söylemişlerdir. Bu sözlerden bazıları şöyledir:
İbn Mâkûlâ: "el-Hatîb, Rasûlullah'ın hadislerini öğrenmek, ezberlemek, sağlam olarak tesbit etmek, onların illet ve isnâd.la-nnda maharet sahibi oimak, sahîh, garîb, ferd ve münker gibi çeşitleriyle atılmış olanlarını seçebilmek hususlarında tanıdığı¬mız otoritelerin sonuncusudur. Ebu'l-Hasen ed-Dârekutnî'den sonra Bağdat'ta el-Hatîb gibi bir başka âlim yetişmemiştir. Ben (İbn Mâkûlâ) Ebû Abdillah es-Sûrî'ye el-Hatîb ve Ebû Nasr es-Siczî'den hangisinin daha hafız olduğunu sorduğumda o el-Ha-tîb'i açık bir şekilde üstün gördü.
el-Mu'temen es-Sâcî: Bağdâd ed-Dârekutnî'den sonra Ebû Bekr el-Hatîb'den daha hafız birini çıkarmamıştır.
Ebû 'Ali el-Beredânî: "el-Hatîb bile kendi gibi birisini gör¬memiştir.
Ebû Bekr b. Nukta (629): "Her insaf sahibi bilir ki el-Ha-tîb'ten sonra gelenler onun kitaplarına dayanırlar. Onun hadis ilimleriyle ilgili kendisinden önce hiç kimsenin yazmadığı eserle¬ri vardır.
Ebû İshâk eş-Şîrâzî: "el-Hatîb, hadisi bilip tanıma ve hıf¬zetme hususunda ed-Dârekutnî ve onun dengi muhaddislere benzetilir (benzer).
Ebu'l-Fityân Ömer b. Abdülkerîm: "el-Hatîb bu sahanın li¬deriydi. Ben onun bir benzerini daha görmedim.
es-Sem'ânî (562): "Asrının hiç savunmasız imamı ve za¬manının hiç tartışmasız hafızıydı. Hadisçilerin temel dayanağı olan yüze yakın eser derlemiştir. "Hadis ilmini kavrama ve hıf¬zetme onda nihayete ermiş, hafızlar da onunla son bulmuştur.
Zehebî (748) "Hafızların sonuncusu" "Ve Bağdat'ta, dünyanın hafızı, pek çok eserin sahibi Ebû Bekr Ahmed b.Ali b. Sabit el-Hatîb vefat etmiştir.
B- Aleyhinde Söylenenler
a) Târîhu Bağdâd'daki Sözleri Nedeniyle Aleyhinde Söy¬lenenler
Târihu Bağdâd 'da el-Hatîb'in bazı mezheplerin tanınmış şahsiyetleri aleyhindeki rivayetlere yer vermesi o mezhep taraf¬tarlarının ağır tenkidine uğramıştır. Bu sebeple Zehebî, e!-Hatîbfin bu rivayetleri eserine almamış olmasını temenni etmiştir.
Hanbelîler'den İbnu'l-Cevzî (597/1201) el-Hatîbln önce¬leri Hanbelî olduğunu, bid'atçılara ilgi duyması üzerine Hanbelî-ler'in kendisine eziyet ettiğini, bunun üzerine Şafiî mezhebine geçerek eserlerinde Hanbelîler aleyhinde kasıtlı beyanlarda bu¬lunduğunu söylemektedir. Buna örnek olarak İmam Şafiî'ye "tâcu'l-fukahâ" dediği halde Ahmed b. Hanbel'in fıkıh saha¬sındaki otoritesini kabul etmek istemeyerek ona sadece "Seyyi-dü'l-Muhaddisîn" demekle yetinmesini göstermiştir. İmam Zehebî, İbnu'l-Cevzî'nin bu tenkidini haksız ve insafsız bulmak¬tadır. Allâme Abdurrahmân el-Muallimî et-Tenkîl bi mâ fî Te'nîbi'l-Kevserî mine'l-EbâtîI adlı eserinde (1/141-143) İbnu'l-Cevzî'nin bu eleştirisine gayet doyurucu cevap vermiştir. İsteyen oradan bakabilir. İbnu'l-Cevzî'nin ve ondan nakilde bulunan bir kaç tabakât müellifinin el-Hatîb'in önceleri Hanbelî iken daha sonra Şafiî mezhebine geçtiği iddiasına biz daha önce cevap verdiğimizden burada buna ayrıca değinmeyeceğiz. İbnu'1-Cev-zî el-Hatîb'e reddiye olarak üç eser kaleme almıştır. Bunlar:
1- es-Sehmu'l-Musîb fi'r-Reddi ale'i-Hatîb
2- et-Tahkîk fî Ehâdîsi't-Ta'lîk
3- el-İntisâr fi Şeyhi's-Sünne Ebî Abdillah Muhammed b. Nukta el-Hanbelî.
İbnu'l-Cevzî, el-Hatîb'i tenkit edenlerin başında gelmesine rağmen, onun eserlerini takdir etmiş ve hatta ed-Dârekutnî gibi ondan daha güçlü hafızlara nasip olmayacak sayıda kitap yaz¬dığını ifâde etmek zorunda kalmıştır. Bununla beraber İbnu'l-Cevzî'nin, el-Hatîbî bilgisizlik, tarafgirlik ve dindar olmamakla it¬ham etmesini yadırgamamak mümkün değildir.
Bu hususta son olarak şunu söyleyebiliriz: el-Hatîb el-Bağdâdî ile Hanbelîler arasındaki bu çekişmenin asıl sebebini aynı dönemde Eş'arîler'le (Şâfiîler) Hanbelîler arasında düş¬manlık derecesine varan ve el-Hatîb'in hocalarından Ebû Nuaym el-lsfahânî'ye (430/1039) de büyük sıkıntılar yaşatan mez¬hep taassubunda aramak gerekir.
Öte yandan Târîhu Bağdâd'6a Ebû Hanîfe'nin biyografi¬sine en geniş yeri ayıran el-Hatîb, onun hayatı ve menâkıbına dair çeşitli bilgiler verdikten sonra hadis rivâyetindeki duru¬mu, iman, halku'l-Kur'ân, devlet reisine karşı ayaklanma konu¬sundaki görüşleri, bazı dinî konularda İslam büyükleri hakkında uygun olmayan sözleri gibi hususlarda Ebû Hanîfe'nin aleyhin¬deki nakilleri sıralamıştır. Ancak el-Hatîb'in güvenilir olduğu¬nu söylediği bu nakillerin bir kısmının, Târîhu Bağdâd 'da biyog¬rafilerini verirken ağır şekilde tenkit ettiği kimseler tarafından ri¬vayet edilmesi, söz konusu haberlerin esere sonradan eklendiği şüphesini uyandırmaktadır. Şüphe uyandıran diğer bir husus da Ebû Hanîfe aleyhindeki rivayetlerin Târîhu Bağdâd'm bazı nüs¬halarında altıda bir oranında daha az veya daha çok sayıda bu¬lunmasıdır. Ayrıca Hanefîler'in ağırlıkta olduğu Bağdat'ta Tâ-rîhu Bağdâd'm yazılışından, el-Hatîb aleyhindeki ilk eseri kale¬me alan Eyyûbîler'in Dımaşk kolu hükümdarı el-Melikü'l-Muaz-zam Şerefeddîn îsâ b. el-Melikü'l-Âdil'e (1218-1227) kadar ge¬çen iki yüzyıl boyunca hiç kimsenin el-Hatîb'e reddiye yazmamış olması da bu açıdan düşündürücüdür.
Ebû Hanîfe aleyhindeki rivayetlere eserinde yer vermesi
nedeniyle el-Hatîb'e çeşitli devirlerde reddiyeler yazılmıştır. Bunlardan bazıları şunlardır:
1-el-Melikü'l-Muazzam îsâ b. Ebî Bekr el-Eyyûbî'nin (624) eS'Sehmu'l-Musîb fi'r-Reddi 'alâ EbîBekri'l-Haiîb adlı ese¬ri. Bu eser değişik adlarla anılmaktadır. "Kitâbu'r-Red 'alâ Ebî Bekri'l-Haiîb Fîmâ Zekere fî Târîhihi fî Tercemeti'l-İmâm Sirâci'İ-Ümme EbîHanîfete'n-Nu'mân b. Sâb/f, "es-Sehmu'i-Musîb fî Kebıdi'l-Hatîb", "er-Redd 'alâ Ebi Bekri'l-Hatîb", "es-Sehmu't-Musîb fi'r-Reddi 'ale'l-Hatîb".
2-İbnu'l-Cevzî'nin torunu Sıbt tbnu'l-Cevzî'nin el-İniisâr ii İmâmi Eimmeti'l-Emsâr 'ıyla içinde el-Hatîb'e de cevap olan Mir'âiü'Z'Zamân adlı tarih kitabı.
3-Ebu'l-Müeyyed Muhammed b. Mahmûd el-Hatîb el-Hâ-rizmî'nin (665) Câmiu Mesânîdi Ebî Hanîfe adfı eserinin mukad¬dimesinde yazdıkları.
4-Muhammed Zâhid el-Kevserî'nin (1371/1952) Te'nî-bu'l-Hatîb 'alâ mâ Sâkahû fî Tercemeîi Ebî Hanîfe mine'l-Ekâzîb adlı eseri. Kevserî bu eserinde tenkitlerini Târîhu Bağdâd'öan iktibas ettiği 150 noktada toplamış ve el-Hatîb'i, İbnu'l-Cevzî gi¬bi aleyhtarlarının görüşlerine dayanarak ağır bir dille tenkit et¬miştir. Bu tenkitleri insaflı bulmayan Abdurrahmân b. Yahya el-Muallimi el-Yemânî, Kevserî'nİn el-Hatîb'i eleştirmekle kalmayıp ileri gelen muhaddislere, bazı sahâbî ve tabiîlere, Mâlik, Şafiî ve Ahmed b. Hanbel gibi tanınmış imamlara ve selefin i'tikâdına dil uzattığını, bu arada birtakım sahih hadisleri de kabul etmediğini söyleyerek Te'nîbu'l-Hatîb'e geniş bir reddiye yazmaya başla¬mış, fakat okuyucuların ısrarı üzerine bir kısım notlarını Ta-lî'atü't-Tenkîl bimâ fî Te'nîbi'l-Kevserî mine'l-Ebâtîladıyla yayım¬lamış (Kahire 1368. 111 sayfa; aynca et-Tenkîl'in girişinde, s.9-78), Kevserî de buna et-Terhîb bi Nakdi't-Te'nîb adlı küçük hacimli bir reddiye ile cevap vermiştir (Te'nîbu'i-Hatîb, s. 291-336; Ahmed Hayrî'nin notlarıyla yayımlanan Te'nîbul-Hatîb, s.371-418). Abdur-rahmân el-Yemânî daha sonra et-Tenkîl bimâ fî Te'nîbi'l-Kevse¬rî mine'l-Ebâtîl adlı asıl reddiyesini tamamlayarak neşretmiştir. Bu eser daha sonra Muhammed Nâsıruddîn el-Elbânî ve Mu¬hammed Abdürrezzâk Hamza'nın tahkikleriyle 2 cilt halinde ba¬sılmıştır.
b- Başka Nedenlerden Dolayı Aleyhinde Söylenenler
Talebesi Ebu'l-Hüseyn İbnu't-Tuyûrî başta olmak üzere bazı âlimler, el-Hatîb'in Dımaşk'a gittiği zaman hocası Muham¬med b. 'Ali es-Sûrî'nin yazdığı birtakım kitapları onun bir yakı¬nından ödünç aldığını ve Târîhu Bağdâd dışındaki eserlerinin birçoğunu es-Sûrî'nin kitaplarından faydalanarak yazdığını ileri sürmüşlerdir. Ancak Zehebî, başta İbnu'l-Cevzî olmak üzere çeşitli kimseler tarafından ileri sürülen bu iddianın doğru olmadı ğını belirtmekte, el-Hatîb'in es-Sûrî'den İlim ve hıfz bakımından daha üstün olduğunu söylemektedir. Ayrıca el-Hatîb'ın önem¬li birçok eserini Sûr'a gitmeden önce yazdığı ve Muhammed b Ahmed el-Mâlikî'nin bu eserlerin bir listesini hazırladığı bilinmek¬tedir. Öte yandan hayatının önemli bir kısmını Bağdat'ta ge¬çiren ve orada vefat eden es-Sûrî'nin eserlerini yanına almayıp Sûr'da bırakmış olması da pek tutarlı görünmemektedir. el-Hatîb'i en çok tenkit edenlerin başında gelen İbnu'l-Cevzî'nin onun eserlerini takdir etmesi, hatta ed-Dârekutnî gibi ondan da¬ha güçlü hafızlara nasip olmayacak sayıda kitap yazdığını ifâde etmesi de bu eserlerin önemini ortaya koymaktadır.
Târîhu Şîrâz müellifi Hibetullah b. Abdülvâris eş-Şîrâzî, el-Hatîb'in kendisine sorulan sorulara ancak birkaç gün sonra ce¬vap verdiğini, ısrar edildiğinde de kızdığını söyleyerek hıfzını eserleri kadar güçlü bulmamaktaysa da bu tutumu onun riva¬yet konusundaki titizliğinin bir belgesi sayılmalıdır.
İlmî Şahsiyeti
el-Hatîb gerek Bağdat'ta gerekse hadis tahsili İçin seya¬hat ettiği yerlerde karşılaştığı 1000'den fazla hocadan faydalanmış ve onlardan önemli kişilerin 470 kadar eserini okunmuş
Özellikle Dımaşk'ta bulunduğu yıllarda okuttuğu bu kı¬nlardan 57'sinİn Kur'ân ilimlerine, 48'inin fıkha, 69'unun akâid zühde, 18'inin Arap diline, 44'ünün edebiyata, 158'inin tarihe ve hadis tarihine, 65'inin de sadece hadis metinlerine dâir eser¬ler olması onun hadis başta olmak üzere diğer İslâmî ilimler ve tarih yanında dil ve edebiyata da büyük ilgi duyduğunu, tanın¬mış şahsiyetlerin rivayet ettiği dinî ve edebî kitapların rivayet hakkını elde etme hususunda büyük gayret sarfettiğini göster¬mektedir.
Biz el-Hatîb'in ilmi şahsiyetini dört başlık altında inceleyeceğiz:
a) Hadisçiliği
Hadis tahsil etmek üzere İsfahan'a gittiği sırada hocası Berkânî, Ebû Nuaym el-lsfahânî'ye yazdığı tavsiye mektubunda el-Hatîb'in hadis ilminde üstün bir yeri bulunduğunu belirtmiş, samimiyetinden ve dindarlığından söz ederek ona anlayışlı dav¬ranmasını ve çok rivayette bulunmasını rica etmişti. Gerçek¬ten de el-Hatîb hadisleri anlama, ezberleme, muhafaza etme, ri¬vayetlerin gizli kusurlarını, senedlerini, sahihlerini, gariblerini, ferd ve münkerlerini bilme konusunda devrinin nâdir şahsiyetlerindendi. Biz daha önce İbn Mâkûlâ, el-Mu'temen es-Sâcî, Ebû 'Ali el-Beredânî, Ebû Bekr b. Nukta, Ebû İshâk eş-Şîrâzî, Ebu'l-Fityân Ömer b. Abdülkerîm, es-Sem'ânî ve Hafız Zehebfnin, el-Hatîb'i takdirle andıkları sözlerine yer vermiştik. Bütün bu sözler onun hadis ilmine ne kadar çok vâkıf olduğunu göster¬mekte hatta onun hadisleri anlama ve hıfzetme hususunda ed-Dârekutnî'ye benzetüdiğini belirtmektedir. Bütün bunların yanın¬da birtakım yahûdilerin, Hz. Peygamberin Hayber yahûdilerini cizyeden muaf tuttuğuna dair Hz. 'Ali'nin e! yazısını ihtiva eden bir belgeye sahip olduklarını ileri sürmelerine karşı el-Hatîb'in ortaya koyduğu delillerle bu belgenin sahte olduğunu ispatlamış olduğunu hatırlamakta fayda vardır. Ayrıca İbnu's-Salâh'ın (643/1245) Mukaddimesi'nöe altmıştan fazla yerde el-Hatîb'in adının zikredilmesi ve es-Sem'ânî, Ebu'l-Kâsım İbn 'Asâkir, İbn Hallikân, Zehebî, Tâceddîn es-Subkî ve İbn Hacer gibi birçok tabakât âliminin, el-Hatîb'in yaşadığı devrin en büyük hadis otori¬tesi olduğunu belirtmeleri onun hadis ilimleri sahasındaki yerini göstermeye yeterlidir.
el-Hatîb hadîs ilimleriyle ilgili olarak hadis, hadis usûlü, hadis ricali ve hadis metinleriyle ilgili çalışmalar gibi değişik alanlarda eserler meydana getirmiştir. Biz bunlara iieride el-Ha¬tîb'in eserleri bölümünde değineceğiz.
el-Hatîb, usûl-i hadîsin ilk müelliflerinden sayılan Râmehür-müzî (360/971) ile el-Hâkim en-Nîsâbûrî (405/1014)'den sonra el-Kifâye fî İlmi'r Rivâye'süe bu alanın en geniş eserini kaleme almıştır. Ricâlü'l-hadîsin bazı konularında kendisinden önce Müs¬lim, Dûlâbî, Abdülğânî el-Ezdî ve ed-Dârekutnî gibi âlimler çeşitli eserler vermekle beraber el-Hatîb Târîhu Bağdâd'\ yazarken ihti¬yaç duyduğu bazı meselelerde, özellikle hadislerin senedlerinin uzaması nedeniyle râvî adlarındaki mübhem hususların gideril¬mesi için kapsamlı eserler meydana getirmiştir. İbn Hacer el-'As-kalânî (852/1448)'nin belirttiği gibi onun müstakil bir eser yazma¬dığı pek az usûl-i hadîs konusu bulunmaktadır. Daha sonra te¬lif edilen hadîs usûlü kitaplarının en önemli kaynağını onun eser-leri, özellikle el-Kİfâyeve el-Câmi' oluşturmaktadır.
b) Fıkıhçılığı
Fıkıh sahasında çalışmalar yapmasına ve ileri gelen Şafiî fa-kihlerden biri olmasına rağmen el-Hatîb'in muhaddisliği fakihü-ğinden üstündür. Her iki ilmi de iyi bildiğinden fıkıhla hadisin yanyana gitmesi gerektiğini savunmuş, el-Fakîh ve'l-Mütefakkih, Nasî-hatü Ehli'i-Hadîs adlı eserlerinde hadis talebelerini rivayetle daha az meşgul olmaya, hadisler üzerinde düşünmeye ve onların fıkhını anlamaya teşvik etmiştir. Fıkıhla meşgul olaniara da hadise önem vermeyi ve hükümlerinde ona dayanmayı öğütlemiştir.
c) Tarihçiliği
el-Hatîb'in diğer bir yönü tarihçilik olmakla beraber hadisçiliği bu alanda da kendini göstermekte ve Târîhu Bağdâd 'in ih¬tiva ettiği 7831 biyografinin 500 kadarını muhaddisier teşkil et¬mektedir. e!-Hatîb'in tarihçiliğine İbn Hallikân şöyle işaret et¬mektedir: "el-Hatîb (Önceleri) fakihti. Daha sonra hadis ve tarih, fıkıhçılığına üstün geldi.
d) Edebiyatçılığı
el-Hatîb'in 451 (1062) yılında Dımaşk'a giderken yanında götürdüğü kütüphanesinde bulunan ve hocalarından dinleyerek istinsah etmek suretiyle sahip olduğu irili ufaklı 474 cilt eserden 44 tanesinin edebiyatla, 18 tanesinin de dil bilimleriyle ilgili oldu¬ğu göz önüne alınınca onun Arap diline ve edebiyata olan düşkünlüğü kendini göstermektedir. Hatta Yâkût el-Hamevî (626) onu bir edebiyatçı olarak nitelemiştir Bütün bunların ya¬nında el-Hatîb'in yazdığı pek çok şiir onun edebiyatçılığını daha da pekiştirmiştir. Bu şiiriere kaynaklarda uzun uzadıya yer veril¬miştir. İsteyenler oralardan bakabilirler.
Eserleri
Hayatı boyunca İlim öğrenmek ve öğrendiklerini yaymak için bütün fırsat ve imkanlarını değerlendiren el-Hatîb'in en ve¬rimli çalışma sahalarından biri de eser yazma sahasıdır. Ona göre eser yazmak bir kimsenin aklını bir tabak (tepsi) içinde in¬sanlara sunması demektir. Bu anlayışın teşvikiyle çeşitli ko¬nularda İslam dünyasının her tarafına yayılmış eşine az rastla¬nan, özellikle hadis âlimleri için önemli kaynak özelliğini hâiz pek çok eser yazmıştır. el-Hatîb kaynaklarda tanıtılırken "yaygın eserlerin sahibi "meşhur imamların ve çokça eser yazan musannıfların biri "eserlerin sahibi gibi tabirler kullanıla¬rak onun velûd bir âlim olduğu ifâde edilmiştir.
Kaynaklarda el-Hatîb'e nisbet edilen eserlerin sayısı 54 i|e 100 arasında değişmektedir. Onun 453 (1061) yılı¬na kadar 54 kitap yazdığı, ayrıca hayatının son on yılında da bir¬çok eser kaleme aldığı dikkate alınırsa 100 rakamının gerçeğe daha yakın olduğu söylenebilir. Zehebî Tezkiretü'l-Huffâz 'öa bu 54 eserin adını verdikten sonra başka eserlerde zikretmiş¬tir. Yûsuf el-'Uş (1395/1975) müellifin büyüklü küçüklü 81 ki¬tabının adını zikretmekte ve bunların 436 cüzden ibaret olduğunu söylerken Dr. Ekrem Ziya el-Ömerî bu sayının 86 olduğu¬nu tesbit etmiştir. Ancak bu eserlerin bir kısmı el-Hatîb'in ölü¬münden sonra yanmıştır. Bu eserler hakkında geniş bilgiyi te¬mel kaynaklar hariç şu kitaplarda bulabiliriz:
1-Yûsuf el-'Uş, el-Hatîb el-Bağdâdî Müerrihu Bağdâd ve Muhaddisuhâ, s. 122-125.
2- Dr. Ekrem Ziya el-Ömerî, Mevâridu'l-Hatîb, s. 55-84.
3- Dr. Mahmûd et-Tahhân, e!-Hâftz el-Hatîb el-Bağdâdî, s. 126-280.
4- Şuayb el-Arnavût'un Siyeru A'lâmi'n-Nübelâ'ya yaptığı nefis tahkik (18/289-292).
5-Yusuf Kılıç, el-Hatîbul-Bağdâdî, s. 51-66.
6-M. Yaşar Kandemir, Haiîb el~Bağdâdî, İslam Ansiklope¬disi, (16/456-459).
el-Hatîb'in eserlerini şu başlıklar altında incelemek uygun olacaktır.
A) Hadis
1- el-Câmi'liAhlâki'r-Ravî ve Âdâbi's-Sâmi' Hadis öğ¬renim ve öğretimiyle ilgili 237 meseleye dair 1924 rivayeti se-nedleriyle birlikte ihtiva eden ve on bölümden meydana gelen eser Muhammed Re'fet Saîd (l-ll, Kuveyt 1401/1981), Mahmûd et-Tahhân (l-ll, Riyad 1403/1983) ve Muhammed Accâc el-Hatîb (Beyrut 1412/1991) tarafından yayımlanmıştır. Bekir b. Abdullah Ebû Zeyd, eserin talebenin uyması gereken kurallarla ilgili bö-lümlerini Âdâbu Tâlibi'l-Hadîs adıyla ayrıca neşretmiştir (Riyad 1411/1990). Prof. Dr. İsmail L. Çakan tarafından özetlenerek Ha-tîb Bağdâdî'ye göre Hadîs öğrenimi adıyla tercüme edilmiştir (İs¬tanbul 1991).
2-Şerefu Ashâbi'l-Hadîs Sünneti delil olarak kullan¬mayıp her şeyi akılla çözmek isteyen ve bundan dolayı muhad-dislere saldırıp onlarla alay eden Ehl-i Hadîs muhaliflerine karşı yazılmıştır. Eserin çeşitli baskıları yapılmış (Delhi 1345; Lahor 1384/1964; nşr. ve thk. Mehmed Said Hatiboğlu, Ankara 1971, 1991), Ebû Abdirrahmân Mahmûd tarafından "et-Takrîb li Musannefâti'l-Hatîb" dizisinin ilk kitabı olarak Tehzîbu Şerefi Ashâbi'l-Hadîs adıyla ihtisar edilmiştir (Beymt-Rıyad 1414/1993).
3-Nasîhaiü Ehli'l-Hadîs Eser genç yaşta ilim tahsil et¬meye, hadis talebelerini sadece rivayetle kalmayıp hadisin fıkhını öğrenmeye, hadisler üzerinde düşünmeye ve ilmi yazılı kaynak¬lardan değil bizzat hocadan okumaya teşvik etmektedir. Risaleyi Abdülkerim b. Ahmed el-Vüreykât (Ürdün/Zerkâ 1408/1988), Muh-tasaru Nasihati Ehli'l-Hadîs adıyla Yûsuf Muhammed Sıddîk (Har-tum 1408), Mecmû'atü'r-Resâil fî 'Ulûmi'l-Hadîs içinde aynı adla Subhî el-Bedrî es-Sâmerrâî (Medine 1389/1969, s. 25-36), yine ad¬la aynı mecmua içinde Nasr Ebû Atâ'(Riyad 1415/1994, s. 109-126) yayımlamıştır. İsmail Lütfi Çakan eseri Türkçe'ye çevirmiştir (MÜ-İFD, III, 1985, s. 205-214; Hatîb Bağdâdî'ye Göre Hadîs Öğrenimi, is¬tanbul, 1991, s. 97-116).
4-İkîizâü'l-'İlm el-'Amel Müellifin, ilim yolcusunun her şeyden önce samimi bir niyete sahip olması, öğrendiğini bizzat yaşaması, ilmin sadece dünyevî menfeatler için öğrenilmesi gibi konulardaki öğütlerini hadislerle ve İslam büyüklerinin sözleriyle desteklediği eser Nâsıruddîn el-Elbânî'nin tahkikiyfe yayımlan¬mış (Dımaşk 1385, Beyrut 1386/1966, 1389/1969, 1397/1976, Er-ba'u Resâil min Kunûzi's-Sünne içinde, s. 150-226; 1387/1967; Kuveyt 1405), Ebû Abdirrahmân Mahmûd kitabı Tehzîbu İktizâi'l-'İlm el-'Amel adıyla ihtisar etmiştir (Beyrut-Riyad 1414/1993).
B) Hadis Usûlü
1- el-Kifâye fî İlmi'r-Rivâye üsûl-i Hadîsin ilk ve en önemli kaynaklarından biri olup hadis ilimlerini, hadis terimlerini ve usûl meselelerini bilmeden hadis rivayetine kalkışan kimseler için kaleme alınmış, daha önceki usûl kitaplarında temas edil¬meyen pek çok hadis meselesi, sünnetin dindeki yeri, nasların tearuz ve tercihi gibi konular senedleriyle birlikte işlenmiştir. Eser Haydarâbâd'da (1357/1938), Muhammed Hafız et-Tîcânî tarafından Kâhire'de (1972, 1976), Ahmed Ömer Hâşim tarafın¬dan Beyrut'ta (1405/1984, 1406/1986) yayımlanmıştır.
2-Takyîdü'i-'llm On babdan meydana gelen eserde önce hadislerin yazılmaması gerektiğine, ardından hadislerin yazılmasında bir sakınca bulunmadığına dair rivayetler sıralan¬mış, Kur'ân ile hadislerin birbirine karışması endişesinin ortadan kalkmasından sonra hadisleri yazıyla tesbit etmenin bir mahzu¬ru bulunmadığı belirtilmiştir. Eseri Yûsuf el-'Uş tahkik ederek ya¬yımlamıştır (Dımaşk 1949, 1974; Beyrut 1394/1988).
3- er-Rıhle fî Tatebi'l-Hadîs Senedleriyle birlikte kay¬dedilen 81 rivayetin beş bölüm halinde incelendiği eserde hadis tahsili için yapılan seyahatin önemi, sahabenin, daha sonra da birçok İslâm büyüğünün bir hadis öğrenmek için bile olsa seya¬hatler yaptığı, âü isnâd elde etmek için uzun yolculukları göze alan birçok kimsenin emeline ulaşamadığı gibi hususlar incelen¬mektedir. Eseri önce Subhî es-Sâmerrâî Mecmû'aîü'r-Resâil fî Ulûmi'i-Hadîs içinde (Medine 1389/1969. s. 37-72) hatalı şeklide yayımlamış, daha sonra Nûreddîn İtr tarafından iyi bir neşri yapılmıştır (Beyrut 1395/1975). Nûreddîn İtr, aynı konuda olup el-Hatîb'in zikretmediği 22 rivayeti esere itâve etmiş, ayrıca mu-haddislerin seyahatleri sırasında başlarından geçen ilginç olay¬dan 15'ini nakletmiştir. Eseri daha sonra Nasr Ebû Atâ' yine Mecmu'atü'r-Resâil fî 'Ulûmi'l-Hadîs içinde tekrar yayımlamıştır (Riyad 1415/1994, s. 127-242).
4-el-FasI li'1-Vasl el-Müdrec fî'n-Nakl (Kitâb fi'1-Fasl ve'i-Vasl Dokuz cüz olduğu belirtilen eseri İbn Hacer el-'Askalâ-nî ihtisar etmiş ve çalışmasına Takrîbü't-Menhec bi Tertîbi'l-Müd-rec adını vermiştir. Değerli hocam Muhammed b. Matar ez-Zeh-rânî de el-FasI üzerinde bir doktora çalışması yapmıştır (1407/1984 Medine, el-Câmiatü'1-lslâmiyye).
5-el-İcâze li'l-Ma'dûm ve'l-Mechûl Henüz doğmayan çocuklar için icazet istediği var sayılan kimselere icazet verme¬nin caiz olup olmadığına dair kendisine sorulan bir soru üzerine kaleme aldığı bir risale olup Subhî es-Sâmerrâî tarafından ya¬yımlanan Mecmû'atü Resâil fî 'Ulûmi'l-Hadîs (Medine 1389/1969, s. 73-77) ve Nasr Ebû Atâ' tarafından aynı adia neşredilen eser içinde (Riyad 1415/1994, s.85-107) basılmıştır. Eser bazı kaynak¬larda İcâzetü'l-Ma'dûm ve'l-Mechûl veya İcâzeiül-Mechûl ve'l-Ma'dûm ismiyle geçmektedir (Tezkire 3/1140; Siyer 18/292). el-Hatîb'in el-İcâze li'l-Mechûl adlı bir eserinden de söz edilmekte¬dir (Siyer 18/292).
C) Hadis Ricali
1- Muvazzıhu Evhâmi'l-Cem' ve't-Tefrîk İsimleri baba ve dedelerinin isimleriyle aynı olan râvilerin, ayrıca farklı adlarla anılan kişilerin, dolayısıyla sikalarla zayıf râvilerin birbirine karış¬tırılmasını önlemek için yazılan eserlerin en önemlilerinden biri¬dir. Kitapta Buhârî'nin ei-Târîhu'l-Kebîr'lnöe 74, çeşitli eserlerde Yahya b. Maîn'in 11, Ahmed b. Hanbel'in 4, Müslim'in 6, 'Ali b. el-Medînî, Seyf b. Ömer et-Temîmî, Zühlî, Fesevî, İbrahim el-Harbî, Ebû Dâvûd, İbn Ukde, ed-Dârekutnî ve Ahmed b. Abdan eş-Şîrâzî'nin birer ikişer vehimî tesbit edilmiştir. Eserde daha sonra iki veya daha çok isimle zikredilen râviler, en çok bilinen adlarıyla başlamak üzere alfabetik sırayla ele alınmıştır. Eser Abdurrahmân b. Yahya el-Muallimî (I-Il, Haydarâbâd 1378-1379/1959-1960; Beyrut 1405) ve Abdulmu'tî Emîn Kal'acî (I-II, Beyrut 1987,1990) tarafından yayımlanmıştır.
2-el-Mü'tenif fî Tekmileti'l-Muhtelif ve'l-Mü'telif (el-Mü'telif ve'l-Muhtelif) 24 cüzden meydana gelen büyük bir cilt halin¬deki eser, müellifin ed-Dârekutnî'nin isim, künye, lakap ve nisbe-leri yazılışta aynı, okunuşta farklı kimselere dair el-Mü'telif ve'l-Muhtelif adlı kitabını, Abdülğanî eî-Ezdî'nin aynı adlı eserini de dikkate alarak bazı ilavelerle genişlettiği bir çalışmadır. Eserin Zâhiriyye (Hadis, nr. 285/140) ve Berlin (nr.10157) kütüphanele-rinde nüshaları bulunmaktadır. Şâkir Mustafa, bu eserle el-Müt-iefik ve't-MüfteriK'm aynı kitap olabileceğini söylemektedir {Târîhu'l-'Arabî, 11, 103).
3-ei-Müîtefik ve'i-Müfterik mine'l-Esmâ' ve'l-Ensâb Adları, künyeleri ve nisbeleri aynı olan kimselerin birbirine karış¬tırılmasını öniemek için kaîeme alınan ve isimlerin ilk harfine gö¬re alfabetik olarak sıralanan bir eserdir. Kitabın 18 cüzden mey¬dana gelen ve talebesi Ebu'l-Feth İbnü'n-Nehhâs tarafından Sa-fer 457'de {Ocak 1065) Dımaşk Câmi-i Kebîri'nde kendisine okunmak suretiyle rivayet edilen tam bir nüshası Beyazıt Deviet Kütüphanesinde olup fnr. 1208) II. cildinin birer nüshası da Sü-leymâniye (Esad Efendi, nr. 2097, 10-18. cüz) ve Millet (Feyzulkh Efendi, nr. 1515, 10-].9. cüzler) kütüphanelerinde bulunmaktadır. İbn Hacer el-Askafânî'nin eseri ihtisar etmeye başladığı, fakat tamamlayamadığı belirtilmektedir. Muhammed Sâdık Aydın, ei-Müttefik ve'I-Müfterik 'in ilk yarısını İmam Muhammed b. Suûd e!~İslâmiyye Üniversitesinde (Külliyem Usûli'd-Dîn, es-Sünne ve Ulûmuhâ, Riyad 1408) doktora çalışması olarak neşre hazırlamış, daha sonra eserin tamamını yayımlamıştır (l-III, Dımaşk 1417/1997).
4- Telhîsu'l-Müteşâbih fi'r-Resmi ve Himâyetü Mâ Eşkele Minhu 'an Bevâdiri't-Tashîf ve'l-Vehm Eser usûl-i hadîsin iki önemli türü olan "el-Mü'telif ve't-Muhtelif ile "e I-Müttefik ve'I-Müfterik" bahislerinden meydana gelen müteşâbih konusuna dairdir. Müellif bu iki türü iki ayrı kitapta eie almış olup bunlardan el-Müiîefik veİ-Müfterik günümüze ulaşmış, 24 cüzden meyda¬na gelen hacimli bir eser olduğu söylenen el-Mü'telif ve'l-Muhtein nüshasına ise henüz rastlanmamıştır. el-Hatîb türleri Telhî-su'l-Müteşâbih'ınde birlikte ele almış, muhaddislerin, yazılışları birbirine benzemekle beraber okunuşları farklı olan veya birbir¬lerine karıştırılması muhtemel bulunan isim, künye ve nisbelerini incelemiştir. İbnu's-Salâh, bu eserin el-Hatîb el-Bağdâdî'nin en değerli kitaplarından biri olduğunu, fakat admın muhtevasını ifâde etmediğini söylemektedir (Mukaddime, s. 365). e!-Hatîb'in talebesi İbn Mâkûlâ, hocasının bu üç daldaki kitapları ile el-Mü'tenif'me dayanarak el-İkmâr meydana getirmiştir. Telhî-sul-Müteşâbih Sükeyne eş-Şihâbî tarafından 2 cilt halinde ya¬yımlanmıştır (Dımaşk 1405/1985). el-Hatîb'in bu esere
5- Tâli'î-Telhîs adıyla bir zeyil yazdığı belirtilmektedir. Bu zeylin 67 varaktan ibaret son kısmı eksik bir nüshasının Dâru'l-Kütübi'l-Misrîyye'de bulunduğu (Telhîsu'l-Müteşâbih'm sonunda Fıhrtstü'l-Mahtûtât [MustalahuVHadîs], 1, 183) ve Me't-Tefeka min Esmâi'l-Muhaddisîn ve Ensâbihim Gayra Enne fî Ba'zihîZiyâdeti) Harfin Vâhidadıyla da anıldığı anlaşılmaktadır (A.g.e. 1, 283).
6- el-Esmâu'l-Mübheme fi'l-Enbâi'I-Muhkeme Eser, bazı rivayetlerde "bir erkek, bir kadın, falanın amcası veya yeğe¬ni" gibi mübhem ifâdelerle anılan veya sadece künyeleriyle zik¬redilen şahısların kim olduğunu ortaya çıkarmak, bunların adla¬rının açıkça belirtildiği bir veya birden fazla rivayeti bir araya ge¬tirerek bu mübhemiiği gidermek amacıyla kaleme alınmıştır. Mübhem isimler ihtiva eden 238 hadisin, kitaplarda geçtiği şek¬liyle mübhem isme göre tertib edilmeyip onların kimliklerini belirten rivayetlere göre alfabetik olarak sıralanması yüzünden eser fazla kullanışlı değildir. Nevevîbu eseri, mübhem ismin bulundu¬ğu hadisin sahâbî râvîsinin adına göre alfabetik tarzda ve Kitâ-bu'l-İşârât ilâ Beyâni'l-Esmâi'l-Mübhemât adıyla yeniden düzen¬leyerek ihtisar etmiş, ayrıca birçok ismin okunuşundaki farklı ka¬naatini belirtmiştir. el-Esmâu'l-Mübheme, fzzeddîn Ali es-Seyyid tarafından yayımlanmış olup (Kahire 1405/1984) Nevevî'nin Kitâ-bu'l-İşârât'\ da bu neşrin sonunda yer almıştır (s.531-622).
7-et-Tafsîl li Mübhemi'l-Merâsîl Yûsuf el-'Uş, bu adla kaydettiği eserin (el-Hatîb el-Bağdâdî, s. 129) içindeki rivayetlerin mübhem râvî adlarına göre sıralanması sebebiyle ondan fayda¬lanma imkanının az olduğunu belirtmekte, Nevevî'nin kitaptaki senedleri çıkarıp esere daha başka rivayetler ilâve ettiğini ve bu çalışmasına el-İşârât ile'l-Mübhemât adını verdiğini belirtmekte¬dir. Brockelmann da el-Mübhem 'alâ Hurûfi'l-Mu'cem adıyla zik¬rettiği eserin Nevevî tarafından yapılan muhtasarına ait bir nüs¬hanın Madrid Escurial Library'de (nr. 1597) bulunduğunu kaydet¬mektedir. (GAL Suppl., I, 564). Ancak bu muhtasar, hem adı hem de konusu bakımından el-Hatîb'in el-Esmâü'l-Mübheme fi'l-En-bâi'l-Muhkeme's\y\e ilgili olarak Nevevî'nin düzenlediği Kitâbu'l-İşârât ilâ Beyâni'l-Esmâi'l-Mübhemât 'mı çağrıştırmakta, dolayı¬sıyla adı geçen iki muhtasarın birbirine karıştırıldığı ihtimalini ak¬la getirmektedir.
8- Men Vâfekai Künyetuhu İsme Ebîh Mimmâ Lâ Yu'me-nu Vukû'u'l-Hatai Fîh Moğaltay b. Kılıç, el-Hatîb'in bu eserinden bazı isimleri seçerek Men Vâfekat Künyetuhu İsme Ebîh adında bir eser meydana getirmiştir. Bâsim Faysal Ahmed el-Cevâbire, 238 isim etrafında yapılan bu alfabetik seçmeyi Ebu'l-Feth el-Ezdî'nin Men Vâfeka İsmuhû İsme Ebîh ve Men Vâfeka İsmuhû Künyete Ebîh adlı eserleriyle birlikte yayımlamış, ayrıca esere künyesi babasının ismine benzeyen 160 kişiyi ilâve etmiş¬tir {Kuveyt 1408/1988, s. 77-137).
9-es Sâbık ve'l-Lâhık el-Hatîb'in, bir râvîden rivayet¬te bulunan ve vefatları arasında 60 yıldan fazla bir müddet bulu¬nan 230 râvîyi ilk isimlerine göre alfabetik olarak ele aldığı bu eser değerli hocam Dr. Muhammed Matar ez-Zehrânî 'nin tahki¬kiyle es-Sâbık ve'l-Lâhık fî Teba'udi Mâ Beyne Vefâti Râviyeyn 'an Şeyhin Vâhid adıyla yayımlanmıştır (%ad 1402/1982).
10- Ğunyetü'l-Mültemis (fî) fzâhi'l-Mültebis Bazı kay¬naklarda eserin adı Ğunyetü'l-Muktebis fî Temyîzi'l-Mültebis ola¬rak kaydedilmiştir. Babalarının adları, isimlerinin başında "Ebû" kelimesinin bulunup bulunmamasına göre (Süleyman b. Muğîre, Süleyman b. Ebî Muğîre gibi) birbiriyle karıştırılan râvi-lere dairdir. Abdurrahmân b. Muhammed eş-Şerîf tarafından üzerinde yüksek lisans çalışması yapılan eseri (Camiatü'1-lmâm Muhammed b. Suûd el-lslâmiyye, Külliyetli Usûli'd-Dîn, es-Sünne ve Ulûmuhâ, Rıyad 1403) Nazar Muhammed el-Fâryâbî tahkik ede¬rek yayımlamıştır (Kuveyt 1413).
D) Hadis Metinleriyle İlgili Çalışmaları
1- el-Fevâidü'l-Münîehabe es-Sıhâh ve'l-Ğarâib el-Hatîb bu çalışmasında, akranı olan Ebu'l-Kâsım Yûsuf b. Mu-hammed el-Mehrevân?nin rivayetlerinden beş cüzünü sahih olup olmaması açısından değerlendirmeye tâbi tutmuştur. Meh-revâniyyât adıyla da bilinen eserin 5 cüzden oluşan bir nüshası Dâru'l-Kütübi'z-Zâhiriyye'de (Mecmua, nr. 47, 1144 [2,3,4 ve 5. cüzler], Hadis, nr. 353), diğer nüshaları Millet (Feyzullah Efendi, nr. 555) ve Bursa Hüseyin Çelebi (nr 6/4 kütüphanelerinde bulun¬maktadır. el-Hatîb'in, talebesi Ebu'l-Kâsım 'Ali b. İbrahim b. Ab-bâs el-Hasenî ed-Dımaşkî'nin rivayetlerinden seçip derlediği, aynı mahiyetteki başka bir çalışmasının 8 {Mecmua, nr. 4/46), 13 (Mecmua, nr. 140/139) ve 14'Ünc (Mecmua, nr. 40/178) Cüzleri Dâru'l-Kütübi'z-Zâhiriyye'dedir. Bir diğer talebesi Ebû Muham-med Ca'fer b. Ahmed b. Hasen es-Serrâc el-Bağdâdî'nin 5 cüz¬den meydana gelen rivayetlerini de el-Fevâidü'l-Müntehabe es-Sıhâhu'l-'Avâlîadıyla tahrîc etmiştir. es-Sirâciyyât olarak da anı¬lan eserin tamamı Dâru'l-Kütübi'z-Zâhiriyye'de bulunmaktadır (Mecmua, nr. 14, 27/8, 31/12, 98/3).
2-Hadîsü's-Sitte mine'î-Tâbi'în ve Zikru Turukıh ve'htilâfu Vucûhih (Mâ fîhi Sittetün Tâbî'iyyûn Rivâyetü [Rivâyâ-tüj's-Siîte mine't-Tâbi 'în Müellif bu eserinde, Hz. Peygam¬berin İhlâs sûresini kastederek söylediği, "sizden biriniz her gece Kur'ân'ın üçte birini okumaktan âciz midir?" mealindeki hadi¬sin çeşitli rivayetlerini senedinde bulunan birbirinin akranı 6 tabiî dolayısıyla incelemektedir. Eser Muhammed b. Rızk b. Tarhûnî tarafından yayımlanmıştır (Ahsa 1412). Onun 3- Rivâyâtü'sSa-hâbe 'ani'î-Tâbi'în adıyla anılan ve bir cüz olduğu söylenen kitabı da muhtemelen aynı eserin farklı şekillerde kaydedilmesi ve okunması sonucunda ortaya çıkmıştır.
4- Emâlîhi fî Mescidi Dımaşk Eserin beşinci cüzü Dâ-ru'l-Kütübi 'z-Zâhiriyye'de bulunmaktadır (Mecmua, nr. 27/5).
5-Emâli'l-Cevherî Tahrîcu Ebî Bekr el-Haiîb İki imlâ meclisinde yazdırılan hadisleri ihtiva etmektedir (D.K.Z., Mecmua, nr. 105/6).
6- Meclis min İmlâi Ebî Ca'fer Muhammed b, Ahmed b. Mİime (D.K.Z., Mecmua, nr. 117/21).
7- Avâlî EhâdîSİ Mâlik b. Enes (D.K.Z., Mecmua, nr. 101, vr. 70-80).
8- er-Ruvâî 'an Mâlik b. Enes ve Zikru Hadîsin li Külli Vâ- hid Minhum Mâlik b. Enes'ten rivayette bulunmuş 993 râvi hakkında bilgi veren eseri Ebu'l-Hüseyn Yahya b. Abdullah b. 'Ali b. Attâr Reşîdüddîn el-Kureşî (662/1264), sonuna bazı ekler ilave ederek Mücerredi) Esmâi'r-Ruvât ani'l-İmâm Ebî Abdiliah b. Mâlik b. Enes et-Esbahî adıyla ihtisar etmiştir. Alfabetik olan bu muhtasarın bir nüshası Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi'nde bulunmaktadır (111, Ahmed nr. 624/9, vr. 87b-103b).
9- Müntehab min Hadîsi Ebî Bekr eş-Şîrâzî ve Gayrini : (D.K.Z., Hadis, nr. 330).
10- Müntehab mine'z-Zühd ve'r-Rekâik : (D.K.Z., Mec¬mua, nr. 120).
11- Hadîsü Ca'fer b. Hayyân : (D.K.Z., Hadis, nr. 390).
E) Diğer Eserleri
1-Târthu Bağdâd ev Medîneti's-Selâm :450 (1058) yı¬lından önce Bağdat'ta yaşayan veya buraya gelen şahsiyetlerin, halife, vezir, kumandan gibi devlet adamlarının, şâir, kadı ve di¬ğer mesleklere mensup 7831 kişinin hayatına dair bilgi verilen alfabetik bir eser olup Muhammed adıyla olanlarla başlamakta¬dır. Eserin I. cildi Bağdat'ın kuruluşu, müslümanlar tarafından fethi ve tarihi gibi konular hakkındadır. 14 cilt halinde yayımla¬nan esere (Kahire 1349/1931) Abdülkerîm b. Muhammed es-Sem'ânî (562/1167), İbnu'd-Dübeysî (637/1239) ve İbnu'n-Nec-câr el-Bağdâdî (643/1245) gibi âlimler tarafından zeyiller yazıl¬mıştır. Saîd b. Besyûnî Zağlûl, eserdeki hadislerin ve şahısların fihristini Fehârisö Târîhi Bağdâd (Beyrut 1407/1986), zeyillerin fihristini de Feharisü Zuyûli Târîhi Bağdâd (Beyrut 1407/1987) adıyla neşretmiştir. Eser en son olarak 18 cilt olarak basılmıştır (Beyrut ts.).
2-el-Fakîh ve'l-Müiefakkih : Şafiî mezhebinin eski fıkıh usûlü kaynaklarından biri olan eserin amacı, birbirini suçlayan fı-kıhçılarla hadisçileri yaklaştırmak ve bunların birbirinin bilgisine ve metoduna muhtaç olduğunu göstermek, özellikle muhaddis-ler için hadisin fıkhını bilmenin vazgeçilmezliğini ortaya koymak¬tır. Fıkıh usûlü konulan ile eğitim öğretim meselelerinin bir hadis-çi metoduyla ele alındığı eser İsmail ei-Ensârî tarafından 2 cilt halinde yayımlanmış (Riyad 1389/1969, Beyrut 1395/1975, 1400/1980; Kahire 1395; el-Fakîh ve'İ-Mütefakkih ve Usûlü'l-Fıkh adıyla Kahire 1397/1977), daha sonra Ebû Abdirrahmân Âdi! b. Yûsuf ei-Azzâzî iki nüshasına dayanarak eseri neşretmiştir (1-11, Riyad 1417/1996).
3- Mes'eletü'i-İhticâc bi'ş-Şâfi'î fîmâ Üsnide İleyh ye'r-Reddu 'ale't-Tâ'inîne bi 'Izami Cehlihim 'Aleyh (el-İhîı'câc İi'ş-Şâ-fi'î fîmâ Üsnide İleyh ve'r-Reddu 'ale'l-Câhilîn bi Ta'nihim Aleyh) : Ebû Hanîfe ve İmam Muhammed'in kısa hal tercümelerine de yer verilen eser Halîl Molla Hatır tarafından yayımlanmıştır (Riyad 1400).
4- el-Cehr bi'l'Besmele (el-Cehr bi-bismillâhirrahmânirra-hîm fi's-Salâî) : İki cüzden ibaret olduğu belirtilen eseri Zehenın sakıncalı görüldüğünü belirtmektedir. Eserin Süleymâniye Kütüphanesinde bulunan (Âşir Efendi, nr. 190) bir cüzden ibaret nüshasındaki bazı ifâdelerle ilk İki sayfası dışında hadis ve ha¬berlerde senedlerin hazfedilmesi, bu nüshasının asıl eserin bir muhtasarı olabileceği kanaatini uyandırmaktadır.
el-Hatîb el-Bağdâdî'nin hacimleri hakkında kaynaklarda bilgi verilen, ancak günümüze gelip gelmediği bilinmeyen eser¬leri de şunlardır: el-Gusl li't-Cum'a (Guslü'l-Cum'a; 2 veya 3 cüz), el-Hiyel {1 cüz), Hadîsi) Abdirrahmân b. Semüre ve Turu-kuhû (2 cüz), İbtâlû'n-Nikâh bi Gayri Velî (1 cüz), el-Kazâ' bi'l-Yemîn ma'a'ş-Şâhid (2. cüz, bu eser Sıhhatü'l-'Amei bi'l-Yemîn ve'ş-Şâhid adıyla da anılmaktadır), İbnu'l-Cevzî'nin, baz» hadis¬lerini zayıf diye tenkit ettiği el-Kunût ve'i-Âsâru'i-Merviyye fîhi 'ale 'htilâfihâ ve Tertîbihâ 'alâ Mezhebi'ş-Şâfiî (3 cüz veya 1 cüz), Mecmuu Hadîsi Ebî İshâk eş-Şeybânî (3 cüz), Mecmuu Hadîsi Muhammed b. Sûka (4 cüz), Men Haddese ve Nesiye (Ahbâru Men Haddese ve Nesiye; 1 cüz), Menâkıbu Ahmed b. Hanbel, Menâkıbu'ş-Şâfiî (Târîhu Bâğdâd'öa her iki imamın bi¬yografisini verdikten sonra onların hayatına dair birer kitap yaz¬dığını söylemektedir; II, 73; iv, 423), Mu'cemu'r-Ruvâi (Mu'ce-mu'r-Rivâye)'an Şu'be (er-Ruvât'an Şu'be; 8 cüz), Müselselât(3 cüz), hadislerdeki illetlere dair önemli bir eser olduğu belirtilen el-Mükmel fî (Beyâni)'İ-Mühmel (8 cüz), Müsnedü Ebî Bekri's-Sıddîk, Müsnedü Nu'aym b. Hemmâz el-'Usfânî (1 cüz), en-Nehy 'an Savmi Yevmi'ş-Şekk (Mes'ele fî Sıyâmi Yevmi'ş-Şekk fi'r-Red 'alâ men Raâ Vücûbehû, Mes'eletü Yevmi'l-Ğaym), Râ-fi'u'l-İrtiyâb fi'l-Maklûb mine'l-Esmâ' ve'l-Ensâb (ve'i-Elkâb, Mak-lûbü'l-Esmâ've'l-Ensâb), Rivâyetü'I-Âbâ' 'ani'l-Ebnâ (1 cü2), er-Rubâ'iyyâi {3 cüz), et-Tebyîn li Esmâi'l-Müdelİisîn (Esmâu'l-Mü-dellisîn, 2 veya 4 cüz), Temyîzü'l-fBeyânü Hükmi'l-) Mezîd fî Muttasıli'l-Esânîd {8 cüz), Turuku Hadîsi Kabzi'l-'İlm (3 cüz ).
Haklarında bilgi bulunmamakla birlikte bazı kaynaklarda şu eserler de el-Hatîb'e nispet edilmektedir: Beyânü Ehli'd-De-recâii'l-Vlâ, ed-Deiâil ve'ş-Şevâhid 'alâ Sıhhati'!- 'Amelbi Habe-ri'l-Vâhid, el-Esmâü'l-Mütevâti'e ve'l-Ensâbu'l-Mütekâfi'e, el-İn-ba" 'ani't-Enbâ', izâ Ukîmetü's-Salâi felâ Saiâte iHe'l-Mekiûbe, Kiîâb fîhi Hadîsü "el-İmâmü Zâmin ve'l-Müezzinu Mu'temen", Ki-tâb fîhi Hadîsü "Nazzarallâhu İmreen Semi'a minhâ Hadisen", Kitâb fîhi Huibeiü 'Âişe fi's-Senâ' 'alâ Ebîhâ min Tahnci'l-Hatîb min Rivâyâtihî 'an Şuyûhihî, Talebu'l-'İlm Farîzatün 'alâ Külü Müslim, ei-Tenbîh ve'i-Tevkîf 'alâ Fezâili'l-Harîf, Müsnedü Saf-vân b. 'Assâl, el-Vudû'min Messi'z-Zeker,
Bunların dışında kaynaklarda zikredilmemekle beraber Kitâbu'l-Ve):eyâî(GALSuppL, i, 564), Muhtasaru's-Sünen minAs-li'l-Haseni'l-Basrî (a.g.e., I, 564), Keşfu'l-Esrâr (Keşfu'z-Zımtm, II, 1486) ve Riyâzü'l-Üns ilâ Hadâiri'l-Kuds adlı eserler de el-Ha¬tîb'e isnat edilmektedir. D.K.Z.'de kayıtlı olan son eserin (Tefsir, nr. 122/144) el-Hatîb'e ait olabileceğini (Yâsîn M. es-Sewâs, s. 193) Muhammed Accâc el-Hatîb pek muhtemel görmemektedir (el-Câmi' li Ahlâki'r-Râvî, naşirin mukaddimesi, I, 67).
BİBLİYOGRAFYA
Abdullah b. Yûsuf e!-Cüdey', Bk. el-Hatîb e!-Bağdâdî, es-Stfât. 'Amr 'Abdülmün'im Selîm, Lâ Difâan 'ani'l-Elbânî fe Hasb... Bel
Difâan 'ani's-Selefiyye, Mektebetü's-Sahâbe, Şârika {Bir leşik Arap. Emirlikleri) 1420/1999. Ateş, Ahmed, Haiîb el-Bağdâdî ve Takyîd al-'ilim Adlı Eseri",
İlahiyat Fakültesi Dergisi, İstanbul 1952 /1, s. 91-103. 'Aynî, Ebû Muhammed Mahmûd b. Ahmed b. Musa eî-Aynî (öl.855), 'Ikdu'l-Cumân fî Târîhi'z-Zamân, Topkapı Sarayı
Ktp., III. Ahmed kısmı, nr. 2911 (Yusuf Kılıç'ın el-Hatîbu'l-Bağdâdî'sinden naklen). Çakan, İsmail Lütfi, Hadîs Edebiyatı, M.Ü.İ.F. Vakfı Yayınları, Nr:35, İstanbul 1997. Ebû Bekr İbn Nukta, Muhammed b. Abdüiğanî b. Ebî Bekr b. Şucâ' el-Bağdâdî ei-Hanbelî (öi.629), ei-Takyîd li Ma'rifeti'r-Ruvâi ve's-Sünen ve'l-Mesânîd, l-ll, Hindistan, ts. Ebû İshâk es-Sarîfînî, Takıyyuddîn Ebû İshâk İbrâhîm b. Mu¬hammed b. eî-Ezher el-'lrâkî es-Sarîfînî el-Hanbelî {öl.641}, el-Müntehab mine's-Siyâk li Târîhi Nîsâbûr, (thk. Muhammed Ahmed 'Abdüîazîz), Dâruî-Kütübi'l-'İlmiyye, XXXVII, Dâru 'Âlemi'l-Kütüb, Riyad 1412/1991 İslam Ansiklopedisi, Bk. Kandemir, M.Yaşar. İsmail Paşa, İsmail b. Muhammed Emîn Bâbenzâde el-Bağdâdî (öl.1339), Hediyyetü'l- 'Ârifîn Esmâu'i-Müellifîn veÂsâru'l-Musannifîn, l-ll, Milli Eğitim Basımevi, Ankara 1951. Kandemir, M. Yaşar, "Hatîb el-Bağdâdî", İslam Ansiklopedisi, XVI, 452-460, Türkiye Diyanet Vakfı, İstanbul 1997. Kehhâle, Ömer Rıza, Mu'cemu'l-Müellifîn, i-XIII, Dımaşk 1957. Kevserî, Muhammed Zâhid el-Kevserî (öl. 1371/1952), Te'nîbu'l-
Hatîb 'alâ Mâ Sâkahu fî Tercemeti Ebî Hanîfe mine'l-Ekâzîb, Kahire 1361/1942. Kılıç, Yusuf, Bk. Yusuf Kılıç. el-Muallimî, Abdurrahmân b. Yahya el-Yemânî (Öİ.1386), et-Tenkîl bi Mâ fî Te'nîbi'l-Kevseri mine'l-Ebâtîl, (thk. Muham¬med Nâsıruddîn el-Elbânî ve Muhammed Abdürrezzâk Hamza), l-ll, Mektebetü'l-Meârif, Riyad 1386/1406. Muhammed Nâsıruddîn el-Elbânî (öl. 1420/1999), Muhtasaru'I-li'l-'Aliyyi'l-Gaffâr, el-Mektebu'l-İslâmî, Beyrut 1412/1991. Münîruddîn Ahmed, Târîhu't-Ta'lîm İnde'l-Müslimîn (trc. Sâmî es-Sakkâr), Riyad 1401/1981. Sem'ânî, Ebû Sa'd Abdülkerîm b. Muhammed b. Mansûr et-Temîmî es-Sem'ânî el-Horasânî (ö!. 562), el-Ensâb, (thk. Abdurrahmân el-Muallimî el-Yemânî), I-X, Muhammed Emîn Deme baskısı, Beyrut, 1980. es-Safedî, Salâhuddîn Halîl b. Aybek b. Abdullah (Öİ.764), el-Vâfîbi'l-Vefeyâî, I-XXII, Cern'iyyetü'l-Müsteşrikîne'i-Almâniyye, Beyrut 1962-1983. Subkî, Ebû Nasr Tâcuddîn Abdülvehhâb b. 'Ali (51.771), Tabakâ-
tü'Ş'Şâfiiyyeti'l-Kübrâ, {thk. Abdülvehhâb el-Hulv ve Mahmûd et-Tannâhî), I-X, Matba'atü îsâ el-Bâbi'l-Halebî, Ka¬hire 1383 (1964-1976).
Tahhân, Mahmûd, el-Hâfız e!-Hatîb el-Bağdâdî ve Eseruhu fî 'Ulûmi'l-Hadîs, Dâru'l-Kur'âni'l-Kerîm, Beyrut 1401/1981.
Uğur, Mücteba, Hadis İlimleri Edebiyatı, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları / 202, Ankara 1996.
Yâkût el-Hamevî, Şîhâbuddîn er-Rûmî (Öİ.626), Mu'cemu'l-Bul-dân, I-X, Dâru Sâdır, Beyrut, ts.
Mu'cemu'l-Udebâ, I-VII, Dâru'l-Müsteşrik, Beyrut ve Ka¬hire 1923-1930.
Yusuf Kılıç, el-Hatîbu't-Bağdâdî ve Yararlandığı İlim Otoriteleri ve Hadis Râvîleri, İstanbul 1997.
Yûsuf el-'Uş (öl. 1395/1975), el-Hatîb el-Bağdâdî Müerrihu Bağdâd ve Muhaddisuhâ, Matba'atü't-Terakkî, Dımaşk 1364/1945.
Zehebî, Ebû Abdillah Şemsuddîn Muhammed b. Ahmed b. Os¬man b. Kaymaz et-Türkmânî (öl. 748), Düvelü'l-İslâm, Dâ-iretü'l-Meârifi'l-Osmâniyye, Hindistan 1364-1365.
Siyeru A'lâmi'n-Nübelâ, (thk. Şuayb el-Arnavût ve Hüseyn el-Esed), I-XXV, Müessesetü'r-Risâle, Beyrut 1412/1992.
Târîhu'l-İslâm ve Vefayâîu'l-Meşâhîri ve'i-'A'lâm, (thk. Ömer Abdüsseiâm et-Tedmurî), Dâru'l-Kitâbi'l-'Arabî, Beyrut 1982.
Tezkiretü'l-Huffâz, I-V, Dârul-Kütübi'l-'İlmiyye, Beyrut, Gaffâr (l-'Azîm) ve îzâhu Sahîhi'l-Ahbâri min Sakîmihâ, (thk. Dr. Abdullah b. Salih el-Berrâk), l-ll, Dâru'l-Vatan, Riyad 1420/1999. Ziriklî, Hayruddîn (öl.1396h.)T el-A'lâm Kâmûsu Terâcim li Eşhe-h'r-Hicâl ve'n-Nisâ mine'l-'Arabi ve'l-Musta'rabîn ve'l-Müsteşrikîn, I-XIII, Dâru'l-'İlmi li'l-Melâyîn, Beyrut 1980.