S. AHMED ARVASİ
01 Ocak 1970
1932 yılında dünyaya geldi.Ailece Van'ın Müküs (Bahçesaray) kasabasına bağlı Arvas (Doğanyayla) köyündendir. Mühitlerinde bu köyün adına izafeten 'Arvasiler' olarak tanınırlar. Soyadı kanunu çıktıktan sonra köylerinin adı soyadları oldu. Babası Anadolu'da yetişen büyük velilerden Seyyid Abdülhakim Arvasi'dir.
Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye kitabı yazarı Hüseyin Hilmi Işık ile büyük şairlerimizden Necip Fazıl'ın hocaları Abdülhakim Arvasi hazretleri ise bir başkasıdır.
1952'de Erzurum Öğretmen Okulu'ndan mezun olduktan sonra bir süre ilkokul öğretmenliği yaptı. 1958'de Gazi Eğitim Enstitüsü Pedagoji Bölümü'nü bitirdi. Sırayla Balıkesir, Bursa ve İstanbul'daki Eğitim Enstitülerinde hocalık yapan Arvasi, 1979 yılında emekli oldu. Aynı yıl Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel İdare Kurulu'na seçilerek bu partideki görevine 12 Eylül 1980 ihtilaline kadar devam etti.
MHP'den İstanbul Senatör Adayı da olmuştur. Arvasi Hoca, o zamanlar Türk milliyetçiliğinin sesi olan Hergün Gazetesi'nde, ' Türk-İslam Ülküsü ' başlığıyla günlük makale yazdı. 12 Eylül darbesinden sonra Türk İslam ülkücüleriyle birlikte MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası'ndan yargılandı.
Mamak Cezaevi'nde işkence gördü. Tahliye olduktan sonra ülkücü gazete ve dergilerde yazı yazarak gençliğe yol göstermeye devam etti. Türkiye Gazetesi'nde Hasbihal başlığı ile makaleleri neşredildi.
56 senelik ömrünün bir bölümünde hep konuşan, anlatan ve hitabet sanatını en güzel şekilde icra eden Arvasi Hoca vardı. İkinci ve son bölümde ise hep yazı yazan. 31 Aralık 1988'de Erenköy'deki evinde saat 11.00'de ruhunu teslim ederken çok sevdiği daktilosunun başındaydı. Ölümünü Yeni Düşünce Gazetesi, 'Bir Güzel Adam Hakk'a Yürüdü", Türkiye Gazetesi ise 'S. Ahmet Arvasi'yi Kaybettik' manşetiyle verdi. Arvasi'nin cenaze namazı için yurdun çeşitli yerlerinden gelen binlerce kişi Fatih Camii'ni ve bahçesini doldurmuştu.
Merhumun akrabası Van eski Müftüsü Seyyid Kasım Arvasi cenaze namazını kıldırdı. Arvasi Hoca, Edirnekapı'da damadı Reşat Yamankaradeniz'in yanına defnedildi. Kabrinin biraz aşağısında meşhur Osmanlı şeyhülislamlarından İbn-i Kemal hazretlerinin kabri bulunuyor.
ESERLERİ
Türk-İslam Ülküsü (3 cilt),
Kendini Arayan İnsan,
İnsan ve İnsan Ötesi,
Diyalektiğimiz ve Estetiğimiz,
Şiirlerim,
Eğitim Sosyolojisi,
Doğu Anadolu Gerçeği,
İleri Türk Milliyetçiliğinin İlkeleri,
Hasbihal (6 cilt)
Hasbihal, daha sonra konularına göre şu isimlerde yayımlandı: Emperyalizmin Oyunları, Devletin Dini Olur mu, Kadın Erkek Üzerine, İnsanın Yalnızlığı,
HAKKINDA YAZILANLAR
1.Asrın Yesevisi Ahmet Arvasi, Hüdavendigar Onur, Biyografi Net Yayınları, İstanbul 2003
Türk İslam ülküsünün abide şahsiyetlerinden Seyyit Ahmet Arvasi'nin ailesi, akrabaları ve hayatı hakkında yazılan Asrın Yesevisi isimli eserde, İlme Önem Veren Bir Millet, Arvas Mektebi, Arvasi'ye Göre İnsan Tahlilleri, Kültür ve Medeniyet Üzerine, Milliyetçilik, Arvasi'nin Milliyetçilik Anlayışı, Arvasi'de Türk Sevgisi, Arvasi'ye Göre Zararlı Cereyanlar, Arvasi'nin Eserleri gibi bölümlerde bulunuyor.
2.Ahmet Arvasi'nin Hayatı Tefekkürü Eserleri, Burak Yayınevi, İstanbul
3.Ahmet Arvasi Hoca hakkında Bizim Ocak, Nizam-ı Alem Ocakları, Hisar, Ufuk Çizgisi gibi dergiler özel sayı çıkardılar.
Ülkücü Hareket, milletimizin yeniden dirilişini temsil etmektedir! / S. Ahmed Arvasi
Tarihimizi incelediğinizde, göreceksiniz ki, birçok sosyal, kültürel, ekonomik ve politik akım doğmuş, bir müddet yaşamış, sonra tarih sahnesinden çekilip gitmiştir. Gerçekten, tarihi ve milli bir kökten mahrum olan, milletin ihtiyaç ve özlemlerine cevap vermeyen her müessese ve hareketin akıbeti budur.
Bu konuyu müşahhas olarak görmek için, 70 yıl içinde siyasi ve sosyal maksatlı “partilerin” ve “cemiyetlerin” macerasını okumak ve öğrenmek yetecektir. Şu yarım asırlık Cumhuriyet tarihi içinde bile yüzlerce “cemiyet” ve “parti” kurulup kapandı. Şu anda bile adını sanını bilmediğimiz fakat resmen mevcut olan nice “dernekler”, “cemiyetler” ve “partiler” vardır.
Bunların içinde şu veya bu ölçüde “sesini duyuran”, şu veya bu ölçüde “cemiyetten ilgi görenleri” olduğu gibi, birçoklarının varlığından cemiyet haberdar bile değildir.
Öte yandan, cemiyet, bazı “dernek” ve “partilerin” varlığından rahatsız olduğu halde, bazılarını gönülden desteklemektedir. Milletimizin sevdiği ve desteklediği “teşekküller ve akımlar” milletimizin ihtiyaç ve özlemlerine cevap veren ve ona yabancılaşmayanlarıdır. Aksine, kendine ters düşen, milli ve mukaddes değerlerine yabancılaşan teşekkül ve akımlardan, milletimiz nefret eder.
Objektif bir tespit olarak belirtelim ki, Türk Milleti “Kanımız aksa da zafer İslam’ın” “Türk-İslam Medeniyetini yeniden biz kuracağız” diyen “Ülkücü Gençliği” ve onun hareketini büyük bir sevgi ve ümitle takip etmektedir. Bu gençliğin aleyhinde yürütülen bütün menfi propagandalara rağmen, bütün isnat, iftira ve tertiplere rağmen, “müspet tavrını” değiştirmemektedir. Onların mağdur ve mazlum olduğuna inanmaktadır. Çünkü, onları yakından tanımaktadır.
İşte “Ülkücü Hareketi” güçlü, devamlı ve yenilmez yapan bu “milli destek ve himayedir”. Ülkücü Hareket, suni bir dernek faaliyeti değildir. 0, Türk İslam Medeniyetinin yeniden doğuş hareketi olarak tarihimizin bağrından fışkırıp gelen, milli ve mukaddes değerlerimizle beslenip gelişen bir “içtimai vakıa”dır. Böyle olduğu içindir ki, her gün biraz daha güçlenerek gelmekte, her partiden ve her tabakadan halkımızın ilgi ve sempatisine mahzar olmaktadır. Ülkücü hareketi, şu veya bu “siyasi harekete” ne benzetmek, ne de mal etmek mümkündür 0, kelimenin tam manası ile bir “basul ba’del mevt” (ölümden sonra diriliş) hareketidir. Kara ve kızıl emperyalizmin Türk ve İslam dünyasını esir almak için hazırladığı bütün zincirleri kırma ve “kendi nizamını” kurma hareketidir. Ülkücü hareket, küçük parti hesapları içinde değildir, aksine o, bütün partilere ve politikalara yön ve biçim veren “milli ve mukaddes bir aksiyon”dur.
Kesin olarak belirtelim ki, bu hareketi, artık ne susturmak ne durdurmak mümkündür. Bu hareket fikriyatı ile, programı ile stratejisi ile, kadrosu ile artık “içtimai bir vakıa”dır. Bu hareketin içinde pişen ve yoğrulan binlerce genç aydın vardır. Kararlı, azimli, iyi yetişmiş ve ne yapacağını bilen bu binlerce Müslüman Türk çocuğu, er geç özlediklerini gerçekleştireceklerdir. Şu anda bunların arasında tanıdığım o çapta yetişmiş genç ve aydın kadrolar ve kimseler bulunmaktadır ki, onların azim ve iradeleri karşısında, Türk-İslam Medeniyetinin düşmanları daha fazla da yanamayacaklardır. Eğer zarar görmeyeceklerini bilse idim, bu yiğit insanlardan birçoğunun adını dahi verebilirdim. Bunlar, ister “Taş medreselerde” çile doldursunlar, ister “Öz yurdunda garip, öz vatanında parya” hayatı yaşamış olsunlar, büyük bir azimle, imanla ve kararla yarınlar için hazırlanmaktadırlar ve Allah’ın izni ile muvaffak olacaklardır