Fuad Köprülü'nün Hukuk Tarihçiliği
Mehmet Akman 01 Ocak 1970
Daha 19 yaşında iken devrin önde gelen hukukçu ve fikir adamlarının yazılarının
yayımlandığı dergilerde ismini gördüğümüz' Köprülü'nün hukuk tarihçiliği hep onun
tarihçiliğinin ve edebiyat tarihçiliğinin arkasında takdim edilmiştir. Arsal ile birlikte
bu disiplinin kurucu öncülerinden olmasının dışında eserleri göz önüne alındığında
da Köprülünün hukuk tarihçiliğinin öne çıkarılması günümüz hukuk tarihçileri için
bir vefa borcudur? Bununla birlikte onu sadece edebiyat tarihçisi, tasavvuf tarihçisi
ya da hukuk tarihçisi olarak nitelemek üstesinden geldiği işi tanımlamakta yeterli
olmayacağından belki bütün bu alanları kapsayacak şekilde üstada medeniyet tarih~
çisi3 demek daha isabetlidir.
Tarihe Avrupa merkezli (Euro-centric) bakan Batılı tarihçilere göre tarih, her ne ka~
dar Mezopotamya ve Mısır'da başlamış ve bu arada Orta Asya, Çin ve Hindistan gibi
"uzak" diyarlarda muhtemelen bir şeyler yaşanmışsa da, bu yaşanmışlık sadece not
edilir. Batılı tarihçiye göre tarihin başlangıcı Akdeniíde Yunan uygarlığının doğması~
dır. Buna göre Avrupalı tarih anlayışı, kendi toplumunu biçimlendiren tarihi özgün bir
Prof. Dr. Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi. Bu yazı Kazakistanda yapılan
ICAPA 2008 Kongresinde sunulan tebliğin gözden geçirilmiş şeklidir.
l Köprülüzâde Mehmed Fuad, "TahaWülãt-l CeZãİyye", İlm-i Hukuk ue Mukayese-i Kavanin Mecmuası,
sayı 5 (31 Temmuz 1325/13 Ağustos i909), s. 342651. Ayrıca bk. “Kanunların menşe ve esası",
Donanma, sayı 21 (1329/1912), s. 1895-1900; “Kanunların menşe ve esası 2", Donanma, sayı 23-24,
s. 2093-2100.
2 Neredeyse küçük bir kitap hacmindeki ansiklopedi maddesinde Köprülü'nün edebiyat tarihçiliği
büyük bir vukufla inceden inceye işlenmiş ancak hukuk tarihçiliğine aynı nispette yer verileme~
miştirz Ömer Faruk Akün, "Mehmed Fuad Köprülü", DİA, c. 28 , s. 471-486.
3 Abdülkerím Asilsoy, Türk Modemleşmesı' Öncülerinden Fuat Köprülü: Hayatı, Eserlen' ve Fikirleri, Doktûra
tezi, Marmara Üniversitesi, İstanbul 2008, s. 229.
örnek ve üstün bir model olarak sunar4. Bu itibarla Batılı tarihçilerin evrensel doğru
olarak özellikle kamu 'hukuku alanında devletin oluşumu gibi konularda kullandığı
araçlar gerçekte Avrupa dışında dünyanın geri kalan bölgeleri için açıklayıcı olmaktan
uzaktır. Köprülü'ye gelene dek Orta Çağ Türk hukuk kurumları üzerindeki Türk bilim
adamlarının çalışma isteksizliğinin bir nedeni olarak kendilerini Avrupalının gözüyle
değerlendirmeleri ve kendi kurumlar tarihimize ilişkin özgün çalışmalar yapmak yeri-
ne Batının çoğu kez taraflı ve Avrupa merkezli yaklaşımlarını aktarmakla yetinmeleri
gösterilebilirs. Köprülü kendi milletinin kulesi üzerinde kürenin tamamını görmeye
çalışarak gerçek anlamda evrensel bir bakış açısı getirmeye çalışmıştır.
Muhtemelen babasının yönlendirmesif' ile girdiği İstanbul Darülfününu şubele-
rinden Mekteb-i Hukukta 1907-1910 arası üç sene öğrenim görmüş, buradan kendi
isteğiyle ayrılmıştırT Bu ayrılış İslâmiyetten önce ve sonraki Türk kamu hukuku me-
selelerine ilgi duymasına engel olmamıştır? Edebiyat tarihiyle ilgili çalışmalarında
bile hukukçu bakışının izleri görülmektedir. Mesela İslâm Ansiklopedisindeki "Bâkî"
maddesinde mülâzemet kanununa sözü getirmekte ve Kanuninin kendi ısdar ettiği
bu kanunnameye aykırı davranarak sıra beklemeden şairi mülâzemet defterine kay-
dettirdiğini ve kısa bir sürede de Rumeli kazaskerinin itirazına rağmen müderrisliğe
tayin ettirdiğini söylemektedir. Bir diğer örnek de aynı ansiklopedideki "Bayrak" mad-
desidir. Köprülü burada maddeyi Orta Çağ Türk kamu hukuku ve hakimiyet anlayışı
merkezi etrafında örgülemekte ve madde bir hukuk tarihi kaynağına dönüşmektedir.
Köprülü 1931 yılında kurucusu olduğu -ileriki satırlarda ayrıca üzerinde duraca-
ğımız- Türk Hukuk ve İktisat Tarihi Mecnfıuasrnda yayımladığı "Bizans müesseselerinin
Osmanlı müesseselerine tesiri hakkında bazı mülahazalar" adlı makalesinde Doğu
ve Batı kaynaklarını kullanarak Osmanlı kurumlarının Bizans kurumlarının bir taklidi
olmadığını, Türk devlet geleneği içinde seyrini sürdürüp tekâmül ettiğini ortaya ko-
yar. Köprülü bu makalesinde konu ettiğimeseleyi esas olarak Türk hukuk tarihinin
çok önemli bir meselesi olarak gördüğünü ifade eder? Tüm sosyal kurumlar gibi
4 Murat Belge, "Ortaçağ", Doğu Batı Düşünce Dergisi. sayı 14 (2001).
5 Nuray E.. Keskin, "Devlet Olgusuna Yaklaşım' Sorunu: Hukuk Kurumları ve Köprülü Üzerine",
AÜSBF, GETA Tartışma Metinleri, no; 67 (2004), s. 3 (httpz//wxvwpolitícs.ankara.edu.tr/dosyalar/
tm/SBF__WP__ó7.pdf) ,
6 Köprülü'nün babası İsmail Fâiz Bey, Beyoğlu İkinci Ceza Mahkemesi başkâtipliğinde görevli bir
adliye memuru idi; bk. Halil lnalcık, "Türkiyede Modern Tarihçiliğin Kurucuları",X1II. Türk 'Tarih
Kongresi, Kongreye Sunulan Bildiriler, c. l,_Ankara 2002, s. lOl.
7 Köprülü Mekteb-i Hukuk'tan ayrılışını şöyle anlatır: .. ldadîden sonra Hukukta üç sene okudum.
İmtihanlarımda gayet muvaffak oldum; lakin Hukukta tedrisât son derecede fena idi. İslâm
hukukunu okutan hocalardan istifade etmediğimi söyleyemem... Hukuk'ta fazla kalmak zaman
kaybetmekten başka bir şey değildi... Zaten benim ihtisasımı yapmak istediğim ilim sahasının
- mektebi yoktu ki ben oradan mezun olabileyim... Yoksa niyetim mektep bitirmek olsaydı buna
hem de fevkalâde tarafından, muvaffak olacağıma şüphe yoktuf; bk. F. A. Tansel, "Memleketi-
mizin Acı Kaybı Prof. Dr. Fuad Köprülü", Belleten, c. XXX. sayı 120 (1966). s. 621. Fahir İz, hukuk
tahsilirıin 1907-1909 tarihleri arasında iki yıl sürdüğünü belirtir; “Köprülü, Mehmed Fuad", Elf, c.
V, s. 263. `
8 Köprülü'nün öğrencisi ve Türk hukuk tarihine büyük emek veren Halil İnalcık'ın da bir yıl Ankara
Hukuk Fakültesinde hukuk eğitimi alması ve yine kendi isteğiyle ayrılması ilginç bir rastlantıdır.
9 M. Fuad Köprülü, Bizans Müesseselerinin Osmanlı Müesseseleıine Tesiri, haz. Orhan F. Köprülü, İstan-
bul: Ötüken, 1981, s. 18. `
hukuki kurumların araştırılmasında İslâmlıktan önceki devirlerden başlayarak 'kro-
nolojik surette çeşitli Türk devletlerinde o kurumların ne gibi aşamalardan geçtiğini
anlamak ve her devirde ve her coğrafi bölgede dıştan gelmesi muhtemel etkileri de
ihmal etmemek şarttır. Köprülü, ana kaynaklara erişerek, mukayeseli yöntem kulla-
narak ve devamlılık anlayışını gözden hiç ırak tutmadan bu araştırmaların yapılması
gerektiğini ısrarla belirtir'°. Yöntem endişesi bütün çalışmalarında bilinçli olarak
öne çıkarılmıştır. Annales okulunun, ekonomik yapıları ve toplumları, uzun süreli ve
bütüncül bir yaklaşımla ele alma yönteminin tipik bir izleyicisidir. Osmanlı hukukî
kurumlarının kaynaklarını ciddi bir surette tetkik etmek isteyen her araştırıcının her
şeyden önce Osmanlı Devleti'nin kuruluşu hakkında o güne değin bilinen yanlış ve
dar teorilerden kurtulması gerektiğini" söyleyen Köprülü dört yıl sonra neşredeceği
büyük eserini haber veriyor gibidir.
Les Origines de I'Empı're Ottoman isimli, Sorbonne Üniversitesinde verdiği üç kon-
feransı içine alan kitap 1935'te Pariste yayımlandığında Gibbonsun tezini çökertmiş
ve dünya ilim muhitlerinde büyük bir heyecanla karşılanmıştır. Kitap ancak 1959'da
Türkçe olarak yayımlanabilmiştir. Hikayeci tarih yerine sentezci/terkibî tarih anlayışı
V çerçevesinde konuyu ele alan müellife göre Osmanlı Devleti, Selçuklu ve Anadolu
beylikleriyle hiç alakası olmayan etnik ve siyasi bir oluşum değil, bilakis Anadolu
Türklüğünün XIiL-XIV. asırlardaki siyasi ve toplumsal gelişmesinden doğan yeni bir
sentez, yeni bir tarihi terkiptirl? Köprülü böylece hukukî ve kurumsal devamlılığa
işaret etmektedir. Köprülü bu eserinde Osmanlılardaki kardeş katli meselesine de
temas etmiş ve ülüş sisteminden hakimiyetin bölünmezliği ilkesine geçişi ilk o
dillendirmiştir. l-iakimiyetin bölünmezliği ilkesine geçiş hukuki bir tekâmül sonucu
mudur yoksa padişahların kişisel tecrübelerinin bir yansıması mıdır sorusunu soran
Köprülü bunun cevabını vermez ancak varılan neticenin İslâm kamu hukuku ilkeleri-
ne uygun olduğunu ileri sürerB. Köprülü burada hilafet kurumunu işaret etmektedir
ki bu husus üzerinde ayrıca durulmalıdır.
Köprülü'nün üzerinde durulmaya değer bir çalışması da Bellete?de 1938'de
yayımlanan Türk kamu hukukunun tarihi kökeni konulu makalesidir. Disiplinlera-
rası çalışmaya önem veren Annales okulu mensubuk* bir tarihçi olarak hukuk tarihi
araştırmalarında hukuk Sosyolojisi bilgisine mutlaka ihtiyaç duyulacağını belirten
Köprülü buna ilave olarak hukukî devamlılığa tekrar vurgu yaparw. Özellikle son
dönem Osmanlı hukukçularını ve Osmanlı fıkıh tedrisatını eleştiren Köprülü, bu
tedrisatın tamamıyla Orta Çağ zihniyetiyle dogmatik ve teolojik olarak yapıldığını,
10 Köprülü, Bizans Müesseseleıínin, s. 30.
l 1 Köprülü, Bizans Müeseseleıinin, 5. 29.
12 M. Fuad Köprülü, Osmanlı DevIetihinKuruluşu, 2. baskı, Ankara: TFK, 1984, s. 22, l 10.
13 Köprülü, Osmanlı Devletfnin Kuruluşu, S. 107.
14 Köprülü, Annales geleneğinden etkilenmişse de bu, kendi kültür ve tarihinden beslenmediği an-
lamına gelmez. "Türk edebiyatı tarihinde usul" adlı makalesinde İbn Haldun'un genel sosyolojik
yaklaşımlar içeren tarihçilíğinden etkilendiği açıktır. Ayrıca kendisinden hemen önce yeni bir
bakış açısı ile kaleme alınan 'Iizrih-ı' Ceudefin de Köprüliiyü etkilediği söylenebilir. Bu konuda bk.
Asılsoy, s. 230.
15 M. Fuad Köprülü, "Ortazaman Türk Hukuki Müesseseleri, lslam Amme Hukukundan Ayrı Bir Türk
Amme Hukuku Yok mudur?", İslam ve Türk Hukuk Tarihi Araştımıalan ve Vakıf Müessesesi, İstanbul:
Ötüken, 1983 içinde, s, 8, ll. '
daha eski hukukî ve tarihî kaynaklara erişmenin ve İslâm hukukunun da diğer benzer
hukuk sistemleri gibi tarihî bir oluşum olduğunun düşünülmediğini ileri sürerek
bunu muahhar Osmanli hukukçuluğunun iflası olarak takdim ederló. Hukuk tarihi
araştırmalarına konu uygulamaların sanki hep aynı zamanda olmuş bitmiş olaylar
ve gelişmeler olarak anakronik bir biçimde ele alınmasını, formalist bir yaklaşım-
la aynı normatif kuralların uygulandığının varsayılmasını ve bölgesel farklılıkların
ihmal edilmesini dar bir anlayış olarak nitelerW. Ki günümüz Türk hukuk tarihçiliği
bu anlayıştan kendini tam olarak kurtarabilmiş değildirm. Köprülü bu makalede
kendi savunduğu bilimsel yöntemle bağdaşmayan bazı görüşler de ileri sürmüştür.
Mısır'da Tolunoğulları zamanında cismanî/örfî mahkemelerin açılan davaları adilâne
halletmiş olmaları neticesi kadıya hiç kimsenin başvurma gereği duymadığını bu
suretle Mısır'a yedi yıl kadı atanmadığını Batılı bir kaynağa dayanarak iddia etmiş ve
bu iddiasını başka kaynaklarla desteklemek gereği duymamıştırm. İslam hukukunun
devlet otoritesine serbest faaliyet alanı tanımayan "dar" ve “geri” nazariyeler barın-
dırdığını ileri sürmesi de icab-ı zaman sayılmalıdır. Esasen makalenin son satırların-
daki siyasi temennâ da bunu doğrulamaktadırm.
1941'de Orta Çağ Türk-İslâm feodalizmi konulu makalesi yayımlanı?l. Makale
aslında 1938'de Zürih'te Vlll. Uluslararası Tarihî İlimler Kongresinde bildiri olarak
sunulmuştu. Bu makalede Köprülü, kendi zamanına kadar sadece toprak mülkiyeti
ve askeri tımarların konu edildiği feodalite anlayışını şiddetle tenkit eder. Tarihî,
hukukî, iktisadî ve toplumsal bakımlardan ciddi bir şekilde araştırılmak suretiyle
İslâm feodalizmi mevzuunun yavaş yavaş aydınlanacağını belirtir (s. 333).
1942'de Vakıflar Dergisinde 'Vakıf Müessesesinin Hukuki Mahiyeti ve Tarihi Teka-
mülü" başlıklı makalesi yayımlanır. Ali Haydar Efendi, Ömer Hilmi, Ebulula Mardin
ve Ali Himmet Berki'nin bu konudaki çalışmalarını isim vermeden Orta Çağ zihni-
yetiyle yetişmiş hukukçuların eserleri olarak takdim eder ancak hukuk kurumlarının
toplumsal bir veri olarak araştırılmasının Batı'da bile hakkıyla yapılamadığını ekle-
yerek onların hukuku "adli teknikten ibaret görmelerini" hoş görüru. Köprülü bu ma-
kalesinde vakıf kurumunun ilk örneklerinin Bizans hukukunda görüldüğünü söylern.
Ancak bilindiği gibi bu görüş Müslümanların Bizans hukukuyla temasa geçmeden
önce kurmuş oldukları vakıfların kökenini açıklayamarnaktadır. Vakıf kurumunun ilk
örnekleri Bizans hukukuyla bir temasın söz konusu olmadığı Hz. Muhammed zama~
16 Köprülü, “Ayrı Bir Türk Amme Hukuku Yok mudur?". s. 16, dn. 31.
17 Köprülü, "Ayrı Bir Türk Amme Hukuku Yok mudur?", s. 17.
18 Din ve tasawuf tarihi alanlarındaki anakronizm konusunda bk. A. Yaşar Ocak, "Fuad Köprülü,
Sosyal Tarih Perspektifi ve Günümüz Türkiyesinde Din ve Tasawuf Tarihi Araştırmalarında Tarihin
_ Saptırılması Problemi", Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmalan Dergisi, sayı 3 (1997), s. 221-230.
19 Köprülü, "Ayrı Bir Türk Amme Hukuku Yok mudur?", s. 21.
20 Köprülü, "Ayrı Bir TürkAmme Hukuku Yok mudur?", s. 35. Bir siyasetçi olarak Köprülü konusunda
bk. Abdülkerim Asılsoy, "Bir Siyasi Portre Denemesi: Fuat Köprülü", TALİD, c. 2, sayı 1 (2004),
s. 423-437; ayrıca bk. Osman Akandere, "Fuad Köprülü ve Demokrat Parti'nin Kurulmasındaki
ROIÜ", Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Sayi 3 (1997). S. 231-242.
21 M. Fuad Köprülü, "Ortazaman Türk-İslam Feodalizmi", Belleıen, c. V, sayı 19 (1941), s. 319-334.
22 M. Fuad Köprülü, 'Vakıf Müessesesinin Hukuki Mahiyeti ve Tarihi Tekamülü", İslam ve Türk Hukuk
TaríhíAraştırınalan ve VakıƒMüessesesi. İstanbul: Ötüken, 1983 İçinde, S. 353.
23 Köprülü, "Vakıf Müessesesinin Hukuki Mahiyeti", s. 362.
nına kadar gider”, Ayrıca yine aynı dergide"Vakıf Müessesesi ve Vakıf Vesikalarının
Ehemmiyeti" veƒvakfa Ait Tarihi lstılahlar" adlı makaleleri yayımlanır.
islam Ansiklopedisinde 1. Goldziher'in kaleme aldığı "Fıkıh" maddesi Köprülü'nün
geniş bir ilavesiyle yayımlanmıştır. Köprülü şarkiyatçı bakışla yazılan bu maddeyi
ıslah etmekle kalmamış, İslam ve Türk hukuk tarihleri alanlarındaki başlıca araştır-
ma konularını işaret etmiş ve bu hususta izlenecek yöntem hakkında bilgi vermiştir.
Köprülü'ye göre fıkıh bir sistem olarak gerek usul, gerekse füru bakımlarından kendi
yapısı ve ruhu içinde müstakil bir tekâmül geçirmiş ve orijinal karakterini daima mu-
hafaza etmiştirz? Buna karşılık fıkıh Osmanlı devrinde uygulanmakta iken objektif
ve ilmî olarak araştırılmamış daha çok birtakım basit ders kitapları çerçevesi içine
sıkışıp kalmıştır. Türkiyede fıkıh araştırmaları, “kanunşinaslar” değil fakat gerçek
“hukuk bilginleri" yetiştiği ve çokça ihmal edilmiş Türk hukuk tarihinin tesisi yolunda
ciddi gayretler sarf edildiği takdirde çok zengin bir araştırma alanı olarak tekrar layık
olduğu önem ve kıymeti kazarıacaktırzó. '
Köprülü 1927 yılında yayımladığı bir yazısında İstanbul Hukuk Fakültesinde
okutulmakta olan Türk hukuk tarihi ders notlarını ele alarak bu notların son derece
yanlış ve gereksiz malumatla dolu olduğunu belirtip dersi takrir eden Yusuf Ziya
Özer" hakkında bolca tarihi ve filoloiik hatalar yaptığı, gereksiz ve delilsiz zorla-
malara giriştiği şeklinde ağır eleştirilerde bulunmuştur. iddialarını örneklendiren
Köprülü, Özer'in "saçmalıklarını" bir zamanlar Buda'nın Türk olduğuna dair yazılan
yazılara benzetmiştirîa. Köprülü üzerine doktora tezi yazan Park'ın da dediği gibi, bu
tavır tam bir fanteziye karşı bilimsel duruş örneğidirw. Köprülü diğer bir yazısında "
yeryüzünde Türkler kadar mazisine bigane hiçbir millet olmadığı yolunda serzenişte
bulunup tarihe bilimsel yaklaşılmaması sonucu bir taraftan maziye ait her şeyde
kutsiyet gören vak'anüvis zihniyetinde mürtecilerin, diğer yanda mazisini hafife alma
illetine tutulmuş züppelerin yetiştiğini keskin bir anlatımla dile getirmiştirm.
24 M. AkífAydın, TürkHulrıık Tarihi, 6. baskı, İstanbul: Hars, 2007, s. 262.
25 M. Fuad Köprülü, "Fıkıh", İA. C. lV, S. ól l.
26 Köprülü. "Fıkıh", s. 620.
27 Yusuf Ziya Özer (1870-1947) hukuk öğreniminden sonra adliyede çalıştı. Sırasıyla hukuk işleri mü-
dürlüğü, ticaret mahkemesi başkanlığı yaptı. Sonraları İstanbul Hukuk Fakültesi ceza usul hukuku
Öğretim üyeliğine geçti. 191 l'de Albert SOreYin kitabını Onsekízínci Asırcla Mesele-i Şarkiye ve Kaynama
Muııhedesı adıyla Türkçeye çevirdi. iki ciltlik Ceza usul hukuku kitabı yazdı. Ayrıca tarih ve dil alan-
larında da incelemeler yaptı. Yunan dilini incelerken Türkçe sözcüklerin çokluğundan yola çıkarak,
Yunanlılardan önce Akdenizin Türk uygarlığı etkisinde olduğu sonucuna vardı. Bu düşüncesini,
Yunaıfdan Evvel Türk Medeniyeti adlı kitabında savundu (1928). Aynı tezi genişleterek Ariler-'iııraniler
adıyla Leipzig'de Almanca olarak bastırdı. Kitabın 11. cildi Samiler-'iîıraniler adı altında toplandı.
1938'te Bellete?de (c. 11, sayı 7-8) "Cumhuriyette Hukuk İnkılabı" adlı makalesi yayımlandı. 1939'te
Mısır 'ûırihi adlı eseri Türk Tarih Kurumunca basıldı. Türk Tarih Kurumu üyeliği yaptı. Yine 1939'da
Mukayeselı' Hukuku EsasiyzDerslerı' (Ankara: Recep Ulusoğlu Basımevi) adlı ders takrirleri yayımlandı.
İstanbul Hukuk Fakültesi hukuk tarihi profesörlüğü sırasında Eskişehirden milletvekili seçildi.
28 Fuad Köprülü. "Türk Hukuku Tarihi: İstanbul Hukuk Fakültesinde Okutulan Tarih-i Hukuk Dersleri
Münasebetiyle", Hayat, c. 1, sayı 19 (1927), s. 377-378, aktaran: M. Hanefi Palabıyık, Ord. Pmƒ. Dr.
M. Fuad Köprülffnûn İlmi Hayatı ve Tarihçilíğí, Ankara: Akçağ. 2005, S. 159. Ayrıca bk. Abdülkadir inan,
"Fuat Köprülü-Yusuf Ziya Münakaşaları Üzerine", Türk Kültürü, (1966), sayı 47, s. 41-45.
29 GeOrge Thomas Park, The Life and Writíngs oƒ Mehmet Fuad Köprülü: The Intellectual and Turkish Cultural
Modemization, Doktora tezi, lohns Hopkins Üniversitesi 1975, s. 229.
30 Palabıyık, s. 250-251.
Köprülü İslam Ansiklopedisinde sahayla ilgili “Âmil” "Âzad", "Bâc”, "Bayrak", “Ça-
vuş", "Cengiz Han”, "Fıkıh" ve "Hil'at" gibi birçok madde yazmıştır. Bunlardan "Bayrak"
ve "Fıkıh" maddelerine daha önce değinilmişti. "Âmil" maddesinde, vergi tahsiliyle
ilgili bu memur Osmanlı Devleti ve diğer İslam ülkelerinde karşılaştırmalı olarak in-
celenmiş; mali hukukla ilgili “Bâc” maddesinde konu kanunnameler dikkate alınarak
ele alınmış ve Cengiz Han maddesinde Cengiz »Yasasrnın önemine işaret edilerek bu
amaç için gereken birçok işin henüz yapılmamış olduğuna işaret edilmiştir.
1931'de İstanbul Darülfünunu Türkiyat Enstitüsü müdürü iken Türk Hukuk ve
İktisat Tarihi Mecmuasının ilk sayısını çıkardı. Z. Velidi Togan, A. Caferoğlu ve Abdül-
kadir İnan'ın olduğu dergi yazarları arasında Köprülü de daha önce temas ettiğimiz
"Bizans Müesseselerinin Osmanlı Müesseselerine Tesiri Hakkında Bazı Mülahazalar"
adlı makalesiyle yer almıştı. Mecmuanın ikinci sayısı sekiz senelik bir gecikmeyle çı-
karılabilmiştir. Bu sayıda Köprülünün üç makalesi yer alır: "Proto-Bulgar Hukukuna
Dair Notlar”, “Eski Türk Ünvanlarına Ait Notlar”, "Hukuki Sembollerdeki Motifler".
Köprülü bu yazılarında İslam hukukunun ezici tesirine rağmen özellikle kamu hukuku
alanında eski Türk geleneklerinin devamını vurgulamaya çalışmıştır. İki sayısı çıkan
dergi bir daha çıkmaz. Beş sene sonra Köprülü bu kez Türk Hukuk Kurumu başkanı
Refik Şevket ,Beyin de desteği ile Türk Hukuk Tarihi Dergisinin ilk ve tek sayısını çıka-
rır33. Barkan'1n da makalesinin bulunduğu bu dergide Köprülü daha önce 1940'da
Annalîde yayımlanan "Eski Türk ve Moğol Sülalelerinde Hanedan Azasının İdamında
Kan Dökme Memnuiyeti" adlı makalesiyle yer alır. Türk geleneğinde kut denilen siya-
si egemenlik ilahi kaynaklıdır. Egemenliğin sahibi olan hanedan ailesi de kutsaldır.
Bir tür seçilmiş, ilahi kozmik aile söz konusudur. Doğu toplumlarında rastlanan kan
tabusu, kutsallık atfedilen canlıların kanlarının akıtılmamasına dayanmaktadır. Os-
manlılardaki kardeş katli uygulamasında hanedan mensuplarının özellikle yay kirişi
kullanılarak boğdurulmasının nedeni de budur. Köprülü bu araştırması ile hukukî
etnolojinin bu alandaki önemini sergilemiştir.
Barkanîn, Hukuk Fakültesi'nde hukuk tarihi kürsüsünü üstüne aldıktan sonra ders
programı hususunda Türk Hukuk Tarihi Enstitüsünün mütalaasını sorması üzerine
Köprülü bir ders planı hazırlayıp kendisine sunar34. Bu plan ana hatlarıyla şöyledirz
A- Başlangıç
§ 1. Umumiyetle hukuk tarihinin mevzuu ve gayesi
ğ 2. Türk hukuk tarihinin mevzuu ve gayesi
ğ 3. Türk hukuk tarihinin devirlere taksimi
31 Bu makale ilkin 1939'da Belgradta yayımlandı: "Notes sur le Droit Proto-Bulgare", Reuue Incema?-
onale des Etudes Balcaniquas..
32 Bu makale ilkin Macaristan'da yayımlandı: "Zur Kenntnis der alttürkischen Titulatur", Kórösi Csc›
mcıArchíuum, 1,4 (1938).
33 Her iki dergi hakkında daha geniş bilgi için bk. Fethi Gedikli. "Fuad Köprülü ve Türk Hukuk ve
İktisat Tarihi Mecmuası ve Türk Hukuk Tarihi Dergisi", TALİD, c. I, sayı 1 (2003) s. 433-441.
34 “Türk Hukuku Tarihi Hakkında Umumi Bir Plan Taslağı", Türk Hukuk Tarihi Dergisi, sayı 1 (1944), s.
231-235.
B- TarihiTekâmül
ğ› 4. İslâmiyetten evvel Türk hukuku (İlk Çağ hukuku)
ğ 5. Müslüman Türk hukuku (Orta Çağ hukuku)
ğ› 6. İslâm hukuku (Fıkıh)
ğ› 7. Büyük Selçuklu İmparatorluğundan evvel Türk hukuku
ğ› 8. Büyük Selçuklu İmparatorluğu devrinde Türk hukuku
ğ 9. Moğollar devrinde Türk hukuku
§10.0smanl1 İmparatorluğu devrinde Türk hukuku (Tanzimafa kadar)
ği 1.Tanzimat devrinin nihayeti.
Bu planda bugün Türk hukuk tarihi kitaplarında değinilip geçilen Büyük Selçuklu
ve Moğollar devrine olan Özel ilgi dikkati çekmektedir. Kaynak sıkıntısı ve dil proble~
mi bu ihmalin kaynağı olarak değerlendirilebilir.
İkinci Dünya Savaşından sonra özellikle Alman bilim adamlarının ayrılmalarıyla
İstanbul Hukuk Fakültesinde okutulmakta olan hukuk tarihi, Türk hukuk tarihi, hu~
kuk sosyolojisi ve hukuk felsefesi gibi hukuka dışarıdan bakan ve ona bir bilim nite~
liği kazandıran disiplinler ilga ile aynı anlama gelen iğreti bir hale dönüştürülünce
Köprülü bu duruma çok üzülmüş ve duygularını her fırsatla arkadaşı Prof. Fındıkoğlu
Ziyaeddin Fahri ile paylaşmıştır. Fındıkoğlu durumu "Bir disiplinin hazin sergüzeşti"
başlığı altında anlatmaktadır. Böylece hukuki skolastizm 35 yıl sonra tekrar hakimi-
yetini tesis etmişti??
Felsefe, bilimin kendi metodoloiisi ile ciddi bir hesaplaşması, o hesaplaşma
sonunda yöneldiği sentetik izahın özü şeklinde de tarif edilmektedir. Sadık bir metot
aşığı” olan Köprülü'nün bu anlamda özellikle hukuk felsefesiyle olan ilişkisi daha
kolay kavranabilir. Köprülü'ye göre felsefe keşfolunmuş bir sürü bilginin toplamı
olmayıp bu bilgileri keşfeden ve ıslah eden usullerden ibarettir37. O'nun entelektü~
el formasyonunun oluşumunda ii. Meşrutiyet ortamında Fransız pozitivizminin ve
özellikle de Ziya Gökalp aracılığıyla tanıştığı Durkheim sosyoloiisinin etkisi vardır.
Gençlik yıllarında Gustave Le Bon'dan tercüme ettiği Ruh-i Siyaset ve Müdafaa~i
İctimâiyye (1910) ve Rûhul-cemâat (1911) adlı kitaplar bu pozitivist eğilimi yansıt~
maktadır. Sonuçta sosyolojik pozitivist denilebilecek bir bakış açısıyla meselelere
yaklaştığı gözlenmektedir. Köprülüye göre Orta Çağda Türklerle maddî ve manevî
sıkı ilişkilerde bulunan çeşitli kavimlerin tarihini ve özellikle hukuk tarihini bilmek
büyük önem taşır. Kültür tarihinin önemli konularından biri olan karşılıklı etkileşim
meselesini anlamak başka bir şekilde sağlanamaz. Bununla birlikte bütün bilgiler
35 Fındıkoğlu Z. F., “Türk Sosyoloji Tarihinde Prof. M. Fuat Köprülü'nün Yeri ve Hizmetleri”, İÜ İk-zisaı
Fakültesi Mecmuası, C. XXV, Sayı 2 (1966), S. 138.
36 Halil Berktay, Köprülü'nün bıraktığı en değerli miras olarak onun metoduna işaret eder; bk. Cum-
huriyet İdeolojísi ve Fuad Köprülü, İstanbul: Kaynak Yayinlari, 1983, S. 80,
37 Necati Akder, “Ord, Prof. Fuad Köprü1ü'nün İlmî Hayat ve Faaliyetindeki Felsefi Cepheye Umumi
bir Bakış", AÛDiI ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, C. Xll, Sayı 1,2 (1954), S. 33-34.
kuvvetli bir sosyoloji kültürüne, yani hukuk kurumlarının özelliğini ve kuruluşunu
açıklayan hukuk sosyoloi isine dayanmalıdı?ß.
Köprülü'nün Müslüman Türk Devletlerinin kamu hukukunun, sırf değişmez farz
edilen bir İslam kamu hukukuna dayanmadığı ve onun bir tekrarından ibaret ol-
madığı, İslamiyetin kendisinde de sürekli bir hukuki ve kurumsal evrim var olduğu
şeklindeki düşüncelerini materyalist bir yorum şeklinde sunmak” konusunda ihti-
yatlı olmak gerekir. Gerçekten de fıkıh dediğimiz İslâm hukuku yüz yıllar içinde çoğu
devlet memuru olmayan hukukçuların çalışmalarıyla gelişmiştir. Bu durum zaten
İslâm hukukunun bilinen özelliklerinden biridir. Bu gerçeğin Köprülü tarafından
ifade edilmesi "materyalist" nitelemesi için isabetli değildir.
Köprüliiye göre devlet aslında onu oluşturan kamu kurumlarının bütünü demek-
tir. "Bizans Müesseselerinin Osmanlı Müesseselerine Tesiri Hakkındaki Bazı Müla-
hazalar" adlı çalışmasında bu kurumlar zikredilmiştirz Veziriazamlık, beylerbeyilik,
kazaskerlik, reisülküttaplık ve nişancılık, defterdarlık, kaptanpaşalık, vergi sistemi,
tımar sistemi, ordu yapılanması vb. Köprülü'nün devleti kamu kurumları ile özdeş
sayan bu yaklaşımı Hans Kelsen'in devletin meşruiyetini hukukta gören, devleUhu-
kuk ayrımını reddeden ve devleti görece merkezileşmiş bir hukuki düzen olarak tarif
eden "saf hukuk kuramı"nı akla getirmektedir.
38 Keskin. s. ll.
39 Berktay, s. 64.