« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

24 Nis

2007

Misyonerlik yasaklanmalıdır

HASAN ÜNAL 01 Ocak 1970

MALATYA’DA misyonerlik faaliyeti yürütenlere yönelik katliamı herhangi bir şekilde tasvip edecek yorumlar yapmak veya cinayeti tevile kalkışmak mümkün değil. Çok hunharca gerçekleştirilen bir katliam söz konusu ve bunu şiddetle kınamak lazım.

Ancak, bu işi yaparken Türk toplumunun Müslüman olmayanlara karşı fevkalade hoşgörüsüz hale geldiğini iddia etmek; ‘vatan elden gidiyor; din elden gidiyor’ diye söze başlayanları hedef tahtasına oturtmak da ayrı bir cinayettir. Tandoğan’da toplanan bir milyon kişi de aynı kaygılarla oraya gelmişti. Gazeteciler sorumlulukla hareket etmek zorundadır. Demokrasinin nimetleri olan özgürlükler Türk kavramı, Türk Milli Devleti ve Türkiye’nin dış politika çıkarları aleyhine kullanılır ve Türk Devleti’nin tasfiyesi için gerekçe yapılırsa bu işin içinden çıkamayız.

Ertuğul Özkök’ün yanlışları...
MALATYA katliamından itibaren Amiral Gemisi Kaptanı, cinayetleri şiddetle eleştiren yazılar yazıyor. Buraya kadar diyeceğimiz yok. Ama Türk Milleti’nin Hıristiyanlara karşı hoşgörüsüz olduğunu söylemesi doğru değil. Klasik Hıristiyan azınlıklarıyla Türk halkının her hangi bir alıp veremediği olduğunu iddia etmek bile gülünç. Ermeniler, Rumlar, Yahudiler, Süryaniler, Hatay’daki Ortodokslar ve diğer Hristiyan topluluklar hem kendi bölgelerinde hem de Türkiye’nin dört bir yerinde barış içinde yaşaya gelmişlerdir.

Bu cinayetlere konu olan ise misyonerlik faaliyetleridir. 2003’ten 2006’ya kadar Anadolu’nun dört bir yerinde onlarca vilayette halk konferansları verdim. Oralarda karşılaştığım orta sağ, orta sol, milliyetçi-muhafazakâr, ülkücü, ulusalcı hemen hemen herkes misyonerlik faaliyetlerinden şikâyetçiydi.

O şikâyetleri dinledikten sonra, AB’nin Türkiye İlerleme Raporları’nın dini özgürlüklerle ilgili kısımlarını baştan sonra yeniden inceledim. Raporlarda misyonerlik kelimesi kullanılmadan; ancak tarifi yapılarak, uygulamada karşılaşılan güçlüklerin ortadan kaldırılması talep ediliyor. Hatta 2006 yılında çıkan son raporda Diyanet yetkililerinin sık sık misyonerlik aleyhine beyanat vermekten men edilmeleri talebi bile rapora konulmuş. Müslüman kelimesinin bile geçmediği o raporlar vasıtasıyla AB’nin Türkiye’de yaygın misyonerlik yapılabilmesi için uygun ortam yaratılmasını istemesi öyle sıradan ve masum bir talep olamaz.

Menfaat, para, kadın vs...
AŞAĞI yukarı her yerde aynı hikâyeler anlatılıyor. Malatya’da öldürülenlerden Necati Aydın’ın ağabeyi de benzeri bir tablo çizmiş. Kardeşi yıllarca Kur’an kurslarına gönderilmiş. Beş vakit ibadetini yapan birisi. Ancak İzmir’de tanıştığı Hıristiyan bir kızla birlikte hayatı değişmiş. Mesele o kızın Hıristiyan olması değil; misyonerlik faaliyetleri içinde bulunması. Delikanlı önce din değiştirmiş. O hanımla evlenmiş. Bu arada hayat standartlarında hızlı bir yükseliş görülmüş. Jip sahibi olmuş. Yurtdışına gitme fırsatı elde etmiş vs.
Köklü ve eski bir Hıristiyan kilisesini ziyaretimiz sırasında oradaki papaz da misyonerlik faaliyetlerinden muzdarip olduğunu ifade etmişti. Çünkü bu misyonerlik çabaları, bütünüyle siyasi ve kimlik tahribatına yönelik. Köklü kiliselerin reddettiği bir yöntem. Şu ana kadar Müslümanlıktan Hristiyanlığa geçenlerin sayısı göreceli olarak az olsa bile bu kiliselerin Türkiye’nin dört bir yanında mantar gibi bitmekte olmaları masum bir faaliyet değil.

Çoğunlukla Protestan ve Evangelik grupların örgütlediği bu faaliyetlerin aynı zamanda Güneydoğu’da ve Karadeniz kıyılarında yoğunlaşması Türkiye’deki kimlik yapısına darbe vurmayı amaçlayan girişimler olduğunu gösterir. Nitekim öyledir.

Meselenin Almanya’daki Türklerin cami açmaları ve ibadet yapmaları veya Almanya ve başka Avrupa ülkelerinde bazı aklı başında insanların belli bir yaştan sonra değişik gerekçelerle Müslüman olmalarıyla da izah edilemez. Onun karşılığı Alanya’daki Almanlar ve diğer Avrupalılardır. Eğer onlar da orada kilise açmak isterlerse, yardımcı olmak lazım gelir. Ama misyonerlik ayrı bir faaliyettir.

AB üyesi olan Yunanistan, kendi topraklarında misyonerlik yapılmasına pek sıcak bakmaz. Fiilen izin vemez. Yapmaya yeltenenleri bir takım gerekçelerle ya ülke dışına atar, ya da hapse tıkar. Çünkü bilir ki, hem Protestan olunup, hem de kolaylıkla Yunan kalınamaz. Ayrıca yakın zamana kadar Müslüman topraklarında ve Müslümanlara yönelik olarak misyonerlik yapılmazdı. Bu, bir tür centilmenlik anlaşması gibiydi.

Ama AB teraneleriyle ve AKP Hükümeti zamanında bütün bariyerler yıkıldı. İşsiz, ümitsiz; bu arada Kıbrıs, Irak gibi konularda bu hükümet yüzünden onurunun kırıldığını haklı olarak hisseden; Türk kimliğinin tartışmaya açılmasına içerleyen; medyanın bir yandan gayri ahlâki öte yandan da gayri milli yayınlarına öfkelenen insanlar kendi mahallelerinde misyonerlik yapıldığını ve bazı yavrularının da devşirildiğini gördükçe buna önce itiraz edecek; hiçbir şey yapılmayınca da istenmeyen işlere tevessül edeceklerdir. Sonuç tasvip edilemez; ama sorunun kaynağına inmeden de hiç bir şey yapılamaz. İlk iş olarak misyonerlik yasaklanmalıdır.

Ziyaret -> Toplam : 125,54 M - Bugn : 134171

ulkucudunya@ulkucudunya.com