« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

31 Tem

2012

HÂKİM en-NÎSÂBÛRÎ

01 Ocak 1970

Ebû Abdillâh Muhammed b. Abdillâh b. Muhammed el-Hâkim en-Nîsâbûrî (ö. 405/1014)
el-Müstedrek adlı eseriyle tanınan hadis hafızı.
3 Rebîülevvel 321 (3 Mart 933) tarihin¬de Nîşâbur'da doğdu. Babası veya ata¬larından biri alım satımda aracılık yaptığı yahut iyi pazarlık ettiği için "İbnü'1-Bey-yi'" künyesiyle [Kamus Tercümesi, 111, 196), Nîşâbur kadılığı yapması sebebiyle de "Hâkim" lakabıyla tanınır. Anne tarafından soyu muhaddis. fakih ve zâhid İb¬rahim b, Tahmân'a (ö. 163/780) dayanan îsâ b. Abdurrahman b. Süleyman ed-Dabbî'nin neslinden geldiği için Dabbî ve Tahmânî nisbeleriyle de anılır. Dokuz ya¬şında iken hadis öğrenmeye başladı ve on üç yaşında İbn Hibbân'dan hadis imlâ etti. Âlimlerle görüşmek üzere 341'de (952-53) İrak, 343'te (954-55) Horasan taraflarına seyahatler yaptı. Bu ilim mer¬kezlerinde ve Mâverâünnehir'de tanın¬mış muhaddislerle görüşerek âlî isnadlar elde etti. Sadece Nîşâbur'da 1000 ho¬cadan hadis dinlediği rivayet edilen Hâ-kim'in hocalarının sayısı 2000'i bulmak¬tadır. İlk hocası. Müslim'i görmüş olan babasıdır. Hadis ve hadis ilimleri öğren¬diği diğer hocaları arasında el-Müsned ve Tefsîrü'l-Kur3ân adlı eserleri bulun¬duğunu söylediği hafız Ali b. Hamşâz, zâhid Ebû Abdullah Muhammed b. Ab¬dullah es-Saffâr. hadis hafızı İbnü'l-Ah-rem, Ebü'l-Abbas el-Esam, Ebû Alî en-Nîsâbûrî ve Ebû Ahmed Hâkim el-Kebîr bulunmaktadır. Kıraat ilmini Ebû Ali Ha¬san b. Dâvûd en-Nakkâr el-Kûfî ve İbnü'l-İmâm diye tanınan Ebû Bekir Ahmed b. Abbas el-Bağdâdî gibi âlimlerden, fıkhı Ebû Ali b. Ebû Hüreyre el-Bağdâdî, Ebü'l-Velîd el-Ümevî ve Su'lûkî gibi fakihlerden öğrendi. Hadis hafızları İbnü'l-Ciâbî ve Hüseyin b. Muhammed el-Mâsercİsî ile hadis müzakere etti. Devrin tanınmış mutasavvıflarından Ca'fer el-Huldî, İbn Nüceyd ve Ebû Osman el-Mağribî*nin soh¬betlerinde bulundu. 3S5'te (966) Mâve¬râünnehir'de. 367de (977-78) Irak'ta, ayrıca Bağdat ve Rey'de imlâ meclisle¬rinde hadis okuttuğu bilinen Hâkim'in tanınmış talebeleri arasında Ebû Zer el-Herevî. Ebû Ya'lâ el-Halîlî. Ahmed b. Hü¬seyin el-Beyhaki, Abdülkerîm b. Hevâzin el-Kuşeyrî ve Ebû Salih el-Müezzin gibi âlimler vardır. Hocalarından Ahmed b. Ebû Osman el-Hîrî, Ebû İshak el-Müzek-kî ve Dârekutnî başta olmak üzere pek çok âlim kendisinden hadis rivayet et¬miştir. Hâkim en-Nîsâbûrî 337 (948) yı¬lından itibaren eser telifine başlamış, eserleri Ebû Yala el-HaRlî'nin söylediği¬ne göre 500, bazı kaynaklara göre 1000, hatta 1500 (İbn Asâkir, s. 228) cüz tuta¬cak hacme ulaşmıştır. Hâkim'i devrin dört tanınmış hafızı ile mukayese eden Ebü'l-Kâsım Sa'd b. Ali ez-Zencânî onun güzel eserleriyle diğerlerine üstün oldu¬ğunu söylemiştir.
Kaynaklarda Hâkim'in güçlü bir hadis hafızı olduğu belirtilmektedir. Hocaların¬dan hadis hafızı ve münekkidi Ebü'l-Hüseyin Muhammed b. Muhammed el-Hac-câcî onun kendisinden daha kuvvetli bir hafız olduğunu söylemekte, devrin ta¬nınmış muhaddisi Hâkim el-Kebîr de ye¬rini ancak talebesi Hâkim'in doldurabi¬leceğini ifade etmektedir. Çağdaşı ve hemşehrisi hadis hafızı Ebû Hâzim el-Abdûyî, hadisleri ezberleme ve kusurla¬rını bilme hususunda Nîşâbur'da İmam Müslim'den sonra yetişen sayılı hafızlar arasında Hâkim'in adını da zikretmekte. İslâm dünyasında her dönemde birbiri¬nin dengi âlimler bulunduğu halde onun zamanında bir denginin bulunmadığını söylemektedir {İbn Asâkir, s. 230; Sübkî, IV, 159). Dârekutnî de Hâkim'in hıfzının Ebû Abdullah İbn Mende'ninkinden da¬ha sağlam olduğunu belirtmiştir. Devrin hadis âlimlerinin müşküllerini ona sorup hallettikleri, geniş hadis bilgisinden ve rivayetlerinden faydalanmak isteyen ta¬lebelerin İslâm dünyasının dört bir ya¬nından kendisine geldikleri bilinmekte¬dir. Talebesi Ebû Ya'lâ el-Halîlî, hocasına sorulan her soruya onun doyurucu ce¬vaplar verdiğini söylemektedir. Hâkim'in hadis ilimleri sahasında kendini iyi ye-tiştirdiği, hadislerin sağlamını ve zayıfı¬nı bilme, râvileri cerh ve ta'dîl etme ko¬nularında devrinin en tanınmış âlimleri arasında yer aldığı ifade edilmektedir. İbn Hacer, onun büyük bir âlim olduğunu söyledikten sonra hayatının son dönem¬lerinde hafızasının zayıflamaya başladı-ğına dair rivayetler bulunduğunu, ed-puhfö3 adlı eserinde kendilerinden ke¬sinlikle hadis alınmaması gerektiğini kaydettiği bazı kimselerin rivayetlerine el-Müstedrek'te yer vermesinin de bu¬nu gösterdiğini belirtmektedir. ei-Müs-tedrek'i hayatının son döneminde yazdı¬ğı için onu yeniden gözden geçirmeye fırsat bulamaması, hadisleri ve râvileri iyi tanımasına rağmen tenkit edilmesine sebep olmuştur. Hâkim, Sâmânîler dev¬rinde 359 (969-70) yılında Nesâ kadılı¬ğına getirilmiş, daha sonra kendisine teklif edilen Cürcân kadılığını ise kabul etmemiştir. Onun Sâmânîler'İn temsil¬cisi olarak Büveyhîler'e elçi sıfatıyla gitti¬ği ve görevini başarıyla yaptığı belirtil¬mektedir.
Hâkim en-Nîsâbûrî 3 Safer 405 (3 Ağus¬tos 1014) tarihinde vefat etti. Ebû Ya'lâ el-Halîlî'nin onun 403'te (1012) vefat et¬tiğini söylemesi bir zühul olarak kabul edilmiştir.
Şiî Olduğu İddiası. Hâkim'in hayatına yer veren bütün eserlerde onun Şiîliği tartışılmıştır. Bazı araştırmacılar Hâkim'İn Şiî olduğunu, bazıları Şiîliği'ni giz¬leyip Sünnî göründüğünü, bazıları da Hz. Ebû Bekir ile Ömer'e dil uzatmamakla beraber Hz. Ali'yi diğer üç halifeden üs¬tün tuttuğunu ileri sürmüşlerdir. Hâce Abdullah el-Herevî'nin, onu hadis rivaye¬tinde sika bulmakla beraber Rafızî diye suçlaması Zehebî ve Tâceddin es-Sübkî gibi âlimler tarafından şiddetle reddedil¬miş, bununla beraber Şia'ya meyli oldu¬ğu belirtilmiştir. Hâce Abdullah'ın koyu bir Hanbelî, Hâkim'in ise Şâfıî olması, ay¬rıca itikad bakımından o devirde Hanbe-lîîer'in şiddetle muhalefet ettiği Eş'arî mezhebine mensup bulunması da bu id¬diayı zayıflatmaktadır. Konuyu ayrıntılı biçimde İnceleyen Tâceddin es-Sübkî'ye göre Hâkim'in öncelikle bir muhaddis ol¬ması, muhaddisler arasında birkaç istis¬na dışında Şiî âlimlerin bulunmaması, kendilerinden ilim tahsil ettiği hocaları¬nın hepsinin Ehl-i sünnet'e mensup ol¬ması, Târihti Nîsâbûr'da biyografileri¬ne yer verdiği Sünnî âlimleri övmesi ve Şîa taraftarlarını bid'atçı sayan Eş'arî mezhebini benimsemesi böyle bir iddia¬ya ters düşmektedir {Tabakât, IV, 161-163)- Sübkî, bu ilk tesbitten sonra Hâ-kim'e Şiîlik nisbet edenleri de araştırdı¬ğını, onların bir kısmının -anlaşıldığı ka¬darıyla Hâce Abdullah'ın- Mücessime'ye mensup olmakla suçlandığını, bir kısmı¬nın Hâkim aleyhinde bir şey söylemedik¬leri halde bu tür sözlerin kendilerine nis¬bet edildiğini, ayrıca onu Sünnî görün¬mekle beraber Şiî olmakla itham edenle¬rin sözlerindeki tutarsızlığın ortada ol¬duğunu ifade etmekte, bu arada aynı zaman diliminde yaşayanların birbiri aley¬hindeki sözlerine önem vermemek ge-rektiğini belirtmektedir. Hâkimi Şiîliği'ni gizlemekle suçlayan İbnü'l-Kayserânî'nin buna gerekçe olarak Muâviye ve ailesi aleyhindeki aşırı tutumunu göstermesi güçlü bir delil sayılmamaktadır. Ebû Be¬kir b. Hidâyetullah el-Hüseynfnin Taba-kâtü'ş-Şâffiyye'sinde Hâkim'in Hz. Ali'¬yi Osman'dan üstün tuttuğuna dair ifa¬desi (s. 222) bir zühul eseri olmalıdır.
Hâkim'in Şiîlik'le itham edilmesinin başlıca sebebi, eî-Müstedrek'te Hz. Ali'¬nin faziletine dair yer alan rivayetlerdir. Bunların içinde en çok tenkide uğrayan rivayet ise "hadîsü't-tayr" diye meşhur olanıdır. Buna göre Hz. Peygamberin sofrasına kızartılmış bir kuşun getirildiği bir gün Resûl-i Ekrem, "Yâ Rabbi! En sevdiğin kulunu gönder de bu kuşu onunla beraber yiyelim" diye dua etmiş, bunun üzerine Hz. Ali çıkagelmiştir (e/-
Müstedrek, III, 142). Bazı âlimlerin uy¬durma kabul ettiği bu hadis Zehebî, Alâî ve Tâceddin es-Sübkî gibi muhaddisler tarafından zayıf olmakla birlikte bir da¬yanağının bulunduğu gerekçesiyle savu¬nulmuş, ayrıca TJrmizTnin Sünen'i ile ("Menâkıb", 20) Nesâî'nin Haşâ'işu Emî-ri'1-mü'minîn *Alî b. Ebî Tâlib (s. 29) adlı eserinde de yer almıştır. Hâkim ve diğer bazı âlimler hakkında ileri sürülen Şiîlik iddiası Ehl-i beyt'i biraz daha fazla sevmekten ibaret olup Şîa mezhebini benimsemekle ilgisi yoktur. Hâkim'in de Hz. Ali'yi diğer halifelerden fazla sevdiği anlaşılmaktadır. Fakat onu diğer üç hali¬feden üstün tutmadığı el-Müstedrek'-te onları Hz. Ali'den önce zikretmesin¬den (ili, 61-147), Tâceddin es-SübkTnin bizzat görüp okuduğunu söylediği Kitâ-bü'1-Erbcfîn adlı eserinde ilk üç halife¬nin Hz. Ali'den üstün olduğuna dair bir bölümün varlığından anlaşılmaktadır {Tabakât, IV, 167). Allah'ı cisme benze¬ten Kerrâmiyye mezhebi taraftarlarının Hâkim'e cephe alarak onu evinden dışarı çıktığı takdirde öldüreceklerini söyleme¬leri üzerine Muhammed b. Hüseyin es-Sülemî Hâkim'e bu mezhebin kurucusu Muhammed b. Kerrâm'ın faziletlerine, İbn Kesîr'e göre ise (el-Bidâye, XI, 355) Muâviye'nin faziletine dair birkaç hadis yazdırmayı ve böylece sıkıntıdan kurtul¬mayı tavsiye ettiği zaman Hâkim buna yanaşmamıştır. Onun bu tutumu, bazı¬larının söylediği gibi Şiîliği'ni değil hayatı pahasına da olsa hadis konusunda tâviz vermediğini göstermektedir.
Eserleri. 1, e/-Müstedrek* hle'ş-Şahîhayn {et-Müstedrek 'ate'ş-Şeyhayn). Müellif bu eserinde. Buhârî ile Müslim'in veya onlardan birinin ei-CâmiVş-şa-/uh'lerini tasnif ederken gözettikleri şartlara uyduğu halde kitaplarına alma¬dıkları rivayetleri derlemek İstemiş, fa¬kat eserde bazı zayıf, hatta mevzu riva¬yetler yer almıştır. 8803 rivayeti ihtiva eden eser Haydarâbâd'da (I-IV, 1334-1342) ve Mustafa Abdülkâdir Atâ tara¬fından Beyrut'ta (I-1V, 1411/1990) yayım-lanmıştır. Zehebî kitabı Telhîşü'1-Müs-tedrek adıyla ihtisar etmiş, bu çalışma¬daki 1181 rivayet İbnü'l-Mülakkın tara¬fından Muhtaşaru Îstidrâki'î-Hâfız ez-Zehebî hlâ Müstedreki Ebî *Abdülâh el-Hâkim adıyla ve yeni bilgiler eklene¬rek ihtisar edilmiştir (bk. bibi.). 2. Mac-rifetü cu/ûnn"/-[uşûli't-) ıhadîş*. Râm-hürmüzrnin (ö. 360/971) el-Muhaddi-şü'1-İâşıTmdan sonra bu sahada kaleme alınmış ikinci eser olduğu tahmin edilenlerinin karıştırıldığı söylenebilir. Eserin günümüze ulaşan bir nüshası Süleyma-niye Kütüphanesi'ndedir (Şehid Ali Paşa, nr. 346/2). Hâkim. Şahîh-i Buhârî ve Şahîh-i Müslim'i tanıtmak amacıyla yazdığı bu eserinde önce Resûlullah'ın söylemediği sözleri ona nisbet etmeyi yasaklayan rivayetleri bir araya getir¬mekte, kendilerinden ancak durumları açıklanarak rivayet edilebilecek 234 ka¬dar mecruh râviyi kaydetmektedir. Mü¬ellifin ed-Du'aia3 adıyla anılan eserinin, bu bölümün müstakil olarak istinsah edilmesinden meydana gelmiş bir cüz olması muhtemeldir. Ashap, tabiîn ve sonraki râvilerin adlarını üç kısımda alfa¬betik olarak önce her iki eserde bulunan¬ları, daha sonra da birinde olup diğerin¬de bulunmayan râvileri yine üç kısımda ele aldığı bölüm, Zâhiriyye Kütüphane-si'ndeki nüshasına dayanılarak Kemâl Yûsuf el-Hût tarafından Tesmiyetü men ahrecehümü'l-Buhârî ve Müslim adıy¬la yayımlanmıştır (Beyrut 1407/1987). Ar¬dından Buhârfnin güvenmediği râviler, Şahihayn'da künyeleriyle meşhur râvi¬ler, Müslim'in kendilerinden rivayet et¬mesi sebebiyle tenkide uğradığı râviler, Buhârrnin nisbelerini zikretmediği şeyh¬leri, BuhârFnin görüştüğü ve kendilerin¬den hadis duyduğu halde rivayetlerini el-Câmi<u'ş-şahîh"me almayıp sadece istişhâd ettiği hocalarının adlan ve Bu¬hârî ile Müslim'in Şaftîhayn'daki hocala¬rının adları zikredilmektedir. Eseri Rebî" b. Hâdî Ömer el-Medhalî el-Medhal ile'ş-şahîh adıyla neşretmiştir (Beyrut 1984). Abdülganî el-Ezdî. el-Medhal'de gördüğü bazı yanlışları düzeltmek mak¬sadıyla Taşhîhu'l-(Keşfü'l-) evham elle-tî fî Medhali EM 'Abdillâh el-tfâkim adıyla bir eser kaleme almış, eserini ta¬mamladıktan sonra Hâkim'e göndermiş. Hâkim de tenkitleri sebebiyle kendisine teşekkür etmiştir. Bu eser Kitâbü'1-Ev-hâm elletî fi'1-Medhal adıyla Meşhur Hasan Mahmûd Selmân tarafından ya-yımlanmıştır (Zerkâ |Ürdün| 1987). 6. Târîhu Nîsâbûr. Hâkim eserinde önce İslâmiyet'in başlangıcından kendi zama¬nına kadar olan Nîşâbur tarihini ele al¬mış, bu şehre gelen sahabe, tabiîn ve di¬ğer İslâm büyükleriyle Nîşâbur'da yeti¬şen âlim ve önemli şahsiyetlerin, burada ilmî faaliyette bulunan ve bu şehirde ölen kimselerin, ayrıca kendi hocalarının biyografisini altı tabaka halinde kronolo¬jik olarak yazmıştır. Müellif, 2500'den fazla kişi hakkında bilgi ihtiva ettiği söy¬lenen eserde (E/r., I, 250) Nîşâbur'un mescidlerini. kalelerini, mahallelerini, kabristanlarını da tanıtmıştır. Ali b. Zeyd el-Beyhakî'nin on iki cilt olduğunu kay¬dettiği kitabın (Târî/j, s. 33; Sezgin, I, 222de 12 cüz) günümüze gelip gelme¬diği bilinmemekte, Hatîb el-Bağdâdî'nin Târîhu Bağdâd'da. Sem'ânînin el-En-sdb'da ve İbn Hallikân'ın Ve/eyâf'ta eser¬den iktibaslarda bulunduğu görülmek¬tedir. Kitabın Arapça bir müntehabın-dan, adının Ahmed b. Muhammed b. Ha¬san olduğu sanılan Halîfe en-Nîsâbûrf-nin Terceme-i Târîh-i Nîşâbûrî adıyla yaptığı Farsça tercümesi günümüze ulaş¬mış. Bursa Hüseyin Çelebi Kütüphanesi'n-de bulunan nüshası (nr. 778) Behmen Kerimî tarafından Târîh-i Nîşâbûr adıy¬la yayımlanmıştır (Tahran, ts.}. Richard N. Frye'nin Târîhu hılemâ'ı ehli Nîsâ¬bûr adıyla neşrettiği eser (The Hague 1965) [Elr., I, 250) muhtemelen Târîhu Nîsâbûr'un muhtasarıdır. Abdülgâfir el-Fârisî, Târîhu Nîsâbûr'a Kitâbü's-Si-yâk U-Târîhi Nîsâbûr adıyla 510(1116) yılına kadar gelen bir zeyil yazmış, İbra¬him b. Muhammed es-Sarîfînî bu eseri el-Müntehab min Kitâbi's-Siyâk li-Târîhi Nîsâbûr adıyla hulâsa etmiştir. Kâtib Çelebi Zehebfnin Târîhu Nîsâ-bûr'u ihtisar ettiğini söylemektedir (Keş-fü'?-?unûn, I, 308). 7. Su'âlâtü'l-Hâkim en-Nîsâbûrî li'd-Dârekutnî ii'1-cerh ve't-ta'dîl. Mükerrerleriyle birlikte 531 râvinin ne ölçüde güvenilir olduğu husu¬sunda kısa bilgiler ihtiva eden eserden Hatîb el-Bağdâdî, Zehebî ve İbn Hacer el-Askalânî başta olmak üzere birçok müellif faydalanmıştır. Bilinen tek nüshası Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphane-si'nde bulunan eser (lif. Ahmed, nr. 624/ 23) Muvaffak b. Abdullah b. Abdülkâdir tarafından yayımlanmıştır (Riyad 1404/ 1984). 8. Su'âlâtü Mes'ûd b. CAÎÎ es-Siczî ma'a es'İleti'l-Bağdâdiyyîn ıan ahvâli'r-ruvât. Râvilerin cerh ve ta'dîli-ne, ayrıca hadisle ilgili bazı konulara dair sorulan 342 meselenin cevaplarını ihti¬va eden eseri Muvaffak b. Abdullah b. Abdülkâdir neşretmiştir (Beyrut 1408/ 1988). 9. el-Fevâ'id (Fevâ'idü'ş-şüyûh). Eserin bir nüshası Dârü'l-kütübi'z-Zâhi-riyye'de bulunmaktadır (Mecmua, nr. 55/6, vr. 583-72b). 10. Cüz* (Chester Beatty Li-brary, nr. 3904, vr. 1-11).
Fuat Sezgin, müellifin ŞFru aşhâbi'l-hadîş adlı bir eserinden söz etmekteyse de iGAS, I, 222) Hâkim el-Kebîr'e ait ŞFâ-ru aşhâbi'î'hadîş'in (M. Nâsırüddin el-Elbânî, s. 252, nr. 892) adı değiştirilmek suretiyle ona nisbet edildiği kütüphane kayıtlarının aynı olmasından da anlaşıl-maktadır. Kaynakların belirttiğine ve ken¬disinin el-Müstedrek'te verdiği bilgilere göre Hâkim'in ayrıca şu eserleri bulun¬maktadır: ed-Pu'afâ3, el-Emâlî (el-Emâ-li'l-'aşiyyât), Fezffilü Fâ\ıma, Fezâ'ilü'ş-Şâti'î, Haşâ'işü'l-hşere, el-Hîel Cİlelü'l-(ladfe), Kitâbü'd-Du'â*, Kitâbü'l-Erbcfîn (Tâceddin es-Sübkî bu eserde, ilk üç ha¬lifeyi Hz. Ali'den üstün tuttuğuna dair bir bab bulunduğunu bizzat gördüğünü söylemektedir), Kitâbü'1-Künâ {ue'l-el-kâb), Maktelü'î-Hüseyin (bu eserinden kendisi söz etmektedir: el-Müstedrek, III. 177), ei-MaVi/e fî zikri'l-muhadramîn {el-Müstedrek, I, 24), Mu'cemü şüyû-hi'1-Hâkim (Terâcimü'ş-şüyûh), Mü-zekki'î-ahbâr, Şalâtü'd-duhâ, Terâcimü'I-müsned 'alâ şarti'ş-Şahihayn, et-Tabakât. Kettânî'nin ona nisbet ettiği eAvâIî Mâlik İse (er-Risâtetü't-müstet/a-fe, s. 356) Ebû Ahmed Hâkim el-Kebîr'e aittir (İbn Hacer, el-Mecmatu'l-müıesses, I, 329-330).

Ziyaret -> Toplam : 125,27 M - Bugn : 29252

ulkucudunya@ulkucudunya.com