« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

31 Tem

2012

Soljenitsin’in ölürken öldürdükleri

Gökçen Göksal 01 Ocak 1970

Rus yazar Aleksandır Soljenitsin fırtınalı bir yaşamın ardından 3 Ağustos’ta hayata gözlerini yumdu. 89 yaşındaki Soljenitsin’in ölümü flaş bir gelişme olarak haber kanallarındaki yerini aldı. Yazarın ölümü tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de görsel ve yazılı basında geniş yer tuttu. Soljenitsin yazdığı eserler ve siyasi yönüyle bir döneme damgasını vurmuş bir yazardı. Ama onu tüm dünyaya tanıtan ve geniş kitleler tarafından tanınmasını sağlayan Sovyetlere karşı yürüttüğü kara propagandaydı.
Stalin döneminde muhalif insanların yaşadıkları eziyeti anlattığı “Gulag Takımadaları” özellikle Sovyet karşıtı batı ülkelerinde neredeyse, bütün evlere paket servisi yapılmıştı. “Bakın! Biz size anlatıyorduk. Siz inanmıyordunuz, alın işte gerçekler” şeklinde yapılan sunumlarla insanlara tanıtılan bu kitap, içinde barındırdığı gerçeklerle birlikte, edebi bir eser olmaktan çok bir propaganda aracı olarak görüldü. Sovyet karşıtlarının başucu kitabı oldu.
Soljenitsin’in 1962’de yayınlanan Türkçeye de çevrilen “İvan Desinoviç’in yaşamından bir gün” adlı ilk kitabını uzun yıllar önce okumuştum, ama nedense bende benzer bir ilgi uyandırmamıştı. Bu kitap sadece Sovyet karşıtı güçlerin değil, bizzat Komünist Parti Genel Sekreteri Kuruşçev’in de ilgisini çekmiş olacak ki, yayınlandıktan bir yıl sonra Soljenitsin Sovyet Yazarlar Birliği üyeliğine kabul edildi.
Azılı bir Stalin düşmanı olan Kruşçev, Soljenitsin’e kucak açmıştı. Soljenitsin’in yerden yere vurduğu Stalin’in koltuğuna nasıl olmuştu da, Kruşçev gibi bir Soljenitsin hayranı oturmuştu? Doğrusu bunu anlamak güç.
1962 yılından itibaren aralıklarla, Nedenin iyiliği için, Kanser Koğuşu, İlk Çember, Aşk Kızı ve Masum, Ağustos 1914 kitaplarını yayınlayan Soljenitsin’in Stalin düşmanlığı sadece batıda değil Sovyetlerin üst makamları tarafından da ilgiyle karşılanmıştı. Bu ilgi Soljenitsin’in iştahını kabarttı, yazmaya devam etti.
Soljenitsin 1973 yılında yayınlanan “Gulag Takımadaları” adlı kitabıyla Sovyetlere en ölümcül darbeyi indirdi. Kantarın topuzunu kaçırdığı zamanda Sovyet vatandaşlığından çıkartıldı. Stalin eleştirmenliğinden halk düşmanlığına varacak bir noktaya gelen Soljenitsin soluğu Amerika’da aldı. Salvo atışlarına buradan devam etti.
Sovyet düşmanlığından Amerikan hayranlığına evrilen çizgide Soljenitsin, Amerika’nın Vietnam’a müdahalesine alkış tuttu. Yetinmedi Sovyetlerin yıkılması için ABD ile işbirliği yaptı. Soljenitsin’in bu aymazlığı Fransız düşünür Jean Paul-Sratre’ı bile çileden çıkarmıştı. Yazdığı kitaplar sayesinde Nobel ödülü alan Soljenitsin yıllar içinde edebiyatçı kimliğinden uzaklaştı. Pan-slav ideolojisini benimsedi. Amerika’nın Vietnam’a saldırdığında yaptığı gibi Rusya’nın Çeçenistan müdahalesine arka çıktı. Rusya’nın Ortodoksların hamisi olduğunu söyledi. Anti-Semitik hareketin yeni sözcüsü olarak Rusya’daki aşırı milliyetçileri harekete geçirdi. Fikirleriyle başta Yeltsin olma üzere Putin’i oldukça derinden etkiledi. Rus dış politikasına damgasını vurdu.
Soljenitsin’in eserlerinin büyük bir kısmını okuyan bir insan olarak ona yöneltilecek o kadar çok soru var ki. (Özellikle “Ağustos 1914” eseriyle ilgili olarak yaşadığım bir anıyı her halde ömrümün sonuna kadar unutamam)
Yeni Soljenitsinler artık Sovyetlerden değil, Müslüman toplumlardan çıkıyor. Kara propaganda değişen aktörler ve değişen rejimlerle sürüp gidiyor.
Afrika ve Irak’ta kadınların ve çocukların bedenlerini bir kap buğday için sattığı bir dünyada Soljenitsin’in yürüttüğü kara propagandanın, Pan-Slav düşüncesinin çok fazla önem ifade ettiğini düşünüyorum. Soljenitsin, kapitalist barbarlığın nezdinde insanlığın düşlerine kurşun sıktı. Hem de hiç acımadan. Ne tesadüf ki onun ölümüne en çok batılı devlet adamları üzüldü… Pravda’nın Soljenitsin eleştirisi Millî Gazete dışında nerdeyse Türkiye’de hiçbir gazetede yayınlanmadı.
Bulanık, değişken, çarpık görüşleriyle, dünyanın efendiliğine soyunan bir avuç kan emicinin değirmenine su taşıdı Soljenitsin. Taşıdı da ne oldu ?
Bunun cevabını gelecek kuşaklar verecek…. İnsanoğlu geleceğini, geçmişin acı tecrübelerinden derleyerek inşa etmek zorunda. Her ne olursa olsun Soljenitsin’in yazdıkları okunmalı ve gerekli dersler çıkartılmalıdır.
Bu arada “İvan Desinoviç’in yaşamından bir gün” adlı kitabı okuyanlarınız varsa, unutmadan söyleyeyim İvan Desinoviç, Soljenitsin’in bizzat kendisidir.

Ziyaret -> Toplam : 125,27 M - Bugn : 29173

ulkucudunya@ulkucudunya.com