« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

24 Nis

2007

Sırada hangi cinayetler var?

Taha AKYOL 01 Ocak 1970

ÖNCE rahip Santoro, sonra Hrant Dink... Ve şimdi de Malatya'da 'misyoner'lere karşı vahşi katliam! Bu vahşi cinayetleri aynı 'gizli el' yapmıyor; aynı hastalıklı psikoloji yapıyor! Aynı 'tip'ten gençler aynı saiklerle "düşman" öldürüyorlar!

Onun için sırada hangi cinayetler var sorusu maalesef gerçekçidir! Aynı psikoloji yarın da aynı tipten başka gençleri başka cinayetlere sevk edebilir çünkü!

Hrant Dink'in katili Ogün Samast yakalandığında şunları yazmıştım:

"Her şeyden önce toplumsal yapımız bakımından 'Ogün Samast'ların az olmadığını dikkate almalıyız. Topluma entegre olmamış, gergin, asosyal tipler... Dünyanın her yerinde bu gruplar aşırı sağ şiddete yatkındır ve farklı bir politik ortamda kolayca sol (goşist) şiddete de kayıvermeleri mümkündür... Bunlar mariz duygudaşlıklarla kolayca çetemsi yahut tam çeteleşmiş küçük topluluklar oluşturuyor..."

Malatya'da işlenen vahşet de böyle!

Katil paranoyalar!

Siyaset bilimci Martin Lipset'in "aşağı sınıfların faşizmi" dediği toplumsal marazın ön işaretleri: Sorunları tehlike ve tehdit olarak algılamak, tehlike ve tehditleri aşırı algılayıp paranoyalara kapılmak, sorunların karmaşıklığını göremeyip ak-kara, dost-düşman basitliğine indirgemek, her tarafı düşmanların istila ettiği saplantısına kapılmak ve sonunda bazen şiddet ve terör, bazen politik aşırılık!

PKK gibi örgütlü terör hareketleri de, din, devlet, vatan, yurtseverlik gibi kutsal değerlerin bu mariz duygularla algılanması sonucu işlenen cinayetler de aynı sosyal ve psikolojik marazın ürünleri!

Elbette polisiye ve adli tedbirler... Ama toplumda insanların uğruna ölümü göze alabilecekleri 'hassas' değerler konusunda gerilimler, kamplaşmalar, paranoya derecesinde korkular yaratılması bu mariz psikolojiyi harekete geçirir, en vahşi cinayetler işlenebilir ve işleniyor işte.

"Sırada hangi cinayetler var?" şeklindeki korkunç sorudan sakınmanın birinci şartı, paranoyaları, kutuplaşmaları körüklemekten sakınmaktır.

Misyoner faaliyetleri

Bütün tarihte misyonerlikle sömürgecilik kol kola yürümüş, bu yüzden biz de tarihimizde ağır siyasi sorunlar yaşamışızdır. Bu gerçekler toplumsal hafızamızda belli bir 'misyoner' algılaması yaratmıştır.

Laikliğin en sıkı uygulandığı 1928 yılında, Bursa Amerikan Kız Koleji'nde dört Müslüman öğrencinin Protestanlığa geçmesi üzerine Atatürk Türkiye'si o koleji kapatmıştır! Sebep din ayrımı değildi, elbette siyasi kaygılardı. Ve yine devletler arası bir sorun oluvermişti!

Bugün hak ve hürriyetlerimizi 1920'lerin, 30'ların düzeyine indiremeyeceğimiz gibi, misyoner faaliyetlerini yasaklamak da mümkün değildir. Üstelik bir dini yaymak isteyen her samimi dindarı mutlaka bir 'politik ajan' sanmak da yanlıştır.

Vatanını seven ve dindar Müslüman olduğunu düşünen herkes, dünyaya yansıyan şu manzarayı iyi düşünmelidir:

Bir yanda masum, kimseye zarar vermeyen, sadece dinlerini 'tebliğ' eden Hıristiyanlar, öbür tarafta boğazlarını keserek onları öldüren Müslümanlar! Ve de Türkiye'de!

Utanç verici bir manzara!

O halde toplumdaki gergin duyguları kaşımaktan, paranoyaları kışkırtmaktan sakınmak hem vatanseverliğin hem 'iyi Müslüman' olmanın şartıdır.

Kan dökmek her fikir ve inanç için iğrenç bir lekedir!

Ziyaret -> Toplam : 125,37 M - Bugn : 134578

ulkucudunya@ulkucudunya.com