MİLLİ MÜCADELE VE MEHMET AKİF
Yard. Doç. Dr. Yaşar SEMİZ 01 Ocak 1970
Mondros Mütarekesfnin imzalanması ile birlikte son
Müslüman Türk Devletfnin de parçalanmak istendiğini anlayan
Anadolu halkı bu duruma engel olabilmek için Mütarekdnin
imzalanmasının daha ilk haftasında Anadolu,da resmen olmasa da
fiilen Trakya-Paşaeli Müdafaa-i Hukuk Heyeti Osmaniyesi, Kars Millî
İslam Şûrası (daha sonra Cerıûb-î Garbı Ka?ias Cumhuriyeti), İzmir
Müdafaa-i Hukuk-ı Osmaniye Cemiyeti gibi teşkilatları oluşturmaya
başladı.
Mütarekeden sonra Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları da
vatanın kurtarılması yolunda projeler üretiyorlardı. Bu cümleden
olmak üzere Mustafa Kemal Paşa, görevlendirildiği 9. Ordu
Müfetteşliği vazifesi için Samsun”a hareket etmeden önce vedalaşmak
için gittiği Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Riyasetfnde (Genelkurmay
Başkanlığı) eski ve yeni Genelkurmay Başkanları olan Fevzi
(Çakmak) ve Cevat (Çobanlı) Paşalarla görüşerek Anadolu,da
girilecek millî bir hareket için beş maddelik bir program hazırladılar.1
Bu programa göre özetle, Anadolu,da yer yer ve birbirinden bağımsız
olarak faaliyet gösteren milli direniş teşkilatları birleştirilerek milli bir
kuvvet (Kuvay-ı Milliye) teşkil edilerek Milli Mücadele vücuda
getirilecek ve zamanı geldiğinde de karşı taarruza geçilecekti. Mustafa
Kemal Paşa, Anadolu'ya geçtikten sonra bu fikirler doğrultusunda
hareket ederek 21-22 Haziran 1919 tarihinde Amasya Genelgesiini
1 Külçe, Süleyman, Mareşal Fevzi Çakmak, Birinci kitap, İstanbul 1953, s.108-
109; Bayur, Yusuf Hikmet, Atatürklün Hayatı ve Eseri I, Doğumundan
Samsunia Çıkışına Kadar, Ankara 1970, s.302.
yayınlayarak Vatanın Ve milletin tehlikede olduğunu, İstanbul
Hükümeti Ve Sultanlın bir şey yapacak durumda olmadığını
Vurguladıktan sonra bu tehdit ve tehlikeden ancak milletin azim ve
kararlılığı ile kurtulunabileceğini belirtti. Ardından 23 Temmuz
l9l9,da Erzurum Kongresi toplandı. Burada vatanın bölünmezliği
Vurgulandıktan sonra, böyle bir tehlike karşısında fıili direnmenin esas
olduğu açıklandı. Nihayet 4 EylüPde Sivas Kongresi açıldı. Bu arada
İstanbul Hükümeti kongreleri yasakladı. Mustafa Kemal Paşa Ve Rauf
Bey”in tutuklanmaları kararını Valiliklere bildirdi. Milli
örgütlenmenin engellenmesi için İngiliz Muhibileri Cemiyeti, Teali-i
İslam Cemiyeti (İslamı Yükseltme Derneği) gibi İstanbul Hükümeti
destekli teşkilatlar oluşturuldu. Ancak ne milli teşkilatlanma
durdurulabildi ne de bu teşkilatlanmaya öncülük eden Mustafa Kemal
ve arkadaşları tutuklanabildi.
Anadolu,da bu gelişmeler olurken Akif, işgal edilmiş olan
İstanbuFdaki olayları izlerken büyük bir ızdırap çekiyordu. Hele bazı
kişilerin Anadolu,da başlamış olan milli mücadeleye saldıımalarına
hiç tahammül edemiyor ve bu kanaatte olanlara ciddi tepki duyuyordu.
Onun bu yöndeki bir tepkisini Kurun Gazetesi başyazarı Âsım Us
şöyle naklediyor. “Anadolu hareketinin ilk başladığı sıralarda idi. Bir
gün Bâbıâli caddesinde Sebilûrreşad idarehanesinde birkaç kişi
konuşuyordu. Hâzirundan biri Anadolu hareketinin bir İttihatçılık
eseri olduğunu söyledi. O zamana kadar düşünceli bir tavır içinde
hemen hiçbir şey söylemeyen merhum Akif birdenbire heyecanlandı;
bu sözü söyleyene dönerek: -Hay1r; artık buna da İttihatçılık denemez.
Bu memleket meselesidir. Buna herkes el birliğiyle sarılmalıdır”
dedi.
F ergan, Eşref Edip, Mehmed Akif, Hayatı ve Eserleri ve 70 Muharririn Yazıları
c.l, Istanbul 1938, s.675. Ayrıca bak. Düzdağ, M.Ertuğrul, Mehmed Akif Ersoy,
Kültür Bakanlığı Yay., Ankara 1996, s,25 1.
Akifin İstanbuPda bulunduğu süre içinde en çok canını sıkan
konulardan biri de hiç şüphesiz bazı basının ve aydın zümrenin
“Mandaterlik” istemesidir. Endişesi mandaterliği gerçekleşeceği
düşüncesinden değil fakat bu tür fikirlerin Anadolu,da başlamış olan
milli mukavemeti kıracağı korkusundandır. O, kendi kendisine şöyle
düşünmüş olsa gerek. “ “İngiliz Muhibleri” adıyla kurulan ve bizi bu
milletin kötülüğüne teslim etmek istiyen adamların hain ve kötü
kişiler olduğunu Türk halkı hemen anlayacaktır. Fransız mandasını
isteyenler ise, beş, on züppeden ibaret. Bunların tesisleri hiç
olmayacaktır. Halbuki Amerikan mandaterliği isteği öyle değil.
Osmanlı İmparatorluğu Amerikalya harp ilan etmediği için onlar
memleketimiz hakkında kimseyi kesmemişler ve böylece halk
arasında kin toplamamışlardır. İstanbuPda bu tezi savunan gazeteler
de vardır. Bunların arasında memleketi sevdiklerine şüphe
edilmeyecek olanlar da mevcuttur. Ya onlar Anadolu°da başlayan
mukavemet hareketini kırarlarsa... Halimiz ne olur.”4 Bu endişe ile dir
ki Akif “... Türklefin 25 asırdan beri İstiklâllerini muhafaza etmiş
oldukları tarihen müsbet bir hakikattir. Halbuki Avrupaida bile
mebde-i istiklâli bu kadar eski zamandan başlayan bir millet yoktur.
Türk için istiklâlsiz hayat müstahîldir. Tarih de gösteriyor ki Türk,
istiklalsiz yaşayamamıştır.”5
3 Manda isteyenlere göre mesele şundan ibaretti. Madem ki galip devletler
Osmanlı Devletini parçalayacaklar, o halde topyekün bir devletin mandaterliğini
kabul ederek devletimizin parçalanmasını önleyebiliriz. Mandaterliği kabul
edeceğimiz devlet yeni dünya devleti olmalı. Çünkü yalnız Aınerikalılardır ki,
çok iptidai _yaşayan Osmanlıları medeni bir halk haline getirecek hükümet
kurmağa kadirdir. Yalnız bu Amerikalılardır ki, diğer devletlerin bu topraklar
üzerinde rekabetlerine son verebilir.
Erişirgil, M.Emin, Mehmet Akif- İslamcı bir Şairin Romanı, Ankara 1956, 5.402.
5 “Manda Meselesi”, Sebilürreşad, No 437-438, 21 Ağustos 1335 (1919)
Mondros Mütarekesfnden sonra İzmiride Müdafaa-i Hukuk-u
Osmaniye Cemiyeti6 kurulmuştu. İzmirain işgalinden sonra Ege
Bölgesinde Müdafaa-i Hukuk Ve Reddi İlhak adıyla yapılan
örgütlenmeler hızlandı. Direnme güçleri oluşmaya başladı.
29 Haziran 1919,da Ayvalıkiın Yunanlılar tarafından işgali
Balıkesir bölgesinde halkın kaygılarını arttırdı. Yunan işgalinin
başlaması ile birlikte Milli Mücadelemin ilk örgütlü direnişi de
Ayvalık”ta 172. Alay Komutanı Yarbay Ali Çetinkaya tarafından
gerçekleştirildi. Harbiye Nazırı Şevket Turgut Paşaanın aynı gün
verdiği emirle 17. Kolordu Komutanlığı Tekirdağdan Balıkesirie
nakledildi. Haziraniın ilk haftası içinde de Balıkesifde Kuvay-ı
Milliye örgütü kuruldu. Bölgede milli direnişi genişletmek ve daha iyi
organize etmek amacıyla ilk toplantı Haziran sonlarında yapıldı.
Ardından da 26 Temmuz,da İkinci Balıkesir Kongresi toplandı.
Kongre, düşmanı yurttan kovuncaya kadar mücadele kararını aldı7.
Balıkesiride Mehmet Akif” in dostları da vardı. Bunlardan
Hasan Basri (Çantay) “Ses” adında haftalık bir gazete yayınlıyordu.
Bu gazetenin daha 21 Teşrinisani 1918 tarihli sayısında “Yeis-
Bedbinlik” başlıklı ve Mehmet Akif imzalı bir yazı yayınlanmıştıg. Bu
gelişmenin ardından 1920 yılı Ocak ayının sonu ya da Şubat ayının ilk
haftasında9 bir davet sonucu ya da kendiliğinden Balıkesir”e gitti.
6 6 Kasım 1918 Cumartesi günü İtilaf Devletleri donanmasının İzmir Körfezfne
demirlediği gün temelleri atılan bu cemiyet 1 Aralık 1918 günü tüzüğünü
vilayete vererek resmiyet kazandı.
7 Çarıklı, Hacim Muhittin, Balıkesir ve Alaşehir Kongreleri, Ankara 1967, s.26.
8 sariııen zeki, Mehmet Akif, Kaynak Yay. İstanbul 1996, 5.100.
9 Tahir Alangu”nun “100 Ünlü Türk” adlı kitabında (Milliyet Yayınları İstanbul
1974) Balıkesirle gidiş tarihi Şubat 1920 olarak verilmektedir. A.g.e., 5.1024.
ÅKİF BALIKESİR=DE
Mehmet Akifin yakın dostu ve Sebilürreşad mecmuasının
sahibi Eşref Edip, Akil” in Balıkesir,e gidişini şöyle naklediliyor.
“Bütün o ümidsizlik içinde Üstad bir an ?ítura düşmedi. O bu milletin
istiklalsiz kalacağını hatırına beli getirmiyordu. Ayvalılöta, Karasılda
(Balıkesir) başlayan hareket-i milliyenin mutlaka büyüyeceğine, bütün
memlekete yayılacağına imanı Vardı.
O tara?arda bir avuç kahramanın müdafaası, bu güzel
topraklar için canlarını siper etmesi Ustad üzerinde büyük tesir husule
getirmişti.
-Bir gün baktım, iradehaneye çok heyecanlı geldi:
-Haydi hazırlan, gidiyoruz, dedi.
-Nereye?
-Harekât-i millîyenin başladığı cepheye. Artık burada
duramıyorum” dedim. Balıkesir Cephesiinde milli mudafaayı bizzat
gören ve Millî Mücade1e'yi “büyük bir gaza” telâkki eden Mehmet
Akif, burada son derece heyecanlanarak “zafer yolu bu yoldur”
demekten kendisini alamaz.
zAĞANos PAŞA CAMİNDE VAAZ
Akif, Balıkesir”de iken kendisinden şehrin en büyük camii olan
Zağanos Paşa,da halka vaaz etmesini istediler. O, gördüklerinden
sonra böyle bir teklifi memnuniyetle kabul etti. AkiPin vaaz edeceği
Cuma günü, Zağanos Paşa Camiine cemaat sığmamış dışarıya da
10 Eşren Edip, Mehmet Akif Hayatı-Eseri, 2,bs. İstanbul 1962, s. 128
hasırlar serilmişti. Akif, kürsüye çıktı ve konuşmasının Kur”an,dan
A
Ali İmran süresinin 103. ayetini okuyarak başladım. Ardından
“Cihan alt üst olurken seyre baktın öyle durdun ya,
Bugün bir serseri, derbedersin kendi yurdunda!
Hayat elbette hakkın... Lâkin ettir haykırıp ilhaak;
Sağırdır kubbeler, bir ses duyar: dâvayı istihkaak.
Desen bin kere “insanım” 0 kanmaz hem ni in kansın?
7 7
Hayır, Hurıyyetin hakkın masum oldukça ınsansın?
Bu hürriyet, bu hak bizden bugün âhengi sa”y ister;
Nedir üç dört alın, Bir yurdun alnından boşansın ter...”12
diye devam eden manzumesini okudu ve bunu açıkladı.
“Evet, biz müslümanlar, dünya çalışıp didinirken, her gün her
alanda biraz daha aşamalar kayd ederken, biz onlara seyirci gibi
baktık. Özellikle bu son yıllarda başımıza birçok felaketler yağdı.
Halen da çilemizi doldurrnuş değiliz. Sebebi; din işlerinde olduğu
gibi, dünya işlerinde de gevşek davranmamızdır.
u Ayet mealen şöyledir. “Hepiniz birden Allah,1n bağına sımsıkı sarılınız. Sakın
aranıza ayrılık, gayrılık girmesine meydan bırakmayınız. Allah”ın hakkınızdaki
nimetini düşününüz. Hani sizler, birbirinize düşmandınız. Cenâb-ı Hak
kalplerinizi birleştirdi de O”nun nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Hani sizler bir
zaman ateş çukurunun ta kenarına kadar gelmiştiniz da Cenâb-ı Hak sizi oradan
kurtarmıştı.” _
12 “Alınlar Terlemeli” başlığını taşıyan bu manzumenin tamamı için hak Ersoy,
Mehmet Akif, Safahat, 20. Baskı İstanbul 1986, s.453-454. ~
Hayat herkesin hakkıdır... Fakat hangi hak olursa olsun,
savunulmadıkça sahibine, hiçbir yarar sağlamaz... Biz müslümanlar
tıpkı yürümeyen çocuklar gibi emeklemeye çalışırken bir de baktık ki
etrafımızdaki devletler, göklerde uçuyorlar... Berlin,den havalanıp
Trabzon”a iniyorlar. Biz ise hâlâ yolda yürümeyi bile beceremiyoruz.”
Avrupamın bu ilerleyişini, onların tehlikelere ve tabiatın gücüne karşı
birlikte hareket etmelerine bağlayan Akif konuşmasını şöyle sürdürür.
“İşte bizim derdimizin başı! Onlar zorluk karşısında birleşmişler. Biz
ise 0 zorluğu görmemiş veya gördüğümüz halde birliği
sağlayamamışız... Biliyorsunuz düşman (aramıza) asırlardan beri
bölücülük-tefrika-tohuınlarını ekti ve meyvelerini de topladı... Eğer
müslümanlar yaşamak istiyorlarsa, cemaat arasında dargınlığa,
küskünlüğe, bölücülüğe yol açacak en önemsiz gibi görünen söz ve
davranışlardan kaçınılmalıdır. Tabii varlıklarını sürdürmek
istemiyorlarsa, buna bir diyeceğimiz olmaz. Zira, Allah korusun hayat
hakkımızı kaybettiğimiz gün, insanlığımızı da unutmamız gerekecek.
Çünkü bizi tutsak edenler, hayvanlara yaptıkları muamelenin aynısını
bize de yapacaklar.”
Akif, neden bu hale düştüğümüzü de şöyle açıklar. “Çünkü
analarımız, babalarımız, hocalarımız, siyasetçilerimiz,
edebiyatçılarımız, şairlerimiz, yazarlarımız millete ümit ve çalışma
isteği değil ümitsizlik aşıladılar. Ben büyüklerimden _Biz
yaşayamayız, Avrupa ilerledi. Siz çok kötü günler göreceksiniz
sözlerinden başka bir şey duymadım diyen Akif, bütün bu la?arı
ederken Allah°ın kitabını hiç düşünmediğimizi, oysa Allah kitabında
müslümanları ümitsizlik ve azımsızlıktan sakınmaya çağırdığını
belirtir ve konuşmasını şu ayetle güçlendirir.
“... Oğullarım, gidiniz Yusuf” la kardeşlerini araştırınız. Sakın
Allah”ın inayetinden ümidinizi kesmeyiniz. Zira şunu biliniz ki,
kâfırlerden başkası, Allah?n inâyetinden ümidini kesmez”13
Demek ki bir müslümanın Allahhn inayetinden,
merhametinden ümit kesmesi küfürdür.” Müslümanların ayrılık ve
bölücülük çıkarabilecek en ufak söz ve davranıştan kaçınması
gerektiğini belirten Akif, fırkacılık ve komitacılığın artık ortadan
kalkması ve elbirliği ile vatanın savunulması gerektiğini belirtti ve
“Emin olunuz ki, canla başla çalışarak aradaki ayrılık sebeplerini
kaldıracak olursak, vatanı da, dinimizi de kurtarırız” dedi. Bu şekilde
İstanbuPda Kuvayı Milliye hareketinin bir ittihatçılık hareketi
olduğunu iddia edenleri uyaran Akif, yaptıkları propagandanın doğru
olmadığını vurguladıktan sonra halkı şu şekilde vatanın savunması
doğrultusunda bir araya gelmeye çağırdı. “Bu hareketin, bu hizmetin
sadece din Ve vatan savunmasına yönelik olduğu, dost ve düşman
tarafından tamamen anlaşılmalıdır. Yani bu mücadelenin herhangi bir
çıkar için yapılmadığını, en yakınımızdaki ile en uzaktaki dahi
bilmelidir. Bu görünümü sarsacak en ufak bir söz veya davranış hoş
karşılanmamalıdır. Çünkü hepimizin amacı birdir ve bellidir. Amacı,
hedefınden saptırma yolunda yapılacak bir girişim, -Allah korusun-
birliğimizi zedeleyebilir.
Hepimizin bir vatan borcu, bir dini borcumuz vardır ki, onu ifa
etme hususunda ufacık bir ihmal bile caiz değildir. Bu konuda
hiçbirimiz köşemize çekilip seyirci kalamayız. Çünkü düşman kapıya
dayanmış ve namusumuzu çiğnemek istiyor. Bu namert saldırıya karşı
koymak, kadın-erkek, çoluk-çocuk, genç-yaşlı her fert için farz-ı ayn
olduğu, bir an bile unutulmamalıdır.
13 Yusuf Sûresi, ayet 87.
Bugün herkes varını yoğunu ortaya koymak zorundadır.
Allah,ın yüce olan ismini yüceltmek için Karesfnin (Balıkesir)
kahraman evlatları, vaktıyla ne büyük kahramanlık göstermişlerdi,
bunu hepimiz biliyoruz. -
Rumeliiyi baştan başa feth edenler hep bu topraklarda yetişen
yiğitlerdi. Bugün sizler o kahraman ecdadın torunları olduğunuzu
ispatlamalısınız. Anadolu,yu savunmak için, diğer vilayetlere öncülük
etme şerefini de siz almıştınız. İnşallah vatanın bağımsızlığı, mutluluk
ve refahı, dünyalar durdukça durawktır.”14
Konuşmasını tamamlayan Akif, Camiyi dolduran binlerce
Balıkesirlinin heyecan ve gözyaşları arasında Allah”tan sabır, sebat ve
yardım dileyerek kürsüden indi.
Mehmet Akif” in konuşmasının bu derece dikkat çekmesi, hiç
şüphe yok ki 0 sırada Milli Mücadelemin milli birlik ve beraberliğe
duyduğu şiddetli ihtiyaçtı. Zaten Akif* de konuşmasını bu birlik ve
beraberliği sağlamaya yönelik olan ayetlerle destekliyordu. Çünkü
İslamiyet, Anadolu halkını birbirine bağlayan en önemli psikolojik ve
kültürel etkendir.
Akif, bu vaazdan sonra birkaç gün daha Hasan Basri (Çantay)
IBeyiin misafiri olarak Balıkesiride kaldı. Bu süre içinde Milli
14 Âkifin 6 Şubat 1920 tarihinde Zağanos Paşa Camiinde verdiği bu mev?zenin
tam metni için bak. Sebilürreşad, cilt 18, sayı 458, 12 Şubat 1336 (1920) 5.183-
186. Ayrıca bak. Boşnakoğlu Hasan, İstiklâl Marşı Şairimizin İstiklâl Harbindeki
Vaazları, İstanbul 1981, s.71-80; Neşreden Bahar Yayınevi, Mehmet Akif,
İstiklâl Savaşı Hitabeleri _ Manastırlı İsmail Hakkı, Vaizler, İstanbul 1983,
s.475-487; Erişirgil, A.g.e., 5.403-406.
mücadeleye taraftar olanlar ile şehrin ileri gelenleri ile görüştü.15
Ardından yüksek bir moral ile İstanbul”a döndü.
Mehmet Akif herhangi bir resmi izin almadan Balıkesir”e
gittiği ve orada Anadoluida yeni başlayan Milli Mücadele hareketi
lehinde vaaz verdiği için 3 Mayıs 1920 tarihinde başkatibi bulunduğu
Darüh Hikmet-ül İslamiyeldeki görevine son verilir.16
Mehmed Akif, İstanbuPda iken son Osmanlı Meclis-i
Mebusan-ı 16 Mart 1920,de İngilizler tarafından basılarak dağıtıldı.
Artık İstanbul ?ilen de işgal edilmiş, şehir karamsar bir havaya
bürünmüştü. İşgal kısa zamanda dayanılmaz bir hal aldı. İstanbul'da
bu gelişmeler olurken 23 Nisan 1920 günü Ankaraida o dönemde
sahip olduğumuz 66 vilayetten gelen milletvekilleri ile işgal altındaki
İstanbuPdan kaçabilen bir kısım milletvekilinin katılımıyla Büyük
Millet Meclisi açılmıştı. Büyük Millet Meclisi adına Meclis Reisi
Mustafa Kemal Paşa tarafından bütün Türk milletine hitaben
15 Karan, Hayreddin, “Milli Mücadele”de Sebilürreşad, (Yeni) Sebilurreşad (İkinci
devre yayın dönemi Mayıs 1948-Şubat 1966 tarihleri arasındadır.)C.10-11, No.
234-258, 1956-1957 tarihleri arasında Eşref Edip,den dinlenerek yayınlanmıştır.
Alıntı için C.lO, sayı 236, 1 Ocak 1957 s.173.
16 Ueman, Abdullah, “Mehmet Akif ve Milli Mücadele” ölümünün 50. Yılında
Mehmet Akif Ersoy, Marmara Üniv. Yay. N0.439, İstanbul 1986, s.l7-18;
Mustafa Varlı-Necati Yağan-İsmail L. Çakan ve diğerleri, Gençliğin Kaleminden
Üç Cephesiyle Akif, İslam Medeniyeti Yayınları, İstanbul 1968, s.49; Birinci
Necati, “Akifin Hayatı ve Eserleri” Türk Edebiyatı Mehmed Akif Anıt Sayısı,
Aralık 1986, s.73.Akif¬in görevden alınma kararnamesi 3 Mayıs 1920 tarihini
taşıyorsa da bununla ilgili işlemler O, daha İstanbuPda iken yapılmış olmalıdır.
Eşref Ediplin naklettiği bir konuşma bu ihtimali doğruluyor. “Bir gün Fatih Hoca
ile görüştükleri sırada Üstad gülerek dedi ki:
- Doğrusu böyle yapmakla yerden göğe kadar hakları var. Hem bir din
müessesesinde başkatiplik et, hem de Balıkesife git, vatanlarını çiğnemek
isteyen düşmanlara karşı halkı harekata teşvik et... İşte bu olmadı.” Aktaran
Sarıhan. Age., s.106.
yayınlanan beyannamede birlik ve beraberlik konusu üzerinde duruldu
ve Allahîn rahmet ve yardımı talep edildi.17
Bu gelişmeler olurken Mehmet Akif” de artık İstanbuPda
kalmanın milli birlik ve beraberliğe bir yarar sağlamayacağı kanaatına
vararak Anadolu,ya geçmeye karar verdi.
AKİF ANKARA YOLUNDA
Akif, Ankara”ya gidiş kararını yakın arkadaşı Eşref Edip*e şu
sözlerle açıklar. “Artık burada duracak zaman değildir. Gidip çalışmak
lâzım. Bizim tarafımızdan halkı tenvire ihtiyaç varmış. Çağırıyorlar.
Mutlaka gitmeliyiz. Ben yarın Ankaraya hareket ediyorum. Hiç
kimsenin haberi olmasın. Sende idarehanenin işlerini derle topla
Sebilürreşad klişesini al arkamdan gel. Meşihattakilerle de temas et,
Harekât-i Milliye aleyhinde bir halt etmesinler”18
Akif, in bu ifadeleri bize Anadolu”ya geçmesi için Ankaraidan
bir davet aldığını düşündürmektedir. Nitekim Eşref Edip 37 yıl sonra
1957 de bu olaya açıklık getirerek hadiseyi şöyle nakletmektedir. 1920
Nisan ayı içinde, Ankaraida Büyük Millet Meclisi için son hazırlıklar
yapılırken Sebilürreşad idarehanesine Ali Şükrü19 bey gelir.
- “Haydi, hazırlanınız, gidiyoruzl” der.
- “Nereye?” diye sorarlar.
Ali Şükrü şu cevabı verir:
17 Hakimiyet-i Miııiye, N0.24, 23 Nisan 1336 (1920)
Eşref Edip, Mehmet Akif, Hayatı-Eserleri, 1938 bs. s.56; 1962 bs. 5.139.
'9 Ali şükrü Bey için bak, Misimğıu Kadir, Aıi şükrü Bey, İstanbul 1978;
(Kandemir) Feridun, Cumhuriyet Devrinde Siyasi Cinayetler, İstanbul 1955, 5.3-
57; İz, Mahir, Yılların İzi, 2 bs. İstanbul 1996, s.89-94.
oo
- “Ankara,ya. Oradan sizi çağırıyorlar. Paşa (Mustafa Kemal)
sizi istiyor. Sebilurreşadhn Ankara,da neşrini istiyor. Sebilürreşad?n
Ankarada intişarı milli hareketin manevi cephesini
kuvvetlendirecektirllzo
Bu husus ile ilgili M.Emin ErişirgiPde şöyle bir olayı
nakletmektedir. “Bu tarihten az zaman sonra, (Akifin) evine otuz
yaşlarında uzunca biri gelmişti. Kapıyı açanlar, “kim diyelim” dediler.
Fakat o “Benim adım fılân yalnız Akif Bey beni tanımaz,
arkadaşlarından biri, yazdığı mektubu bana götürüver dedi de...”
“Akif merdivenden aşağıya indi, bu yabancıyı evin odalarından
birine aldı, yirmibeş dakika kadar konuştu. Yürüyüşü ve hali subaya
benziyen bu adam evden çıkıp gitti”21
Bu gelişmelerden sonra Akif, 1920 Nisan ayının ikinci
yarısında 12 yaşlarındaki oğlu Emin ile birlikte İstanbuPdan ayrılır.
Yol arkadaşı Ali Şükrü Bey*le Üsküdar Karacaahmet mezarlığında
buluştuktan sonra Alemdağ yolunu tutarak deniz kıyısına varırlar ve
orada buldukları bir vasıta ile İneboluiya çıkarlar. İzmit yaylası
Kuvayı Milliye çetelerinin kontrolu altındadır. Akif ve arkadaşları,
milli kuvvetlere cephane götüren atların sırtında çetelerle yolculuk
yaparlar. Akif, onlara cephaneyi idareli kullanmalarını öğütler. Geyve
Boğazı yakınlarında Kuşcubaşı Eşref Bey,le birleşirler. Binbaşı Şükrü
bey de onlarla birliktedir. Geyve,den dekoville Eskişehife oradan da
trenle Nisan ayının son haftası içinde22 Ankara”ya ulaşırlar.23
20 (Yeni) Sebilürreşad, C.l0, sayı 237, Ocak 1957, s.l84.
21 Erişirgi1,A.g.e., 5.409.
2 M.Ertuğrul Düzdağ, Akifin Ankaraya geliş tarihini 24 Nisan 1920 olarak
vermektedir. Düzdağ, A. g_e., 5.80, 90-93. Abdullah Uçman ise bu tarihin Mayıs
ayı başları olduğunu yazar. A.g.m., s.l9. Uçman, “Mehmet Akifin Milli
AKİF ANKARAmA
Akifin Ankara,ya gelişini Hakimiyet-i Milliye Gazetesi
okuyucularına şu şekilde duyurur. “Pek hassas ve ulvî İslâm şairi
Mehmet Akif Bey dahi İstanbulidan çıkarak birkaç gün evvel
Ankara,ya muvassalat eylemiştir. İlhamât-i şâiranesinin menba-ı asîli
bilhassa hakimiyet-i diniyye ve gayret-i vatananiyyesinde olan bu
güzide İslam Şairi, aynı zamanda erbab-1 ilim ve hikmetin en ileri
gelenlerinden bir şahsiyet-i mümtazdırlar da. Milletin giriştiği
mücadele-i vatanperverâne İslam şâiri Mehmet Akif Beylin himmet-i
hamiyyetkârından pek çok feyiz ve kuvvet alacaktır. Şâir-i hakîm-i
İslamiın önümüzdeki Cuma günü halka bir mevhza irad buyuracağını
memnuniyetle haber aldık.”24
Mehmet Akif, Ankara,ya gelince Meclis”in önünde Mustafa
Kemal Paşa ile karşılaşmıştır. Mustafa Kemal Paşa, Akif e “Sizi
bekliyordum efendim, tam zamanında geldiniz.” demiş ve en kısa
zamanda ziyaretine geleceğini söylemiştir.25
Akif Ankara*ya geldiği zaman henüz düzenli ordu kurulmadığı
için Anadoluida ardı arkası kesilmeyen isyanları milis halinde olan
milli kuvvetler bastırmak zorunda kalıyordu. Dahası İstanbul
hükümetinin etkisi ile Şeyhülislam Dürri Zade Abdullah ll Nisan
l920,de yayınladığı fetva ile26 Anadolu,da milli direnişi başlatmaya
Mücadele Yıllarındaki Mevîzeleri”, Milli Kültür, Mehmet Akif Özel Sayısı,
Aralık 1986, s.51-56 bilhassa s. 53.
23 “Safahat Şairini Oğlundan Dinleyiniz”, Millet, 12 Şubat 1948- 10 Haziran 1948,
Sayı 106-122.
24 “ısıam şairiÂkifıaey”,Haı<imiyet-iMi1ıiye,N0 25, 28 Nisan 1336 (1920)
25 “Safahat Şairini Oğlundan Dinleyiniz”, Millet, Sayı 107, 19 Şubat 1948.
26 Damat Ferit Hükümeti böyle bir fetvayı yayınlanması için dönemin Şeyhülislamı
Haydarî Zade İbrahim EfendŸye baskı yapmış, fakat İbrahim Efendinin “böyle
çalışan Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarını Halife ve Sultan,a karşı
isyan etıniş ilan ettiğinden milli mücadeleye destek verınek isteyenler
de tereddüde düşmüştü. Halkın bu hususta ciddi şekilde telkine ve
aydınlatılmaya ihtiyacı vardı.
Böyle bir ortamda Akif hiç vakit geçirmeden kendisinden
beklenen hizmeti yerine getirmeye ve Vaazları ile halkı aydınlatmaya
başladı. Onları Milli Mücadele etrafında birleşmeye çağırdı.
Akif, bu vazifeyi sadece Ankara,da değil, Ankara merkez
olmak üzere bütün İç Anadolu vilayetlerinde yerine getirdi. Bu
cümleden olmak üzere Akif, henüz işgal edilmemiş vatan
topraklarında seyahatlere başladı. Bu seyahatın ilkinde Eskişehirie
kadar gitti. Henüz Ankaralya geleli 15 gün olmadan, Burdurluların
ısrarlı daveti üzerine, yanında küçük oğlu Emin ile birlikte Burdur”a
gitti. Kendisini hasret ve muhabbetle bağırlarına basan Burdur halkına
vaaz ve nasihatta bulundu. Oğlu Emin Bey, babasfnın Burdurlulara
hitaben yaptığı konuşmayı şu şekilde nakletmektedir:
“Milli Mücadelelnin muazzam bir cihat olduğuna halkı o kadar
yakından ikna etti ki; bu vadide öyle mahirane bir üslûp, öyle candan
bir ahenk kullandı ki, Anadolumun birçok vilayetlerinde, kazalarında
hatta nahiyelerinde, camilerde, medreselerde, meydanlarda insan
kütlelerine karşı hitap etti. O çok samimî konuşuyor, doğruyu
söylüyordu. Sözleri herkesin üzerinde çok derin tesir ediyor. Onu bir
kere dinleyen ve eli silah tutabilen bütün erkekler ailesiyle
vedalaşıyor, evini, karısını, çocuklarını Allah,a emanet ederek
cepheye koşuyordu. Babamı ilk defa Burdur”da hükümet konağında
üç dört yüz kişiye mütecâviz bir cemaate karşı hitap ederken gördüm.
bir fetva milletin arasına nifak sokar” gerekçesi ile tekli? kabul etmeyerek istifa
etmesi üzerine bu göreve Dürri Zade getirilmişti.
Fazla bağırdlğı zaman sertleşen sesiyle konuşuyor, çok heyecanlı
olduğu bütün hareketlerinden belli oluyordu. İzmir havalisinden sızan
kara haberleri, vatandaşlarımıza yapılan işkence ve hakaretleri,
mülevves çizmeler altında çiğnenen tarihî ve ilâhî mâbetlerimizi öyle
yanık bir dille ifade ediyor, bu fecayiin yürekler acısı avakıbını öyle
acı bir dille tarif ediyordu ki, ben de dinleyiciler arasında sıklşmıştım.
O muazzam kalabalık derin bir sükûta dalmıştı. Lakin bu öyle
bir sessizlik, öyle bir hava idi ki, kasırgalar koparacak ruhların
Ikellesini koltuğuna almaya niyet eden başların son kat,ı kararından
doğuyordu. Bir de şurada burada hissiyâtına mâlık olmayarak
hıçkırıklarını tutamayan vatanseverlerin iniltileri duyuluyorduuffz7
Mehmet Akif, Burdur”da bir hafta kadar kaldıktan sonra
Sandıklıiya (Afyonla bağlı) geçti ve burada iki gece kaldı. Emin bey
babası Mehmet Akifin Sandıklıldaki faaliyetleri ve ilk akşam
kasabanın en büyük camiinde yatsı namazından sonra vaaz tarzında
verdiği nutuk hakkında herhangi bir bilgi vermemektedir. Ancak
Sandıklfdan sonra Dinar,a geçtiklerini ve burada da üç gün
kaldıklarını ardından da Antalyaiya geldiklerini ve orada Akiflin
yakın arkadaşı Antalya Mebusu Hacı Süleyman Efendfnin evinde
mlsa?f olduklarını belirliüs
Akif, Ankaraaya gelmeden önce İstanbul Hükümeti işgal
kuvvetlerinin de baskısı ile dönemin Şeyhulislamı Dürrizade Abdullah
Efendfden ll Nisan l920,de bir fetva aldı. F etvada Milli Mücadeleye
katılan vatan severlere “Bagı” (asi, serkeş, hak yolundan ayrılan)
diyor ve “ Bu suretle Halife,nin hak yolundan çıkanlarla vuruşmak
27 “safalıal şairıni oğlundan Dinleylniz”, Millet sayı 107, ı9 şubat 1948; Kutay,
Cemal, Necid Çöllerinde Mehmet Akif, İstanbul 1992, 5.112-113; Uçrnan,
A. gm. s.l9.
28 Nakleden Kutay, A.g.e., s.l 13.
için tayin ettiği askerlerden, vuruşmaktan çekinip kaçanların, büyük
günah işlemiş oldukları ve dünyada şiddetli cezaya ve ahirette ağır
işkenceye maruz kalacakları;... Bu suretle hak yolundan çıkanlarla
haberleşenler hakkındaki Sultan?n emrine boyun eğmeyen
Müslümanların günaha girip şeriatça cezaya müstahak olacakları”
beıittiıiyordu.”
Heyet-i Temsiliye bu canice teşebbüse derhal Ankara Müftüsü
Rıfat (Börekçi) EfendŸnin 22 Nisan 1920 tarihinde yayınlanan fetvası
ile karşılık verdi.30 Bu fetvanın 5.maddesinde “Bu suretle aslında
(Halife-Sultan) istemediği halde düşman devletlerinin zoru ve
kandırılması ile, olaylara ve gerçeğe uymayarak çıkarılan fetvalar
Müslümanlar için şeriatçe dinlenmemesi” gerektiği belirtildi. Bununla
birlikte diğer bazı vilayetlerde olduğu gibi Konya,da da Dûrizzade
Abdullah Efendfnin imzası ile yayınlanan fetvanın etkileri görülmeye
başlandı. Bunun üzerine 4 Mayıs 1920 günü akşam Konya Müdafayı
Hukuk Cemiyeti Vilayet Konağfnın arkasında bir toplantı yaptı.
Toplantıda görüşmeler, fenalıkları giderecek tedbirlerin alınması ve
şüpheli şahısların tevkif edilmesi etrafında toplandı.31 Bu dönemde
Ankara Hükümeti isyanlara karşı iki yol izlemekteydi. Birinci
yöntemde isyancılara “nasihat” heyeti göndermekte; Eğer böyle bir
heyetin gönderilmesi mümkün olmaz ya da isyancılar “nasihat”
heyetini dinlemez ve isyanlarını sürdürürlerse ikinci yönteme yani
askeri kuvvet sevk etme yoluna gitrnekteydi.
29 Uluğ, Naşit, Siyasi Yönleriyle Kurtuluş Savaşı, Milliyet yay. İstanbul 1973,
s.201-203.
30 Bu fetva 22 Nisan 1920 (02 Şaban 1338) günü Sivas”ta çıkan “Irade-i Milliye”
gazetesinde yayınlandı. Ayrıca bak. Uluğ, A.g.e., 5.203-207. Fetvanın altına
birçok il Ve ilçe müftüsü ile din adamlarının imzası vardır.
31 Altay, Fahrettin, ıo Yıı savaş (1912-1922) ve sonrası, İstanbul 1970, 5.239;
Kemal Atatürk, Nutuk, İstanbul 1973, c.2, 5.450.
I. ve II. Bozkır isyanlarının çıkış sebeplerini iyi tahlil eden
Ankara Hükümeti Konya”da yeniden baş gösteren isyan tehlikesi
üzerine halkını gelişmelerle ilgili aydınlatmak için Antalya Mebusu
Hamdullah Suphi, Trabzon Mebusu Ali Şükrü ve Konya Mebusu
Refık Beş/,lerle birlikte Mehmet Akif” i “İrşat Heyeti” adı verilen bir
kurulla Konya”ya gönderir.32 Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti Ankara Heyet-i Merkeziyesi karar defterinin 5 no.lu
kararında “Heyet-i İrşadiye riyasetini ifa etmekte olan şair Mehmet
Akif bey,e -mesarif-ı zaruriyesini tes?ye etmek üzere- ikiyüz liranın
itasına karar verildi.” 2 Mayıs 1336 (1920), (altı imza)33 denmektedir.
B.M.M. tarafından oluşturulan “İrşat Heyeti” 25 Mayıs 1336
(1920) günü Konya,ya hareket etti34. Akif in oğlu, onun Konya”daki
çalışmalarını şöyle anlatmaktadır. “Babam Konya,da Kuvayı
Milliyeyi takviye edebilecek gönüllü ka?lelerini çoğaltmak, bu yol
uğrunda milletin gönlünde heyecanlar yaratmak maksadıyla nutuklar
söyledi. Konferanslar verdi. Kalabalık insan kitleleri onu huşu içinde
dinliyor, sözlerine hak veriyorlardı.”35
Eşref Edip?n Akifiin Konya?aki çalışmalarını Ve dikkat
çekici bir hatırasını şu şekilde nakletmektedir. “Ustad, Konyalılara
nasihat etmiş, memleketin yık-ılmak üzere olduğunu, bütün milletin bir
32 EşrefEd1p,A.g.e., 1938 bs. 5.5960; 1960 bs. 5.142.
33 Uluğ İğdemifin naklettiğine göre, Cemiyetin gelir gider defterinin 30 numaralı
ve 2 Mayıs 1336 tarihli kaydında “Heyet-i İrşadiye Reisi Mehmet Akif Bey,e
verilen 200 lira “ ibaresinden bu paranın ödendiği de anlaşılıyor. Uluğ, Hakkı
Naşit, Hemşehrimiz Atatürk, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 1973,
s.281;
34 Öğüt Gazetesi (Konyaada yayınlanır), 23 Mayıs 1936 (1920) Sayı 364; Uçman,
Akifin Konya,ya gidişini Ekim 1920 olarak vermekte ve o tarihler arasına
raslayan Delibaş isyanını (2 Ekim-22 Kasım) bastırılması için görevlendirildiğini
yazmaktadır. A.g.e., s.20; Diğer kaynakların çoğunda tarih yoktur.
35 Millet, 25 Mart 1948, sayı 112.
vücut halinde birleşerek Ankara*da teessüs eden hükümete yardım
etmeleri lazım geldiğini söylemiş; Bunun üzerine üstad diyor:
- Müslüman olan ve iyi insanlar bulunan Konyalılar bana ne
dedi bilirmisiniz? ›
- Biz Selçukoğullarındanız. Bizden olmayan bir hükümetin
yıkılmasından bize ne?
Üstad bunu her zaman anlatır, anlattıkça gözleri dolar:
- Allah, derdi, bir hükümeti zayıf bırakmasın. En büyük felaket
budur. Hükümet za,fa düşünce her yer oğul verir.
Üstad, Konyalıları ikna için ne kadar zahmet çektiğini
anlatmakla bitiremezdi. Mamafıf o zaman onları ikna ettiğini
zannediyordu.36
MEHMET AKİFİN MİLLETVEKİLİ sEÇİLMEsİ
Mehmet Akifiin milletvekili seçilmesi o sırada Burdur”dan
daha önce seçilmiş olan bir milletvekilinin istifa etmesi ile gündeme
gelir. Gelişmeler üzerine B.M.M. Reisi Mustafa Kemal Paşa, Konya
Vilayeti vali vekili ve kolordu komutanı Albay Fahreddin (Altay)
Beyfe çektiği telgra?a istifa eden Burdur milletvekilinin yerine
Mehmet Akifin seçilmesine yardımcı olunmasını istedi.37 Neticede
36 Eşref Edip, A.g.e., 1938, bs. s.59-60; 1960 bs. s.142; Değinme için bak Erişirgil,
A. g.e., s.413. Sarıhan, A.g.e., s.113. Örgüt Gazetesi, Konyalıların Akif' in
konuşmalarından çok memnun kaldıklarını ve bir süre daha kalmasını
istediklerini yazar. Örgüt, 3 Haziran 1336 (1920) sayı 374.
37 Telgraf şöyledir. “Ankara 29 Nisan 1336 Konya 120.nci Kolordu Kumandanı
Fahreddin BeyefendŸye İstifasında musir bulunan Burdur Livası Büyük Millet
Meclisi âzâsı ve Ahz-1 Asker Reisi Miralay İsmail Beyefendfnin yerine, Livâ*yı
Akif henüz Konya*da iken Burdur,dan milletvekili seçildi. Ancak
bunu Ankaraiya döndüğü zaman öğrenebildi.38 Akif,in Burdur
miletvekilliği 5 Haziran 1920 tarihinde Mazbataları İnceleme
Komisyonuindan gelen sonuçların Meclis tarafından kabul edilmesi
ile kesinıeşir.39
Meclisiin 3 Temmuz 1920 günkü oturumunda okunan
Mazbatalarl İnceleme Komisyonunun yazısında Akifin Burdur*dan
sonra Biga”dan da milletvekili seçildiği anlaşılır ve kabul edilir.40
Ancak 14 Temmuz 1920 günü Meclis Başkanlığı Akif e bir yazı
yazarak, Burdur ya da Biga milletvekilliklerinden birisini tercih
etmesi istenir. Ancak bu yazının cevabı gelmeden Akif, Meslisiin 15
Temmuz 1920 tarihli oturumunda diğer bazı milletvekilleri ile birlikte
yemin eder.41
14 Temmuz da Akife yazılan yazının cevabı 18 Temmuz 1920
günü Meclis İkinci Başkanı Celaleddin Arif Bey”in Meclisi açışından
sonra okunur. Meclis kâtibi Haydar Bey tarafından okunan Akifin
cevabi yazısı şöyledir.
mezkûr B.M.M. âzalığlna Ankaraida bulunan Şair Mehmed Âkif Beyefendinin
intihâbının te”min§ve neticenin iş'ar buyurulmasını rica ederim” B.M.M. Reisi
Mustafa Kemal Telgraf için bak. Tevetoğlu Fethi, “Atatürk ve Türk Ocağı”,
Türk Yurdu, c.8, No.10, Kasım 1987, s.38-39. Düzdağ, A.g.e., s.95-96. Bu
telgrafa Atatürldün Tamim, Telgraf ve Beyannamesi ile Nutuk”ta rastlayamadık.
Enver Behnan Şapolyo, Mustafa Kemal ve Milli Mücadele Tarihi, Ankara 1944,
s.281”de Akifin Burdur”dan Hakkı Bey”in yerine, onun ölümü üzerine
seçildiğini yazar.
Erişirgil, A.g.e., 5.413.
39 Türkiye Büyük Millet Meelisi zahir ceridesi (kisaltme TBMM. z.c), Birinci
devre, 2. Bs. C.2, 1940, s.67.
40 T.B.M.M. z.C. C, Devre ı, C.2, 5.138-139.
4* T.B.M.M. z.c. Devre 1, C.2, 5.312.
“Büyük Millet Meclisi Riyaset-i celilesine
l4-Vll-1336 tarih ve 270 numaralı emirname-i
riyâsetpenâhileri cevâbıdır. Evvelce Burdur Livâsından intihâb
edilmiş ve livâ-yı mezkûre giderek müntehib Ve müvekkillerime
temasta bulunmuş olduğumdan, Burdur livâsı âzâlığını tercihan Biga
âzâlığından istifa ettiğimi arz ile te,yid-i hürmet eylerim efendim.
17 Temmuz 1336
B.M.M. Burdur livası azasından
Mehmed Akif
ÅKİF KASTAMONU’da
Daha önce belirtildiği üzere Mehmet Akif İstanbuFdan
ayrılırken Eşref Edip”e “Sen de idarehânenin işlerini derle topla,
Sebilürreşad klişesini al, arkamdan gel. Meşihat-i takilete de temas et,
Harekat-1 Millîye aleyhinde bir halt etmesinler” demiştifl?J
Eşref Edip, özellikle Kuvayı Milliyecilerin öldürülmesini
öngören Şeyhülislamlık fetvasının yayınlanmasından sonra
Sebilürreşad için artık lstanbuPda yapacak bir şey kalmadığı
kanaatına varır Ve Akif” in lstanbuPdan ayrılırken kendisine yaptığı
tembihe uyarak Sebilürreşadîn klişesini de alarak gemi ile İnebolu,ya
oradan da muhtemelen 15 Temmuz 1920,de Kastamonuaya gelir.44
Eşref Edip,in Kastamonwda yaptığı bazı konuşmalar Vali
Cemal Bey”e yanlış aksettirilir. Muhittin Paşa, Kastamonu havalisi
42 TBMM. z.c., Devre ı, c.2, 5.335; Ayrıca bak, sarihan, A.g.e., .s.ııs; Düzdağ,
A.g.e., 5.95; Doğan, Mehmet, Câmideki Şair Mehmed Âkif, İstanbul 1998, s.46.
43 EşrefEdip, Age., 5.139.
44 Açıksöz Hüsnü, İstiklâl Harbinde Kastamonu, Kastamonu Vilayet Matbaası
1933, s.97-100; Ayrıca bak, Sarihan, Age., s.1 16.