« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

24 Ara

2012

MİLLİ MÜCADELE VE MEHMET AKİF

Yard. Doç. Dr. Yaşar SEMİZ 01 Ocak 1970

Mondros Mütarekesfnin imzalanması ile birlikte son

Müslüman Türk Devletfnin de parçalanmak istendiğini anlayan

Anadolu halkı bu duruma engel olabilmek için Mütarekdnin

imzalanmasının daha ilk haftasında Anadolu,da resmen olmasa da

fiilen Trakya-Paşaeli Müdafaa-i Hukuk Heyeti Osmaniyesi, Kars Millî

İslam Şûrası (daha sonra Cerıûb-î Garbı Ka?ias Cumhuriyeti), İzmir

Müdafaa-i Hukuk-ı Osmaniye Cemiyeti gibi teşkilatları oluşturmaya

başladı.

Mütarekeden sonra Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları da

vatanın kurtarılması yolunda projeler üretiyorlardı. Bu cümleden

olmak üzere Mustafa Kemal Paşa, görevlendirildiği 9. Ordu

Müfetteşliği vazifesi için Samsun”a hareket etmeden önce vedalaşmak

için gittiği Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Riyasetfnde (Genelkurmay

Başkanlığı) eski ve yeni Genelkurmay Başkanları olan Fevzi

(Çakmak) ve Cevat (Çobanlı) Paşalarla görüşerek Anadolu,da

girilecek millî bir hareket için beş maddelik bir program hazırladılar.1

Bu programa göre özetle, Anadolu,da yer yer ve birbirinden bağımsız

olarak faaliyet gösteren milli direniş teşkilatları birleştirilerek milli bir

kuvvet (Kuvay-ı Milliye) teşkil edilerek Milli Mücadele vücuda

getirilecek ve zamanı geldiğinde de karşı taarruza geçilecekti. Mustafa

Kemal Paşa, Anadolu'ya geçtikten sonra bu fikirler doğrultusunda

hareket ederek 21-22 Haziran 1919 tarihinde Amasya Genelgesiini

1 Külçe, Süleyman, Mareşal Fevzi Çakmak, Birinci kitap, İstanbul 1953, s.108-

109; Bayur, Yusuf Hikmet, Atatürklün Hayatı ve Eseri I, Doğumundan

Samsunia Çıkışına Kadar, Ankara 1970, s.302.

yayınlayarak Vatanın Ve milletin tehlikede olduğunu, İstanbul

Hükümeti Ve Sultanlın bir şey yapacak durumda olmadığını

Vurguladıktan sonra bu tehdit ve tehlikeden ancak milletin azim ve

kararlılığı ile kurtulunabileceğini belirtti. Ardından 23 Temmuz

l9l9,da Erzurum Kongresi toplandı. Burada vatanın bölünmezliği

Vurgulandıktan sonra, böyle bir tehlike karşısında fıili direnmenin esas

olduğu açıklandı. Nihayet 4 EylüPde Sivas Kongresi açıldı. Bu arada

İstanbul Hükümeti kongreleri yasakladı. Mustafa Kemal Paşa Ve Rauf

Bey”in tutuklanmaları kararını Valiliklere bildirdi. Milli

örgütlenmenin engellenmesi için İngiliz Muhibileri Cemiyeti, Teali-i

İslam Cemiyeti (İslamı Yükseltme Derneği) gibi İstanbul Hükümeti

destekli teşkilatlar oluşturuldu. Ancak ne milli teşkilatlanma

durdurulabildi ne de bu teşkilatlanmaya öncülük eden Mustafa Kemal

ve arkadaşları tutuklanabildi.

Anadolu,da bu gelişmeler olurken Akif, işgal edilmiş olan

İstanbuFdaki olayları izlerken büyük bir ızdırap çekiyordu. Hele bazı

kişilerin Anadolu,da başlamış olan milli mücadeleye saldıımalarına

hiç tahammül edemiyor ve bu kanaatte olanlara ciddi tepki duyuyordu.

Onun bu yöndeki bir tepkisini Kurun Gazetesi başyazarı Âsım Us

şöyle naklediyor. “Anadolu hareketinin ilk başladığı sıralarda idi. Bir

gün Bâbıâli caddesinde Sebilûrreşad idarehanesinde birkaç kişi

konuşuyordu. Hâzirundan biri Anadolu hareketinin bir İttihatçılık

eseri olduğunu söyledi. O zamana kadar düşünceli bir tavır içinde

hemen hiçbir şey söylemeyen merhum Akif birdenbire heyecanlandı;

bu sözü söyleyene dönerek: -Hay1r; artık buna da İttihatçılık denemez.

Bu memleket meselesidir. Buna herkes el birliğiyle sarılmalıdır”

dedi.

F ergan, Eşref Edip, Mehmed Akif, Hayatı ve Eserleri ve 70 Muharririn Yazıları

c.l, Istanbul 1938, s.675. Ayrıca bak. Düzdağ, M.Ertuğrul, Mehmed Akif Ersoy,

Kültür Bakanlığı Yay., Ankara 1996, s,25 1.

Akifin İstanbuPda bulunduğu süre içinde en çok canını sıkan

konulardan biri de hiç şüphesiz bazı basının ve aydın zümrenin

“Mandaterlik” istemesidir. Endişesi mandaterliği gerçekleşeceği

düşüncesinden değil fakat bu tür fikirlerin Anadolu,da başlamış olan

milli mukavemeti kıracağı korkusundandır. O, kendi kendisine şöyle

düşünmüş olsa gerek. “ “İngiliz Muhibleri” adıyla kurulan ve bizi bu

milletin kötülüğüne teslim etmek istiyen adamların hain ve kötü

kişiler olduğunu Türk halkı hemen anlayacaktır. Fransız mandasını

isteyenler ise, beş, on züppeden ibaret. Bunların tesisleri hiç

olmayacaktır. Halbuki Amerikan mandaterliği isteği öyle değil.

Osmanlı İmparatorluğu Amerikalya harp ilan etmediği için onlar

memleketimiz hakkında kimseyi kesmemişler ve böylece halk

arasında kin toplamamışlardır. İstanbuPda bu tezi savunan gazeteler

de vardır. Bunların arasında memleketi sevdiklerine şüphe

edilmeyecek olanlar da mevcuttur. Ya onlar Anadolu°da başlayan

mukavemet hareketini kırarlarsa... Halimiz ne olur.”4 Bu endişe ile dir

ki Akif “... Türklefin 25 asırdan beri İstiklâllerini muhafaza etmiş

oldukları tarihen müsbet bir hakikattir. Halbuki Avrupaida bile

mebde-i istiklâli bu kadar eski zamandan başlayan bir millet yoktur.

Türk için istiklâlsiz hayat müstahîldir. Tarih de gösteriyor ki Türk,

istiklalsiz yaşayamamıştır.”5

3 Manda isteyenlere göre mesele şundan ibaretti. Madem ki galip devletler

Osmanlı Devletini parçalayacaklar, o halde topyekün bir devletin mandaterliğini

kabul ederek devletimizin parçalanmasını önleyebiliriz. Mandaterliği kabul

edeceğimiz devlet yeni dünya devleti olmalı. Çünkü yalnız Aınerikalılardır ki,

çok iptidai _yaşayan Osmanlıları medeni bir halk haline getirecek hükümet

kurmağa kadirdir. Yalnız bu Amerikalılardır ki, diğer devletlerin bu topraklar

üzerinde rekabetlerine son verebilir.

Erişirgil, M.Emin, Mehmet Akif- İslamcı bir Şairin Romanı, Ankara 1956, 5.402.

5 “Manda Meselesi”, Sebilürreşad, No 437-438, 21 Ağustos 1335 (1919)

Mondros Mütarekesfnden sonra İzmiride Müdafaa-i Hukuk-u

Osmaniye Cemiyeti6 kurulmuştu. İzmirain işgalinden sonra Ege

Bölgesinde Müdafaa-i Hukuk Ve Reddi İlhak adıyla yapılan

örgütlenmeler hızlandı. Direnme güçleri oluşmaya başladı.

29 Haziran 1919,da Ayvalıkiın Yunanlılar tarafından işgali

Balıkesir bölgesinde halkın kaygılarını arttırdı. Yunan işgalinin

başlaması ile birlikte Milli Mücadelemin ilk örgütlü direnişi de

Ayvalık”ta 172. Alay Komutanı Yarbay Ali Çetinkaya tarafından

gerçekleştirildi. Harbiye Nazırı Şevket Turgut Paşaanın aynı gün

verdiği emirle 17. Kolordu Komutanlığı Tekirdağdan Balıkesirie

nakledildi. Haziraniın ilk haftası içinde de Balıkesifde Kuvay-ı

Milliye örgütü kuruldu. Bölgede milli direnişi genişletmek ve daha iyi

organize etmek amacıyla ilk toplantı Haziran sonlarında yapıldı.

Ardından da 26 Temmuz,da İkinci Balıkesir Kongresi toplandı.

Kongre, düşmanı yurttan kovuncaya kadar mücadele kararını aldı7.

Balıkesiride Mehmet Akif” in dostları da vardı. Bunlardan

Hasan Basri (Çantay) “Ses” adında haftalık bir gazete yayınlıyordu.

Bu gazetenin daha 21 Teşrinisani 1918 tarihli sayısında “Yeis-

Bedbinlik” başlıklı ve Mehmet Akif imzalı bir yazı yayınlanmıştıg. Bu

gelişmenin ardından 1920 yılı Ocak ayının sonu ya da Şubat ayının ilk

haftasında9 bir davet sonucu ya da kendiliğinden Balıkesir”e gitti.

6 6 Kasım 1918 Cumartesi günü İtilaf Devletleri donanmasının İzmir Körfezfne

demirlediği gün temelleri atılan bu cemiyet 1 Aralık 1918 günü tüzüğünü

vilayete vererek resmiyet kazandı.

7 Çarıklı, Hacim Muhittin, Balıkesir ve Alaşehir Kongreleri, Ankara 1967, s.26.

8 sariııen zeki, Mehmet Akif, Kaynak Yay. İstanbul 1996, 5.100.

9 Tahir Alangu”nun “100 Ünlü Türk” adlı kitabında (Milliyet Yayınları İstanbul

1974) Balıkesirle gidiş tarihi Şubat 1920 olarak verilmektedir. A.g.e., 5.1024.

ÅKİF BALIKESİR=DE

Mehmet Akifin yakın dostu ve Sebilürreşad mecmuasının

sahibi Eşref Edip, Akil” in Balıkesir,e gidişini şöyle naklediliyor.

“Bütün o ümidsizlik içinde Üstad bir an ?ítura düşmedi. O bu milletin

istiklalsiz kalacağını hatırına beli getirmiyordu. Ayvalılöta, Karasılda

(Balıkesir) başlayan hareket-i milliyenin mutlaka büyüyeceğine, bütün

memlekete yayılacağına imanı Vardı.

O tara?arda bir avuç kahramanın müdafaası, bu güzel

topraklar için canlarını siper etmesi Ustad üzerinde büyük tesir husule

getirmişti.

-Bir gün baktım, iradehaneye çok heyecanlı geldi:

-Haydi hazırlan, gidiyoruz, dedi.

-Nereye?

-Harekât-i millîyenin başladığı cepheye. Artık burada

duramıyorum” dedim. Balıkesir Cephesiinde milli mudafaayı bizzat

gören ve Millî Mücade1e'yi “büyük bir gaza” telâkki eden Mehmet

Akif, burada son derece heyecanlanarak “zafer yolu bu yoldur”

demekten kendisini alamaz.

zAĞANos PAŞA CAMİNDE VAAZ

Akif, Balıkesir”de iken kendisinden şehrin en büyük camii olan

Zağanos Paşa,da halka vaaz etmesini istediler. O, gördüklerinden

sonra böyle bir teklifi memnuniyetle kabul etti. AkiPin vaaz edeceği

Cuma günü, Zağanos Paşa Camiine cemaat sığmamış dışarıya da

10 Eşren Edip, Mehmet Akif Hayatı-Eseri, 2,bs. İstanbul 1962, s. 128

hasırlar serilmişti. Akif, kürsüye çıktı ve konuşmasının Kur”an,dan

A

Ali İmran süresinin 103. ayetini okuyarak başladım. Ardından

“Cihan alt üst olurken seyre baktın öyle durdun ya,

Bugün bir serseri, derbedersin kendi yurdunda!

Hayat elbette hakkın... Lâkin ettir haykırıp ilhaak;

Sağırdır kubbeler, bir ses duyar: dâvayı istihkaak.

Desen bin kere “insanım” 0 kanmaz hem ni in kansın?

7 7

Hayır, Hurıyyetin hakkın masum oldukça ınsansın?

Bu hürriyet, bu hak bizden bugün âhengi sa”y ister;

Nedir üç dört alın, Bir yurdun alnından boşansın ter...”12

diye devam eden manzumesini okudu ve bunu açıkladı.

“Evet, biz müslümanlar, dünya çalışıp didinirken, her gün her

alanda biraz daha aşamalar kayd ederken, biz onlara seyirci gibi

baktık. Özellikle bu son yıllarda başımıza birçok felaketler yağdı.

Halen da çilemizi doldurrnuş değiliz. Sebebi; din işlerinde olduğu

gibi, dünya işlerinde de gevşek davranmamızdır.

u Ayet mealen şöyledir. “Hepiniz birden Allah,1n bağına sımsıkı sarılınız. Sakın

aranıza ayrılık, gayrılık girmesine meydan bırakmayınız. Allah”ın hakkınızdaki

nimetini düşününüz. Hani sizler, birbirinize düşmandınız. Cenâb-ı Hak

kalplerinizi birleştirdi de O”nun nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Hani sizler bir

zaman ateş çukurunun ta kenarına kadar gelmiştiniz da Cenâb-ı Hak sizi oradan

kurtarmıştı.” _

12 “Alınlar Terlemeli” başlığını taşıyan bu manzumenin tamamı için hak Ersoy,

Mehmet Akif, Safahat, 20. Baskı İstanbul 1986, s.453-454. ~

Hayat herkesin hakkıdır... Fakat hangi hak olursa olsun,

savunulmadıkça sahibine, hiçbir yarar sağlamaz... Biz müslümanlar

tıpkı yürümeyen çocuklar gibi emeklemeye çalışırken bir de baktık ki

etrafımızdaki devletler, göklerde uçuyorlar... Berlin,den havalanıp

Trabzon”a iniyorlar. Biz ise hâlâ yolda yürümeyi bile beceremiyoruz.”

Avrupamın bu ilerleyişini, onların tehlikelere ve tabiatın gücüne karşı

birlikte hareket etmelerine bağlayan Akif konuşmasını şöyle sürdürür.

“İşte bizim derdimizin başı! Onlar zorluk karşısında birleşmişler. Biz

ise 0 zorluğu görmemiş veya gördüğümüz halde birliği

sağlayamamışız... Biliyorsunuz düşman (aramıza) asırlardan beri

bölücülük-tefrika-tohuınlarını ekti ve meyvelerini de topladı... Eğer

müslümanlar yaşamak istiyorlarsa, cemaat arasında dargınlığa,

küskünlüğe, bölücülüğe yol açacak en önemsiz gibi görünen söz ve

davranışlardan kaçınılmalıdır. Tabii varlıklarını sürdürmek

istemiyorlarsa, buna bir diyeceğimiz olmaz. Zira, Allah korusun hayat

hakkımızı kaybettiğimiz gün, insanlığımızı da unutmamız gerekecek.

Çünkü bizi tutsak edenler, hayvanlara yaptıkları muamelenin aynısını

bize de yapacaklar.”

Akif, neden bu hale düştüğümüzü de şöyle açıklar. “Çünkü

analarımız, babalarımız, hocalarımız, siyasetçilerimiz,

edebiyatçılarımız, şairlerimiz, yazarlarımız millete ümit ve çalışma

isteği değil ümitsizlik aşıladılar. Ben büyüklerimden _Biz

yaşayamayız, Avrupa ilerledi. Siz çok kötü günler göreceksiniz

sözlerinden başka bir şey duymadım diyen Akif, bütün bu la?arı

ederken Allah°ın kitabını hiç düşünmediğimizi, oysa Allah kitabında

müslümanları ümitsizlik ve azımsızlıktan sakınmaya çağırdığını

belirtir ve konuşmasını şu ayetle güçlendirir.

“... Oğullarım, gidiniz Yusuf” la kardeşlerini araştırınız. Sakın

Allah”ın inayetinden ümidinizi kesmeyiniz. Zira şunu biliniz ki,

kâfırlerden başkası, Allah?n inâyetinden ümidini kesmez”13

Demek ki bir müslümanın Allahhn inayetinden,

merhametinden ümit kesmesi küfürdür.” Müslümanların ayrılık ve

bölücülük çıkarabilecek en ufak söz ve davranıştan kaçınması

gerektiğini belirten Akif, fırkacılık ve komitacılığın artık ortadan

kalkması ve elbirliği ile vatanın savunulması gerektiğini belirtti ve

“Emin olunuz ki, canla başla çalışarak aradaki ayrılık sebeplerini

kaldıracak olursak, vatanı da, dinimizi de kurtarırız” dedi. Bu şekilde

İstanbuPda Kuvayı Milliye hareketinin bir ittihatçılık hareketi

olduğunu iddia edenleri uyaran Akif, yaptıkları propagandanın doğru

olmadığını vurguladıktan sonra halkı şu şekilde vatanın savunması

doğrultusunda bir araya gelmeye çağırdı. “Bu hareketin, bu hizmetin

sadece din Ve vatan savunmasına yönelik olduğu, dost ve düşman

tarafından tamamen anlaşılmalıdır. Yani bu mücadelenin herhangi bir

çıkar için yapılmadığını, en yakınımızdaki ile en uzaktaki dahi

bilmelidir. Bu görünümü sarsacak en ufak bir söz veya davranış hoş

karşılanmamalıdır. Çünkü hepimizin amacı birdir ve bellidir. Amacı,

hedefınden saptırma yolunda yapılacak bir girişim, -Allah korusun-

birliğimizi zedeleyebilir.

Hepimizin bir vatan borcu, bir dini borcumuz vardır ki, onu ifa

etme hususunda ufacık bir ihmal bile caiz değildir. Bu konuda

hiçbirimiz köşemize çekilip seyirci kalamayız. Çünkü düşman kapıya

dayanmış ve namusumuzu çiğnemek istiyor. Bu namert saldırıya karşı

koymak, kadın-erkek, çoluk-çocuk, genç-yaşlı her fert için farz-ı ayn

olduğu, bir an bile unutulmamalıdır.

13 Yusuf Sûresi, ayet 87.

Bugün herkes varını yoğunu ortaya koymak zorundadır.

Allah,ın yüce olan ismini yüceltmek için Karesfnin (Balıkesir)

kahraman evlatları, vaktıyla ne büyük kahramanlık göstermişlerdi,

bunu hepimiz biliyoruz. -

Rumeliiyi baştan başa feth edenler hep bu topraklarda yetişen

yiğitlerdi. Bugün sizler o kahraman ecdadın torunları olduğunuzu

ispatlamalısınız. Anadolu,yu savunmak için, diğer vilayetlere öncülük

etme şerefini de siz almıştınız. İnşallah vatanın bağımsızlığı, mutluluk

ve refahı, dünyalar durdukça durawktır.”14

Konuşmasını tamamlayan Akif, Camiyi dolduran binlerce

Balıkesirlinin heyecan ve gözyaşları arasında Allah”tan sabır, sebat ve

yardım dileyerek kürsüden indi.

Mehmet Akif” in konuşmasının bu derece dikkat çekmesi, hiç

şüphe yok ki 0 sırada Milli Mücadelemin milli birlik ve beraberliğe

duyduğu şiddetli ihtiyaçtı. Zaten Akif* de konuşmasını bu birlik ve

beraberliği sağlamaya yönelik olan ayetlerle destekliyordu. Çünkü

İslamiyet, Anadolu halkını birbirine bağlayan en önemli psikolojik ve

kültürel etkendir.

Akif, bu vaazdan sonra birkaç gün daha Hasan Basri (Çantay)

IBeyiin misafiri olarak Balıkesiride kaldı. Bu süre içinde Milli

14 Âkifin 6 Şubat 1920 tarihinde Zağanos Paşa Camiinde verdiği bu mev?zenin

tam metni için bak. Sebilürreşad, cilt 18, sayı 458, 12 Şubat 1336 (1920) 5.183-

186. Ayrıca bak. Boşnakoğlu Hasan, İstiklâl Marşı Şairimizin İstiklâl Harbindeki

Vaazları, İstanbul 1981, s.71-80; Neşreden Bahar Yayınevi, Mehmet Akif,

İstiklâl Savaşı Hitabeleri _ Manastırlı İsmail Hakkı, Vaizler, İstanbul 1983,

s.475-487; Erişirgil, A.g.e., 5.403-406.

mücadeleye taraftar olanlar ile şehrin ileri gelenleri ile görüştü.15

Ardından yüksek bir moral ile İstanbul”a döndü.

Mehmet Akif herhangi bir resmi izin almadan Balıkesir”e

gittiği ve orada Anadoluida yeni başlayan Milli Mücadele hareketi

lehinde vaaz verdiği için 3 Mayıs 1920 tarihinde başkatibi bulunduğu

Darüh Hikmet-ül İslamiyeldeki görevine son verilir.16

Mehmed Akif, İstanbuPda iken son Osmanlı Meclis-i

Mebusan-ı 16 Mart 1920,de İngilizler tarafından basılarak dağıtıldı.

Artık İstanbul ?ilen de işgal edilmiş, şehir karamsar bir havaya

bürünmüştü. İşgal kısa zamanda dayanılmaz bir hal aldı. İstanbul'da

bu gelişmeler olurken 23 Nisan 1920 günü Ankaraida o dönemde

sahip olduğumuz 66 vilayetten gelen milletvekilleri ile işgal altındaki

İstanbuPdan kaçabilen bir kısım milletvekilinin katılımıyla Büyük

Millet Meclisi açılmıştı. Büyük Millet Meclisi adına Meclis Reisi

Mustafa Kemal Paşa tarafından bütün Türk milletine hitaben

15 Karan, Hayreddin, “Milli Mücadele”de Sebilürreşad, (Yeni) Sebilurreşad (İkinci

devre yayın dönemi Mayıs 1948-Şubat 1966 tarihleri arasındadır.)C.10-11, No.

234-258, 1956-1957 tarihleri arasında Eşref Edip,den dinlenerek yayınlanmıştır.

Alıntı için C.lO, sayı 236, 1 Ocak 1957 s.173.

16 Ueman, Abdullah, “Mehmet Akif ve Milli Mücadele” ölümünün 50. Yılında

Mehmet Akif Ersoy, Marmara Üniv. Yay. N0.439, İstanbul 1986, s.l7-18;

Mustafa Varlı-Necati Yağan-İsmail L. Çakan ve diğerleri, Gençliğin Kaleminden

Üç Cephesiyle Akif, İslam Medeniyeti Yayınları, İstanbul 1968, s.49; Birinci

Necati, “Akifin Hayatı ve Eserleri” Türk Edebiyatı Mehmed Akif Anıt Sayısı,

Aralık 1986, s.73.Akif¬in görevden alınma kararnamesi 3 Mayıs 1920 tarihini

taşıyorsa da bununla ilgili işlemler O, daha İstanbuPda iken yapılmış olmalıdır.

Eşref Ediplin naklettiği bir konuşma bu ihtimali doğruluyor. “Bir gün Fatih Hoca

ile görüştükleri sırada Üstad gülerek dedi ki:

- Doğrusu böyle yapmakla yerden göğe kadar hakları var. Hem bir din

müessesesinde başkatiplik et, hem de Balıkesife git, vatanlarını çiğnemek

isteyen düşmanlara karşı halkı harekata teşvik et... İşte bu olmadı.” Aktaran

Sarıhan. Age., s.106.

yayınlanan beyannamede birlik ve beraberlik konusu üzerinde duruldu

ve Allahîn rahmet ve yardımı talep edildi.17

Bu gelişmeler olurken Mehmet Akif” de artık İstanbuPda

kalmanın milli birlik ve beraberliğe bir yarar sağlamayacağı kanaatına

vararak Anadolu,ya geçmeye karar verdi.

AKİF ANKARA YOLUNDA

Akif, Ankara”ya gidiş kararını yakın arkadaşı Eşref Edip*e şu

sözlerle açıklar. “Artık burada duracak zaman değildir. Gidip çalışmak

lâzım. Bizim tarafımızdan halkı tenvire ihtiyaç varmış. Çağırıyorlar.

Mutlaka gitmeliyiz. Ben yarın Ankaraya hareket ediyorum. Hiç

kimsenin haberi olmasın. Sende idarehanenin işlerini derle topla

Sebilürreşad klişesini al arkamdan gel. Meşihattakilerle de temas et,

Harekât-i Milliye aleyhinde bir halt etmesinler”18

Akif, in bu ifadeleri bize Anadolu”ya geçmesi için Ankaraidan

bir davet aldığını düşündürmektedir. Nitekim Eşref Edip 37 yıl sonra

1957 de bu olaya açıklık getirerek hadiseyi şöyle nakletmektedir. 1920

Nisan ayı içinde, Ankaraida Büyük Millet Meclisi için son hazırlıklar

yapılırken Sebilürreşad idarehanesine Ali Şükrü19 bey gelir.

- “Haydi, hazırlanınız, gidiyoruzl” der.

- “Nereye?” diye sorarlar.

Ali Şükrü şu cevabı verir:

17 Hakimiyet-i Miııiye, N0.24, 23 Nisan 1336 (1920)

Eşref Edip, Mehmet Akif, Hayatı-Eserleri, 1938 bs. s.56; 1962 bs. 5.139.

'9 Ali şükrü Bey için bak, Misimğıu Kadir, Aıi şükrü Bey, İstanbul 1978;

(Kandemir) Feridun, Cumhuriyet Devrinde Siyasi Cinayetler, İstanbul 1955, 5.3-

57; İz, Mahir, Yılların İzi, 2 bs. İstanbul 1996, s.89-94.

oo

- “Ankara,ya. Oradan sizi çağırıyorlar. Paşa (Mustafa Kemal)

sizi istiyor. Sebilurreşadhn Ankara,da neşrini istiyor. Sebilürreşad?n

Ankarada intişarı milli hareketin manevi cephesini

kuvvetlendirecektirllzo

Bu husus ile ilgili M.Emin ErişirgiPde şöyle bir olayı

nakletmektedir. “Bu tarihten az zaman sonra, (Akifin) evine otuz

yaşlarında uzunca biri gelmişti. Kapıyı açanlar, “kim diyelim” dediler.

Fakat o “Benim adım fılân yalnız Akif Bey beni tanımaz,

arkadaşlarından biri, yazdığı mektubu bana götürüver dedi de...”

“Akif merdivenden aşağıya indi, bu yabancıyı evin odalarından

birine aldı, yirmibeş dakika kadar konuştu. Yürüyüşü ve hali subaya

benziyen bu adam evden çıkıp gitti”21

Bu gelişmelerden sonra Akif, 1920 Nisan ayının ikinci

yarısında 12 yaşlarındaki oğlu Emin ile birlikte İstanbuPdan ayrılır.

Yol arkadaşı Ali Şükrü Bey*le Üsküdar Karacaahmet mezarlığında

buluştuktan sonra Alemdağ yolunu tutarak deniz kıyısına varırlar ve

orada buldukları bir vasıta ile İneboluiya çıkarlar. İzmit yaylası

Kuvayı Milliye çetelerinin kontrolu altındadır. Akif ve arkadaşları,

milli kuvvetlere cephane götüren atların sırtında çetelerle yolculuk

yaparlar. Akif, onlara cephaneyi idareli kullanmalarını öğütler. Geyve

Boğazı yakınlarında Kuşcubaşı Eşref Bey,le birleşirler. Binbaşı Şükrü

bey de onlarla birliktedir. Geyve,den dekoville Eskişehife oradan da

trenle Nisan ayının son haftası içinde22 Ankara”ya ulaşırlar.23

20 (Yeni) Sebilürreşad, C.l0, sayı 237, Ocak 1957, s.l84.

21 Erişirgi1,A.g.e., 5.409.

2 M.Ertuğrul Düzdağ, Akifin Ankaraya geliş tarihini 24 Nisan 1920 olarak

vermektedir. Düzdağ, A. g_e., 5.80, 90-93. Abdullah Uçman ise bu tarihin Mayıs

ayı başları olduğunu yazar. A.g.m., s.l9. Uçman, “Mehmet Akifin Milli

AKİF ANKARAmA

Akifin Ankara,ya gelişini Hakimiyet-i Milliye Gazetesi

okuyucularına şu şekilde duyurur. “Pek hassas ve ulvî İslâm şairi

Mehmet Akif Bey dahi İstanbulidan çıkarak birkaç gün evvel

Ankara,ya muvassalat eylemiştir. İlhamât-i şâiranesinin menba-ı asîli

bilhassa hakimiyet-i diniyye ve gayret-i vatananiyyesinde olan bu

güzide İslam Şairi, aynı zamanda erbab-1 ilim ve hikmetin en ileri

gelenlerinden bir şahsiyet-i mümtazdırlar da. Milletin giriştiği

mücadele-i vatanperverâne İslam şâiri Mehmet Akif Beylin himmet-i

hamiyyetkârından pek çok feyiz ve kuvvet alacaktır. Şâir-i hakîm-i

İslamiın önümüzdeki Cuma günü halka bir mevhza irad buyuracağını

memnuniyetle haber aldık.”24

Mehmet Akif, Ankara,ya gelince Meclis”in önünde Mustafa

Kemal Paşa ile karşılaşmıştır. Mustafa Kemal Paşa, Akif e “Sizi

bekliyordum efendim, tam zamanında geldiniz.” demiş ve en kısa

zamanda ziyaretine geleceğini söylemiştir.25

Akif Ankara*ya geldiği zaman henüz düzenli ordu kurulmadığı

için Anadoluida ardı arkası kesilmeyen isyanları milis halinde olan

milli kuvvetler bastırmak zorunda kalıyordu. Dahası İstanbul

hükümetinin etkisi ile Şeyhülislam Dürri Zade Abdullah ll Nisan

l920,de yayınladığı fetva ile26 Anadolu,da milli direnişi başlatmaya

Mücadele Yıllarındaki Mevîzeleri”, Milli Kültür, Mehmet Akif Özel Sayısı,

Aralık 1986, s.51-56 bilhassa s. 53.

23 “Safahat Şairini Oğlundan Dinleyiniz”, Millet, 12 Şubat 1948- 10 Haziran 1948,

Sayı 106-122.

24 “ısıam şairiÂkifıaey”,Haı<imiyet-iMi1ıiye,N0 25, 28 Nisan 1336 (1920)

25 “Safahat Şairini Oğlundan Dinleyiniz”, Millet, Sayı 107, 19 Şubat 1948.

26 Damat Ferit Hükümeti böyle bir fetvayı yayınlanması için dönemin Şeyhülislamı

Haydarî Zade İbrahim EfendŸye baskı yapmış, fakat İbrahim Efendinin “böyle

çalışan Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarını Halife ve Sultan,a karşı

isyan etıniş ilan ettiğinden milli mücadeleye destek verınek isteyenler

de tereddüde düşmüştü. Halkın bu hususta ciddi şekilde telkine ve

aydınlatılmaya ihtiyacı vardı.

Böyle bir ortamda Akif hiç vakit geçirmeden kendisinden

beklenen hizmeti yerine getirmeye ve Vaazları ile halkı aydınlatmaya

başladı. Onları Milli Mücadele etrafında birleşmeye çağırdı.

Akif, bu vazifeyi sadece Ankara,da değil, Ankara merkez

olmak üzere bütün İç Anadolu vilayetlerinde yerine getirdi. Bu

cümleden olmak üzere Akif, henüz işgal edilmemiş vatan

topraklarında seyahatlere başladı. Bu seyahatın ilkinde Eskişehirie

kadar gitti. Henüz Ankaralya geleli 15 gün olmadan, Burdurluların

ısrarlı daveti üzerine, yanında küçük oğlu Emin ile birlikte Burdur”a

gitti. Kendisini hasret ve muhabbetle bağırlarına basan Burdur halkına

vaaz ve nasihatta bulundu. Oğlu Emin Bey, babasfnın Burdurlulara

hitaben yaptığı konuşmayı şu şekilde nakletmektedir:

“Milli Mücadelelnin muazzam bir cihat olduğuna halkı o kadar

yakından ikna etti ki; bu vadide öyle mahirane bir üslûp, öyle candan

bir ahenk kullandı ki, Anadolumun birçok vilayetlerinde, kazalarında

hatta nahiyelerinde, camilerde, medreselerde, meydanlarda insan

kütlelerine karşı hitap etti. O çok samimî konuşuyor, doğruyu

söylüyordu. Sözleri herkesin üzerinde çok derin tesir ediyor. Onu bir

kere dinleyen ve eli silah tutabilen bütün erkekler ailesiyle

vedalaşıyor, evini, karısını, çocuklarını Allah,a emanet ederek

cepheye koşuyordu. Babamı ilk defa Burdur”da hükümet konağında

üç dört yüz kişiye mütecâviz bir cemaate karşı hitap ederken gördüm.

bir fetva milletin arasına nifak sokar” gerekçesi ile tekli? kabul etmeyerek istifa

etmesi üzerine bu göreve Dürri Zade getirilmişti.

Fazla bağırdlğı zaman sertleşen sesiyle konuşuyor, çok heyecanlı

olduğu bütün hareketlerinden belli oluyordu. İzmir havalisinden sızan

kara haberleri, vatandaşlarımıza yapılan işkence ve hakaretleri,

mülevves çizmeler altında çiğnenen tarihî ve ilâhî mâbetlerimizi öyle

yanık bir dille ifade ediyor, bu fecayiin yürekler acısı avakıbını öyle

acı bir dille tarif ediyordu ki, ben de dinleyiciler arasında sıklşmıştım.

O muazzam kalabalık derin bir sükûta dalmıştı. Lakin bu öyle

bir sessizlik, öyle bir hava idi ki, kasırgalar koparacak ruhların

Ikellesini koltuğuna almaya niyet eden başların son kat,ı kararından

doğuyordu. Bir de şurada burada hissiyâtına mâlık olmayarak

hıçkırıklarını tutamayan vatanseverlerin iniltileri duyuluyorduuffz7

Mehmet Akif, Burdur”da bir hafta kadar kaldıktan sonra

Sandıklıiya (Afyonla bağlı) geçti ve burada iki gece kaldı. Emin bey

babası Mehmet Akifin Sandıklıldaki faaliyetleri ve ilk akşam

kasabanın en büyük camiinde yatsı namazından sonra vaaz tarzında

verdiği nutuk hakkında herhangi bir bilgi vermemektedir. Ancak

Sandıklfdan sonra Dinar,a geçtiklerini ve burada da üç gün

kaldıklarını ardından da Antalyaiya geldiklerini ve orada Akiflin

yakın arkadaşı Antalya Mebusu Hacı Süleyman Efendfnin evinde

mlsa?f olduklarını belirliüs

Akif, Ankaraaya gelmeden önce İstanbul Hükümeti işgal

kuvvetlerinin de baskısı ile dönemin Şeyhulislamı Dürrizade Abdullah

Efendfden ll Nisan l920,de bir fetva aldı. F etvada Milli Mücadeleye

katılan vatan severlere “Bagı” (asi, serkeş, hak yolundan ayrılan)

diyor ve “ Bu suretle Halife,nin hak yolundan çıkanlarla vuruşmak

27 “safalıal şairıni oğlundan Dinleylniz”, Millet sayı 107, ı9 şubat 1948; Kutay,

Cemal, Necid Çöllerinde Mehmet Akif, İstanbul 1992, 5.112-113; Uçrnan,

A. gm. s.l9.

28 Nakleden Kutay, A.g.e., s.l 13.

için tayin ettiği askerlerden, vuruşmaktan çekinip kaçanların, büyük

günah işlemiş oldukları ve dünyada şiddetli cezaya ve ahirette ağır

işkenceye maruz kalacakları;... Bu suretle hak yolundan çıkanlarla

haberleşenler hakkındaki Sultan?n emrine boyun eğmeyen

Müslümanların günaha girip şeriatça cezaya müstahak olacakları”

beıittiıiyordu.”

Heyet-i Temsiliye bu canice teşebbüse derhal Ankara Müftüsü

Rıfat (Börekçi) EfendŸnin 22 Nisan 1920 tarihinde yayınlanan fetvası

ile karşılık verdi.30 Bu fetvanın 5.maddesinde “Bu suretle aslında

(Halife-Sultan) istemediği halde düşman devletlerinin zoru ve

kandırılması ile, olaylara ve gerçeğe uymayarak çıkarılan fetvalar

Müslümanlar için şeriatçe dinlenmemesi” gerektiği belirtildi. Bununla

birlikte diğer bazı vilayetlerde olduğu gibi Konya,da da Dûrizzade

Abdullah Efendfnin imzası ile yayınlanan fetvanın etkileri görülmeye

başlandı. Bunun üzerine 4 Mayıs 1920 günü akşam Konya Müdafayı

Hukuk Cemiyeti Vilayet Konağfnın arkasında bir toplantı yaptı.

Toplantıda görüşmeler, fenalıkları giderecek tedbirlerin alınması ve

şüpheli şahısların tevkif edilmesi etrafında toplandı.31 Bu dönemde

Ankara Hükümeti isyanlara karşı iki yol izlemekteydi. Birinci

yöntemde isyancılara “nasihat” heyeti göndermekte; Eğer böyle bir

heyetin gönderilmesi mümkün olmaz ya da isyancılar “nasihat”

heyetini dinlemez ve isyanlarını sürdürürlerse ikinci yönteme yani

askeri kuvvet sevk etme yoluna gitrnekteydi.

29 Uluğ, Naşit, Siyasi Yönleriyle Kurtuluş Savaşı, Milliyet yay. İstanbul 1973,

s.201-203.

30 Bu fetva 22 Nisan 1920 (02 Şaban 1338) günü Sivas”ta çıkan “Irade-i Milliye”

gazetesinde yayınlandı. Ayrıca bak. Uluğ, A.g.e., 5.203-207. Fetvanın altına

birçok il Ve ilçe müftüsü ile din adamlarının imzası vardır.

31 Altay, Fahrettin, ıo Yıı savaş (1912-1922) ve sonrası, İstanbul 1970, 5.239;

Kemal Atatürk, Nutuk, İstanbul 1973, c.2, 5.450.

I. ve II. Bozkır isyanlarının çıkış sebeplerini iyi tahlil eden

Ankara Hükümeti Konya”da yeniden baş gösteren isyan tehlikesi

üzerine halkını gelişmelerle ilgili aydınlatmak için Antalya Mebusu

Hamdullah Suphi, Trabzon Mebusu Ali Şükrü ve Konya Mebusu

Refık Beş/,lerle birlikte Mehmet Akif” i “İrşat Heyeti” adı verilen bir

kurulla Konya”ya gönderir.32 Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk

Cemiyeti Ankara Heyet-i Merkeziyesi karar defterinin 5 no.lu

kararında “Heyet-i İrşadiye riyasetini ifa etmekte olan şair Mehmet

Akif bey,e -mesarif-ı zaruriyesini tes?ye etmek üzere- ikiyüz liranın

itasına karar verildi.” 2 Mayıs 1336 (1920), (altı imza)33 denmektedir.

B.M.M. tarafından oluşturulan “İrşat Heyeti” 25 Mayıs 1336

(1920) günü Konya,ya hareket etti34. Akif in oğlu, onun Konya”daki

çalışmalarını şöyle anlatmaktadır. “Babam Konya,da Kuvayı

Milliyeyi takviye edebilecek gönüllü ka?lelerini çoğaltmak, bu yol

uğrunda milletin gönlünde heyecanlar yaratmak maksadıyla nutuklar

söyledi. Konferanslar verdi. Kalabalık insan kitleleri onu huşu içinde

dinliyor, sözlerine hak veriyorlardı.”35

Eşref Edip?n Akifiin Konya?aki çalışmalarını Ve dikkat

çekici bir hatırasını şu şekilde nakletmektedir. “Ustad, Konyalılara

nasihat etmiş, memleketin yık-ılmak üzere olduğunu, bütün milletin bir

32 EşrefEd1p,A.g.e., 1938 bs. 5.5960; 1960 bs. 5.142.

33 Uluğ İğdemifin naklettiğine göre, Cemiyetin gelir gider defterinin 30 numaralı

ve 2 Mayıs 1336 tarihli kaydında “Heyet-i İrşadiye Reisi Mehmet Akif Bey,e

verilen 200 lira “ ibaresinden bu paranın ödendiği de anlaşılıyor. Uluğ, Hakkı

Naşit, Hemşehrimiz Atatürk, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 1973,

s.281;

34 Öğüt Gazetesi (Konyaada yayınlanır), 23 Mayıs 1936 (1920) Sayı 364; Uçman,

Akifin Konya,ya gidişini Ekim 1920 olarak vermekte ve o tarihler arasına

raslayan Delibaş isyanını (2 Ekim-22 Kasım) bastırılması için görevlendirildiğini

yazmaktadır. A.g.e., s.20; Diğer kaynakların çoğunda tarih yoktur.

35 Millet, 25 Mart 1948, sayı 112.

vücut halinde birleşerek Ankara*da teessüs eden hükümete yardım

etmeleri lazım geldiğini söylemiş; Bunun üzerine üstad diyor:

- Müslüman olan ve iyi insanlar bulunan Konyalılar bana ne

dedi bilirmisiniz? ›

- Biz Selçukoğullarındanız. Bizden olmayan bir hükümetin

yıkılmasından bize ne?

Üstad bunu her zaman anlatır, anlattıkça gözleri dolar:

- Allah, derdi, bir hükümeti zayıf bırakmasın. En büyük felaket

budur. Hükümet za,fa düşünce her yer oğul verir.

Üstad, Konyalıları ikna için ne kadar zahmet çektiğini

anlatmakla bitiremezdi. Mamafıf o zaman onları ikna ettiğini

zannediyordu.36

MEHMET AKİFİN MİLLETVEKİLİ sEÇİLMEsİ

Mehmet Akifiin milletvekili seçilmesi o sırada Burdur”dan

daha önce seçilmiş olan bir milletvekilinin istifa etmesi ile gündeme

gelir. Gelişmeler üzerine B.M.M. Reisi Mustafa Kemal Paşa, Konya

Vilayeti vali vekili ve kolordu komutanı Albay Fahreddin (Altay)

Beyfe çektiği telgra?a istifa eden Burdur milletvekilinin yerine

Mehmet Akifin seçilmesine yardımcı olunmasını istedi.37 Neticede

36 Eşref Edip, A.g.e., 1938, bs. s.59-60; 1960 bs. s.142; Değinme için bak Erişirgil,

A. g.e., s.413. Sarıhan, A.g.e., s.113. Örgüt Gazetesi, Konyalıların Akif' in

konuşmalarından çok memnun kaldıklarını ve bir süre daha kalmasını

istediklerini yazar. Örgüt, 3 Haziran 1336 (1920) sayı 374.

37 Telgraf şöyledir. “Ankara 29 Nisan 1336 Konya 120.nci Kolordu Kumandanı

Fahreddin BeyefendŸye İstifasında musir bulunan Burdur Livası Büyük Millet

Meclisi âzâsı ve Ahz-1 Asker Reisi Miralay İsmail Beyefendfnin yerine, Livâ*yı

Akif henüz Konya*da iken Burdur,dan milletvekili seçildi. Ancak

bunu Ankaraiya döndüğü zaman öğrenebildi.38 Akif,in Burdur

miletvekilliği 5 Haziran 1920 tarihinde Mazbataları İnceleme

Komisyonuindan gelen sonuçların Meclis tarafından kabul edilmesi

ile kesinıeşir.39

Meclisiin 3 Temmuz 1920 günkü oturumunda okunan

Mazbatalarl İnceleme Komisyonunun yazısında Akifin Burdur*dan

sonra Biga”dan da milletvekili seçildiği anlaşılır ve kabul edilir.40

Ancak 14 Temmuz 1920 günü Meclis Başkanlığı Akif e bir yazı

yazarak, Burdur ya da Biga milletvekilliklerinden birisini tercih

etmesi istenir. Ancak bu yazının cevabı gelmeden Akif, Meslisiin 15

Temmuz 1920 tarihli oturumunda diğer bazı milletvekilleri ile birlikte

yemin eder.41

14 Temmuz da Akife yazılan yazının cevabı 18 Temmuz 1920

günü Meclis İkinci Başkanı Celaleddin Arif Bey”in Meclisi açışından

sonra okunur. Meclis kâtibi Haydar Bey tarafından okunan Akifin

cevabi yazısı şöyledir.

mezkûr B.M.M. âzalığlna Ankaraida bulunan Şair Mehmed Âkif Beyefendinin

intihâbının te”min§ve neticenin iş'ar buyurulmasını rica ederim” B.M.M. Reisi

Mustafa Kemal Telgraf için bak. Tevetoğlu Fethi, “Atatürk ve Türk Ocağı”,

Türk Yurdu, c.8, No.10, Kasım 1987, s.38-39. Düzdağ, A.g.e., s.95-96. Bu

telgrafa Atatürldün Tamim, Telgraf ve Beyannamesi ile Nutuk”ta rastlayamadık.

Enver Behnan Şapolyo, Mustafa Kemal ve Milli Mücadele Tarihi, Ankara 1944,

s.281”de Akifin Burdur”dan Hakkı Bey”in yerine, onun ölümü üzerine

seçildiğini yazar.

Erişirgil, A.g.e., 5.413.

39 Türkiye Büyük Millet Meelisi zahir ceridesi (kisaltme TBMM. z.c), Birinci

devre, 2. Bs. C.2, 1940, s.67.

40 T.B.M.M. z.C. C, Devre ı, C.2, 5.138-139.

4* T.B.M.M. z.c. Devre 1, C.2, 5.312.

“Büyük Millet Meclisi Riyaset-i celilesine

l4-Vll-1336 tarih ve 270 numaralı emirname-i

riyâsetpenâhileri cevâbıdır. Evvelce Burdur Livâsından intihâb

edilmiş ve livâ-yı mezkûre giderek müntehib Ve müvekkillerime

temasta bulunmuş olduğumdan, Burdur livâsı âzâlığını tercihan Biga

âzâlığından istifa ettiğimi arz ile te,yid-i hürmet eylerim efendim.

17 Temmuz 1336

B.M.M. Burdur livası azasından

Mehmed Akif

ÅKİF KASTAMONU’da

Daha önce belirtildiği üzere Mehmet Akif İstanbuFdan

ayrılırken Eşref Edip”e “Sen de idarehânenin işlerini derle topla,

Sebilürreşad klişesini al, arkamdan gel. Meşihat-i takilete de temas et,

Harekat-1 Millîye aleyhinde bir halt etmesinler” demiştifl?J

Eşref Edip, özellikle Kuvayı Milliyecilerin öldürülmesini

öngören Şeyhülislamlık fetvasının yayınlanmasından sonra

Sebilürreşad için artık lstanbuPda yapacak bir şey kalmadığı

kanaatına varır Ve Akif” in lstanbuPdan ayrılırken kendisine yaptığı

tembihe uyarak Sebilürreşadîn klişesini de alarak gemi ile İnebolu,ya

oradan da muhtemelen 15 Temmuz 1920,de Kastamonuaya gelir.44

Eşref Edip,in Kastamonwda yaptığı bazı konuşmalar Vali

Cemal Bey”e yanlış aksettirilir. Muhittin Paşa, Kastamonu havalisi

42 TBMM. z.c., Devre ı, c.2, 5.335; Ayrıca bak, sarihan, A.g.e., .s.ııs; Düzdağ,

A.g.e., 5.95; Doğan, Mehmet, Câmideki Şair Mehmed Âkif, İstanbul 1998, s.46.

43 EşrefEdip, Age., 5.139.

44 Açıksöz Hüsnü, İstiklâl Harbinde Kastamonu, Kastamonu Vilayet Matbaası

1933, s.97-100; Ayrıca bak, Sarihan, Age., s.1 16.

Ziyaret -> Toplam : 125,24 M - Bugn : 123839

ulkucudunya@ulkucudunya.com