Prof. Dr. Orhan Düzgüneş
Prof.Dr. Necmeddin Sefercioğlu 01 Ocak 1970
Seyrek de olsa, Türkçülükle olan ilişkilerini ileri yaşlarına kadar içinde saklayan ülkücülere rastlanıyor. Onlar, Türkçü etkinliklere katılmadan önceki hayatlarını meslek veya iş alanlarındaki başarılarla taçlandırıyor, o alanda kendilerini kanıtladıktan sonra da bütün güçleri ile ülkücü-Türkçü çalışmalara katılıyorlar. Tıpkı ipek böceğinin kendi ördüğü kozasından çıkıp ipek üretmesi gibi.
Bu yazımızda üzerinde duracağımız Prof. Dr. Orhan Düzgüneş de, Türkçü çalışmalara elli yaşından sonra katılarak, ülküye hizmetteki açığını kapatmaya girişen ve bunu büyük özverili çabalarla başaran seçkin bir ülkücü idi. Değerli bir bilim adamı olmasının yanında nasıl çetin bir mücadeleci olduğunu çalışmaları ile ortaya koymuştu.
Türkçülerin seçtikleri iş veya meslek alanında çok başarılı olmaları ve çalışkanlıkları ile alanlarının doruğuna çıkmaları ülkücülük görevlerinin en önemlilerinden biridir (Rahmetli Atsız Beğ, yazılarında ve konuşmalarında bunu sık sık tekrarlardı). Bu husus göz önüne alındığında rahmetli Düzgüneş’in bu temel göreve uygun, çok isabetli bir yol izlediği anlaşılır. O, meslek olarak seçtiği üniversite öğretim üyeliğinde milletlerarası üne kavuşacak ölçüde başarı kazandıktan sonra, ülkesinin sol çetelerce işgal edilmesi, millî birliğin yok edilmesi tehlikesini görünce Türkçü-ülkücü kuruluşlarda görevler üstlenerek hayatının sonuna kadar ‘cansiperâne’ çalışan dev bir ülkü eridir. Aslında O, Türk milliyetçiliğine katkı çabalarını öğretim üyeliğinin bütün dönemlerinde sürdürmüş, milliyetçi ve ülkücü öğretim elemanları ve öğrenciler yetiştirmeye büyük özen göstermişti.
* * *
Orhan Düzgüneş, 1917, Istanbul doğumludur. Babası, Lofça’dan Istanbul’a göç eden ve Millî Mücadele sırasında Anadolu’ya silâh-cephane gönderilmesinde büyük hizmetleri bulunan, polis memuru Aziz Efendi idi. Annesi ise Gerede’dendi.
İlk okulu Gerede’de (1928), orta okulu ve liseyi Kastamonu’da (1934) okudu. 1938 yılında da Ankara’da Ziraat Fakültesi’ni bitirdi. Vatan hizmetinin ardından, bitirdiği Fakülte’ye asistan oldu (1940). İkinci kez çağırıldığı askerlik hizmetinden sonra Ziraat Fakültesi’ndeki görevine döndü. 1946’da, doktorasını verdikten sonra, birinci sınıf asistanlığa atandı. Aynı yıl içinde gönderildiği A.B.D.’nin California Üniversitesi’nde genetik, istatistik ve hayvan ıslahı alanlarında araştırmalar yaptı ve başarılarından dolayı Amerikan Bilim Geliştirme Derneği’nin üyeliğine seçildi. Yurda 1950’de döndü. 1951 yılında ‘doçent’liğe, 1957’de de ‘profesör’lüğe yükseldi. 1968-70 arasında Fakültesinin dekanlık görevini üstlendi. Öğretim üyeliği sırasında Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde genetik, istatistik ve hayvan ıslahı konularında dersler verdi. Ayrıca, Ankara ve altı yıl ders verdiği Hacettepe Üniversitelerinde “biyo-istatistik” derslerini başlattı ve okuttu. 1963-70 arasında da TÜBİTAK araştırma topluluklarından birinin yönetim kurulu üyeliğini yaptı1. Başarılarla dolu bilim ve meslek hayatını 1985 yılında emekliye ayrılarak noktaladı. Ondan sonraki yıllarını Türkçü toplum çalışmalarına ağırlık vererek geçirdi. Ölümlü hayattan 27 Haziran 1996 günü ayrılarak uçmağa vardı.
* * *
Prof. Dr. Orhan Düzgüneş, Türkçü ve ülkücü etkinliklere 1970 yılında katıldı (Fakat 1968-70’deki Fakülte Dekanlığı sırasında da zaten anarşi ile mücadelenin içinde idi). 1970-78’de Ülkücü Öğretim Üyeleri ve Öğretmenler Birliği (Ülkü-Bir)’nin genel başkanlığını yaptı. Türk Ocağı çalışmalarına da ilgi duyarak 1973’te Ankara Türk Ocağı başkanlığına, 1974 yılında da Türk Ocakları Genel Başkanlığına seçildi. Bu görevi 16 Nisan 1994’e kadar, yani tam yirmi yıl aralıksız sürdürdü. Böylece Türk Ocakları Genel Başkanlığını Hamdullah Suphi Tanrıöver’den sonra en uzun süre yapan kişi oldu. Bu görevi sırasında birçok önemli hizmetler yaptı. Türk Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı’nın kurulmasını sağladı (1989). Önemli maddî ve manevî katkılarda bulunduğu bu Vakfa kurucu başkan olarak da hizmet etti. Bu arada, uzun yıllardır çalışageldiği milliyetçi bir meslekî kuruluş olan Ziraat Mühendisleri Birliği ve Vakfı başkanlıklarını da 1992 yılına kadar sürdürdü.
Bu gönüllü mücadelecilik yıllarında ne kadar dikkatli ve temkinli, nasıl azimli, kararlı ve özverili bir ülkü adamı olduğunu kanıtladı. Böylece ülkücülerin ve ağabeyleri olan Türkçülerin haklı takdirlerini ve saygılarını kazandı.
* * *
Bu değerli, sağ duyulu, sabırlı ve çalışkan bilim adamını, Türkçülük yönü ile, 1980’li yıllarda tanıdım. Türk Ocakları’nın Genel Başkanlık görevini Ocağın en zor ve güçsüz yıllarında üstlenmişti. Üstelik o yıllar sol çetelerin gemi azıya aldığı zor yıllardı. Bir yandan onlarla uğraşırken, yapısına dönemin hükûmetince el konulan, yeri yurdu kalmayan Türk Ocağı’nı yeniden canlandırmak için nasıl çabaladığını, nasıl çırpındığını yakından gözlemek fırsatını buldum. Ocak, bir bölümünü Fakültesinde yetiştirdiği, genç bilim adamlarının da yardımı, fakat Onun sabırlı, özverili çabaları ile, kısa zamanda yeniden hayat buldu.
Bu alçak gönüllü, dürüst, özverili ve çalışkan önderi tanımak bana mutluluk vermiştir. Sanırım O da benim gibi birçok Türkçüyü tanımış olan biriyle dostluk etmekten memnundu. Türk Ocağında sıkça buluşur, eski Türkçüler ve Türkçülük etkinlikleri üzerine sohbet ederdik. Çok dost canlısı ve sohbeti tatlı bir insandı. Zaman zaman bana Türkçü ve ülkücü etkinliklere geç katılmaktan, büyük Türkçüleri tanıyamamış olmaktan doğan üzüntüsünü belirtirdi. Oysa kendisi birçok Türkçünün başaramadığı hizmetleri başarmış, adını Türkçülük tarihine yazdırmış değerli bir insandı. Öğretim üyeliği sırasında da birçok ülkücü öğretim elemanı ve öğrenci yetiştirmişti. Fakat o hizmetlerini aslâ yeterli görmezdi.
Düzgüneş Hoca, evine, ailesine olan bağlılığı ile de saygı ve takdire değerdi. Amansız bir hastalığa yakalanmış olan evdeşi Prof. Dr. Zeliha Hanımın tedavisi dönemindeki umutsuz çabaları hâlâ gözlerimin önündedir. Evi ile Türk Ocağı ve görev üstlendiği öteki gönüllü kuruluşlar arasında mekik dokumaktan yorulmuyordu. Üzüntüsünü içine atar, görevlerini eksiksiz yapmağa çalışırdı.
* * *
İngilizce ve Almanca bilen Prof. Dr. Orhan Düzgüneş’in, ders kitapları dışında otuz dolayında bilimsel raporu yayınlandı. Millî Kütüphane kataloğunda kayıtlı eserlerinin sayısı kırk altıdır. Ayrıca, değişik bilim ve düşünce dergilerinde de birçok yazısı yayınlandı.
Tanrı rahmetini Ondan esirgemesin.
DİPNOTU
1-1986 yılında kendisine, başarılı çalışmalarından dolayı TÜBİTAK’ın üstün hizmet ödülü verildi.