« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

10 Ara

2013

Kavganın asıl sebebi...

Mehmet Baransu 01 Ocak 1970

Hükümet yetkilileri, “2004 Ağustos MGK’sı yok hükmündeydi, uygulamadık” deseler de ortaya çıkardığımız belgeler, kararların zamanla hayata geçirildiğini gösteriyor. Fethullah Gülen’in yaptığı açıklamalar da bu yönde.

Taraf ’ın belgeleri ortaya çıkarmasıyla birlikte, iktidar ve iktidara yakın kalemler, “TCK ve TMK’da düzenleme yapıp, Gülen’i yargılanmaktan biz kurtardık” demeye başladılar.

Peki bu iddia ne kadar doğru?

Gelin biraz geriye, 2005 yılı ve sonrasına gidelim. Cemaat-iktidar kavgasının bugünlere nasıl geldiğini görelim. Hükümet 2005 yılında, Terörle Mücadele Kanunu’nda bir dizi değişiklik yapmak istedi. O günlerde, Nuh Mete Yüksel, tek kişilik terör örgütü kurmak suçundan Fethullah Gülen hakkında dava açmıştı. Yargılama Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam ediyordu.

İşte bu davayı etkilemek için birileri düğmeye basmış, 2005 Eylül ayında tıpkı bugünlerdeki “dersane taslağında” olduğu gibi birden bire ortaya bir taslak çıkmıştı. Adalet Bakanlığı, Genelkurmay, Jandarma, Milli İstihbarat Teşkilatı ve Emniyet yetkililerinin katkısıyla TMK taslağı hazırlamıştı.

Taslakta TMK’ya eklenecek maddeler arasında “silahsız terör örgütü” ibaresi vardı. Dönemin Adalet Bakanı Cemil Çiçek, taslağı Meclis’e sevk ederken kıyamet kopmuştu.
TASLAK MANŞETTEN VERİLDİ
Zaman gazetesi, tıpkı bugünlerde olduğu gibi taslağı yayımlayıp, günlerce manşetten hükümeti eleştirdi. Bu tanımın Meclis’ten geçmesi, Gülen’in mahkûm olması anlamına geliyordu. Birileri taslağa bu metni koyarak, cemaate ve Gülen’e “terör örgütü” damgasını vurmak istiyordu. Bakan Çiçek de bu oyunda yer almıştı.

Kamuoyunda tepkilerin artması üzerine, Başbakan Erdoğan devreye girdi. AK Parti’li hukukçular komisyon kurup, bir aylık çalışma yaptı. Taslağa partiden de sert eleştiriler geldi. Taslağın bu haliyle çıkması, geriye gidiş anlamı taşıyordu.

Tepkiler artınca Cemil Çiçek, 13 Eylül 2005’te bir gazeteye demeç vererek, “taslağın taslağı” açıklaması yapmak zorunda kalmıştı. Çiçek, kendi taslağına sahip çıkamamıştı.

Aynı günlerde Bakan Çiçek, kapalı toplantılar yaptı. Bu toplantıların birinde AK Parti Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay, özgürlükleri sınırlandırdığı gerekçesiyle tasarının geri çekilmesini istedi. Yarbay’a cevap veren Adalet Bakanı Cemil Çiçek ise, “Biz bu tasarıyı isteyerek getirmedik. Türkiye’de istenmeyen olaylar oluyor. Kurumların terörle mücadele için istekleri var ve yeni düzenlemelere ihtiyaç duyuluyor” dedi.

Tekrar 2005 yılına dönersek, tepkilerin artmasıyla hükümet, taslakta değişiklik yapıp, konuyu Meclis’e götürdü. Komisyon sürecinde de tartışmalar bitmedi. Kamuoyunun siyasetçiler üzerindeki baskısı yasanın çıkış sürecinde belirleyici oldu. Taslakta değişiklik yapılıp, geri adıM atıldı ve “silahsız terör örgütü” tanımı yerine “cebren şiddet” ifadesi kondu.
CAN SİMİDİ OLDU
Ve o gün cemaatin tepkisiyle değiştirilen bu yeni tanım, AK Parti’nin kapatılma davasında partinin can simidi oldu. “cebren şiddete” bulaşmadığı gerekçesiyle, parti kapatılmaktan kurtuldu. Cemaat, “birilerinin” AK Parti eliyle yapacağı oyunu yıllar önce bozmuş, hem liderini hem de AK Parti ve Başbakanı yıllar sonra kurtarmıştı.

Bu süreçte dikkat çeken başka bir durum da TMK’nın 6. Maddesiyle ilgiliydi. CHP lideri Deniz Baykal bu düzenleme ile Abdullah Öcalan’a af çıkarılacağını iddia etti. Ortaya ilginç bir durum çıkınca, Ankara sessizliğe büründü. Madde sahipsiz kaldı, herkes suçu birbirine attı.

Eğer o gün Cemaat taslağa tepki koymasaydı, Gülen, silahsız terör örgütü kapsamında, ceza alacak, terör örgütü lideri olacaktı.

Cemil Çiçek, cemaat arasındaki kavga 2012 yılına kadar sürdü. Cemaat Çiçek’le gerilimli yıllarca yaşadı. Çiçek’in, Meclis Başkanı sıfatıyla yeni Anayasa yapımı sürecine başkanlık etmesiyle, barış sağlandı.

Gelelim yok hükmünde denen MGK kararından sonra Türkiye’de yaşanan diğer olaylara.

MGK’nın “Gülen Cemaati’ne” ilişkin karar alması güvenlik birimlerini de etkiledi. Özellikle TSK ve MİT, imzalanan bu metne dayanarak “Nurculuk ve Gülen Cemaati” hakkındaki çalışmalarını yoğunlaştırdı. MGK kararında belirtilen “psikolojik harekât unsurlarına dikkat edilerek” vurgusu çerçevesinde, cemaate yönelik psikolojik harp başladı.
İSMAİLAĞA’YA OPERASYON
MGK’nın talimatı doğrultusunda, Erzincan’da MİT ve Jandarma tarafından cemaate yönelik çalışma başlatıldı. Gülen Cemaati’nin yanı sıra İsmailağa Cemaati de 2004 MGK’sında imzalanan İrtica metniyle operasyona tabi tutuldu. “Cemaatin evlerine silah koyma” gibi psikolojik harp unsurlarının ve planlarının yapıldığı harekât başlatıldı.

Albay Dursun Çiçek, hem İnternet Andıcı belgesinde hem de “İrticayla Mücadele Eylem Planı”nda Gülen’e yönelik uygulanacak psikolojik harp yöntemleri üzerine çalıştı. Konuyla ilgili ekip oluşturdu. Hazırlanan plan bütün alt birliklere gönderildi. Sonrasında yaşananları biliyorsunuz. Çiçek, tüm çalışmaları, o metne dayanarak yaptıklarını söyledi.

Birileri bugünlerde attıkları imzaya sahip çıkamasalar da halen devam eden fişlemeler MGK’daki o emre dayanıyor. MGK kararına dayanarak yapılan en büyük skandal ise cemaatin, “Kırmızı Klasör’e” girmesi oldu. Milli İstihbarat Teşkilatı, Başbakan Erdoğan’ın iki kez üst üste atadığı Emre Taner döneminde, MGK kararı doğrultusunda cemaat üzerine yoğunlaştı. MGK kararlarında yer alan cemaate yakın isimler tespit edildi. MİT, bu fişlemeleri Ankara’da “kırmızı klasör” olarak anılan bir dosyaya koydu. Hakan Fidan da benzer bir çalışma yaptı. Dün Taraf’ta yayımladığımız belgeler de bu çalışmalardandı.
KÜÇÜKŞAHİN VE ÇETİN YAZDI
Dosya’da cemaate yakın, Cemaat’in okullarından mezun olup bürokrasiye girmiş yüzlerce isim yer aldı. Bu klasörü Hürriyet’ten Şükrü Küçükşahin ve Vatan’dan Bilal Çetin köşesine taşıdı. Vatan yazarı Bilal Çetin, 14 Şubat 2011 tarihli yazısında MİT Krizi öncesi Başbakan Erdoğan’a cemaat örgütlenmesi ile ilgili bir dosya sunulduğunu, önümüzdeki günlerde büyük bir atama dalgasının olacağını, Hâkimler ve Savcılar Kararnamesi’nin dışında İçişleri’nde de büyük atama ve görevden almalar olacağını iddia etti.

Hürriyet yazarı Şükrü Küçükşahin de Hakan Fidan’ın göreve başladığında kendisini ziyaret eden önemli bir isimle yaşadığı diyalogu aktardı. “Gülen cemaati devlette örgütleniyor’ Hakan Fidan’ın cevabı açık ve net oluyor: ‘Paralel bir örgütlenmeye devlet içinde izin vermemek ana görevimiz.”

İşte Hakan Fidan’ın Oslo’yla ilgili mahkemeye çağrılma süreci de bu fişleme dosyalarının yapıldığı günlere denk geldi. Bugün yaşanan dershane tartışması nın geçmişi aslında çok derin olaylara dayanıyor.

Gelelim Kırmızı Kitabın Erdoğan hükümetine imzalatılma hikayesine. Bir dönem Özel Harp Dairesi’nde görev alan Emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi, belgenin provakatif hareketlerle hükümete imzalattırıldığını söyledi. Tanrıverdi’nin iddiasına göre, TMK’da düzenleme yapmak isteyen asker, 2005’te Diyarbakır’da olaylar çıkarttı. 2005 Nevruzu’nda Mersin’de provokasyon amaçlı bayrak yakıldı. Bu olayların ardından Milli Güvenlik Siyaset Belgesi, MGK’ya getirildi. 24 Ekim 2005 tarihinde de onaylanıp, Bakanlar Kurulu’na gönderildi. Ardından da Şemdinli olayları patlak verdi.

Tanrıverdi’nin açıklamalarıyla, hükümete TMK taslağını kimlerin dayattığı aslında net olarak görünüyor. Tepkiler artınca TMK’dan vazgeçilmişti. Bugün cemaatin dershaneler konusunda bu kadar eleştiri getirmesinin nedeni de bu. Birileri yine hükümet eliyle bir operasyon yapıyor ve cemaat bunun devamının geleceğini düşünüyor.

TMK taslağında olduğu gibi hükümet yine “ne var bunda, ne olacak ki, gerçekten çok mu önemli bu?’’ diyor. Ancak TMK düzenlemesinde de benzer konuşmalar yapılmasına rağmen, daha sonra ortaya çıkan darbe belgeleri, perde arkasında kimlerin olduğunu gösterdi. 2004’deki “MGK kararlarını uygulamaya koymadık” diyenler, öncelikle 2005-2006 yıllarında TMK tasarısını seyrine bakarlarsa, gerçeğin ip ucunu yakalayabilirler. Bugünlerdeki dershane tasarısı süreci de o günlere çok benziyor. O gün toplumun tepkisine kulak veren Erdoğan, bu kez neden kulak tıkıyor anlamak güç.

Ziyaret -> Toplam : 125,19 M - Bugn : 74379

ulkucudunya@ulkucudunya.com