Fehmi Koru bile paniklediyse durum ciddidir…
Aydın Engin 01 Ocak 1970
Anlaşıldı, bu hafta AKP-Cemaat çatışması yakamı bırakmayacak. Hafta o konuyla başladı, o konuyla bitecek. Yani “Memlekette başka konu mu yok; ne bu böyle, ha bire Cemaat – AKP tartışması, çatışması, çekişmesi” diyenlerdenseniz başka bir yazıya geçin…
Kamuoyu Cemaat-AKP çatışmasını dershaneler üstünden izliyor. Böyle olunca da çatışmanın çapı, hedefi ve yönü hakkında ister istemez eksik bilgilerle fikir üretebiliyor.
Oysa AKP’nin Cemaat’a yönelik “operasyonları” dershanelerle sınırlı değil.
Bunu biraz açayım:
AKP’yi iktidara taşıyan sermaye gücünün en önemli halkalarından biri “Anadolu kaplanları” diye anılan irili ufaklı sanayi ve ticaret şirketleriydi. Tayyip Erdoğan’ın hiç sevmediği, dahası düşman bellediği ve bunu özellikle “Gezi direnişi” sırasında iyiden iyiye açığa vurduğu İstanbul merkezli “lâik” büyük sermayeye karşı “Anadolu kaplanları”, AKP’nin 11 yıllık iktidarı boyunca her türlü yöntem ve olanakla desteklendi.
Herhalde bu şimdi de öyledir. Başbakan’ın Koç grubuna, “faiz lobisine” yani bankalara ve üstü örtük de olsa TUSİAD’a savaş açtığından beri “Anadolu kaplanları”nın önemi AKP açısından daha da büyüdü.
Ama hepsine değil.
Cemaat’a yakın şirketler yavaş yavaş ve gitgide hızlanarak; başlangıçta çaktırmadan, ancak gitgide "çaktırarak" Hükümet ‘in üvey evladı durumuna düşürüldüler. Kamu bankalarından alınacak kredilerde, teşviklerde bu üvey evlat durumu ne ölçüde ve hatta var mı bilemiyorum.
Ama bazı göstergeler var ki üvey evlatlık durumunu yeterince kanıtlıyor.
* * *
En somut örnek: TUSKON.
TUSKON bir kısaltma. Açılımı Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu.
Adı üstünde bir konfederasyon. Ona bağlı federasyonlar var.
ESİDEF (Ege ve Batı Akndeniz), MARİFED (Marmara), ANFED (Anadolu İş adamları), ANSİFED (Anadolu işadamları ve sanayiciler), KASİF (Karadeniz), DASİDEF (Doğu Anadolu), GÜNSİAF (Güneydoğu).
Bu federasyonlara bağlı yüzlerce dernek var. Bütün Anadolu’da yaygın, MUSİAD ve TUSİAD’dan çok (ama çok çok çok) yaygın bir şirketler ağı. Çok küçük, küçük ve ortaboy KOBİ’lerden orta ve büyük boy şirketlere kadar uzanan bir ekonomik örgütler ağı.
TUSKON, Cemaat’ın ortalıkta fazla görünmeyen, ancak gerek finans kaynağı, gerek örgütlenmesi açısından çok kilit bir kuruluşu. ABD, Rusya ve Moğolistan’da temsilcilikleri var. Dış ilişkiler bağlamında deyim uygunsa (ki uygun) yedi iklim dört bucakta yerel örgütleri var. Mesela Türkiye-Nijerya, Türkiye- Moğolistan, Türkiye- Romanya, Türkiye -Brezilya işadamları dernekleri gibi…
TUSKON, Cemaat’ın etkinliklerinin koordinasyon merkezi gibi. Hangi ülkede ya da Türkiye içinde hangi kentte hangi okul, hangi hastane açılacak ve o kuruluşun mali kaynağını hangi dernek ya da federasyon ya da kentteki Cemaat gönüllüleri üstlenecek gibi konular TUSKON’da karara bağlanıyor (yada bağlanacak).
Buralarda iyi eğitim görmüş ve daha da önemlisi misyonerlik ruhunu içselleştirmeş, “Hizmet” hareketine katkısını gönüllülük temelinde yürüten, kabul etmek gerekir ki sahiden de kendi özel yaşamını bu etkinliklere adamış kadrolar görevli.
AKP kadrolarının buram buram taşra kokan, “Van minut” ve “White Sea” düzeyini aşamamış kadrolarının yanında Cemaat kadroları birkaç gömlek daha yüksek kaliteler taşıyorlar.
* * *
Tayyip Erdoğan’ın ve AKP tepelerinin bu gerçeği görmemiş olmaları ve bunu kendileri için iktidarı paylaşmak zorunda kalacakları bir tehlike olarak değerlendirmemeleri mümkün değil.
Öyle oldu…
İlk ipucu 29 Ekim’de, Marmaray’ın açılış töreninde gözlendi. Daha önceki yıllarda hep sırtı sıvazlanan, törenlerine bakanlar düzeyinde katılınan TUSKON, Marmaray’ın açılış törenine davet edilmedi. Törene davet edilen işadamı kuruluşlarının listesine bakılırsa, “Bu da örgüt mü, bu da törene çağrılır mı” denecek bir dizi örgüt var ama TUSKON yok.
Bitmedi. 21-23 Kasım’da toplanan son Sanayi Şurası'na da TUSKON davet edilmedi…
* * *
Yani AKP’nin kılıcı sadece dershanelere değil işadamları örgütlenmesinde de Cemaat’a doğru savruluyor.
Nitekim Fehmi Koru dün Star’da çatışmanın çapını, yaygınlığını, olası sonuçlarını iyi kavramış ki şöyle yazdı:
“…İçim içimi yiyorsa, sebebi, takdir ettiğim iki bloktan birinin bu sürecin sonunda yok olacağını düşünmemdir.......Şimdiki kavganın Cemaat üzerindeki etkisinin ‘öldürücü’ olacağını da düşünmeden edemiyorum….. Kavgayı Cemaat adına körükleyenler Cemaat’e iyilik yapmıyorlar...”
Valla ben demiyorum, Fehmi Koru diyor. Benim bilgilerim eksik ve yetersiz olabilir. Ama onun olup biteni, bizim bilmediklerimiz de dahil iyi bildiği ve kavradığı kanısındayım.
Yani durum Fehmi Koru’yu panikletecek kadar ciddi…