Başbakan bunu neden yapıyor?
Gülay Göktürk 01 Ocak 1970
Yolsuzluk soruşturmasının patlak verişinin birinci haftasını geride bıraktık. Ortada önemli tutuklu sanıklar ve çok ciddi iddialar var. Hukukun genel ilkelerine göre sanıkların suçluluğu kanıtlanmadıkça onları masum addetmek durumundayız.
Ne var ki, bu hukuk kuralı çoğu zaman kamuoyu vicdanına işlemez. Bu tip mahkemeler uzar gider, sonuca varması yıllar alır. Ama kamuoyu vicdanı kanaat edinmek için mahkeme sonucunu beklemez.
Bu soruşturmada gerek ortaya sürülen belge ve bilgiler gerekse hükümetten gelen açıklamalar ve özellikle de alınan tutumlar sonucu kamuoyu vicdanında iddiaların boş olmadığı, tersine oldukça sağlam delillere dayandığı yönünde bir kanaatin oluşmakta olduğunu görüyoruz.
Ama Başbakan hâlâ zan altındaki bakanlarına yüzde yüz sahip çıkıp her şeyin iftira ve olayın uluslararası siyasi bir operasyon olduğu yönüne abanmaya devam ediyor.
Oysa Erdoğan şimdiye kadar çoktan, suç işleyenleri yargının eline terk edip kenara çekilerek hükümetin ve partisinin kaderini zanlıların kaderinden ayırmalıydı. Bunu yapması sözünü ettiği "siyasi operasyon"la mücadelesini zayıflatmaz, tersine güçlendirirdi.
Vefa duygusundan mı?
Peki bunu neden yapmıyor?
O bildiğimiz vefa duygusundan, şartlar ne olursa olsun kendi adamlarına sahip çıkma refleksinden ötürü mü?
Sanmıyorum. Ortaya çıkan tablonun her türlü vefa duygusunu alıp götürecek kadar vahim olduğu açık. Düşünün ki, eğer iddialar doğruysa, Bakanlar Kurulu'ndaki üç-beş kişi sırf kendi çıkarları için sizin 11 yıl boyunca kelle koltukta inşa ettiğiniz her şeyi yıkıp tarumar etmeyi göze almış. Böyle bir insana karşı vefadan söz edilebilir mi?
O zaman kimi analistlerin yazdığı şu değerlendirmeye mi itibar edeceğiz:
"Başbakan şu anda hedefte bulunanlara sahip çıkmazsa ve bunun arkası gelirse ne olacak? Yarın görevden alınan bakanların yerine gelenlerle ilgi olarak da benzer dosyalar ortaya sürülürse onlar da mı gidecek? Ve bu nereye kadar sürecek? Erdoğan bu işi daha baştan durdurmak için bakanlarına sahip çıkıyor."
Doğrusu bu analizi yapanlar farkında olmadan bile olsa AK Parti'yle ilgili çok karamsar bir tahminden hareket etmiş oluyorlar; yani, kimi getirseniz hakkında dosya bulunan bir hükümet tablosu...
Ben böyle bir tabloya ihtimal vermiyorum. Ama analizi yapanlar haklıysa, o zaman da şu soruyu sormak gerekir:
Eğer korku buysa, yani her gelenin arkasından bir de suç dosyası gelebileceğinden endişe ediliyorsa, o zaman da bu yapıya korunmayı hak etmiş bir yapı diyebilir miyiz?
Keşke kamuoyunun sağduyusuna güvenebilseydi
Unutmayalım ki, operasyon yapanların niyetleri iddiaların vahametini ortadan kaldırmaz. Evet, bu operasyonu planlayanların amacı iktidarı yıpratmak olabilir ama iktidarı yıpratmak bizatihi suç değildir. Yeter ki iftirayla, tuzakla, hileyle yapılmasın. Eğer yıpratma gerçeklerden hareketle yapılıyorsa durup sormak gerekir: Yıprananın hiç mi suçu yok?
Yolsuzluk operasyonu patlak verdiğinden bu yana bu meselenin iki yönü olduğunu ve değerlendirme yapılırken her iki yönün de görülmesi gerektiğini vurgulayıp duruyorum.
Keşke Erdoğan da bunu yapabilseydi... Keşke kamuoyunun sağduyusuna ve zekasına daha çok güvenebilseydi. Sokaktaki yığınların olayı iki yönüyle de gayet açık gördüklerini, yarın öbür gün sandıkta tutum alırken mutlaka bu iyi yönü de dikkat alacaklarını hem büyük resmi hem de küçük resmi değerlendireceklerini; her şeyden önce 10 yılda elde ettikleri kazanımları kaybetmeme, yeniden o karanlık Türkiye'ye geri dönmeme dürtüsünün en önemli dürtü olacağını görebilseydi.
O zaman bugünkünden çok farklı davranırdı.