« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

30 Ara

2013

Aklığın Sonu…

Cüneyt Arcayürek 01 Ocak 1970

Devletin cılkı çıktı desek yeridir. Şüpheli diye peşine takılan, adı da teknik takip listesine giren polisi, polis izliyor...
İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün iki şubesi, Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonunda işbirliği yapacakları yerde, henüz hangi amaçla olduğu anlaşılmayan bir nedenle birbirlerini izliyorlar...
Polisin peşinde polis olayı da, Cumhuriyet tarihinde Emniyet örgütünde ilk kez açığa çıkan bir başka olay olarak tarihe geçiyor.
Yolsuzluk ve rüşvet operasyonu yapan İstanbul Mali Şube ekiplerinin, operasyonun kilit ismi Rıza Sarraf’ı izleyen polisleri, İstanbul İstihbarat Şube polislerinin takip ettiği fotoğraflarla belgeleniyor.
Aynı çatı altında görev yapan polisin, polisi izlediği belgelenince Mali Şube, aynı konuda işbirliği yapacağı yerde kendilerini izleyen İstihbarat Şubesi hakkında suç duyurusunda bulunuyor.
Bu rezaletin anlamını ve içeriğini ortaya çıkarmak amacıyla İstanbul Savcılığı, operasyonun gizliliğini ihlal suçlamasıyla İstihbarat Şubesi’ni çağırıyor ama valilikten gelme yeni Emniyet Müdürü Selami Altınok çağrıyı reddediyor ve…
... “Şube müdürümü hangi suçlama ve delillerle çağırdığınız anlaşılmadı. Çağrınız mevzuata aykırı” diye savcılığı tersliyor.
Emniyet’le savcılık arasına kara kediler giriyor.
***
Bu da İstanbul Emniyeti bünyesindeki skandala ek yeni bir skandal olarak tarihsel olayda yerini alıyor...
Bu davranışıyla Emniyet Müdürü, polisin, savcıların emrinde olduğu kuralını da tanımadığını kanıtlamış oluyor...
Polisin savcıların emriyle operasyona girişmesi artık ne olanaklı ne de polisin savcıların emrinde olması söz konusu.
Savcıyı polis tanımıyor.
Polise savcı söz geçiremiyor.
Polis, polisi izliyor.
Bu olay RTE’nin devleti ne hale getirdiğini açık seçik biçimde sergileyen bir tablo oluşturuyor...
***
Başbakan, idarenin -tabii sayesinde- içine düştüğü aymazlığın adeta farkında değil.
Farkında olabilecek yapıda da değil...
Karadeniz sahillerinde yine ülkeyi başarıyla yönettiğini açıklayan nutuklar atıyor.
AKP hükümetinin erdemden yoksunluğunu reddediyor. Birbirine düşmüş polis örgütlerini övüyor ve bu övgüyü eleştirerek devlet içindeki çetelerin kökünü kazıyacağını ilan ediyor...
Hükümetine dayanan son soruşturma ve rüşvet operasyonu skandalını, Türk medyası allayıp pullayıp seçimler arifesinde AKP iktidarının halk indindeki itibarını azaltmak için yazıyor, büyütüyor, bu soruşturmayı yapanlara arka çıkıyor diyelim...
Türkiye’deki seçimleri etkileyecek, RTE’nin de, partisinin de halkta var olduğunu sandıkları yüce itibarlarını düşürmek gibi Batı medyasının yazdıklarında bir art düşünce olabilir mi?
Batı medyası da Türk medyasına koşut yayınlar yapıyor ve…
… Başbakan’ın yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasına, yolsuzluğu ve rüşveti ortaya çıkaranlara destek olacağı yerde, savcı ve polisleri bir çeteye benzeten açıklamalarla yere vurmasını eleştiriyor...
Medyamızda, halk arasında ve siyasal kulislerde yaygın biçimde dillerde dolaşan bir benzetmeyi Alman Frankfurter Rundschau gazetesi yazdı.
Son olaylardaki tutumunu; “Başbakan ‘yakalayın hırsızı’ diye bağıran hırsız gibi” diye yorumladı.
***
Batı medyası da Türk medyası da, baştan aşağı AKP’nin seçimlerdeki olası zaferini önlemenin gayreti içindeymiş. Öyle diyor...
Gezi olayları mı? Dışarının, faiz lobisinin…
… Yolsuzluk ve rüşvet skandalı mı? Dışarının uzantısı, içimizdeki AKP’nin itibarına düşman örgütlerin eseri...
Oysa, gün gün adındaki “aklık” gitti, gidiyor.
Halk arasında Ak Parti yerini Ayakkabı Kutu Partisi’ne bırakıyor.

Ziyaret -> Toplam : 125,83 M - Bugn : 63667

ulkucudunya@ulkucudunya.com