Yolsuzluğu Yapan mı Ortaya Çıkaran mı Suçlu?
Cüneyt Arcayürek 01 Ocak 1970
RTE ile AKP, F. Gülen ile cemaati arasındaki kavganın, kimi karşılıklı açıklamalarla aralarındaki savaşın mütareke ile sonuçlandığının yazıldığının üzerinden bir hafta, on gün geçti, geçmedi…
…dört bakanın adının karıştığı yolsuzluk ve rüşvet skandalı patladı.
Başbakan öyle hızla harekete geçti ki…
Bu konuda da birinciliği kimseye bırakmadı.
Türkiye Cumhuriyeti’nin bir başbakanı yolsuzluğa karşı değil, yolsuzlukları ortaya çıkarmaya girişenleri suçlayan ilk Başbakan oldu.
Fethullah Gülen de ilk kez beddularla yüklü bir açıklama yaptı: “…hırsızı görmeden hırsızı yakalayanın üzerine gidenler.. onları karalamaya çalışanlar… Allah onların evlerini ateşe salsın.. önlerini kessin.. bir şey olmaya imkân vermesin…” dedi ve RTE ile cemaat arasındaki savaş yeniden salvo atışlarıyla bu kez olanca hızıyla başladı.
RTE de yanıtladı Gülen’i. Bedduaların bumerang gibi sahibini vuracağını söyledi.
Zamanını da söyledi: 30 Mart, sandıkta!
***
Çeteleri çökerttiğini; evvel Allah “başka tür çeteleri de çökerteceklerini” de ilan etti.
Başbakan, cemaatle yeniden başlayan meydan savaşının ilk hamlesini Emniyet’teki şube müdürlerinin topyekûn tasfiyesi ile başladı. Savcıları denetim altına aldı ve basını da unutmadı tabii. Polis muhabirlerine emniyet binalarına girişi yasakladı.
Bir de yenilik getirdi. Emniyet’ten anlamayan valiyi İstanbul’a Emniyet müdürü atadı!
İntikam projesinin son aşamasında, soruşturmaların gerektiğinde bakanlardan da gizlenmesini emreden mevzuatı bir gecede hacamat etti.
***
Başbakan’ın “başka türden” dediği “dinsel” çeteler cemaati akla getiriyor. Devlet içinde devlet dediği çeteler cemaatten ise bu konuda sorumlu aramasın.
Zira Başbakan, elindeki sazla yıllarca cemaatle birlikte din konulu türküler söyledi.
Cemaat üyelerini devletin üst katlarına bürokrat olarak atadı, atanmasına göz yumdu...
Medya günlerce cemaatin devlet bürokrasisini, örneğin Emniyet’i ele geçirdiğini yazdı. Seyirci kaldı...
Cemaatin devlet içinde devlet konumuna geldiğini içeren uyarılara sırt çevirdi. Hatta açıklayanları suçladı.
Başbakan’ın kanatları altında cemaat hemen her alanda devlete yerleşti. Semirdi.
***
Dershane krizi. RTE ile Gülen arasında güç kavgasını başlattı.
Devlet içinde yerleşik kimliği belli -Başbakan’a göre- “başka türden çeteler” başkaldırdı.
Bu savaşın daha hangi yeni aşamalara gebe olduğu tartışılıyor şimdi...
Yakında hemen bütün illerde belediyelere, özel idarelere, hatta il ve belediye meclislerindeki cemaate yakın isimlerin tasfiye edileceğine ilişkin söylentiler dolaşıyor başkentte.
Bu olasılığın ilk işaretini Karadeniz’de “Bu çetelerin köklerini kazıyacağız” diyerek verdi.
***
Şu günlerde etme bulma dünyası özdeyişini kanıtlayan açıklamalara rastlanıyor.
İçişleri Bakan Muammer Güler; oğlunun tutuklanmasından sonraki ilk açıklamasında, skandalın patlak verdiği gün Başbakan’a gidip istifasını verdiğini duyururken, yalnız beni değil, kuşkusuz Balbay’ı haydi haydi güldüren bir açıklamada bulundu.
Oğlu ile yaptığı telefon konuşmalarının tapelerinin içine görüşmede olmayan kimi parasal ekler yapıldığını söyledi.
Ergenekon davasında sorgu ve belge metinlerinin tapelerinde değişiklikler ve ekler yapıldığı açıklandığı zaman oysa bu iktidarın kılı kıpırdamadı.
Şimdi şu hale bakınız. Ergenekon soruşturmasının başladığı ilk günden itibaren şüphelilerin poliste ve savcılıktaki, yasa gereği gizli kalması gereken sorgulama tapeleri, ertesi günü medyada sayfa sayfa yayımlandı. Sızdıranlar ne arandı ne de bulundu.
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın geçmişteki hukuksal haksızlıklar ne umurunda... Son yolsuzluk soruşturmasını sızdırdılar diye savcılarla polisler hakkında suç duyurusunda bulunmakta bir an tereddüt etmedi.
İkiyüzlülüğün daniskası!
***
Başbakan da yolsuzluklarda adı geçenlere saldıracağına, yolsuzluğu ortaya çıkaran savcılarla polislere saldırdı.
Devlet içinde devlet olan -herhalde cemaatin- “inlerine gireceğiz” diye bas bas bağırdı TV’lerde...
Bir de çeşitli alanlarda örgütlü yolsuzluklarla rüşvet çetelerinin inlerine girse ya!
Orada rengârenk; boz, siyah, beyaz; kendine uzak veya yakın, nice irili ufaklı ayılarla karşılaşmaktan mı korkuyor yoksa?...