Çakma suikastın tetikçileri
Emre Uslu 01 Ocak 1970
Bundan bir süre önce AKP’nin oy kaybını önlemek için AKP’nin ileri gelenlerine yönelik bir çakma suikast yapılabileceğini yazmıştım. Sandık yaklaştıkça Erdoğan, gerilim söylemini keskinleştiriyor.
Bu söylem Türkiye’de kargaşa yaratmak isteyenlerin işine yaradığı gibi iktidar adına bulanık suda balık avlamak isteyenlerin de işini kolaylaştırıyor.
Bir taşla iki kuş vurmak isteyenler böylesi havayı tercih eder. Erdoğan lehine mağduriyet yaratıp oy toplamak ve Cemaat aleyhine bir ortam hazırlamak isteyen ekip için uygun ortam giderek olgunlaştırılıyor. Havuz medyasının Başbakan ve AKP’ye yönelik saldırı ve suikastı sıkça dillendirmeleri bu yüzden.
Ortadoğu diktatörlüklerinde neredeyse moda olmuştur çakma suikast girişimleri. Örneğin Mısır’da Hüsnü Mübarek’e yönelik 26 Eylül 1999 referandumundan 22 gün önce böylesi bir çakma suikast girişimi olmuştu.
Görüşüne başvurduğum güvenlik analistleri bölesi bir “suikast girişimi” için üzerinde durdukları olası ihtimalleri şu şekilde sıralıyor:
Öncelikle bu taşeronun Erdoğan ve AKP’yi mağdur gösterip suçu Cemaat’e yükleyerek Cemaat’i silahlı terör örgütü kapsamına sokacak bir taşeron olması gerekiyor. Bu taşeronun da istihbarat birimlerinin elinin altında ve kullanıma hazır taşeronlardan biri olması gerekiyor.
Görüşüne başvurduğum bir güvenlik uzmanı geçen yıl Ankara’da yapılan ve sonucuyla değil ama zamanlamasıyla dikkat çeken bir saldırıyı gerçekleştiren kişinin istihbarat birimleri ile irtibatlı olduğunu iddia etti. Bu korkunç iddia kuşkularımı daha da artırdı.
Emniyet kaynaklarına göre, son günlerde Yunanistan’da DHKP-C’ye yapılan operasyonlara yanıt vermek amacıyla örgütün, Türkiye’de siyasi kişi ve kurumlara yönelik suikast teşebbüslerinde bulunabileceği konuşuluyor.DHKP-C de benzeri bir eylemde bulunacağını zaten yazıyor.
Güvenlik birimlerine gelen istihbarata göre “5-6 kişiden oluşan bir DHKP-C’li grubun (Ş., H., İ., Y. ve Ö., gruptakilerin bazıları) Türkiye’ye giriş yaptığı ve bu şahısların Başbakan Erdoğan’ın İstanbul’da gerçekleştireceği bir açılış-miting esnasında, polis kıyafeti giymek suretiyle silahlı eylem gerçekleştirmeye veya canlı bomba olarak kalabalık içerisine girmeye çalışacakları” iddia ediliyor.
Erdoğan’ın Polisi bu kadar dağıtıp, Gülen Cemaati’ne yönelik bu kadar saldırgan tutumu ortadayken Polis kıyafetli birilerinin saldırısına uğramasından hemen sonra, havuz medyasın katkılarıyla yapılacak algı operasyonunun seçimlere etkisini tartışmaya bile gerek yok sanırım.
İkinci olasılık çözüm sürecini de içine alan daha kompleks bir girişim. PKK içerisinde çözüm sürecinden memnun olmayan kişilerin varlığı sır değil. 300 PKK’lının şehirlerde eylem gerçekleştirmek için hazır tutulduğu da medyaya yansıdı. Sanırım artık PKK’nın sadece PKK olmadığını herkes biliyor. Derin PKK’nın kullanılması ile AKP’nin arzuladığı mağduriyet algısı ve Cemaat’i suçlama zemini oluşturmak için örtülü saldırılar gerçekleştirilebilir. Hatırlayın, PKK liderleri AKP- Cemaat tartışmasında Cemaat’i hedefe koymuşlardı.
Güvenlik analistlerinin değerlendirmelerine göre üçüncü olasılık olarak, Ömer Güney tipinde, Avrupa’daki gurbetçi çocukların içinden seçilen lejyonerlere dikkat çekenler de var. İran Devrim Muhafızları Ordusu/ Kudüs Gücü’nün böylesi bir eylemi organize edebileceğini düşünenler de var. Bu analizleri yapanların tutarlı gerekçeleri de var. Bu yapının 1990’lı yıllarda Türkiye’de sonra Suriye’de ne kadar sofistike işler yaptığı da biliniyor. Bu yönüyle bir ihtimal olarak düşünülebilir.
Yargıyı tek parti vesayetine sokmuş olan Erdoğan’ın çakma suikast ve saldırı eylemlerini Cemaat’e yapılacak toplu operasyonlar için bahane olarak kullanması sürpriz olmaz.Bu durumda yeni HSYK düzenlemesi sayesinde Adalet Bakanı’nın belirlediği savcı ve hâkimler çok işlevsel olacaktır.
Daha önce belirtmiştim. Güvenlik birimlerinin işi çakma suikastlarla siyasi manipülasyon yapmak değil, bunları önlemektir. Umarım artık deşifre oldukları için vazgeçerler...