Rehin tutulan liderlikle nereye kadar?
Mümtaz’er Türköne 01 Ocak 1970
Mantığın geri çekildiği alanı duygusal tepkiler dolduruyor. Türkiye keskin bir kutuplaşma içinde sağa sola savruluyor. Olan-biteni anlamakta zorlanıyoruz. Bir lahza mantığı geri çağırıp şu soruyu sormak yeterli: Bu sert çatışma ortamı kimin eseri? Kim ölesiye ve öldüresiye nefret üretiyor?
Kim kendi siyasetini vazgeçilmez ve kaçınılmaz olarak kin ve öfke üzerine inşa ediyor? Var olabilmek için kimin ekmek ve su gibi düşmana ihtiyacı var? Delilsiz ağır suçlamalardan ağır hakaretlere kadar sıralayacağımız uzun liste kimin ağzından dökülüyor ise düşmanlıklar da onun eseri. Doğrudan ve daha basit soralım: Başbakan bugün siyaseti bıraktığını açıklasa bu kin ve nefret yüklü hava kısa zamanda dağılmaz mı?
Mesele Erdoğan’ın şahsı değil. Onun katkısı olan son 12 yıl, yakın tarihimizin parlak yılları olarak tarihe geçecek. Anlamak, yorumlamak ve sadre şifa bir sonuca ulaşmak çabası içinde olmalıyız. Olaylar karşısında liderleri kişisel niteliklerinden önce içinde bulundukları şartlara bakarak anlamaya ve yorumlamaya çalışmak sizi doğru neticeye götürecektir. Gerçek dünyada hiç kimse insanüstü özelliklere sahip değildir. Liderlik sadece yanındakilerden bir adım daha önde olmaktır. Başarı büyük ölçüde doğru yerde ve doğru zamanda durmaya bağlıdır. Gerisi iyi bir ekip oluşturup, sabır ve tahammülle engelleri aşmaya kalıyor. Erdoğan bu ölçüler içinde başarılı bir lider. Rüzgârı arkasına aldı, iyi bir ekip oluşturdu ve çağın ayaklarının dibine serdiği imkânları etkili bir şekilde kullandı. En önemlisi olağanüstü durumlarda dik durdu, aşamayacağı dalgalarla karşılaşınca eğildi.
Bugün içinden çıkamadığı bataklık yoğun olarak son iki yılın ve kendi politikalarının eseri. Legal ve illegal bütün araçları kullanarak, rakipsiz hale geldiği siyaset alanına kalıcı bir iktidar binası inşa etmeye girişti. Giriştiği mimarinin yegane mantığı, gücü kendi ellerinde toplamaktan ibaretti. Devlet rantı dağıtma araçlarını kullanarak ekonomik iktidarı ve onun üzerinden medya sektörünü ele geçirdi. Hayır-hasenat ve din eğitimi araçları ile sosyal dokuyu yeniden oluşturmaya girişti. Elindeki araçların yeterli olduğu inancıyla kritik bir hata yaptı ve bütün hesapları çöktü. Üstelik kendi inşa ettiği yapının molozları arasında kaldı. Ona yöneltilen yolsuzluk suçlamalarının tamamı aslında iktidar tekeli oluşturmak için kurduğu düzeneklerin türevi değil mi?
Erdoğan’ın kurduğu düzenin kilit taşı, onun liderliğine duyulan güvendi. Şimdi bu güven yerle bir olmuş durumda. Yeniden inşa etmek mümkün mü? Türkiye kaotik bir döneme adım atar ve bir türlü içinden çıkamaz. Allah uzun ömürler versin, belki uzun yıllardan sonra kapısını bir kurtarıcı arayanlar çalabilir. Peki bugün? Sizce mümkün mü? Türkiye’yi bekleyen ciddi tehlikeler var. En başta toplumun keskin bir çatışma ortamına sürüklenmesi. İkincisi, kaybolan güven ortamının etkisiyle piyasalarda başlayan tedirginliğinin zaten kırılgan olan ekonomiyi bir krize sürüklemesi. Üçüncüsü, sahipsiz kalan Barış Süreci’nin bütünüyle çökmesi. Son olarak, bölgemizde çok kritik gelişmeler cereyan ederken yeni dengeler oluşurken saf dışı bırakılmamız ve inisiyatif kaybetmemiz.
Bu dört farklı alanın başına ayrı ayrı Erdoğan’ın liderliğini koyarak ölçüp tartmayı deneyin. Siyasetini düşman üretmek üzerine inşa eden bir lider, toplumsal çatışmaları bırakın engellemeyi müsebbibi olmaz mı? Bir ahbap-çavuş kapitalizmi oluşturmuş lider, piyasalara güven verebilir mi? Hem Barış Süreci’nde hem de bölgesel etkinliğimizde stratejik üstünlüğümüzü oluşturan demokrasiyi ve hukuk devletini iptal eden bir liderin esamesi okunur mu? Yargıyı kendisine bağlayan, internetin fişini çekmeye niyetlenen bir lider, Barış Süreci’ni sürdürebilir mi?
Erdoğan kurmaya çalıştığı düzenin altında kaldı. Meydanlarda yağıp gürlediğine bakmayın, dışarıya karşı rehin alınmış durumda. İradesi rehin alınmış bir lider, bırakın ülkesini kendi kaderine hükmedebilir mi?