« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

10 Mar

2014

Türkiye’nin yönü

Mustafa Ünal 01 Ocak 1970

AK Parti’deki krizi görmek için siyasi uzman olmaya gerek yok. ‘Tepe ile gövde, gövdeyle taban arasında sorun var’ diye yazmıştım. O akşam Başbakan doğruladı. ‘Bakanların, milletvekillerinin konuşmamalarından rahatsızım’ dedi. “İstiklal Savaşı”nda mevziye çağırdı. Yüreklerini ortaya koyarak konuşmalarını istedi.
Mevzu belli; Camia. Erdoğan, her gün meydanlarda. Ve sözlerinin en az yarısı Cemaat’le ilgili. Eleştiri değil. Nefret, yaftalama ve itham. Hiçbiri yeni değil. Adeta Nuh Mete Yüksel’in iddianamesinden bölümler okuyor. O suçlamalar en zor zamanda yargıya taşındı. Karar ‘beraat’ oldu. O iddialara şimdi Erdoğan sarıldı.
Bırakın kamuoyunu, partisini ikna edebilmiş değil. Yoksa bakanlar da milletvekilleri de, belediye başkan adayları da çıkıp konuşurdu. Aynı cümleleri tekrarlamakla kalmaz, bir adım ötesine taşırlardı. ‘Rahatsızlığını söylemesi’ onlara bir uyarı. Acaba karşılığını bulacak mı?
Parti bütün unsurlarıyla sahada. Son üç hafta. 30 Mart, Türkiye’nin en kritik seçimi. Her bir oyun önemi var. Hele AK Parti için. Fetret dönemine girdi çünkü. Yüzde 50 artık hayal. Mitinglerin kalabalıklığı, meydanların gürültüsü mü? Bu gerçeği değiştirmez. Seçim çalışmalarında genel başkanın sözlerinden daha iyi malzeme olabilir mi?
AK Parti’nin gövdesi ve tabanı Erdoğan’ın söylediklerinden ve üslubundan rahatsız olmasın.
Partinin suskunluğunu ben de doğru bulmuyorum. Siyasette ‘sessizlik’ olmaz. Ne düşünüyorlarsa söylemeliler. Bak, bir milletvekili konuştu. Düşüncelerini bütün Türkiye öğrendi. ‘17 Aralık, günah işleme özgürlüğüne darbedir’ dedi. Bu cümlesiyle tarihe geçti. Bir başkası ‘Cemaat’e dava için delil oluşturuyoruz’ dedi. Ötekiler de konuşmalı. Başbakan’ın rahatsızlığını gidermeli.
AK Parti’de kriz sadece Cemaat değil. Yön sorunu da var. Başbakan, aynı programda 30 Mart’tan sonra atacakları adımları sıralarken sözü internete getirdi. “Biz bu milleti ‘YouTube ve Facebook’a yedirmeyiz. Kapatılmaları dahil atılması gereken adımları atacağız.” dedi. Normal mi bu? Bunun konuşulması, düşünülmesi olağan mı? Değil.
Seçim vaadi gibi. AK Parti düne kadar seçimlerde yeni anayasa, reformlar, özgürlükler, daha fazla demokrasi vaat ederdi. AK Parti’nin kuruluş felsefesi buydu. Artık bunlar çok geride kaldı. Makas değiştirdi. Devletleşen her iktidar gibi yasaklara sarıldı, statükocu oldu. Dershanelerin kapısına kilit vurdu. İnterneti sınırladı.
Başbakan’ın 30 Mart sonrası için de ‘YouTube ve Facebook’u kapatma sözü vermesi şaşırtıcı değil. Gidişat belli. Erdoğan’ın Putin’e birkaç kez tekrarladığı ‘Türkiye’yi Şanghay’a alın...’ çıkışı siyaseten söylenmemiş. Meğer ciddiymiş. AK Parti, Türkiye’nin rotasını oraya doğru çevirdi. İhtimal vermem ama eğer bu adımlar atılırsa Türkiye, çağdaş dünyadan kopar, ne AB kalır ne de Batı... Özbekistan’a dönüşür. Kolay olmaz tabii. Bu ülkenin ‘toplumsal dinamikleri’ var çünkü. Erdoğan’ın internetle sorunu ‘ses kayıtları’ yüzünden. O kayıtlar AK Parti’ye vurmaya başlayınca harekete geçti. Keşke ilkesel tutum takınabilseydi. Ses ve görüntü bugünün sorunu değil. Bir önceki seçimlerin de sorunuydu. O zaman miting meydanlarında ‘özel değil, genel genel’ diye yorumladı. Birkaç ay önce ‘ananas, tuzluk’ dedi. İlk ortaya çıktığında samimi olarak ‘çare aransaydı’ farklı olurdu. Şikâyet etme hakkı yok. O safha geçildi.
Sandığa gün sayarken seçimin havasını, büyükşehirlerin nabzını yazmak vardı. Başka konular çıktı. Sözün özü: Sandık kader. 30 Mart, Türkiye’nin yönünü belirleyecek.

Ziyaret -> Toplam : 123,13 M - Bugn : 38078

ulkucudunya@ulkucudunya.com