Söversin aldırmaz parmak göster kaldırmaz!
Necati Doğru 01 Ocak 1970
Baş parmağını, işaret parmağı ile orta parmağı arasına sokup elini yumruk yaparak aşağıda otobüsün içindekilere sallamış değil. Sadece orta parmağını dik tutarak kolunu yukarı gökyüzüne doğru havalandırınca 15 koruma birden genç kadının evini bastı.
Söversin aldırmaz.
Parmak göster kaldırmaz.
Hepimiz eşit vatandaşız.
Başbakan da bu milletin bir üyesi, kendisi söylüyor: Sizin parçanızım, ayrılmaz kardeşinizim.
Bir adam çıktı.
Bana sövdü.
Sana sövdü.
Ona sövdü.
Adam, “Millet’in a….’a koyacağız” diye küfür savurduğunda Başbakan hariç demedi. Başbakan’a da sövdü. Bakanlar ile Müsteşarları da kalayladı. İktidarın valileri ile Belediye Başkan adaylarını da “koyacaklarının dışında” tutmadı. Başbakan küfre aldırmadı.
Bir genç kadın İzmir’de balkondan orta parmak gösterince; “Sen milletin başbakanına nasıl bu hareketi çekersin yaa…” diyerek milletten biri olduğunu hatırladı.
Parmağı kaldıramadı.
* * * *
Ağır küfür sövene güvercin.
Parmak havalandırana şahin.
Neden bu ikili ruh hali!
Niçin bu ayrım!
Parmak gösteren genç kadının üzerine devletin polisini, savcısını hışımla, öfkeyle, kızgınlıkla gönderir. Kendisinin de içinde yer aldığı millete sövene devlet sevgisi, kamu ihalesi, hazine desteği, TMSF köşkü yağdırır.
Durmuyor, yağdırıyor.
Dün yeni haber vardı.
Banka hortumcularının mülkiyetinden devlet kurumu TMSF’nin mülkiyetine geçen İstanbul’da Boğaz manzaralı 81 dönüm (81 bin 511 metrekare) 3 bin ağaçla kaplı koru arazisi bu küfürcü işadamının şirketi Cengiz İnşaat’a tapulandı.
Tapuda kayıt var:
“Satış bedeli 0 TL”
Arsa alıp satanlar bilirler; “Satış Bedeli 0 TL” yazabilmek için o arsanın TMSF’den küfürbazın şirketine hibe edilmesi gerekir. TMSF’nin bazı işadamlarının “milyar dolarlık vergi borçlarını sildiğini” duyuyorduk ancak Boğaz manzaralı içinde 3 bin ağacı ve tarihi köşkü olan Hüseyin Avni Paşa Korusu’nu, “Millet’in a….’a koyacağız” diye söven adama hibe edilebilmesi için çok yüksek yerlerden emirler, olurlar, onaylar gelmiş olması gerekir.
* * * *
O kadar dilekçe verildi.
Şikayetler dağ gibi oldu.
Bir tek savcı çıkmadı.
Binlerce vatandaşın küfürbazı mahkeme önüne çıkartma dilekçelerini savcılar aldılar, okudular fakat “küfür var ama delil yok” diyerek geri çevirdiler.
Sövene koru içinde köşk.
Parmak gösterene polis.
Bu ikili ruh halini; küfürbazın “Milletin a….’a koyacağız…’‘ cümlesindeki “cağız…” eki izah ediyor. “Koyacağız….” yani Başbakan da bizimle birlikte, ondan aldığımız güçle “biz birlikte koyacağız…” diyor.
Tapuya “0 TL” yazar.
Aldırmaz.
Parmak göster.
Kaldırmaz.
Mızrak çuvala sığmadı!
Geçen hafta bu köşede “Elazığ içme Suyu Projesi”nin Sabah’ın yeni sahibi Kalyon İnşaat’a peşkeş çekilircesine verildiğini yazmıştım. Elazığ’a içme suyu getirmenin muhammen bedeli (yaklaşık maliyeti) 189 milyon 564 bin liraydı. İktidar yayın organı Sabah’ın yeni sahibinin şirketi yüzde 46 daha yüksek 276 milyon 656 bin lira teklif etmiş, iş ona verilmişti. Adrese teslim yapıldığı kuşkusu veren şartnamede sadece duktil boru (Çin’den ithal) şartı konulmuştu. Oysa Türkiye’de üretilen çelik boru da şartname dışı tutulmasaydı bu projeyi 150 milyona yapmaya aday olacak çok sayıda şirket vardı. Borular Çin’den getirilince 67 milyon dolar dışarı gidecekti. Çelik boru kullanılırsa 37 milyon dolara mal edilecek, Türkiye’nin döviz kaybı da olmayacaktı. Mızrak çuvala sığmadı. İhale iptal edildi.