« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

25 Mar

2014

Gülen, 28 Şubat ve 3 maymun

Nazlı Ilıcak 01 Ocak 1970

Fethullah Gülen, Zaman Gazetesi'nde iddiaları cevaplandırıyor. İktidara yakın bazı kalemler, Gülen'i neredeyse "28 Şubat işbirlikçi" ilan etmişti. Oysa 28 Şubat'ın en önemli hedeflerinden biri Gülen Cemaati'nin okullarıydı. Zaten, kendisi de bu dönemde, devlette yapılanan bir örgütün lideri olmakla suçlanmıştı; yargılandı; 8 sene süren dava sonucunda, 2008'de, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun beraat kararını onamasıyla tamamen aklandı. "Rahşan Affı"ndan faydalanabilir, hakkındaki dava ertelenebilirdi. Ama Gülen, bunu kabul etmedi. Sonuna kadar mücadele etti ve beraat kararını Yargıtay Ceza Genel Kurulu'ndan aldı. Buna rağmen, bugün gene devlette bir yapılanmanın, bir örgütün, bir çetenin başı olmakla suçlanıyor.

Ayrıca, 28 Şubat'ta, daha büyük sorunlar çıkmasın diye, Refahyol hükümetinin erken seçime gitmesini istediği için, askerlerle işbirliği yaptığı ileri sürülüyor. Keşke Erbakan, Başbakanlık'tan ayrılmadan önce erken seçim kararı alınabilseydi. O zaman, milletvekili pazarı kurulmazdı. Erbakan ve Çiller, siyasi durumu yanlış değerlendirerek, Çiller'in hükümeti kurabileceğini düşündüler. Oysa Demirel, Çiller yerine Mesut Yılmaz'ı görevlendirdi. Asker korkusu yüreklere düştüğü için, muhtelif baskılar ve maddi menfaatler karşılığında, DYP'den istifalar gerçekleşti. Böylece Yılmaz hükümeti güvenoyu alabildi.

Gülen, "Erken seçim oyunu bozabilirdi" derken çok haklıydı. Sine-i millet her zaman tertiplere karşı bir çıkış yolu olmuştur. Bugün görüyoruz ki, 28 Şubat'ta erken seçime gidilmeliydi.
Her askeri darbenin hedefinde olmuş bir harekete, "işbirlikçi" isnadında bulunmak ne insafa ne de akla uygun düşüyor.

Gülen, Ekrem Dumanlı'yla söyleşisinde, usulca AK Partililer'e de dokunduruyor: "İyi gün dostu olmayı bazı insanlara yakıştıramadım" diyor. AK Partili milletvekillerinin ve bakanların, bu suskunluğu gerçekten insana hüzün veriyor. Sadece, Gülen'e sahip çıkmadıkları için değil "paralel devlete" de inanabilirler. Ama bunca yolsuzluk ve hukuksuzluk belgesine rağmen hâlâ hiçbir şey yokmuş gibi davranmaları fevkalade yadırgadığım bir zihniyeti yansıtıyor.

3 maymunu oynamak hiç yakışmıyor.

Erdoğan ve Menderes

Tayyip Erdoğan Aydın'da halka seslendi. Menderes'e hangi tuzaklar kurulduysa, kendisinin de benzer tuzaklarla karşı karşıya olduğunu iddia etti. Bence Menderes'i işe hiç karıştırmasın. Zira o, oğlu Yüksel Menderes'in ticaretle uğraşmasını istemedi; Yüksel, Dışişleri'nde memur oldu. Ayrıca Menderes'in, para pulda hiç gözü yoktu. Sahip oldukları Ankara'daki yegâne evi, eşi Berin Hanım "Biraz düzenleyelim" deyince, buna da lüzum görmemişti. Örtülü ödenekteki bütün harcama kalemlerinin, böyle bir mecburiyet bulunmamasına rağmen, tek tek kaydını tutturmuştu. Nitekim Yassıada Mahkemesi'nde, kendisinden, sarfiyat içinde yer alan cımbızın hesabı soruldu.

Yolsuzluk iddialarıyla karşı karşıya kalan bir Başbakan'ın, hesabını vermeden Menderes'in gölgesine sığınması, Demokrat Parti mirasına saygısızlık.

Tapeler ve gerçekler

17 Aralık 2013 yolsuzluk operasyonu günü, Tayyip Erdoğan ile oğlu Bilal arasında geçtiği ileri sürülen 2 konuşma daha internete düştü. Bu 2 konuşma, diğer 4 konuşmayı doğruluyor. Erdoğan, sadece evdeki paraların sıfırlanmasıyla ilgilenmiyor. Başsavcı Vekili Zekeriya Öz ile de ilişkiye geçmek istediği anlaşılıyor. Bunun için, oğlu Bilal'e Türk Hava Yolları Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Topçu'yu aramasını söylüyor. Hamdi Topçu, Zekeriya Öz'ün yakını. Bu görüşme sabah 11.44'te cereyan ediyor. (Ondan önce 11.17'de Bilal ile bir başka konuşması daha var; orada "paraları sıfırlama" talimatını vermişti.)

Kayıtlar gerçeği yansıtıyorsa, Hamdi Topçu'nun yanından çıkınca Bilal Erdoğan babasını arıyor, Zekeriya Öz ile Topçu'nun saat 18'de buluşacaklarını söylüyor. Erdoğan, oğlunun Hamdi Topçu'yu makamında ziyaret etmesine kızmış görünüyor. Ona "Gitmemeliydin" diyor. Ardından Erdoğan, tekrar oğlunu arıyor, "Sana diğer verdiğim görevler tamam mı" diye soruyor. Yani, paraların sıfırlanıp sıfırlanmadığını öğrenmek istiyor.

Ayrıca bu konuşmalardan, Sümeyye'nin Ankara'dan İstanbul'a gönderildiği ortaya çıkıyor.

Montaj filan deniliyor ama başka olaylarla karşılaştırarak bir sonuca varmak mümkün:

1) Sümeyye Erdoğan, babasıyla birlikte Konya'ya gitmek üzere Ankara'da mıydı? 17 Aralık sabahı saat 09.00'da THY uçağına bindi mi? 1-F koltuğunda oturarak Ankara Esenboğa Havalimanı'ndan İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı'na mı geldi?

2) Bilal Erdoğan, Hamdi Topçu'yu o gün ziyaret etti mi?

3) Bilal Erdoğan, geri kalan 30 milyon euro'nun bir kısmıyla Şehrizar Konakları'ndan konut alınabileceğini söylemişti babasına. İddia edildiği gibi Berat Albayrak'ın avukatı Ömer Faruk Akbulut, 14 milyon lira karşılığında Şehrizar Konakları'ndan 6 daire aldı mı?

4) Bu daireler Ömer Faruk Akbulut'un mu? Onunsa, Akbulut bu parayı nereden buldu? Bilal'in Şehrizar Konakları'ndan söz etmesi ve hemen ardından kendisine hısım olan (Akbulut'un kız kardeşi Bilal Erdoğan'ın eniştesi Berat Albayrak'ın abisiyle evli) Akbulut'un 6 daire alması tesadüf mü, tevafuk mu?

Ziyaret -> Toplam : 125,15 M - Bugn : 32476

ulkucudunya@ulkucudunya.com