« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

25 Mar

2014

Asil duruş, zarif üslup

Mustafa Ünal 01 Ocak 1970

Sadece söze değil fotoğrafa da bakmalı. Sıradan bir çehre, basit bir duruş değil. Yüzünden belli, hüzünlü bir hal içinde.

Nasıl olmasın ki, günlerdir hayasızca saldırıların hedefi. Buna rağmen dimdik ayakta. Ve en ufak bir sarsıntının izi yok. Onun için fırtınalar ilk değil. İftiralar, ithamlar ağır. Ama etkisi zayıf. Hiçbiri doğru değil çünkü. Hepsinin hesabı verilmiş. Üstelik en zor zamanda. Bu dağ bugüne kadar ne rüzgârlar gördü. Ne badireler atlattı. Bunlar ne ki. Fırtınalı diyarlarda büyüyen birine hafif esintilerin, üflemelerin etkisi olur mu?

Bakışları derin. Üzerindeki ceket anlamlı. 1999’da Türkiye’den ayrılırken giydiği ceketi üzerinde. Aynı zamanda ‘Her an dönebilirim’ mesajı bu. Etrafındaki eşyaların sadeliği dikkat çekici. Kütüphane ve seccade gibi doğal ihtiyaçlardan ibaret. Ne saray, ne villa. Mütevazı bir oda. Asil, vakur bir duruş. Fotoğraftaki görüntüsü de bir cevap. Tabii anlayana.

Ne söyleyeceği en çok merak edilen kişiydi Hocaefendi. Bir süredir ses vermedi. Sustu. Tam zamanında Ekrem Dumanlı gitti, konuştu. Üslubu her zaman olduğu gibi zarif. Yaralayıcı, incitici değil. Seçim meydanlarında, televizyon ekranlarında onca ağır iftiraların, karalamaların muhatabıydı oysa. Hiçbir iddiaya aynı üslupla karşılık vermedi. Söze güç veren zaten yüksek sesle söylenmesi değil, içtenliği, hakikiliğidir. Metni okurken o içtenliği yakaladım.

Doğru, ‘O bir siyasetçi değil’. Cami duvarları arasına sıkışmış bir din adamı da değil. Derdi olan biri. İnanmış bir adam ve hassas bir yürek. Nasıl duyarsız kalabilir? Dert konuşturur. Bazen halle, bazen sözle. Bu röportajda ikisi de var. Her cevap mesaj yüklü. “Biz, bize olan hakkı helal ettik. Yedi cihan duysun.” dedi. Günlerdir en ağır ithamların altında. Buna rağmen hakkını helal etmesi her babayiğidin harcı değil. Ama ötesi de var. Dinin hakkını sahibine havale... Düşünen için çok ağır.

Hocaefendi’nin 17 Aralık duruşu dikkat çekici. Bu tarih, Türkiye için dönüm noktası. Havayı 17 Aralık yolsuzluk operasyonunun ağırlaştırdığının herkes farkında.

Hocaefendi, 17 Aralık konusunda ne düşünüyor? Önce sordu, sonra cevabını verdi: “Eğer bu soruşturmaları yürütenler arasında hizmetleri takdir eden birileri var idiyse, binde birini bile tanımadığım bu insanlara ‘Yolsuzluk iddialarını görmezden gelin mi demeliydim? Beklentileri bu muydu?’” Haksız değil, 17 Aralık’ta suçüstü yakalanan birileri farklı beklentilere girmiş olabilir. Cevap açık: “Ahiretimi mahvedecek böyle bir şeyi nasıl söylerim? Başka türlü nasıl davranabilirim? Allah sorar bunu.” Ülkesini seven ve dini hassasiyetleri olan biri farklı düşünebilir mi? 17 Aralık bir imtihan. Herkes için. Hocaefendi’nin ‘Beni asıl inkisar-ı hayale uğratan onurlu ve dürüst tanıdığım bazı siyasiler oldu’ diye bir cümlesi var. İsim vermiyor ancak kimleri kastettiğini tahmin etmek zor değil. İktidar partisi içinden aranmalı. Doğrusu bu derin sükut, herkesi hayal kırıklığına uğrattı. Bir cümlesi çok dokunaklı geldi bana. Dershanelerin kapatılmasından duyduğu acıyı anlatırken bir tehlikeye işaret ediyor: “Güneydoğu’da meydana gelecek boşluğu düşününce yüreğim ağzıma geliyor. Bu ülkeyi yönetenlerin küçük hesaplar uğruna bu ülkenin birlik ve bütünlüğünü bu kadar rahat riske atmalarını anlamakta zorlanıyorum.”

Hocaefendi, röportajında duaya da açıklık getirdi, 28 Şubat suçlamalarına da. Kumpas iddialarına da cevap verdi, telefon dinleme ithamlarına da. Asil bir duruş, zarif bir üslup ve ikna edici bir dille. Ey ‘Sen kimsin?’ diyen, şimdi anladın mı kim olduğunu?

Ziyaret -> Toplam : 125,15 M - Bugn : 27671

ulkucudunya@ulkucudunya.com