Yerel düşünüp global hareket edince böyle oluyor işte...
Nuh Gönültaş 01 Ocak 1970
Türkiye için 'ko vadis' (Nereye) demenin zamanı geldi de geçiyor.
Bu şekilde:
-Yalanlarla, iftiralarla,
-Korkutmalarla, tehditlerle,
-Yasaklamalarla, engel olmalarla,
-Kanunsuz emirlerle, sorumsuz davranışlarla nereye varılabilir?
Bu şekilde yüzdürülmeye çalışılan bir geminin varacağı yer için "Sahil-i selamet" diyebilir miyiz?
Diyelim ki biz yanılıyoruz.
Diyelim ki:
-Her şey güllük gülistanlık.
-Ülkemiz iyi yönetiliyor.
-Halkımızın çoğunluğu gidişattan memnun.
O halde neden yasak üstüne yasak kararı alıyor, güvenlik güçlerini milletin üzerine salıp milleti taciz ediyorsunuz?
Daha önce de yazdım. Bu tarz bir yönetimin bu çağda sürdürülebilirliği yok.
Sürdürebilmek için Türkiye'nin Kuzey Kore olması, ülkeyi yönetenin adının da Kim Jong Un olması lazım.
Bu nasıl mümkün değilse, bu işin, bu çabanın, bu hukuksuzluğun sürdürülmesi ülkemizin hukuku açısından da insani açıdan da İslami açıdan da mümkün değil.
Bu çağda yasak işlemez.
Bunu en iyi bilen kişi 12 yıldır bu ülkeyi yönetenler olmalı.
Yasak işlemez.
Eğer yasak işleseydi Tayyip Erdoğan başbakan olabilir miydi?
O halde yasaklayarak icraattan vazgeçmeliyiz.
Başka yollar bulmalıyız.
Hele de internet söz konusu olunca.
Fişi çekmeden internetten kurtulmak mümkün değil.
Bunu defalarca yazdım.
Hatta fişi de çekseniz, elektrikleri de kesseniz bu defa da telefon hatlarını kapatmanız gerekir.
İnternetsiz bir ülke demek çağın en az 50 yıl gerisine düşmesi demektir.
Artık her şey ağ üzerinde cereyan ediyor.
Nasıl yasaklama yasaklamayı getiriyorsa, internet söz konusu olunca kapatma da daha çok kapatmayı getirir.
Telefonları kesebilir misiniz?
Twitter'ı kapattınız diyelim. Facebook'u da Youtube'u da Soundcloud ve benzerleri yüzlerce siteyi de kapatmak zorunda kalırsınız.
Yasağın işlemeyeceğini yasaklamaya ve engellemeye maruz kalmış bir başbakan olarak en iyi Tayyip Erdoğan'ın bilmesi lazım!
Devletlilerin kullandığı kriptolu telefonların bile dinlenebildiği bir yerde internete yasak söker mi?
Sökmez!
Nasıl korkunun ecele faydası yok, aynı şekilde yasaklamak da arzu edilen neticeyi vermez. Sadece süreyi biraz daha uzatır. Ama süre uzadıkça da daha çok hata yapılır.
Twitter'ın yasaklanması bana bir süreden beri düşündüğüm "ülkeyi yöneten insanların sorunu ne" sorusunun cevabını da verdi galiba:
Bu insanların sorunu bu çağı yanlış okumak.
Bu çağın temel prensibi "global düşünüp yerel hareket etmek" ama bizimkiler "yerel düşünüp global hareket ediyorlar." Dünya ile ters düşüyorlar.
Evet, sizin sorununuz bu oligarşik dar kadronun danışman beyleri...
Yoksa düşünüldüğü gibi olay basit bir kuş meselesi değil.
Bu yapılanların başka ne anlamı olabilir ki?
Ama bu durum da sizi globale taşıyor, yerel sorunlarınızı globalleştiriyor.
Bilmem anlatabildim mi?
Sökmeyen yasak nasıl delinir?
Yasak sökmez diyorum ya.
Bakın isterseniz.
Fezleke görüşmeleri yapılırken saat 19'dan sonra Meclis TV yayını kesti. Diğer kanallara da yayın izni yok.
Peki ne olacaktı, orada konuşulanlar orada mı kalacaktı?
Bu asla mümkün değil.
Nasıl iki kişi arasındaki konuşma mutlaka bir gün sır olmaktan çıkarsa aynı şekilde böylesi geniş meclislerde, hatta çok daha dar çerçeveli meclislerde olup bitenlerin, konuşulanların dışarı sızması engellenemez.
Ne yaptı CHP'li Melda Onur?
Meclis TV yayınını kesince iPad'i ile/tablet bilgisayarı ile Meclis genel kurulundan canlı yayın yaptı. Tablete gerek de yok, akıllı bir telefonuyla da bu iş yapılabiliyor. Twitter gibi Ustream diye de bir "bela" var.
Cep telefonunuzun olduğu yerden anında canlı yayın yapabiliyorsunuz hem de bedava.
Yani artık dünyada canlı yayının kapsama alanı dışında kalabilen bir yer yok.
Hatta öyle ki kendi ürettiğiniz teknolojiyi kullanmadığınız müddetçe kriptolu telefonlarınız ile yaptığınız konuşmaları anında canlı yayın yaparlar, siz de şaşar kalırsınız!
Yani yasak işlemez, başka bir yol bulmak lazım.
Eyy Egemen Bağış, bırak makarayı da hesap ver!
AK Parti içinde Egemen Bağış'a kadar bakan olacak o kadar çok insan varken Başbakan'ın onu niçin bakan hem de Avrupa Birliği'nden sorumlu bakan yaptığını hiç anlamamıştım.
Bir bildiği vardır demiş geçmiştim.
Egemen Bağış'ın Hürriyet'ten Metehan Demir ile yaptığı 6 dakikalık telefon görüşmesinin tapeleri yayınlanınca şu kanaat hasıl oldu bende:
"Başbakan muhtemelen Egemen Bağış'ı "şerrinden emin olmak" için yanında tutuyormuş!"
Bu bir Demirel taktiğidir!
Hatırlıyorum da ey AKP'liler...
CHP'li Önder Sav, hacca gitme arzusunda olan bir CHP'liye "Boş ver Araplar'a para kaptırma" demişti de Önder Sav'a demediğinizi bırakmamıştınız.
Elbette haklıydınız.
Ama Egemen Bağış'ın tahkirlerine karşı neden dut yemiş bülbül gibisiniz?
Sizi anlıyorum galiba. Bugüne kadar ortaya çıkan haksızlıklara, hukuksuzluklara hiç ses çıkarmadınız, şimdi buna çıkarırsanız kendinizle çelişirsiniz diye düşünüyorsunuz.
Her türlü haksızlığa, hukuksuzluğa susarak bu noktaya gelineceği belliydi.
Siz de haklısınız tabi... Anormal olan her şeyi normal görmeye başladık son zamanlarda...
Yoksa siz de mi Kur'an'ı Google'dan okuyor, namazı Facebook'ta kılıp, zekat vereceğiniz kişiyi Foursquare'den seçip hacca da Google Earth üzerinden mi gidiyorsunuz?
Böyle yapıyorsanız eğer size birinin fetva vermiş olması lazım yoksa bu işler yanlış işler, siz de biliyorsunuz.
Twitter'dan iktibaslar...
-Akıl yasama organı olabilir ama yürütmeyi mutlaka yüreğe bırakmalısınız.
-Mezardakilerin pişman olduğu şeyler için, dünyadakiler birbirini yiyor. Çok ilginç.
-İkiyüzlü insan pazar tezgahı gibidir. Önde iyileri olur arkada çürükleri.
-Doğduğunda kulağına okunan ezan öldüğünde kılınan namaz içindir.