« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

25 Mar

2014

Cambaza bakarken…

Sevgi Akarçeşme 01 Ocak 1970

Birkaç sene önce ‘bu iktidar sivil diktaya doğru gidiyor’ eleştirilerini abartılı buluyor ve kategorik AK Parti düşmanlığına ve dindarlara karşı şüpheciliğe bağlıyordum.

O zamanlar en azından benim elimdeki veriler bana endişelenmek için sebep yok diyordu. Şimdi özellikle medyaya müdahale belgeleri gösteriyor ki bizim demokrasiye gittiğini sandığımız yolda otobüsü kullananın tek amacı kendi mutlak kontrolünü sağlamakmış.

Hafta sonu seçim gözlemleri yapmak üzere Bolu ve Eskişehir’deydim. Eğer insanların iktidarın yaptırım gücünü nasıl kötüye kullandığını ve bir korku sistemi kurduğunu kulaklarımla duymasam inanmayabilirdim, ama küçük bir çay ocağı işletmecisinden şehrin bilinen esnaflarına kadar insanlar isimleri gazetede çıkarsa hükümetin kendilerine zarar verebileceğinden çekiniyor. Zaten bir tanesi muhalif olduğu için türlü denetimden geçmiş bile. Gezi’ye ve Hizmet’e destek veren büyük işadamlarının başına gelenleri düşününce bu hal şaşırtıcı değil belki, ama fazlasıyla vahim. Bu küçük Anadolu turu bile baskı rejimlerinin nasıl bir ikiyüzlülük yarattığını ve insanları bir resmi bir de hakiki görüş sahibi olmaya ittiğini gösteriyor. Bu tabloyu görünce endişeli laiklerin en azından özgürlükçü olanlarının haklı çıktığını görüp üzülmemek mümkün değil.

Anadolu’da bir diğer gözlemim de özellikle belli yaş grubu üstündekilerde dış mihraklar söyleminin hâlâ etkili olması. Bize safsata gelen ‘her şeyin arkasında ABD ve İsrail var’ söylemi toptan açıklayıcı bir fonksiyon üstlendiğinden olacak alıcı bulabiliyor. Son dönemde havuz medyasının bu komploya Hizmet’i dâhil etmesi adeta bir “cambaza bak” durumu meydana getirdi. Bir kesim paralel, dış mihrak diye yalan rüzgârıyla oyalanırken her geçen gün daha keyfî ve tek adamın belirleyici olduğu bir rejime doğru yol aldığımızı fark edemiyor. İşin tuhafı ABD-İsrail retoriğini bolca kullanan Başbakan’ın oğlunun gemilerinin İsrail’le kârlı ticaret yaparken ya da ABD ile işbirliği içinde olmakla suçladığı Hizmet’i yine ABD’ye şikâyet ederken düştüğü çelişkiyi kimse dile getirmiyor. Bu arada, Hizmet’in casuslukla (!) suçlandığı bir dönemde, çarpıtılma riskine rağmen, anti-semitik ve kategorik Batı karşıtı söylemin banalliğini de vurgulamadan geçemeyeceğim.

Her gün birkaç posta yolsuzluğun ortaya saçıldığı şu günlerde, en iyi savunma saldırıdır düşüncesiyle Hizmet tartışma konusu yapılırken asıl mesele, yani giderek otoriterleşen sistem, gözden kaçıyor. ‘Çalıyor ama çalışıyor’ bahanesi toplumsal çürümeyi göstermesi bakımından kritik ve üzücü bir ölçü, ama para-puldan belki daha önemli olan, bir korku rejiminin kurulması. Hem kimse kendi işyerinde çalışan bir hırsızı istihdam etmeyecekken ülkeyi emanet etmek nasıl açıklanabilir?

Bugün ev taksitini düşünen ve istikrar isteyen vatandaşa da şu an pek önemsemediği özgürlük lazım olacak. Hiçbir ispatı olmayan ve söylentiyi geçemeyen paralel safsatası insanları korkuturken, otoriterliğin ve hırsızlığın sineye çekilmesinin bir izahı yok. Başbakan’ın her gün başörtüsü sömürüsü yaparken kendisini eleştirdiği için “gereğinin yapılması” talimatını verdiği Hidayet Tuksal vakası bile tek başına vahameti göstermek açısından yeterli. Karşımızda eleştirilere bizzat müdahale eden tahammülsüz bir Başbakan var.

Bir an için paralel tehlikesi olduğunu varsaysak bile, önümüzde gerçekleşme ihtimali olan bir ‘şey’e karşılık elle tutulur bir otoriterleşme mevcut. Önce mücadele edilmesi gereken budur. Özgürlüğün olmadığı bir ülkede inanın borcunu ödeyebildiğiniz ev ve araba da size huzur vermeyecektir. Cambaza baktırılırken, zaten yarım yamalak olan demokrasimizden olmayalım…

Ziyaret -> Toplam : 125,15 M - Bugn : 31710

ulkucudunya@ulkucudunya.com