Bu yasak diktatörün elinde patlar
Emin Çölaşan 01 Ocak 1970
Sevgili okuyucularım, iktidara geldiklerinden bu yana özellikle üç konu hakkında nutuk atıp edebiyat yapıyorlar:
“Biz üç ‘Y’yi kaldıracağız!”
Neydi dillerine doladıkları üç Y?
Yoksulluk, Yolsuzluk, Yasakçılık.
İlkinde durumu görüyorsunuz. Yoksulluk dediler, insanları yoksul yaptılar. Milyonlarca insanımız kredi kartları tuzağına düştü, icralık oldu, perişan durumda.
Yoksulluğun en birinci göstergesi işsizliktir.
Resmi rakamlara göre Türkiye’de işsiz sayısı 2 milyon 809 bin. İşsiz üniversite mezunlarının sayısı ise 507 bin. Korkunç rakamlar.
Sayıları 800 bin’i aşan Suriyeli sığınmacıya kesenin ağzını sonuna kadar açanlar, bu olanakları Türk insanından esirgediler. Sığınmacılara her türlü olanak sağlandı. Okullar açıldı, hastaneler ücretsiz yapıldı, üç öğün beleş gıda veriliyor.
Son ödül olarak da çok sayıda sığınmacıyı düzmece belgelerle “Seçmen” yaptılar ve tek tek talimat veriyorlar:
“Bakın haaa, vaziyeti çaktırırsanız yardım alamazsınız. Damgayı ampule basacaksınız!”
* * * *
İkinci Y, yolsuzluk!.. Yani yolsuzlukla mücadele edeceklerdi!
Nasıl ettiklerini gördük, öğrendik, yayınlanan ses kayıtlarından kulaklarımızla dinledik ve dinlemekteyiz.
Osmanlı dahil tarihimizin en büyük vurgunlarını yaptılar.
İnanılmaz rüşvetleri cebe attıkları, anormal servetlere sahip oldukları belgelendi.
Önce “Montaj, dublaj, palavra” deyip geçiştirmeye yeltendiler. Baktılar ki ses kayıtları birbiri ardına patlıyor, artık bunu iddia etmekten de vazgeçmek zorunda kaldılar.
Evlerinde ayakkabı kutularında, çelik kasalarda istiflenmiş milyonlarca dolar para bulundu, savcıları ve polisleri görevden aldılar…
Aralarında yaptıkları “Babacım-oğlum” konuşmalarında geçen 20 milyon dolar, 30 milyon avroyu evden boşaltma kayıtları kulaklarımızda çınlıyor.
Hükümetin bakanlarına çikolata kutusu, öbüründe ayakkabı kutusu içinde rüşvet olarak gönderilen deste deste dövizler ortaya saçıldı.
Yolsuzluk ve rüşvet kanlarına girmiş, bunları esir almıştı.
17 Aralık operasyonlarında bunların tahminime göre ancak binde biri ortaya saçıldı.
İkinci Y işte budur, bunların yolsuzlukla mücadelesinin simgesidir!
Diktatör, dört bakanını bu yüzden görevden almak zorunda kaldı.
Şimdi “Rüşvet ve yolsuzluk yoktur” bile diyemiyor ama Meclis’e gönderilen yolsuzluk fezlekelerini uyutmaya kalkışıyor.
Madem yoktu, dört adet kelleden oluşan bakanlarını niçin görevden aldın?
* * * *
Mücadele ettikleri üçüncü Y, yasakçılıktı! Bunlar Türkiye’ye her türlü özgürlüğü getirecek, yasakları kaldıracaktı.
Yasak koymak askeri darbe dönemlerinin işiydi, bunlar ileri demokratik olduklarından dolayı bütün yasaklar sıfırlanacak, özgürlük gelecekti!
Akla hayale gelmeyen konularda bile bir sürü yasak getirdiler.
Meclis çoğunluğu ellerinde. Kaldır elini indir elini yöntemiyle istedikleri her yasayı geçirdiler.
Nasıl olsa Çankaya’da AKP’nin şube müdürü gibi görev yapan şahıs oturuyordu. Arada sırada iyi polis rolü oynayıp toplumu kandırmaya kalkışır, kendi geleceğine yatırım yapardı ama önüne gelen her yasa ve kararnameye otomatik olarak onay verirdi.
En büyük güvenceleri, orada oturup şirinlik gösterileri yapan şahıs idi!
Yasak masak dinlemez, önüne gelen her belgeye imzayı basardı. Şimdi de öyle!
Twitter yasağını dün tweet atarak eleştirdi, iyi polis rolü oynayıp kendince göz boyadı!
* * * *
Şimdi üç Y’den söz edip bunları yok edeceğini yıllardır bağıra çağıra ilan eden bir diktatör özentisi düşünün!..
Yasakları da kaldırmaktan dem vuran şahıs önceki gün miting meydanlarında bağırıyordu:
“Tiviter miviter, hepsinin kökünü kazıyacağız. Evet, hepsinin. Efendim uluslararası camia şöyle dermiş böyle dermiş, beni hiçbiri ilgilendirmez. Türkiye Devleti’nin gücünü görecekler. Bunun özgürlükle mözgürlükle de ilgisi yok. Özgürlük birilerinin mahremine (gizlisine) girmek değildir.”
İşin şifresi işte bu son cümlede yatıyor.
Örneğin geçmişte Deniz Baykal ve MHP’lilerin gizlisine görüntülü girildiğinde zevkten dört köşe olmuştu.
Şimdi kendilerinin vurgun-yağma-rüşvet-hortum konuşmaları, Kur’an sureleriyle Bakara-makara-kakara diye alay eden sözleri yayınlandığında rahatsız oldu, twitter’ı o yüzden yasakladı!
Daha doğrusu, yasakladığını zannediyor!
* * * *
İnsanların haberleşme özgürlüğüne getirilen bu yasak tutmaz. Nitekim (sonrasını bilemem ama) dün tutmadı.
twitter şakır şakır çalışıyordu.
İyi bildiğim bir konu değildir ama bunun bir sürü yöntemi olduğunu dün öğrendim ve bir kez daha anladım:
Teknolojiyle baş etmek hiçbir diktatör özentisinin haddine değildir.
Teknoloji onların gücünü çoook aşar.
Teknoloji böylelerini silip atar, ağızlarından çıkan her iddialı cümleyi onlara yedirip yutturur, pişman ettirir.
İnternet, bu iktidarın ve diktatör özentilerinin en son baş belasıdır.
Artık 21. yüzyılda yaşıyoruz. Bir takım ruh hastalarının interneti yasaklamaları teknik açıdan mümkün değildir.
“Kökünden kazıyacağız” sözleri palavradır, gülünçtür.
Değil Tayyip, onun yedi sülalesi bir araya gelse, internet haberleşmesini sonlandıramaz.
Sadece yasakladığını zanneder, kendi ayağına kurşun sıktığını bile göremez.
İnternet teknolojisi Tayyip’leri vesaireleri silindir gibi ezip geçer.
Mücadele edip ortadan kaldıracakları üç Y vardı.
Yoksulluk, Yolsuzluk, Yasaklar!
Üçünün de durumunu kısaca anlatmaya çalıştım.
Sevsinler senin mücadeleni, kurban olsunlar senin mücadelene!
Tayyip tehlikeli sularda dolaşıyor, 30 Mart günü dersini alacak…
Hesaplar kendisinden tek tek sorulacak.