Alimallah, onu da kapatırız
Murat Belge 01 Ocak 1970
Başbakan, oldukça özgün ve ilginç bir şey yaparak “twitter”ı da kapattı. Türkiye’nin kendisine “Beni baştan yarat” şarkısı söylediği inancıyla hareket eden Başbakan şaşırtıcı bir enerjiyle, büyük küçük her yere, her işe müdahale etmeyi sürdürüyor. Müdahale genellikle “kapatmak” biçiminde tezahür ediyor: içkili yerleri kapat, dershaneleri kapat, kadınları kapat, fezlekeleri kapat, derken twitter’ı da kapat.
Bu uygulama gece yarısı başladı, ama uyarısı gündüzden gelmişti. Uyarının formülasyonu da ilginçti: “twitter mwitter hepsinin kökünü kazıyacağız. Uluslararası camia şöyle der, böyle der, hiç umurumda değil.”
İkinci cümle aslında birincisinden daha önemli. Gözümüzün önünde cereyan etmekte olan olayı da birkaç kelimeyle bayağı veciz bir biçimde açıklıyor.
Başbakan’ın Gezi ile birlikte kendisi için seçtiği yeni yolda çevresinde kenetlenen ve bu yeni konuşma üslûbu ile cezbeye gelen kitle açısından, gene hayranlık verici sözler: Bizim liderimiz “dış dünya umurumda değil,” dedi. “Dış dünya”, “uluslararası camia” derken onun kastettiği (ve hayranlarının anladığı) Filipinler veya Paraguay veya Senegal değil tabii. Sözkonusu olan Batı, Avrupa, Amerika vb. “Onların ne dediği umurumda değil,” deyince, Osmanlı- Türk toplumunun Batı karşısında duyduğu birkaç yüzyıllık eziklik duygusuna dokunmuş, ama onun yerine bir “efelenme”, “dayılanma” tavrı da ikame etmiş oluyor. Zaten ardından da, dünyanın bizim gücümüzü anlayacağına dair sözler geliyor. Neymiş bu “bizim gücümüz”? “Bir Türk dünyaya bedel” gibi sözlerden daha somut, daha olgusal bir temele dayanıyor mu? Hayır, dayanmıyor. Ama, belli ki, bazı kulaklara hoş geliyor.
Peki, gerçek anlamı var mı bunun? Varsa nedir?
Aslında var. Beğen, beğenme, bu şekilde kafa tuttuğu Batı, bugün bütün dünyanın elinden geldiğince ayak uydurmaya çalıştığı değerlerin, sistemlerin, ilkelerin doğduğu, biçimlendiği, geliştiği yer. Demokrasi Birmanya’da, Etiyopya’da icat edilip oralardan dünyaya ihraç edilmedi. “Anayasa hukuku” ya da “Hukuk Devleti” gibi kavramların doğum yeri Tayland veya Endonezya değildir. Dediğim bu değerlerin tamamına, Batı’nın tamamı da uymuyor olabilir --uysa Hitler olmazdı, kolonyalizm olmazdı vb. Ama sonuçta bütün bu ileri değerlerin doğduğu yer Batı.
Yani, “şöyle der, böyle der, hiç umurumda değil,” derken, bütün bu değerler sistemini reddetmiş oluyor.
Olur a, olabilir. Recep Tayyip Erdoğan adında biri Batı’dan çıkmış demokrasi düşüncesini, demokrasinin ilkelerini, demokratik hayatın değerlerini hiçe sayıyor olabilir. Hiçe saymasının nedeni de bir Müslümanlık anlayışının sonucu olabilir.
Ama “umurumda değil” derken, yani “benimumurumda değil” derken, sıradan bir Recep Tayyip Erdoğan değil, yetmiş küsur milyon insan adına bu kararı verme hakkını kendinde gören --ve kararı veren-- bir Recep Tayyip Erdoğan sözkonusu. Bu yetmiş küsur milyonun önemli bir kısmı bu konulara hiç de böyle bakmıyor. Batı’ya ve bütün dünyaya savaş ilân etmenin bu ülke için hayırlı sonuç vereceğini düşünmüyor.
O “önemli bir kısım” içinde, sözgelişi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün de bulunduğunu görüyoruz. Çok doğru bir tesbitle, böyle “komplo” teorileriyle yaşamanın “Üçüncü Dünyalı” bir zihniyet ürünü olduğunu söylüyor.
Ama ertesi günü Başbakan oraya da yetişiyor ve Cumhurbaşkanı’nı düzeltiyor. Bu ilk kez değil. Bundan önce de birkaç kere Cumhurbaşkanı’nın düzeltilmesi gerekmişti. Zaten Başbakan bu gibi durumlarda hiç üşenmiyor, hiç savsaklamıyor, hemen yetişip düzeltiyor.
Yakında, “tweet, tweet” diye öten kuşların gagalarını da kapatabilir.