AK Parti, Hizmet Hareketi ve seçimler
Nazlı Ilıcak 01 Ocak 1970
Sanki seçim, AK Parti ile Hizmet Hareketi arasında geçiyor. Her gün, Tayyip Erdoğan çok ağır cümlelerle Fethullah Gülen'e yükleniyor. Sabah Gazetesi, Hocaefendi'nin fotoğraflarıyla ve ona yönelik suçlamalarla dolu. Demedik lâf bırakmıyorlar. Bence bu tavır, AK Parti'ye puan kazandırmaz. Aksine, daha da zayıflamalarına yol açar. İnsanların vicdanı sızlıyor. Ne yapmış Fethullah Gülen? Diyelim ki komplo kurmuş... Ama ortaya yığınla hırsızlık çıkmış. "Neden pisliğin üzerini kapatmadın" diye soruyorlar.
Öte yandan, AK Parti içinde vicdanı rahatsız olanlar var. Bunlardan biri Bülent Arınç... Hocaefendi'ye saygısının devam ettiğini belirtiyor ve diyor ki: "Söyleyecek tek cümle var, 'Bu tuzakları kuran bizden değildir, bu dinlemeleri yapan, iftiraları atan, bu montajları yapan bizden değildir. Bizim hükümetle bir meselemiz yoktur. Biz Türkiye'nin selâmetini istiyoruz ve kim ki bize mensup olduğunu iddia ederken bu işleri yapmışsa onu reddediyoruz' dese mesele kalmayacak bizim açımızdan. Yapılmadı."
Aslında Gülen, Bülent Arınç'ın taleplerini karşılayacak şekilde daha önceden konuştu; yolsuzluk operasyonlarını gerçekleştiren savcı ve polisleri tanımadığını belirtti. Hatta miting meydanlarında "Beddua" diye çokça istismar edilen cümleleriyle de bu duruşunu teyit etti: "Yolsuzluk operasyonlarını yapan insanlar ki, ben binde birini tanımam. Bizi de onların içinde zikrediyorlar. Kendimi onların içinde kabul ederek, gerçekten bu ülkenin geleceğini ipotek altına alacak işler yapıyorsak, bu ülkenin ikbalini idbara çevirecek hamleler, bu memleketin geleceğini karanlığa çevirecek işler yapıyorsak, yolsuzlukla asıl murad edilen milletin hukukunu gasp edenlerin cezalandırılması değil, milletin cezalandırılmasıysa, bu niyetlerle bu işler oluyorsa, Allah bizim ocaklarımıza ateş salsın."
Görüldüğü gibi, Fethullah Gülen eğer bu meseleyle ilişkiliyse ve gerçekten amaç yolsuzlukları takip etmek değil de hükümete tuzak kurmaksa, bütün lânetin kendisi de dahil, bu tertiplerin içinde olanların üzerine yağmasını Allah'tan diliyor; musibet ve belâya razı olduğunu söylüyor. Ve sonunda dönüyor karşı tarafa soruyor: "Peki siz, böyle bir niyetimiz yokken bize iftira atıyorsanız, 'Allah ocaklarımıza ateş salsın' diyebiliyor musunuz?"
Gülen, Bülent Arınç'ın talebi doğrultusunda zaten önceden konuşmuş. Hocaefendi'nin ifadeleri, -eğer Arınç onun yalan söylemediğine inanıyorsa- operasyonla bir ilişkisi olmadığını ortaya koyuyor. Yalnız, polis ve savcıların içinde Cemaat'e gönül bağı olanlar bulunabilir. Gülen onlara ne diyecek? "Yolsuzlukları görmezden gelin" talimatını mı verecek?
AK Partililer'in, teknik takibe takılan konuşmaların gerçek olduğuna dair tek bir şüphesi bence yok. Hâlâ suskun kalarak nasıl böyle bir yükü omuzluyorlar? Tertipti, darbeydi, tuzaktı diye gerçeği neden boğuntuya getirmeye çabalıyorlar, anlamış değilim. İleride bunun faturası sadece yolsuzluk yapanlara değil gözünü yumanlara, suskun kalanlara da kesilir. Unutmayalım.
Hırsıza oy
Twitter'ın kapatılmasına yol açan mahkeme kararlarından biri, "Hırsıza oy yok" hesabıyla ilgiliymiş. Şikâyet eden neden üzerine alınıyor? Ya da bir başka soru: "Hırsıza oy var" diye bir hesap açılsaydı, o kişi bundan memnuniyet duyup şikâyette bulunmayacak mıydı?
Dershane
Dershaneler kapatıldı, çocuklar perişan. Seneye durumun vahameti daha iyi anlaşılacak. Okullar arasında dengesizlik sürdüğü için, sınavı kaldırmak mümkün değil. Çocuklar yarışa nasıl hazırlanacaklar? Parası olan özel hoca tutabilir. Ya diğerleri? Kaçak dershaneler ortaya çıkacak. Maksat belki Cemaat'in canını acıtmak. Lâkin, bu düzenlemeden herkes olumsuz etkileniyor. 28 Şubat sürecinde, imam hatiplerin orta kısmının kapatılmasını ve Kur'an kurslarına devam yaşının yukarıya çekilmesini hatırlıyorum. Yasaklar kalıcı olmadı; 28 Şubat bin yıl sürmedi. Bu hatadan da mutlaka dönülecek. Keyfilik hiçbir zaman sonsuza kadar devam edemez.
Geçmiş olsun
Tam görünmez kaza... Ayağı kayıp düşüyor, beyin kanaması geçiriyor; şimdi yoğun bakımda. Kenan Işık'tan söz ediyorum. Ben de dahil birçok kişinin sevip saydığı beyefendi bir sanatçı. Tez zamanda sağlığına kavuşmasını dilerim.
Şantaj-tehdit
Tayyip Erdoğan sürekli "şantaj"dan söz ediyor. Oysa şantaj, belirli bir bilgiyi açığa vurma tehdidiyle bir talebin yerine getirilmesini istemek anlamına gelir. Türkiye'de 17 Aralık ve 25 Aralık'ta 2 yolsuzluk operasyonu yapıldı. Kimse, öncesinde, hedefteki isimlere haber vermedi. Aksine, her şey gizli tutuldu. Bunun neresi şantaj? Cemaat, "Dershaneleri kapatmayın yoksa size karşı yolsuzluk operasyonu yaptırırız" mı demiş?
Bir ara Bülent Arınç, "Erdoğan'dan duydum" diyerek, Hizmet'e mensup kişilerin Başbakan'ı tehdit ettiğini söyledi. Ama bu beyanı teyit edecek hiçbir ek bilgi ya da delil sunulamadı. Kimdi bu tehdit eden isimler? Hiç değilse, onlar açığa çıksa, gerçek anlaşılabilirdi. Bu da gizli tutulduğuna göre, belli ki ortada yalan beyan var.
Şantajı yapan hükümet... Sürekli, "İnlerine gireceğiz, çeteyi yerle bir edeceğiz" diye konuşuyorlar. Haydi "şantaj" demeyelim ama açıkça "tehdit" ediyorlar; yüreklere korku salmak istiyorlar. Gidişat iyi değil. Türkiye, bir karanlığa doğru sürükleniyor.