« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

28 Nis

2014

Adalet gömleği ve Haşim Kılıç

Nazlı Ilıcak 01 Ocak 1970

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın en fazla tartışılan ve siyasi bulunan cümleleri "gömlek değiştirmeye" ilişkin. Kılıç, Anayasa Mahkemesi'nin 52. Kuruluş Yıldönümü'nde, hep mağdurun yanında olduklarını şu cümlelerle anlattı: "Bizler adil olmayı kutsal bir görev kabul eden bir medeniyetin mensupları olarak, gücün ve şartların etkisiyle gömlek değiştiren bir karakterin sahibi olamayız. Dün hak ihlâline uğrayanların nasıl yanında yer alınmışsa, bugün de kimliği, kişiliği, gücü ve rütbesi ne olursa olsun, hak ihlâline sebep olan herkesin karşısına, aynı adalet gömleğiyle çıkmaya devam edeceğiz. Mahalle baskısı ile yargı mensuplarının görüş, düşünce ve kararlarının etki altına alınma çabaları, adaletin kutsallığına inanmış olanlar için geçerli değildir."

Bu bölümün siyasi olarak değerlendirilmesinin sebebi, acaba Tayyip Erdoğan'ın bir zamanlar sarf ettiği "Milli Görüş gömleğini çıkarttık" sözlerinin hatırlanması mı? Aksi takdirde, Kılıç'ın ifadelerinde siyaset değil, adalet vurgusu var. Kılıç'ın çok zor dönemlerde başörtüsünün, imam hatiplerin yanında yer aldığı için medyanın hedefi haline getirildiğini hatırlıyoruz. Aynı şekilde, Refah Partisi ve AK Parti'nin kapatma davalarında, buna karşı çıkmış olan biriydi. İşte bu pozisyonunu hatırlatıyor, "Dünün mağduru olan kesimler bugün hak ihlâline sebebiyet veriyorsa, onların da karşısına dikileceklerini" söylüyor. Bahsettiği "adaletin gömleği"; herkese göre ayarını değiştirmeyen "adalet terazisi." Güçlüden yana değil, haklıdan yana olduklarını beyan ediyor. Siyasi bulunmasının sebebi, hak ihlâllerinin kaynağı olarak siyasi iktidarı işaret etmesi. Böyle bir durum varsa -ki var- gerçeklere parmak basmak, siyaset mi oluyor?

Kılıç, umut ve cesaret

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, hükümetin "paralel yargı" yaklaşımını açıkça eleştirdi. "Yargı, milletin iradesine tuzak kurulacak yer değil ve olmamalıdır" dedi ama bu ağır suçlamaların mutlaka belgeye dayandırılması, hukuki takibinin yapılması gereğine de işaret etti.

Yolsuzluk operasyonlarından sonraki uygulamada, on binlerce polis, savcı, hâkim yer değiştirdi. Çok sayıda mağduriyet doğdu. Ortada hiçbir delil yok. Üstelik bu kadrolar, "çete" ise, oradan oraya sürerek, suçluyu bertaraf etmek mümkün mü? Haşim Kılıç işte bu noktaya işaret etti: "Gerek Yargı'da, gerek Yürütme'de var olduğu iddia edilen bu kişileri tayin ederek sorunu çözmenin anlamsızlığı açıktır. Söz konusu iddialar yargıda psikolojik travma yaratıyor. Hâkim ve savcılar arasında önemli ayrışma ve bölünmelere sebebiyet veriyor. Hukuk devletine yakışan yöntemler uygulanmak suretiyle, gerçekliliğin ispat edilmesi halinde, faillerine bir saniye bile beklenmeden gerekli yaptırımlar uygulanmalıdır. Özgür vicdanlı hâkim ve savcılarımızın ayakta kalması için buna mecburuz. Hukuk devletlerinde, tehdit ederek, korkutarak sorunların çözüldüğüne ilişkin örnekler bulamazsınız" dedi.

Yaşanan somut örnekler var. Adana'da gözaltına alınan 6 polisi tahliye etti diye, Hâkim Hacı Hüseyin Bolat, Tayyip Erdoğan tarafından "çete üyesi ve haşhaşi" ilân edilmişti. Bolat, "7 sülalemde bir cemaatçi bulsunlar, istifa etmeye hazırım" açıklamasını yaptı. Adana'da MİT'e ait TIR'larla ilgili soruşturmayı yürüten Savcı Aziz Takçı, Erdoğan aleyhine 100 bin TL'lik tazminat davası açtı. Başbakan'ın 'paralel savcı, casus, vatan haini, alçak' gibi hakaretlerini delil gösterdi. Polislerin açtığı davalar var. Adana'da görevden alınan ve Başbakan'ın suçlamaları sonunda casusluktan haklarında soruşturma başlatılan emniyet müdürleri İsmail Bilgin ve Ertuğrul Yetkin, tutuklama emrini veren 3. Sulh Ceza Hakimi İbrahim Sağır ile Adana Cumhuriyet Başsavcı Vekili Ali Doğan'ı tazminat istemiyle mahkemeye verdi. Bir de sürülen Yargı ve Emniyet bürokrasisinin başlattığı idari davalar var. Ama bu ferdi teşebbüsler, büyük haksızlık ve adaletsizliği gidermeye yetmiyor. Kaç kişi Başbakan ile uğraşabilir? Kaç kişi onun bu ağır söylemleri karşısında dik durabilir? Bundan sonra kaç savcı ya da polis iktidara yakın bir kişinin yolsuzluğunun üzerine gidebilir?

Haşim Kılıç, makamının verdiği ağırlıkla ve mesuliyet duygusuyla konuştu. Namusluların da, en az namussuzlar kadar cesur olması gerektiğini hatırlattı. Çaresiz yüreklere hem umut hem cesaret aşıladı.

Ziyaret -> Toplam : 125,20 M - Bugn : 79767

ulkucudunya@ulkucudunya.com