Haşim Kılıç 'böyle' konuşsaydı...
Nuh Gönültaş 01 Ocak 1970
Anayasa Mahkemesi Başkanı AKP hükümetinin hukuksuzluklarına yalınkılıç dalınca, havuzcular kılıcın rüzgarıyla eski durdukları dalga boyundan 180 derece savruldular.
Meğer yanılmışlar!
Meğer, 'Haşim Bey' değil de 'Hain Bey'miş!
Niçin?
-Hak, hukuk, adalet...
-Vicdan yolsuzluğu yapıyorsunuz...
-Hukuk evrenseldir, hukuk güce ve konjonktüre göre gömlek değiştirmez...
-İnsanları delilsiz, ispatsız suçluyorsunuz, hakimleri, savcıları, polisleri işlerini yapamaz hale getiriyorsunuz, hukukun canına okuyor, hiçbir kural kaide tanımıyorsunuz, bu iş böyle gitmez dediği için.
Eğer Anayasa Mahkemesi Başkanı bunlara hiç girmese ve şöyle deseydi onu çok sevmeyi sürdüreceklerdi:
-Başbakan'ın Anayasa Mahkemesi'nin verdiği karara saygı duymamasına saygı duyuyorum. Eğer o saygı duymuyorsa biz elbette saygı duyulmayan bir iş yapmışızdır...
-Yasama da yürütme de yargı da elbette Sayın Başbakan nasıl dilerse öyle şekillenmelidir. Aksini düşünenler paraleldir, paraleller de vatan hainidir.
Şimdi... "Dün dündür bugün bugündür" sözü ilkesizlik denilip yabana atılacak bir söz değildir.
İnsanlar elbette zaman içinde fikir değiştirebilirler, bakış açılarını yenileyebilirler, yeni imkanlar elde edince yeni yeni duruşlar sergileyebilirler.
Bu konudaki referansımız sadece Süleyman Demirel değil. Mevlana da "Dün dünde kaldı cancağazım, bugün yeni şeyler söylemek lazım" der.
Havuzcu kardeşlerin sorunu bu değil, daha büyük.
Bu arkadaşların sorunu, bunca haksızlığa ve hukuksuzluğa rağmen ayakta kalıp bu işin sürdürülebilir olduğunu düşünüp, kendi arzularının hukukunu herkese zorla, bağıra çağıra, azarlayarak, itham ederek, yaftalayarak kabul ettirebileceklerini düşünüyor olmalarıdır.
Böyle düşündükleri için yüzlerine okunan bir hukuk manifestosunun rüzgarıyla 180 derece savruldular.
Oysa Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın duruşunda bir değişiklik yok.
Geçmişte AKP'nin kapatılması davasında AKP hükümetine yapılan hukuksuzluklara "hayır" derken, bugün de AKP'nin hukuksuzluklarına 'hayır' diyor.
Havuzcu kardeşlerin sorunu, gömleklerini çıkarıp güçlerine güç kattıktan sonra yeni devlet gömleklerinin ilk düğmesini yanlış iliklemiş olmalarında...
O ilk düğme hukuk düğmesidir.
Birisi o düğmeyi işaret edip 'yanlış iliklemişsiniz' deyince köpürdüler işte.
Bütün mesele bu.
Yoksa o konuşmada, haksız, hukuksuz tek bir kelime bile gösteremezsiniz.
"Yanlış" da diyemiyorlar zaten, "üslup" diyorlar!
Siyasetçinin üslup sorunu
Bu konuda herkes müttefik.
Başbakan'ın üslubu sorunlu. Bu sorun her konuşmasında kendisini gösteriyor.
Bu üslup konusunda kimse onunla yarışamaz. Üslubuna yaklaşanlar olunca "demek ki benim sözlerim de insanları böyle yaralıyor" diye empati yapmıyor olmalı ki üslubunu sürdürüyor.
Başbakan böyle konuşunca muhaliflerinin de benzeri konuşma gereği bir nevi hak oluyor. Öyle olunca da ortamda kötü sözden geçilmiyor.
Politikacının üslubu ortamı kirletiyor.
Ama yok öyle... Siz her şeyi söylersiniz ama size kimse bir şey söyleyemez diye kural da yok yasa da!..
Siz, her durumu ve her olayı, iyi kötü her gelişmeyi, toplumu ne hale getirir, insanları nasıl etkiler, iç barışı ve huzuru tehdit eder mi etmez mi diye düşünmeden sadece ve sadece o durumu ya da olayı oya tahvil etmek için düşünür, böyle hareket ederseniz...
Olabilir, politikacısınız. Böyle düşünüp hareket edebilirsiniz...
Ama bu işi, olayları kendi gerçekliğinden saptırarak, bağlamından kopararak, hayali olgulara bağlayarak yaparsanız, yaptıklarınız hukukun alanına girer!